Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/2128 E. 2021/1653 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2128
KARAR NO: 2021/1653
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2021 (Ara karar)
NUMARASI: 2021/212 Esas (Derdest)
TALEP: İhtiyati Tedbire İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ:30/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün İhtiyati hacze itiraz eden davalı/ birleşen dosya davacısı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati tedbire itiraz eden vekili itiraz dilekçesinde özetle; mahkemenin uyuşmazlık konusu olmayan hususlarda ihtiyati tedbir veremeyeceğini, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması durumunun söz konusu olmadığını, yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediğini, hisse devir sözleşmelerinin sahteliği iddiası ile dava açtıklarını ve bu sözleşmelerin herhangi bir işleme esas alınamayacağını, vasiyetnamenin iptali içinde dava açtıklarını, şirketin denetçisinin görev başında olduğunu, organ boşluğu bulunmadığını, neyin üzerinde tedbir verildiğinin belirtilmediğini, teminat belirlenmediğini, uygulama süresinin belirtilmediğini, bu tedbirin tek başına uygulanamayacağını beyanla ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İhtiyati tedbir talep eden vekili tarafından, şirkete hisseder olunduğunun tespiti ve keyfiyetin pay defterine işlenmesi istemli davada yönetim kayyımı atanmasını talep etmesi üzerine, Mahkemece talep kısmen kabul edilerek şirkete denetim kayyımı atanmasının ardından aleyhine ihtiyati tedbir talep edilen vekilince karara itiraz edilmesi üzerine, istinaf incelemesine konu ara kararı veren ilk derece Mahkemesi tarafından ihtiyati tedbire itiraz hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “HMK’nın 396. maddesi uyarınca, durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. Maddenin ikinci fıkrasına göre, “İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır”. HMK’nın 396/2 maddesindeki düzenlemeye göre, durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya ihtiyati tedbirin kaldırılması talepleri hakkında verilen ara kararına karşı, 394. maddenin sadece 3 ve 4. fıkralarına atıf yapıldığı, istinaf kanun yolunu düzenleyen 5. fıkraya atıf yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkememizin itirazı kabil olarak verilen 08/07/2021 tarihli ara kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin yerleşmiş içtihatları dikkate alınarak mahkememizce HMK’nın 396.maddesi kapsamında karar verilmiş olup verilen karara karşı istinaf kanun yolu kapalı tutularak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/649 Esas, 2021/573 Karar) gerekçesiyle ihtiyati tedbire itiraz eden asıl dava davalı-birleşen dava davacılar vekilinin itirazlarının reddine, asıl dava davacı-birleşen dava davalılar vekilinin yönetim kayyımı atanması itirazının reddine, 08/07/2021 tarihli denetim kayyımı ara kararının aynen devamına,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbire itiraz eden vekili itirazın reddine dair ara karara karşı istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin 08.07.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararına karşı 14.07.2021 tarihli dilekçe ile süresinde itiraz edilmesine rağmen mahkeme tarafından duruşma açılarak itirazın değerlendirilmediği, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği, esas davanın, hisse devir sözleşmesine konu payların tespiti ve pay defterine kaydına ilişkin olduğu, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir verilebileceği, verilen tedbirin uyuşmazlık konusu ile ilgili olmadığı, yaklaşık ispatın gerçekleşmediği, hangi nedenlerle tedbir verildiğinin karar yerinde açıklanmadığı, neyin üzerinde tedbir verildiğinin belirli olmadığı, teminat alınmadığı, uygulanma süresinin belirtilmediği, denetçinin kayyımun tek başına kararı uygulamasının mümkün bulunmadığı, hem temsil hem de denetim kayyımu olarak aynı kişinin atanmasının hatalı olduğu, ihtiyati tedbir kararının ilanına karar verilemeyeceği gibi tedbir kararında tedbire muhalefetin cezasının da gösterilmeyeceği, ihtiyati tedbirin süresinde uygulanmasının istenmediğini ve kendiliğinden kalktığını, kayyım olarak atanan kişinin tarafsız olmadığını, sunulan uzman görüşlerinin nazara alınmadığını beyanla ilk derece mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Mahkemenin 10/11/2021 tarihli ara kararı ile, ihtiyati tedbirin değiştirilmesine dair kararların istinaf edilemeyeceği gerekçesi ile istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden vekili istinaf başvurusunun reddine dair ara karara karşı istinaf dilekçesinde özetle; HMK m.396/1 hükmünde aynen, “durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir” denildiğini, denetçi kayyımı atanmasının ilk kez uygulanan bir tedbir kararı olduğunu, beyanla istinaf başvurumuzun kabulünü talep etmiştir.
GEREKÇE:Talep, şirkete denetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbirin itirazen kaldırılması, istemidir.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, mahkemenin itiraz üzerine verdiği kararın istinafa tabi olup olmadığı, şirkete hisseder olunduğunun tespiti ve keyfiyetin pay defterine işlenmesi istemli davada mahkemece verilen ihtiyati tedbirin şartlarının bulunup bulunmadığı noktasındadır.Mahkemece de ihtiyati tedbirin değiştirilmesine ilişkin kararların istinafa tabi olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş ise de, HMK’nın 394/4,5. maddesi, itiraz üzerine mahkeme, ihtiyati tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir ve itiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir, şeklinde düzenlendiğinden itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yolu açıktır. Somut olayda ihtiyati tedbir henüz şekli anlamda kesinleşmediğinden HMK’nın 396. Maddesinin uygulanma olanağı yoktur. Bu nedenle mahkemenin istinaf başvurusunun reddine dair 10/11/2021 tarihli ara kararının kaldırılması gerekir.Davacı taraf, davalı şirketin ortaklarından olan …’ın vefat etmeden önce müvekkili ile aralarında yaptıkları 10.12.2018 ve 04.01.2019 tarihli hisse devri sözleşmesiyle davalı şirketteki 1755 adet ve 2060 adet hissesini müvekkiline devrettiği ve müvekkilince bedelinin ödendiği ancak şirket tarafından yönetim kurulu alınarak pay devri onaylanmadığından edindiği payların pay defterinde görünmediği, …’ın müvekkilinin murisi olup, 16.06.2020 tarihinde vefat ettiği, vasiyetname ile şirketteki % 24 oranındaki hissesini de müvekkiline bıraktığı, vasiyetnamenin iptali davası olsa da, hem hisse devri sözleşmesiyle hem de vasiyetname ile iktisap ettiği paylara rağmen davalı şirketin işleyişinden haberdar olmadığı, şirket yöneticilerinin şirketin içini boşaltarak dava dışı … A.Ş’ye aktardıklarını belirterek hisse devri sözleşmesi gereğince iktisap ettiği payların pay defterine işlenmesine, tedbiren şirkete yönetici kayyımu atanmasına karar verilmesini talep etmiş, 09.04.2021 tarihli dilekçesiyle de, yönetici kayyımı atanmasına ilişkin tedbir talebinin kabul edilmemesi halinde, 16.04.2021 tarihinde yapılacak genel kurulda tartışmalı hisselerin temsili için tedbiren temsil kayyımı atanmasına karar verilmesini istemiştir. Birleşen dava ise esas davada davacı …’in muris ile akdettiği 10.12.2018 ve 04.01.2019 tarihli hisse devir sözleşmelerindeki imzaların murise ait olmadığı, bu sözleşmelerin sahte olduğu iddiasıyla iptaline karar verilmesini talep edilmiştir. Mahkeme tarafından, daha önceden 14.04.2021 tarihli ara kararı ile davalı şirketin 16.04.2021 tarihinde yapılacak genel kurulunda dava konusu hisselerin temsilinin sağlanması ve alınan karaların infazı bakımından tereke hakimliğince temsil kayyumu atanıncaya kadar …’un temsil kayyumu olarak atanmasına karar verildiği, kayyum tarafından ara raporların ibraz edildiği, bu kez 08.07.2021 tarihli ara kararı ile; esas davada davacının talebinin kısmen kabulü ile Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin2021/48 esas sayılı dosyasında verilen kararın kesinleşmediği dikkate alınarak asıl ve birleşen davada, tartışmalı hisselerin genel kurulda temsili, mali hesapların denetimi ve davalı şirkete ait taşınmazlarının satılması, ipotek verilmesi ve taşınmazların aynına ilişkin tasarrufların denetim kayyımının izine tabi tutulmasına, daha önce temsil kayyımı olarak atanan …’un 16.04.2021 tarihinde atanan …A.Ş ile birlikte denetim kayyımı olarak atanmasına, davalı- birleşen davada davacı vekilinin kayyıma yönelik itirazının reddine karar verilmiştir. Şirket içi menfaat ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunması için mahkemece bir şirkete denetim kayyımı atanabilir. Şirket içi menfaat ihtilaflarının halli için açılan davalarda dava aşamasında bir tedbir olarak şirket yöneticisinin kararlarının denetim kayyımının onayına bağlandığı hallerde kayyımın görev ve yetkileri ile ilgili olarak kanunda bir özel düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla denetim kayyımı atanmasına ilişkin olarak 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekli olup denetim kayyımının yetkilerinin de kararda açıkça gösterilmesi gerekir. Denetim kayyımı genellikle yönetim kurulunun işlemlerinin denetimi ve onayı için görevlendirilmektedir. Yani yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliği kayyımın onayına bağlanır. Denetim kayyımı atanan hallerde, şirketin yönetim organı görevine devam etmektedir. Ancak, yöneticilerin şirket yönetimiyle ilgili aldıkları kararların ve şirket adına üçüncü kişilerle yaptıkları işlemlerin, hukuki olarak geçerli olabilmesi veya sayılabilmesi kayyımın onayına bağlıdır. Kayyımın görevi, yönetim organının almış olduğu kararlarının, şirket lehine olup olmadığını araştırmaktır. Bu nedenle, gözetim ve denetim kayyımı doğrudan şirketi yönetme ve temsile ilişkin faaliyetlerde bulunamaz. Esasen denetim kayyımının görevi bilinen anlamıyla “şirket denetimi” ya da “işlem denetimi” kavramının dışında kalan bir görevdir. Ancak yine de kayyım, görevlerini, TTK m. 369’da öngörülen “tedbirli bir yöneticinin özeniyle” ve dolayısıyla bu maddedeki atıf sebebiyle MK m. 2’de yer alan dürüstlük kurallarına uyarak ifa etmelidir. Kayyım, görevini yaparken, pay sahiplerinin, şirketin ve alacaklıların menfaatini korumakla yükümlüdür. HMK’nın 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. İhtiyati tedbir isteye davacı taraf ile muris arasında 2 adet hisse devir sözleşmesi yapılmış ve ayrıca muris vasiyetname ile bir kısım hisselerini davacıya bırakmıştır. Davalı taraf ise hisse devir sözleşmelerinin iptali istemiyle birleşen davayı açmış, ayrıca vasiyetnamenin iptalini de bir başka mahkemede dava konusu yapmıştır. Tarafların iddia ve savunmaları ile dosya içerisindeki belgeler nazara alındığında taraflar arasında şirket içi bir ihtilaf bulunmaktadır. Bu halde talebin kapsamına göre şirketin malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu kapsamda şirket yönetim organının bir kısım kararlarının kayyım onayına tabi tutulmasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak HMK’nın 391/2. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararında tedbirin, tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiğinin gösterilmesi gerekir. Şirketler organları vasıtasıyla faaliyette bulunmakta olup, denetim kayyımı yalnızca yönetim organına atanabileceğinden bu hususunun kararda açıkça belirtilmemesi yerinde olmamıştır. Ayrıca, yukarıda ifade edildiği üzere denetim kayyımı yönetim organına atanabilecek olup, şirketi denetlemek gibi bir görevi yoktur. Bunun yanı sıra şirketin kendi denetim organı bulunmakta olup, bir organ boşluğu da söz konusu değildir. Dolayısıyla denetim kayyımına şirket denetimiyle ilgili görevler verilmiş olması da isabetli görülmemiştir.Tüm bunların yanı sıra mali müşavir … hisseleri temsil için kayyım atanmıştır. Dolayısıyla …’un temsil ettiği şirket hisseleri bulunmasına rağmen bu kişinin ayrıca denetim kayyımı olarak atanması kayyımın tedbirli bir yöneticinin özeniyle” ve MK m. 2’de yer alan dürüstlük kurallarına uyarak görevini ifa etmesi ve pay sahiplerinin menfaatini koruması ilke ve yükümlülüklerine aykırıdır. Açıklanan sebeplerle, Mahkemenin yönetim kurulunun davalı şirkete ait taşınmazların satılması, ipotek verilmesi ve taşınmazların aynına ilişkin diğer tasarruf işlemlerde bulunmasının denetim kayyımının iznine tabi tutulmasına, karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken bunun yanında denetim kayyımına şirket denetimiyle ilgili görevler verilmesi doğru olmamıştır. Bu durumda, Mahkemece davalı şirketin, yönetim organına, şirkete ait taşınmazların satılması, ipotek verilmesi ve taşınmazların aynına ilişkin diğer tasarruf işlemlerde bulunmasının denetim kayyımının onayına tabi tutulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. HMK’nın 392/1. Maddesinde, ihtiyati tedbir talep edeninin, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorunda olduğu, talebin, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor olması yahut durum ve koşulların gerektirmesi halinde, mahkemenin gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebileceği düzenlenmiştir. Denetim kayyımı atanmasının şirketin işleyişine engel teşkil etmeyecek olması ve denetim kayyımının tüm pay sahiplerinin menfaatlerini düşünerek işlem tesis edecek olması nedeniyle, denetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararında teminat alınmasına gerek bulunmamaktadır. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı/ birleşen dosya davacısı vekili istinafında, ihtiyati tedbirin süresinde uygulanmasının talep edilmemesi nedeniyle kendiliğinden kalktığını ileri sürmüş ise de, mahkemece tedbir kararında kayyım ücretinin yatırılması gereken sürenin belirtilmemiş olması ve tedbir kararından sonra verilen diğer ara kararlar ile de ihtiyati tedbiri ayakta tutarak uygulamış olması nedeniyle bu aşamada ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalktığının kabulü mümkün değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece ihtiyati tedbirin verilmesiyle ilgili olarak hatalı uygulama yapılmış olması nedeniyle ihtiyati hacze itiraz eden davalı/ birleşen dosya davacısı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, istinafa konu tedbirin niteliği itibariyle, itirazın işaret edilen hususlar kapsamında yeniden değerlendirilmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı/ birleşen dosya davacısı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesinin 07/10/2021 tarihli ara kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-İhtiyati hacze itiraz eden davalı/birleşen dosya davacısı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2021