Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/2133 E. 2022/11 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2133
KARAR NO: 2022/11
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2021
NUMARASI: 2020/128 Esas – 2021/682 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/01/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin tekstil işiyle iştigal ettiğini, yaptığı ticari faaliyet neticesinde borçlu tarafından, yetkilisi ve sahibi olduğu … San. kaşesi üzerinde imza edilip ciro edilmek suretiyle müvekkile 67.800-EURO tutarlı 30/11/2015 keşide tarihli çek verdiğini, müvekkile verilen çekin karşılığının ödenmemesi üzerinde GOP …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından … Şti. İle keşideci yabancı şirket hakkında takibe girişildiğini, şirkete …şirketine tebligat yapılamaması üzerine İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce verilen cevap ile şirketin tasfiyesiz infisah nedeniyle kapatıldığını ve 25/12/2013 tarihli birleşme sözleşmesi ile devrolan sıfatı ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı … Ltd….ile birleştirilmesine karar verildiği ve işbu kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, anılan çekin müvekkil şirkete ciro ederek veren .. Şti. keşide tarihinden ve müvekkile ciro etmeden önce feshedildiğinden ve başka bir şirket ile birleşmiş olduğundan ve şirkete tebligat yapılamadığından girişlen takibin sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine varolmayan şirketin kaşesi ile çeki cirolayarak müvekkile veren …Şirketi yetkilileri … ve …hakkında resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından GOP CBS nezdinde yapılan soruşturma neticesinde fezleke düzenlenerek İstanbul CBS’na gönderildiği, İstanbul CBS tarafından düzenlenen iddianame ile İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/50 Esas sayılı dosyasından dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda …’in resmi evrakta sahtecilik sebebiyle 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve ilgili çekin Ağır Ceza Mahkemesi içerisinde olduğunu, …’in Ağır Ceza Mahkemesindeki ifadeleri uyarınca 67.800-EURO çek bedeli ve 7.020,55-EURO işlemiş faizi olmak üzere toplam 74.820,55-EURO alacağın tahsili için GOP … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takibe girişildiğini, ancak 29/08/2019 tarihli itiraz dilekçesi ile takibe ve borca itiraz edildiğini, ancak Ağır Ceza Mahkemesinde vermiş olduğu ifadelerin tam aksi yönde bir itirazda bulunduğunu, İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/127 D.iş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığını, Ağır Ceza Mahkemesindeki vermiş olduğu beyan ve mahkemece suça konu sahte olduğu tespit edilen 30/11/2015 keşide tarihli 67.800-EURO bedelli çek karşılığı müvekkile borcu bulunduğunu kabul ve ikrar ettiğinden sebeple GOP … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan haksız itirazların iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın GOP … İcra Müdürlüğünün … Esas yalı dosyasında müvekkilin Ağır Ceza Mahkemesindeki ifadelerinde geçen “sözle borç ikrarını” dayanak ettiğini, borçlu müvekkilin hiçbir şekilde şahsi olarak borç ilişkisi içerisinde olmadığını, davacı yanın aynı alacak iddiası ile mükerrer olarak birden fazla takibe giriştiğini, TTK 678 madde düzenlemesi temsil yetkisinin bulunmaması durumunu düzenlemiş olduğunu, dava konusu olayda bahsi geçen iki şirket birleştiğini, ortada kapatılan, feshedilen, tasfiye edilen , heleki malları kaçıran bir şirket olmadığını, borca dayanak çek üzerindeki kaşe ve imza sebebi ile alacaklı yanın kesinlikle zarara uğratılmadığı gibi yetkisiz temsillikte söz konusu olmadığını, alacaklı yanın …e karşı icra takibi başlatmasına veya başkaca alacağa yönelik işlem yapmasına yasal hiçbir engel olmadığını, söz konusu cironun devralan … isimli şirketi bağlayacağının TTK hükümleri ile sabit olduğunu, … kaşesi üzerine atılan imza birleşme sonucu devralan şirketin sorumluluğu altında devam ettiğini, söz konusu çeki müvekkil henüz birleşme olmadan ciroladığını, keşide tarihi itibariyle de birleşmenin gerçekleşmiş olması karşısında müvekkilin hiçbir artniyetinin, yetkisiz temsilin söz konusu olmadığının aşikar olduğunu, müvekkilin hiçbir şekilde şahsen borçlu olduğunu beyan ve ikrar etmediğini, karşı yan ile hiçbir ticari ilişki içerisine girmediğini, açıklanan işbu sebeplerle davanın reddi ile davacı yanın %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “hukuk hakimi ceza mahkemesince saptanan maddi olaylarla bağlı olup; davalının sicilden kaydı silinmiş şirket adına ciro ettiği çeki alışveriş yaptığı davalıya vermesi şeklindeki eylemin kesinleşen İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/50-2018/112 E/K. Sayılı 05.04.2018 tarihli ilamıyla resmi belgede sahtecilik olarak saptandığı, davacının çek bedelini tahsil için davalı aleyhine icra takibi başlattığı, ancak davalının itirazı sonucu takibin durduğu, somut olayın ve yukarıda değinilen hukuksal durumun birlikte değerlendirilmesi sonucu davalının takibe konu çek bedelinden sorumlu olduğu ve itirazının yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, davalının Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin takip talebindeki koşulları ile devamına, asıl alacak likit olduğundan takibe konu asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43.Hukuk Dairesi’nin 2020/1886 E – 2020/213 K sayılı ilam gerekçesinde davalı müvekkili …’in şahsi sorumluluğuna gidilemeyeceğinin ifade edilmiş olmasına rağmen İlk Derece Mahkemesince eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu verilen davanın kabulüne dair kararın yasaya ve usule açıkça aykırı olduğunu, davalı müvekkilinin gerek ceza dosyası yargılama aşaması ve öncesinde gerekse de İlk Derece Mahkemesi aşamasının hiçbir safahatında şahsi olarak borç ikrarında bulunmadığını, çekin şirketler arası süregelen ilişkiler neticesinde şirket borcuna mahsuben verilen çek olduğunu, çekin müvekkilinin şahsı ile alakalı olmadığını, davacı yan şirket yetkisinin de söz konusu çekin … nin borcuna karşılık cari hesaba işlendiğine/alındığına dair ikrarı ve alacak iddiası karşısında itirazın iptaline dair kararın yasaya, usule, fiili gerçekliğe ve dosya kapsamındaki delillere açıkça aykırı olduğunu, … ile … birleşmiş olup (devralan …), külli halefiyet gereği …’in bütün borçtan sorumlu olduğunu, müvekkilinin söz konusu çeki henüz birleşme olmadan ciroladığını, çeki önce …-…’a verdiğini, sonra …e bakiye borcunu ödeyebilmek için ticari ve bireysel ilişkilerinin daha pozitif olduğu …’dan çeki geri alarak …’e verdiğini, ciro tarihinde/anında …ile … ‘in henüz birleşmemiş olduklarını, ancak çeki …e teslim ederken birleşme gerçekleşmiş olmasına rağmen sadece çekin ciro zincirinde kopukluk olmaması için yeniden …’in cirosunun atılmadığını, söz konusu çekin bilerek, görülerek … tarafından teslim alındığını, çekin …’e teslim edilirken …’nin borcu olduğu ve …’nin borcu sebebi ile teslim edildiğinin dosya kapsamı, taraf ikrarları ve mübrez faturalar ile sabit olduğunu, müvekkili davalı …’in hiçbir şekilde şahsen borçlu olduğunu beyan ve ikrar etmediğini, alacaklı şirketin alacak dayanağının …’e kestiği faturalar olduğunu, alacağı şirketten olup, müvekkilinden herhangi bir alacaklarının bulunmadığını, ceza dosyasına davacı yanca sunulan 24/10/2017 havale tarihli beyan dilekçesinde/yazısında; “…suça konu çekin, … tarafından muhasebe birimimize ödeme amacıyla teslim edilmiş olup, …’nin cari hesap borcuna mahsuben 8.10.2015 tarihinde, muavin defterinde cari hesap kayıtlarımıza işlenmiştir” ifadesi ile borçlunun şirket olduğunun, … ile alakası olmadığının açıkça belirtildiğini, davacı yanın beyan ve iddialarının aksine huzurdaki yargılaması yapılan davada müvekkili davalı …’in şahsi olarak borçlu olmasını gerektirir maddi vakıa ve hukuki dayanak bulunmadığını, gerek ceza yargılaması aşamasında (hem soruşturma hem kovuşturma) gerekse de işbu dava aşamasında müvekkili davalının karşı yan davacı ile şahsi olarak ticari alışverişe girdiğine, şahsi olarak borçlandığına ve borç ikrarına yönelik hiçbir beyan, ifade, delil olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, mahkeme huzurunda borç ikrarı nedenine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının dava konusu çekten dolayı sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Dava dosyasında bir örneği bulunan çek 30.11.2015 tarihinde … tarafından … lehine 67.800.00 Euro bedelli olarak keşide edilmiş ve sırasıyla … ve … tarafından ciro edilmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından, … Ltd. Şti. Ve davalı takip borçlusu … hakkında Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, “ …’in İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/50 esas 2018/112 karar sayılı dosyası ile görülen davada mahkeme huzurunda ki borç kabul beyanı ve buna ilişkin kesinleşmiş ilam” sebebine dayalı olarak 67.800,00 Euro asıl alacak ve 7.020,55 Euro işlemiş faizinin tahsili istemiyle 26/08/2019 tarihinde ilamsız icra takibi başlatılmış ve takip borçlularının itirazı üzerine icra takibi durmuştur. Davacı tarafından, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. Maddesi uyarınca … yönünden itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Söz konusu çekte cirosu bulunan … Ltd. Şti.’nin Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre, 25/12/2013 tarihli birleşme sözleşmesi ile … Ltd. Şti. ile devralan sıfatı ile birleşmesine karar verilmiş ve bu karar 09/01/2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiştir. Davalı … ise birleşme yoluyla devrolunan şirketin münferiden imza yetkili müdürüdür. Davalı …, dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik suçlarından yargılandığı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/50 Esas sayılı dosyasında 23/11/2017 tarihinde verdiği savunmasında, “…’den kumaş aldım bunun karşılığında bu çeki verdim, miktarı 67.800 Euro’dur, şu ana kadar hiçbir şekilde ödeme yapmadım zarar gideriminde bulunmadım, aracılar ile ödeme yapmak istedim ancak iletişim kuramadık…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Buna karşın davalı …, ikrarda bulunduğu iddia edilen bahsi geçen Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında şikayete konu çekten dolayı 23/11/2017 tarihindeki savunmasında, ikrar iddiasına konu beyandan önce çekten sorumlu olmadığını ifade etmiştir. Bunun yanı sıra ceza mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin 2018/1858 Esas ve 2019/89 Karar sayılı ilamında “…katılan şirket yetkilisi …’ın beyanı, suça konu çekin cari hesaba mahsuben verildiği yönündeki cevabi yazı …” değerlendirilerek dolandırıcılık suçunun oluşmadığı ve ceza mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğuna karar verilmiş bulunmaktadır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin atıf yaptığı ve Ağır Ceza Mahkemesine davacı tarafça sunulan 25/10/2017 tarihli belgede çekin …’nin cari borcuna mahsuben kayıtlara işlendiği beyan edilmiştir. Davalı-sanık …’in savunmasının bütünü ve katılan şirket yetkilisi …’ın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin 2018/1858 Esas ve 2019/89 Karar sayılı ilamına da geçen beyanı ile 25/10/2017 tarihli belge birlikte değerlendirildiğinde iddiaya konu sanık savunması ikrar ve kabul mahiyetinde değildir. Bu nedenle davalının ceza mahkemesindeki savunmaları nedeniyle borçtan şahsen sorumlu olduğunun kabulü mümkün değildir. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. İtirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir. İtirazın iptali davası itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olanitirazın iptali davasında alacaklı yan isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 28/a, 29/I, III). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. Diğer taraftan, İİK’nin 67.maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açamamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira süresi içinde açılan dava itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil alacağa hükmedilmesi istenecektir ve verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda itirazın iptali davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olduğunda ve itirazın iptali davası için bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır. Genel hükümlere göre her türlü ispat olanağının varlığı, takip talebinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra mahkemesinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır(Yargıtay HGK’nın 11.02.2020 Tarih, 2017/19-2076 E – 2020/117 K sayılı kararı) İtirazın iptali davalarında alacaklı, takipte dayanmadığı belgeler dışındaki başka belgelere dayanamaz. Şu durumda bizatihi kendisi bir borç sebebi ve dayanağı teşkil eden ancak takipte dayanılmayan çekin itirazın iptali davasında kullanılması itirazın iptali davasının yukarıda açıklanan niteliği ile bağdaşmamaktadır. Ayrıca takip talebinde “…’in İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/50 esas 2018/112 karar sayılı dosyası ile görülen davada mahkeme huzurunda ki borç kabul beyanı ve buna ilişkin kesinleşmiş ilam” yazmakta ve sadece takip talebine ceza mahkemesi kararı ile buna ilişkin istinaf mahkemesi kararı eklenmiş olup, itirazın iptali davasında takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılığın asıl olmasına göre dayanak belgeye itibar edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, takibin çekin cirolanması sırasında yetkisiz temsilcinin imza koyması ve/veya haksız fiil sebebine dayalı olmaması nedeniyle, takip talebinde dayanılmayan bu sebeplere itirazın iptali davasında dayanılması ve yargılamaya konu edilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece takip talebinde dayanılmayan bir sebepten dolayı ve ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı hakkında hükmün açıklanmasına karar verilip maddi anlamda kesinleşmemiş olması karşısında, davalının sicilden kaydı silinmiş şirket adına ciro ettiği çeki alışveriş yaptığı davalıya vermesi şeklinde kesinleşen ceza mahkemesi kararı bulunduğundan bahisle davalının takip konusu borçtan sorumlu olduğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile resmi belgede sahtecilik eyleminin saptandığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Davalının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine, 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 5987,12 TL harcın alınması gerekli olan 80,7 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 5.906,42 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine, 4- Arabuluculuk aşamasında Adalet Bakanlığı tarafından ödenen arabulucu ücreti 1320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,6-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 41.670,82 TL avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine, 7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 8-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 162,10 TL, posta ve tebligat gideri 50,00 TL olmak üzere toplam 212,10 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/01/2022