Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/211 E. 2021/713 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/211
KARAR NO : 2021/713
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 08/12/2020
NUMARASI: 2020/711 Esas – 2020/796 Karar
DAVA: Genel Kurul Yapılmasına İzin/ Şirkete Ait Malvarlığının Satış Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2021
Taraflar arasındaki genel kurul yapılmasına izin/ şirkete ait malvarlığının satış kararının iptali istemli davada yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı TMSF vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan …San ve Tic. A.Ş.’nin ortağı ve eski yöneticisi olduğunu, müvekkili hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/29862 numaralı soruşturma başlatılmış olup akabinde müvekkilin ortağı ve yöneticisi olduğu bahse konu şirketlere İzmir 4.Sulh Ceza Hâkimliğinin 2016/3664 D.İŞ. Sayılı 29/09/2016 tarihli Karar ile kayyım atanmasına karar verildiğini, bu tarihten itibaren şirket yönetiminin davalı TMSF tarafından görevlendirilen heyet tarafından gerçekleştirildiğini, davalı şirketin malvarlığının ihale ile satışa çıkarıldığının ilan edildiğini, bu nedenle TMSF yönetimi ve ilgiler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, kayyımların geçici olarak idare ettikleri şirketlerin tamamının satılmasının iyi yönetemediklerini belgelediğini, yanlı ve şeffaf olmayan yöntemlerle elden çıkarmaya ve böylece şirketlere ve şirket ortaklarına verdikleri zararları perdelemeye başladıklarının gösterdiğini, söz konusu kayyum idare kayyumu olup, davalı şirket üzerinde TMSF tarafından devir alınan şirketlerden biri olmadığından şirket satış kararı alamayacağı gibi alındığı düşünülse dahi kararın yok hükmünde olduğunu, şirketin satışının ancak genel kurul kararı ile mümkün olduğunu, davalı TMSF’nin herhangi bir genel kurul yapmadan davalı şirketin satışı kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurul toplanmasına ve davalı şirketin satış kararının usule ve kanuna aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince, davalı şirketin adresinin “… Mah. … Cad. No. … Torbalı/İzmir” olduğu, Genel Kurul Yapılmasına izin verilmesinin şirket merkezinin bulunduğu Asliye Ticaret Mahkemesinden talep edilebileceği, keza Genel kurul kararlarının iptaline yönelik davalarında şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiği 6012 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlendiği, kanunda düzenlenen bu her iki yetki kuralının kesin yetki olup, re’sen dikkate alınması gerektiğinden HMK 114-5 maddesi uyarınca mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın yetkili nöbetçi İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı TMSF vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı TMSF vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait varlıkların satışına ilişkin müvekkili kurumun kayyım sıfatıyla tesis etmiş olduğu işlemlerin iptali talep edildiğinden idari yargının görevli olduğunu, dolayısıyla yargı yolunun caiz olmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, davacının ortağı olduğu 674 Sayılı Kanunun Hükmünde Kararnamenin 19. maddesi gereğince, İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 29.09.2016 tarih ve 2016/3664 D. İş sayılı kararıyla davalı idarece belirlenen kayyım heyetince yönetilen davalı … Ticaret Anonim şirketine ait varlıkların satışına ilişkin olarak alınan 03.01.20208 tarih ve 2020/13 sayılı Fon kurulu kararının iptali ve genel kurulunun toplantıya çağrılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, yetkisizlik kararı verilmiş, karara karşı süresi içerisinde davalı TMSF vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK.’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.Öncelikle, davalı TMSF’ye karşı yönetilen davanın adli yargı içinde çözülmesi gerekip gerekmediği noktasının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.Somut olayda, davacının ortağı bulunduğu davalı şirkete İzmir C.Başsavcılığının 29.9.2016 tarih ve 2016/29862 soruşturma nolu yazıları ile 674 sayılı KHK’nın 19.maddesi uyarınca kayyım olarak TMSF’nin atanması talep edilmiş olup, İzmir 4.Sulh Ceza Mahkemesince talebin kabulüne karar verildiği, Başbakan Yardımcısının onayı ve Fon Kurulu kararıyla davalı şirkete yönetici kayyım atandığı, Fon Kurulunun 03.01.2020 tarih ve 2020/13 sayılı kararıyla şirketin mali durumu itibariyle şirkete ait varlıkların ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında satılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini” başlıklı 133. Maddesinde ” (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur. … (3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” hükmüne yer verilmiştir. 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “Kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiye” başlıklı 19. Maddesinde ” (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer.(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu atanır.” hükmüne yer verilmiştir.6758 sayılı kanunun 20.maddesinde ise ; “5411 sayılı kanun ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi TMSF ne verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin veya bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. “6758 sayılı kanunun 19.maddesinin uygulanmasına ilişkin esaslara ilişkin yönetmeliğin 7. (1)maddesinde; … Mali durum, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sebepler nedeniyle şirketin mevcut halinin sürdürülebilir olmaması halinde şirketin, şirket varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine Bakan tarafından karar verilebilir.19.maddeye dayalı yapılan yetki devri yönergesinin 5.maddesi uyarınca c) mali durum, ortaklık yapısı, piyasa koşulları ile diğer sorunlar nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tesbit edilmesi durumunda şirketin yahut varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verme yetkisi Fon Kuruluna devredilmiştir.ç) Gerektiğinde 6102 sayılı TTK hükümlerine tabi olmaksızın genel kurul yetkilerini kullanma yetkisi Fon Kuruluna devredilmiştir.Dava konusu edilen davalı şirkete ait taşınır-taşınmaz varlıkların satışına ilişkin olarak şirket yönetim kuruluna izin verilmesine dair karar anılan düzenlemeler uyarınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Fon Kurulununca verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 111. Maddesi uyarınca kurulun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip bir kuruluştur. 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesine göre, idari işlemin iptali ile idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları idari davalardır. İdari davalar ise ilgisine göre Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi’nde görülür.İdari işlem, yetkili idarenin, kamu hukuku alanında kamu gücü ile hareket ederek, idari faaliyetle ilgili doğrudan hukuki sonuca yönelik, tek yanlı irade açıklamasıyla aldığı ve re’sen icra olunabilen kararlardır.TMSF Fon Kurulu’nun taşınır ve taşınmaz varlıkların satışına izin kararı, kamusal bir görevin ifası amacıyla, kamu gücü kullanılarak, tek taraflı olarak alınmış idari bir karar olup, uyuşmazlığın çözümünde Türk Ticaret Kanunu’nu değil, 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler Fona verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde kıyasen uygulanacak olduğundan TMSF’ye karşı açılan eldeki dava adli yargının görev alanında değildir. Taşınmazların satışına TMSF tarafından atanan üyelerce alınan yönetim kurulu kararı ve Fon Kurulu’nun taşınmazların satışına ilişkin yönetim kuruluna izin verilmesine ilişkin kararı Türk Ticaret Kanunu hükümleri kapsamında gerçekleşmediğinden ve açıklanan nedenlerle davanın idari karakteristikte olması karşısında dava idari yargının görev alanına girmektedir.Genel kurul toplantısı yapılmasına izin istemi yönünden ise; TTK’nın 410/2. Maddesine göre, yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. HMK’nın 14/2. Maddesi gereğince, Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Buna göre, şirket ortağı tarafından şirkete karşı açılacak davalarda şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağı açıktır. Somut olayda, davalı şirketin şirket merkezinin Torbalı/İzmir olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde davalı şirket aleyhine genel kurula çağrı izni verilmesi istemi ile açılan davada İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi kesin yetkilidir.HMK’nın 114/1. maddesinde, yargı yolunun caiz olması ve yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartları arasında sayılmıştır.HMK’nın 115/2. Maddesinde, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. HMK’nın 19/3. Maddesine göre ise, yetkisizlik kararında yetkili mahkemenin gösterilmesi gerekir. Davalı TMSF yönünden yargı yolunun caiz olmaması, davalı şirket yönünden ise İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinin kesin yetkili olması nedeniyle her iki davalı yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davalı TMSF vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1.a.3 maddesi gereğince, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve Dairemizce her iki davalı yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı TMSF vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nın 353(1)a-3 uyarınca, KALDIRILMASINA,1- Davacı tarafça davalı şirket aleyhine açılan davanın HMK 114/1-ç maddesi gereğince mahkemenin yetkisiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddi ile, mahkemenin YETKİSİZLİĞİNE,2- HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İZMİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İzmir Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine, 3- Davacı tarafça davalı TMSF aleyhine açılan davanın, HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olması dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,4-HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca harç ve istinaf aşaması dahil yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama harç ve giderlerinin davanın açıldığı mahkemece karara bağlanmasına,5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde kendisine iadesine,6-Kararın, HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca istinaf incelemesine konu kararı veren İlk Derece Mahkemesince taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)c. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi