Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1757 E. 2021/1363 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1757
KARAR NO: 2021/1363
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2021
NUMARASI: 2020/747 Esas – 2021/94 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/36 E. sayılı dosyasından görülmekte olan konkordato davasında, davalı … A.Ş.’nin konkordato projesinin İİK md.305 şartlarını taşıdığı gerekçesiyle tasdikine 17.09.2020 tarihinde karar verildiğini, müvekkili ile davalı arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, konkordato tasdik tarihinde müvekkili bankanın anapara alacağı 24.145.465,30 TL olduğunu, ayrıca işbu dava tarihi itibarı ile 26.482.231,68 TL anapara, 335.755,08 TL masraf, 1.928.141,94 TL tahakkuk etmemiş faiz, 44.775,86 TL BSMV, 18.813.785,67 TL temerrüt faizi ve 940.689,91 TL temerrüt faizi BSMV’i olmak üzere toplam 48.545.380,14 TL güncel alacağın bulunduğunu, anapara alacağının altında bir miktar ile alacak nisabına dahil edilmelerinin hukuki bir izahının bulunmadığını, temerrüt faizinin işletilemeyeceği süre içerisinde anapara alacağının borçlunun kabul ettiği ve mahkemenin hükme esas aldığı miktardan çok daha yüksek olduğunu ileri sürerek davalı şirketten olan 3.943.014,44-TL tutarındaki müvekkili banka alacağının, davalı şirket, konkordato komiserliği ve Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/36 Esas sayılı dosyasından verilen karar ile kabul edilmeyen kısmı olan 3.943.014,44TL’nin tespitine ve 18.01.2019 geçici mühlet tarihinden itibaren yıllık %38,40 temerrüt faizi ile birlikte (fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP:Davalı vekili, davacı bankaca bildirilen çekişmeli alacak hakkında yasal düzenlemeye uygun olarak mahkemece, hükme ve denetime elverişli bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiğini, yasal düzenleme uyarınca, mühlet içerisindeki dönem için faiz hesaplaması yapılmadığını, açıklanan nedenlerle davacı bankanın gerek mühlet kararı öncesi gerek ise mühlet içerisinde tahakkuk etmemiş faiz talepleri haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince, davanın ticari kredi sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkin olup, zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu, her ne kadar davalı hakkında Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/36E. sayılı dosyasından görülmekte olan konkordato davasında davacının alacağının davalı tarafça kabul edilmediği, bu nedenle arabuluculuğa tabi olmadığı ileri sürülmüşse de; konkordato davalarında alacağın tespitine ilişkin işlemler tasdik projesinin oylanmasına yönelik olup alacağın kesin mahiyette varlığına veya yokluğuna ilişkin eda hükmünü içeren karar niteliğinde olmadığı, bu nedenle İİK m.380/b maddesinde alacak iddiasında bulunanların alacak davası açabilecekleri düzenlendiği, bu durumda iş bu davanın arabuluculuğa tabi olma bakımından diğer alacak davalarından bir farkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın arabuluculuğa ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; Türkiye Barolar Birliği Dergisinde yer alan …/ …’ın “…başlıklı makalesinde, “…İcra ve İlfâs Kanunu’nda düzenlenen davalardan bazılarının konusu bir miktar para alacağının ödenmesi veya bir tazminat alacağına ilişkin olmaması nedeni ile arabulucuya başvuru zorunluluğuna tabi değilken, konusu bir miktar paranın ödenmesi veya bir tazminat alacağına ilişkin olan davalar da amaçları ve koruduğu menfaat dengesi dikkate alındığında, bu davalar da arabulucuya başvuru zorunluluğuna tabi olmamalıdır…” şeklinde mütalaa edildiği üzere, eldeki davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmaması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava; İİK 308/b maddesi kapsamında alacağın eksik kaydedilmesi ile tasdik edilen konkordato nedeniyle eksik kaydedilen alacağın kayıt altına alınması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, konkordato komiserliğine başvuru sonucunda, alacağın talep edilen miktardan farklı ve eksik olarak tespit edildiği ve konkordato davasında konkordato tasdik kararı verildiği iddiasıyla davalı aleyhine işbu davayı açmıştır. Davanın tarafları banka ve şirket olup, kayıt altına alınması talep edilen alacağın dayanağı ise genel kredi sözleşmesidir. Bu durumda açılan dava mutlak ticari dava niteliğindedir. 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun ile TTK’nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesiyle, TTK’nın 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmiş olup, aynı yasal düzenlemenin 23. maddesinde 6325 sayılı Kanuna eklenen 18/A maddesiyle, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edildiğinden, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği düzenlenmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu(HUAK)’nun 1/1. maddesinde Kanunun amacı, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesi olduğu belirtilmiştir. Maddenin 2. Fıkrasında ise tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerin arabuluculuk yoluyla çözülebileceği, yani uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözüme elverişli olması gerektiği düzenlenmiştir. Bu halde İİK’nın 308/b maddesi uyarınca açılan alacak davasınından kaynaklanan uyuşmazlığın tarafların serbest iradesi ile çözülüp çözülemeyeceğinin tespiti gerekir. Her şeyden önce borçlu şirket konkordato talep ettiğinde borçları hakkında farklı bir hukuki rejim uygulanmaya başlanmakta ve sürece alacaklılar, konkordato komiseri ve konkordato mahkemesi dahil olmaktadır. Konkordato projesi komiser tarafından hazırlandıktan sonra İİK’nın 302. Maddesi uyarınca alacaklılar tarafından kabul edilmelidir. Bundan sonra konkordato mahkemesince şartların sağlandığı kabul edilirse gerektiğinde alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceği belirtip, konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli bir kayyım tayin ederek konkordatonun tasdikine karar verir. Konkordatonun tasdiki ile birlikte konkordatoya tabi bütün alacaklar bakımından konkordato zorunlu ve bağlayıcı hale gelir (m.308/c). Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir. İİK’nın 308/b-2. Maddesine göre de, çekişmeli alacaklara isabet eden payın, konkordato projesinde gösterilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu halde çekişmeli hale gelen ve konkordato projesinde çekişmeli alacak olarak gösterilen alacak hakkında verilecek kararlar doğrudan konkordato projesini ve projeye dahil diğer alacaklıların menfaatini etkileyecek niteliktedir. Ayrıca çekişmeli alacak bakımından taraflar alacağın ödenmesi hususunda konkordato hükümlerinden farklı bir çözüm üzerinde anlaşamazlar. Zira İİK’nın 308/d. maddesinde, borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatler hükümsüz sayılmıştır. Zaten aksi durum konkordato hukuku ile bağdaşmayacağından, diğer alacaklılara konkordatonun sakatlandığından bahisle İİK’nın 308/f maddesi hükmü uyarınca konkordatonun feshini isteme imkânı verir. Bir alacak çekişmeli hale getirildikten sonra konkordato süreci dışında borçlunun alacaklı ile anlaşması kanunun amacına uygun değildir. Bu halde borçlu tarafından çekişmeli hale getirilen alacaktan kaynaklanan uyuşmazlık hakkında tarafların serbest iradeleri ile tasarruf edebileceklerinin kabulü mümkün değildir. Bu açıklamalar ışığında, konkordatoya tabi çekişmeli alacağın tahsili için açılan davaların niteliği gereği T.T.K. 5/A maddesi gereğince arabuluculuk dava şartına tabi olmadığının kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-4 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.11/11/2021