Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1773 E. 2022/631 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1773
KARAR NO: 2022/631
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2021
NUMARASI: 2017/960 Esas – 2021/329 Karar
DAVA: Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2022
Taraflar arasındaki Alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı şirket arasında 2012 yılında T.C. Vatandaşlarının hac ve ömre’ ye götürülmesi hakkında bir sözleşmenin imzalandığını, davalı şirketin müvekkiline 388.000,00-TL borcunun bulunduğunu davalı şirket bu borcunu 04/10/2017 tarihinde aralarında yapılan yeni bir protokol ile müvekkili lehine kesmiş olduğu 05/10/2012 tarih … seri nolu 50.000,00-TL bedelli ve 15/11/2012 tarih ve … seri nolu 333.000,00-TL’ lik çekleri borcuna karşılık olmak üzere müvekkiline verdiğini, davalı şirketten 383.000,00-TL bedelin ticari faizi ile birlikte alınarak dacıya ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya yasaya uygun olarak tebligat yapılmış olmasına karşın, davayı takip etmediği gibi, yazılı bildirimde de bulunmadığından H.M.K nun 128. maddesi hükmü gereğince davayı inkar ettiği varsayılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: TTK nun 732 md uyarınca açılmış bu davada zamanaşımı süresi, çekin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır. Bu süre hak düşürücü süre olmadığından davalı tarafça def’i olarak süresinde ileri sürülmez ise mahkemece re’sen nazara alınamaz. Somut olayda dava konusu çeklerin keşide tarihleri 05/10/2012 ve 15/11/2012’dir. TTK’nun 814/1 fıkrası uyarınca hamilin düzenleyene karşı çeke dayalı başvuru hakkı bir ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Tüm bu hususlar dikkate alındığında davaya konu çeklerin sırasıyla 16/10/2015 ve 26/11/2012 tarihinde zamanaşımına uğradıkları, bu tarihten itibaren TTK’nun 732/4 fıkrası uyarınca işlemeye başlayan bir yıllık zamanaşımı süresininin dolduğu, buna karşılık davalı tarafça usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap verilmediği ve süresi içerisinde zamanaşımı def’inin ileri sürülmediği anlaşılmıştır. Zamanaşımı süresi mahkemece re’sen nazara alınamayacağından davanın süresinde açıldığı kabul olunmuştur. Yukarıda izah edildiği üzere eldeki davada sebepsiz zenginleşilmediğini(çek bedellerinin ödendiği, çeklerin bedelsiz olduğu gibi) ispat yükü keşideci davalı üzerindedir. Davalı tarafça usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap verilmemiş, dava inkar edilmiş, başka ifade ile sebepsiz zenginleşilmediği savunulmuştur. Buna karşılık bu savunmayı ispata elverişli herhangi bir delil sunulmadığından, davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispat edemediği tespit edilmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Şirketin 213 Sayılı V.U.K.’nun 160. Maddesi ve 2004/13 sayılı uygulama iç genelgesi kapsamında 30/10/2014 tarihi itibariyle re’sen kapatılmasına karar verilmiş olup karar tarihi 26/04/2017 dava tarihi 03/11/2017 itibariyle şirket hakkında kapatılma kararı verilerek temsil şirketinin hükmi şahsiyetinin sona erdiğini, bu sebeple taraflarına süre ihtaratlı olarak gönderilmiş olan muhtıranın tebliğinin kapalı olan şirket merkezine tebliğinin nasıl yapıldığı tarih itibariyle bu adresin şubesi olmayan şirketin merkez adresi olup olmadığını, taraflarınca hiçbir ilgisi bulunmayan ve şirketlerince tanınmayan … ismindeki kişinin daimi çalışan olarak tebligata yazılmış ve bir şekilde sonradan öğrendikleri mahkeme kararına karşı yinede süresi içinde yapmış oldukları itirazları mahkemece delil olarak kabul edilmiş, yapmış oldukları istinaf başvurusu esas alınarak yanlış adrese ve şirketleri ile ilgisi olamayan kişilere yapılan tebligatlar usulüne uygun kabul edilerek aleyhlerine sonuç çıkartıldığını, itirazlarını mahkemeye defalarca bildirmiş olmalarına rağmen taraflarına usulüne uygun muhtıra gönderilmesinden imtina eden mahkeme yine şirket ile ilgisi olmayan … isimli bir başka kişiye yapılan tebligatı esas alarak yasal süre ve savunma haklarını kullanmalarını kısıtlamış olup bu yönde istinaf harcının yatırılması için davalı şirkete verilen süreye rağmen yatırılmadığından bahisle istinaf başvurularını reddettiğini, 19/07/2021 tarihli reddi kararının istinafen kaldırılması ile taraflarına istinaf harcını ikmal etmek üzere yeniden süre verilmesi ve buna ilişkin muhtıranın davalı şirketin kapatılmış olması sebebiyle belirtilen adrese yapılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: İlk derece mahkemesince verilen nihai karar karşı, davalı şirket temsilcisi tarafından yasal sürede istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır. İstinaf harç ve giderlerinin yatırılmış olması, istinaf başvurusu şartlardan biri olup, istinaf harç ve giderlerinin hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş olup olmadığını denetlemesi görevi, öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesine aittir. Bu nedenle, istinaf harç ve giderlerinde herhangi bir eksiklik tespit edildiği takdirde, kararı veren mahkeme, vereceği bir haftalık kesin süre içinde bu eksikliğin tamamlanması aksi takdirde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususunu başvuran tarafa yazılı olarak bildirir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderlerdeki eksiklik giderilmediği takdirde, kararı veren mahkemece” başvurunun yapılmamış sayılmasına” karar verilir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde, HMK 346. maddesinin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanması ile, istinaf kanun yoluna başvurulacaktır. 5235 Sayılı Kanunun 52. maddesi ile Harçlar Kanununa bağlı(1) sayılı tarifenin “(A)Mahkeme Harçları” başlıklı bölümün “I- Başvurma Harcı” ile ” III- Karar ve İlam Harcı” başlıklı bölümünde “Bölge Adliye Mahkemeleri ” ibaresinin eklenmesi ile, istinaf başvurusunda başvurma harcı ile maktu yada nispi karar ve ilam harcının alınacağı düzenlenmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı şirket temsilcisi tarafından sadece istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve maktu karar ve ilam harcı yatırılması ve istinaf karar harcının maktu değil, nispi olması nedeniyle; ilk derece mahkemesince; davalı şirket temsilcisince eksik yatırılan 6.481,38 TL istinaf nispi karar ve ilam harcının HMK 344. maddesine göre bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi halde istinaf isteminden vazgeçme sayılacağının ihtar edilmiş olup, muhtıra tebligatının istinaf yoluna başvuran davalı şirket temsilcisi tarafından yatırılmadığı gerekçesiyle 19.07.2021 tarihli ek karar ile, davalı tarafından istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davalı taraf, bu ek karara karşı, süresi içerisinde istinaf yoluna başvurmuştur. Mahkemece HMK 344. maddesi uyarınca düzenlenen muhtıranın davalı şirketin sicilde kayıtlı adresine tebliğ edilmesi usul ve yasaya uygun olup, davalının şirketin vergi kaydının kapatıldığı bu nedenle şirketin sicil adresine değil, temsilcisi olarak bildirdiği adrese tebligat yapılması gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Ancak tüzel kişilere tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanununun 12. ve 13.maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20 ve 21. maddelerinde düzenlenmiş olup, tüzel kişilere ve ticari işletmelere tebligat ile tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligatın nasıl yapılması gerektiği açıklanmıştır. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 12. maddesinde; “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir”, 13. maddesinde ise; “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır” hükümleri yer almaktadır. Tebligat Yönetmeliğinin 21. maddesinde ise, tüzel kişi adına tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması gerektiği, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla, o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı belirtilmiştir. Somut olayda; eksik harcın tamamlanması için çıkarılan ve 25.06.2021 tarihinde tebliğ edilen muhtıraya ilişkin tebligat parçası incelendiğinde; “tüzel kişiliğin temsilcisi tebliğ anında adresinde bulunmaması çarşıda olması nedeniyle daimi çalışanı …’ya tebliğ edilmiştir” ibaresi bulunmakta olup, tebligatın yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olmakla birlikte davalı taraf …’nın şirketin sigortalı çalışanı olmadığı iddiasını ileri sürmesine göre, bu husus araştırılmaksızın muhtıra tebliğinin geçerli o kabul edilmesi doğru değildir. Ne var ki davalı şirket temsilcisi 06.07.2021 beyan tarihli dilekçesi ile, muhtıra tebliğinin usulsüz olduğu bu nedenle muhtıra içeriğinden yeni haberdar olduğunu bildirmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunun 32. maddesine göre, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise tebligat geçerlidir. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi kabul edilir. Davalı, muhtıra tebliğini 06.07.2021 tarihinde öğrendiğini beyan ettiğine göre, tebligatın bu tarihte yapıldığının kabul edilmesi gerekmekte olup, bu tarihten itibaren bir haftalık sürede hatta ek karara karşı istinaf başvurusu sırasında dahi istinaf eksik ilam ve karar harcını ikmal etmediği dosya içeriği ile sabit olduğundan, davalı şirket temsilcisinin ek karara karşı yaptığı istinaf başvurusunu esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.