Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1990 E. 2021/1476 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1990
KARAR NO: 2021/1476
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/09/2021 (Ara karar )
NUMARASI: 2020/704 Esas
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/12/2021
Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasında, ilk derece mahkemesince verilen ara kararın asıl ve birleşen davanın davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada, davalı şirketin 11.11.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin mali haklarının belirlenmesine ilişkin yönetim kurulu üyelerine ödenmek üzere 2 nolu gündem maddesindeki alınan prime ilişkin kararın pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarından olan kârdan pay alma haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran nitelikte olduğu, eşitlik ve dürüstlük kuralına aykırı olup, örtülü kar aktarılması niteliğinde olduğu iddia edilerek dava konusu genel kurulun gündemin (2.) ikinci maddesinde alınan prim ödenmesine ilişkin kararın butlanı veya iptali ve kararın TTK md.449 gereğince yürütmesinin geri bırakılması karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Birleşen davada ise, davalı şirketin hakim durumda pay sahiplerinden …’ın 2019 mali yılı içerisinde annesi …’tan bazı hisseleri devraldığı ancak buna ilişkin TTK’nın 198 inci maddesinde öngörülen bildirim yükümlülüklerinin yerine getirilmediğinden paylarına bağlı oy hakkı dahil tüm pay sahipliği haklarının donduğu, 5 Mayıs 2020 genel kurul toplantısında buna aykırı olarak katılım sağlanarak oy kullanıldığını, bu genel kurulun yoklukla batıl olduğunun tespiti davasının İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/366 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu, bu nedenle 5 Mayıs 2020 tarihli genel kurulda seçilen yönetim kurulunun yaptığı genel kurula çağrı dahil tüm işlemlerin de geçersiz olduğunu, ayrıca 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısında gündeminin (2) nci maddesi uyarınca alınan mali hakların tespiti kararının, TTK’nın 445 inci maddesi uyarınca kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu iddia edilerek davalı şirketin 11 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısı’nda alınan (2) sayılı kararın TTK’nın 449 uncu ve HMK’nın 389 uncu ve devamı maddeleri uyarınca yürütmesinin karar kesinleşinceye kadar geri bırakılmasına, dava konusu 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısının yapılması için çağrıda bulunulması yönündeki Yönetim Kurulu kararının yoklukla malul olduğunun veya batıl olduğunun tespit edilmesine, 11 Kasım 2020 GK Toplantısı’nın yoklukla malul olduğunun veya batıl olduğunun tespit edilmesine, olmadığı takdirde, 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısında alınan (2) sayılı kararın iptal edilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. İlk derece mahkemesinin 11.03.2021 tarihli ara kararıyla; asıl ve birleşen davada dava konusu genel kurulun 2 nolu gündem maddesinde alınan kararın icrasının geri bırakılmasına ilişkin tedbir talebinin redddine karar verildiği, bu kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 07.06.2021 tarih ve 2021/808 E.-2021/712 K. sayılı ilamıyla; “..ücretin tespiti ve makul kabul edilip edilemeyeceğinde esas ölçütün şirketin mali yapısının ortaya konulması olduğu, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/853 E 2020/460 K. 15.10.2020 tarihli kararının istinaf aşamasında olup, henüz kesinleşmediği, 30.04.2019 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ücret ve prim haklarının belirlenmesine ilişkin İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/437 E. Sayılı dava dosyasının derdest olduğu, toplanan deliller ve dosyanın geldiği aşama itibari itibariyle yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığı gibi, ilerleyen aşamalarda her zaman yeniden tedbir talebinde bulunabileceği” gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
TALEP:Asıl ve birleşen davada davacılar vekili 06.08.2021 tarihli dilekçesinde özetle; davalı şirketin, dava konusu genel kuruldan bir sene evvelki olağan genel kurulun yapıldığı 30.04.2019 tarihli genel kurulunda yönetim kurulu başkanı …’a, AYLIK net 396.000.-TL ücret ve her ay Net Satışların %1,5 oranında Net Prim ödenmesine ve daha sonraki yıllarda ücrete, yıllık TÜFE oranında artış yapılmasına karar verildiğini, müvekkilleri tarafından 30.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan bu karara olumsuz oy kullanılmış ve muhalefet edilmiş olup iptali için İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2019/437E. sayılı dava açıldığını ve mahkemenin 08.07.2021 tarihli ve 2021/589K. sayılı kararla davalı şirketin 30.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında (5) numaralı gündem maddesi ile yönetim kurulu başkanına ödenmesine karar verilmiş ücret ve prime ilişkin kararın iptaline ve yürütmesinin geri bırakılmasına karar verildiğini, böylelikle mevcut durumda değişiklik meydana geldiğini, yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini belirterek dava konusu genel kurul kararının yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
TALEBE CEVAP: Davalı vekili, davacıların yeni maddi olgu olarak öne sürdükleri İstanbul 11 ATM 2019/437 Esas sayılı dava dosyasının vermiş olduğu iptal kararının taraflarınca istinaf edildiğini, yine benzer karar veren İstanbul 3 ATM 2018/853 E. sayılı dosyanın kesinleşmediğini, bu sebeple mevcut koşullarda bir değişiklik bulunduğundan ya da yaklaşık ispat şartı gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceğini belirterek tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 03.09.2021 TARİHLİ ARA KARARI İlk derece mahkemesince, dosyasının bilirkişi incelemesinde olduğu, davacılar tarafından yeniden ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin gerekçesi olarak ileri sürülen hususların istinaf kararında incelendiği, bu karardan sonra mevcut durum ve koşullarda değişiklik meydana gelmediğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara kararına karşı asıl ve birleşen davanın davacılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Asıl davanın davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin yönetim kurulu başkanı ve üyelerine ödenen ve fahiş olan ücretten dahi katbekat yüksek tutarlarda olan primin makul olup olmadığı hem İstanbul 3. ATM’nin 2018/853E. ve 2020/460 K. sayılı kararı ve hem de İstanbul 11. ATM’nin 2019/437E. 2021/589K. sayılı kararı ile yapılan yargılamalarda, genel kurul kararının dürüstlük ilkesine aykırı olduğu, örtülü kar dağıtımı olduğu, pay sahipleri arasındaki eşit işlem ilkesini ve diğer pay sahiplerinin kardan pay alma haklarını ihlal ettiği hususlarının birbirlerinden farklı mahkemelerce tespit edildiğini, yaklaşık ispatın gerçekleştiğini belirterek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Birleşen davanın davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 30 Nisan 2019 OGK Toplantısı’nda yönetim kurulu başkanına takdir edilen fahiş ücret ve primlerin iptaline ilişkin İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/437 Esas no.lu davada iptal kararı verildiğini, yaklaşık ispat için bu kararlarının kesinleşmesinin beklenmesine gerek olmadığını, yine 11 Kasım 2020 OÜGK Toplantısı’nın yok hükmünde bir yönetim kurulu tarafından yapılan çağrı ile toplanan yok hükmünde bir toplantı olduğuna ilişkin iddia yönünden ise, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/366 Esas no.lu dosyada görülen genel kurul iptal davası kapsamında düzenlenen 14 Haziran 2021 tarihli bilirkişi raporu ile de desteklendiğini belirterek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Talep, genel kurul kararın butlanla malul olduğunun tespiti olmadığı takdirde iptali istemli asıl ve birleşen davada, davalı şirketin 11.11.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin mali haklarının belirlenmesine ilişkin yönetim kurulu üyelerine ödenmek üzere 2 nolu gündem maddesinde alınan prime ilişkin kararın, TTK m. 449 uyarınca, uygulanmasının tedbiren geriye bırakılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin 11.03.2021 tarihli ara kararıyla; asıl ve birleşen davada dava konusu genel kurulun 2 nolu gündem maddesinde alınan kararın icrasının geri bırakılmasına ilişkin tedbir talebinin redddine karar verildiği, bu kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 07.06.2021 tarih ve 2021/808 E.-2021/712 K. sayılı kararıyla dosyanın geldiği aşama itibariyle yaklaşık ispat olgusu gerçekleşmediğinden tedbirin reddine yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait olağan genel kurul toplantılarında davalı şirket yönetim kurulu başkan ve üyelerine ücret ve prim ödenmesine karar verildiği, buna göre, 2017 yılına ilişkin 28.06.2018 tarihli olağan genel kurulda alınan kararların İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/853 E.sayılı iptal davasına konu edildiği, bu kararlardan 5 nolu gündem maddesinde yönetim kurulu başkan ve üyelerine ücret ve prim belirlenmesine ilişkin olduğu, anılan mahkemenin 15.10.2020 tarih ve 2018/853 E., 2020/460 K. sayılı kararıyla, 5 nolu gündem maddesinde alınan kararın iptaline karar verildiği, yine davalı şirketin 2018 yılına ait 30.04.2019 tarihli olağan genel kurulun 5 nolu gündem maddesinde alınan yönetim kurulu başkanına ödenen ücretin artırılması ve prim ödenmesine ilişkin kararın İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.07.2021 tarih ve 2019/437 E., 2021/589 K. sayılı kararıyla iptaline karar verildiği, her iki dava sonucunda, iptaline karar verilen yönetim kurulu başkan ve üyelerine ücret ve prim ödenmesine yönelik kararın icrasının geri bırakılmasına karar verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Nitekim, davacılar tarafından, dava konusu ile aynı benzer mahiyette olan İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/437 E. sayılı dosyasının bir önceki tedbirin reddine yönelik kararın istinaf incelemesinden sonra karara çıktığını, dosyaya yansıyan bu yeni bir delil karşısında yaklaşık ispat ölçüsünün sağlandığını belirterek dava konusu genel kurul kararının icrasının geri bırakılmasını talep etmiş, ilk derece mahkemesince, dosyanın geldiği aşama itibariyle tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Dava konusu, davalı şirketin 11.11.2020 tarihli Genel Kurul toplantısında gündemin (2) nolu genel kurul kararında “…yönetim kurulu başkanına Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %1,5’i oranında net prim verilmesine, yönetim kurulu üyelerinin her birine ayrı ayrı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %0.1’i oranında net prim verilmesine ve takip eden yıllarda da bu sistemin devam etmesine” şeklinde karar davacıların muhalefetiyle oy çokluğuyla alınmıştır. Somut olayda uyuşmazlık, dava konusu genel kurulunda, yönetim kurulu başkanına fahiş prim öngörülmesine ilişkindir. TTK m.394 hükmünde, beş mali hak türü sayılmış olup, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği düzenlenmiştir. Ancak, anılan hükümde mali hakların tanımı yapılmamıştır. Bu bakımdan, uyuşmazlığa konu primi değerlendirmek gerekirse, performansa dayalı mali hak türüdür. Prim, yıllık kar dışında belirlenen başarı ölçüterine göre, hesaplanabilir ve hesaplanmasında dönemsellik ilkesi geçerlidir. Bir başka ifadeyle prim, örneğin, yıllık satışlar, sağlanan hizmetler, görüşme yapılan müşteri sayısı, müşteri sayısındaki artış oranı gibi değişik performans ölçütleri üzerinden, önceden belirlenen oranda hesaplandığından dönemsellik ilkesi burada da geçerli olacaktır (Anonim şirketler Hukuku Cilt I-İsmail Kırca-Hayal Şehirali Çelik-Çağlar Manavgat, sf 730). Dolayısıyla, taraflar arasında dava konusu edilen uyuşmazlığa konu primin ilişkili olduğu dönemlerin her biri farklı döneme ilişkin olduğundan, her bir dönem kendi içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Bu itibarla, taraflar arasında daha önce sonuçlanan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/853 E. ile İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/437 E. sayılı dosyaları eldeki davaya emsal teşkil etmeyeceği gibi, tedbir yönünden de yaklaşık ispata yeterli değildir. Bununla birlikte, Uyap’ta yapılan incelemede, dosyanın istinaf aşamasındayken, dosyaya bilirkişi raporunun sunulmuş olduğu ve raporda, dava konusu genel kurul kararının iptal koşullarının gerçekleşmediğinin belirtilmiş olduğu görülmüştür. Bu hali ile, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, mevcut delil durumu itibarı ile yaklaşık ispat koşulunun sağlanılmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde davacıların hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesi mümkün olmadığı gibi, dava konusu genel kurul kararın iptali durumunda, yöneticilerden hukuka uygun ölçülerdeki mali haklarla iptal edilen genel kurul kararında belirlenen mali haklar arasındaki farkın iadesinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin istenebileceği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi ara kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir talep eden asıl ve birleşen davanın davacılar vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-İhtiyati tedbir talep eden davacılar tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati tedbir talep eden davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi