Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/174 E. 2021/1609 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/174
KARAR NO: 2021/1609
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2020
NUMARASI: 2017/1227 Esas – 2020/765 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan Ana Sözleşmesinde yer alan Amaç ve Konu başlıklı 3. madde kapsamında ayrıntılı olarak yer aldığı üzere, her sektörde kalite geliştirme, kalite güvence, kalite kontrol faaliyetleri ile buna ilişkin ölçüm, analiz, kontrol denetim ve çevrenin korunmasına dair gerekli hizmetleri sunduğunu, yine işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin risk ölçümleri, denetim kontrol, eğitim ve hizmetleri de müvekkilinin faaliyetleri kapsamında olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirket tarafından nitelikli işler yapılmakta olduğunu, yapılan işlerin ilgili kamu kurumlarının izin ve onayı ile gerçekleştirildiğini, Teknolojik ve bilimsel özellik taşıyan nitelikli işlere ilişkin kamu kurumlarının izni ile, belgelendirme faaliyetlerinin de müvekkili şirketin işi kapsamında olduğunu, Müvekkilinin, uzun süredir bu alanda çalışması ve yaygın hizmet ağı nedeniyle alanında lider konumda olduğunu, Davalı …’ın, müvekkili firma bünyesinde “Satış Pazarlama Müdürü” görevi ile 05.10.2015 tarihinde işe başladığını, pazarlama bölümünde yalnızca iki elamanın çalıştığını, bunlardan birinin davalı olduğunu, davalının görevi gereği müvekkil firmanın, müşteri portföyü, müşterileri ile olan ilişkileri, çalışma esasları, ticari iş politikası, işte kullanılan fiziki belgeler ve dosyalar ile elektronik ortamda yer alan tüm bilgiler, fiyatlandırma, çalışılan firmaların çalışma kapsamında müvekkiline verdiği tüm belge, bilgi ve verilere sahip olacak konumda olduğunu, tüm müşterilerin ayrıntılı iletişim bilgilerinin de davalının bildiğini, davalının müvekkil şirkette çalışırken edindiği bilgilerin korunması, üçüncü kişiler ile paylaşılmaması, kendisi ve başka şirketler lehine kullanmasının engellenebilmesi müvekkili firma için hayati önem taşıdığını, bu nedenle yapılan belirsiz süreli iş sözleşmesine ayrıntılı hükümler konulduğunu, tazminat ve cezai şart sorumluluğu getirildiğini, bu hükümlerin yanı sıra koruyucu hükümler içeren, belirsiz iş sözleşmesi ile paralel düzenlenen “Gizlilik, Bağımsızlık ve Tarafsızlık Taahhütnamesi” ve “Gizlilik Taahhütnamesi” gibi belgelerin davalıya imzalatıldığını, çalışma devam ederken, davalı tarafın 13.09.2017 tarihinde önceden haber vermeksizin istifa dilekçesi vererek işten ayrıldığını, istifa dilekçesinde bir gerekçe ortaya koymadığını, istifanın hemen ardından müvekkilinin birlikte çalışmakta olduğu, davalıda bilgileri bulunan çok sayıda firmanın davacı müvekkili ile iletişim kurarak, başka bir şirket adına kendileri ile iletişime geçtiğini, yeni işe girdiği firma ile çalışmalarını istediğini, buna yönelik olmak üzere tekliflerde bulunduğunu beyan ettiklerini, davalının aynı alanda çalışan rakip firma olan … A.Ş de işe girdiğini, bu aramaların olması üzerine öğrenildiğini, davalı ile iş sözleşmesine ek olmak üzere “Gizlilik Taahhütnamesi” ve “Gizlilik, Bağımsızlık ve Tarafsızlık Taahhütnamesi” belgelerini imzaladığını, davalının yükümlülüklerini ve ihlali halinde karşılaşacağı tazminatları açık şekilde içerdiğini, sayılan dayanak tüm belgelerde, başkaca koşul aranmaksızın ihlalin varlığının tazminat – cezai şartın ödenmesi için yeterli sayıldığını beyan ederek, davalı yanca gerçekleştirilen haksız rekabet içeren eylemlerden mennine, Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinin 35 ve 36. Maddelerinin ve Taahhütnamelerin ihlalinden dolayı şimdilik 1.500,00-TL tazminatın, Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinin 37 – 38 ve 39 maddelerinin ve Taahhütnamelerin ihlali nedeniyle 39. madde kapsamında şimdilik 1.500,00-TL cezai şartın, davalıdan tahsiline, ihtar tebliği tarihi esas alınarak alacak kalemlerine ticari işlerde uygulanan avans faizi uygulanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davacı vekili 03/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile, iş sözleşmesinin 35 ve 36. Maddelerinin ve gizlilik taahhütnamesinin ihlali nedeniyle 1.500,00 TL tutarındaki talebini 20.000,00 TL artırarak 21.500,00 TL, 38. ve 39 maddelerinin ihlali nedeniyle 1.500,00 TL tutarındaki talebini 20.000,00 TL artırarak 21.500,00 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediğini, dava konusu taleplere ilişkin öngörülen zamanaşımı süreleri geçen alacaklar yönünden zamanaşımı itirazında bulunduğunu, açılan davanın belirsiz süreli iş akdine dayalı olarak verilen hizmetten kaynaklandığını, kendisinin tacir olmadığını, dava konusu işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak ve tazminat niteliğinde olduğun bu davaların iş mahkemesinin görev alanına girdiğini, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının haksız rekabet oluştuğunu beyan eden iddialarını kabul etmediğini, ticaret erbabı olmadığını, davacının tazminat ve cezai şart taleplerinin hukuka ve yasaya uygun olmadığını beyan ederek, öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın İş Mahkemesine gönderilmesini, haksız ve yersiz açılan davanın reddi ile yargılama harç ve masrafları ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “haksız rekabet yönünden; somut olayda, rekabet sözleşmesinde rekabet yasağı süresinin 1 yıl ve rekabet mahalli olarak Marmara Bölgesi’nin belirlendiği, bu surette rekabet yasağı sözleşmesinin içerdiği coğrafi koşul aşırı nitelikte ise de davalının davacı iş yerinden ayrıldıktan sonra 1 yıl dolmadan davacının faaliyet gösterdiği alanda ve aynı il sınırları içerisinde başka bir işletmede işe girmesi karşısında, rekabet yasağının aynı il sınırları içinde geçerli olduğunun kabulü ve coğrafi sınırın aynı il ile sınırlandırılması neticesinde, TBK’nın 445/2. maddesindeki hüküm ve koşullar bakımından rekabet yasağı hükmünün geçerli olduğu ve davalı tarafından rekabet yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. (Emsal nitelikte Yargıtay 11.HD’ nin 11.02.2019 tarih, 2017/3977 E., 2019/990 K.sayılı ilamı). Davalının, davacı işyerinde satış ve pazarlama sorumlusu olarak çalıştığı, bu hususun dosyaya sunulan mailler ile davacı ve davalı tanık anlatımları ile sabit olduğu, davalının 13.09.2017 tarihinde işten ayrıldığı, iş sözleşmesinin haklı nedenle fesih edildiğine dair dosyaya delil sunulmadığı, davacı ile aynı faaliyet alanında çalışan dava dışı … Anonim şirketinde çalıştığı, davacı işyerindeki sıfatı itibariyle davacıya ait müşteri çevresine ulaşma, bu müşterileri kazanma imkan ve ihtimalinin bulunduğu, davacı şirket ile davalının çalıştığı şirket merkezinin İstanbul olduğu görülmüştür. Sözleşmede belirlenen bu sınırlamaların davalı işçinin ekonomik geleceğinin mahvına yol açabilecek bir düzenleme olmadığı değerlendirilmiştir. Sözleşmede cezai şart son aylık bürüt ücretin 12 katı tutarı olarak kararlaştırılmış olup, bürüt ücrete göre cezai şart miktarının (5.066,94×12) 60.803,28 TL. olduğu ve iş bu dava kısmi alacak davası olarak açılmış ve davacı ıslah ile 21.500,00-TL cezai şart talep edilmiş olmakla, TBK 182.m. uyarınca talep edilen 21.500,00-TL tutar dikkate alındığında tenkisi gerektirir durum olmadığı değerlendirilmiştir. Gizliliği ihlal yönünden; 6098 sayılı TBK’nın 396. Maddesi işçinin özen ve sadakat borcunu ifade etmekte olup taraflar arasındaki sözleşmede sözleşmenin konusu da büyük oranda bu maddenin somutlaştırılmış şeklidir. Tanık anlatımlarına göre davalının, davacı müşterilerine davacı firmanın batağa sürüklendiğini, sertifikalarının iptal olacağını söylediği, davalının “…” isimli firma yetkilisi …’e davacı şirket personelinin yetersiz olduğunu söylediği ve bu hususun davacı tanığına aktarıldığı bu şekilde davacının iş sözleşmesinin 35., 36., ve 37. maddelerini ihlal ettiği, tanık anlatımlarının aksi yönde delil dosyaya delil sunulmadığı, asıl olan tanığın doğruyu söylediği dikkate alınarak davacının işverene zarar verecek davranışlardan sakınma yükümlülüğünü ihlal ettiği mahkememizce kabul edilmiştir. Sözleşmede cezai şart 1 yıllık ücret tutarı olarak kararlaştırılmış olup, bürüt ücrete göre cezai şart miktarının (5.066,94×12) 60.803,28 TL. olduğu ve iş bu dava kısmi alacak davası olarak açılmış ve davacı ıslah ile 21.500,00-TL cezai şart talep edilmiş olmakla, TBK 182.m. uyarınca talep edilen 21.500,00-TL tutar dikkate alındığında tenkisi gerektirir durum olmadığı değerlendirilmiştir. Ankara … Noterliği’ nin 22 Eylül 2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin 26/09/2017 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, ihtarname ile davalıya 6 iş günü süre verildiği buna göre 05/10/2017 tarihinde temerrüdün oluştuğu görülmüştür. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin ücret alacağının gereği gibi araştırılmadığını, rekabet yasağının sona erdiğini, ücretin düzenle ödenmemesinin haklı fesih nedeni olduğunu, tanıkların beyanlarının karar vermeye elverişli olmadığını beyanla ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve esas hakkında yeniden karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekebet yasağı ve gizlilik sözleşmeleri ile karalaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şartın tahsiline ilişkin alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, iş sözleşmesiyle kararlaştırılan cezai şart koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasındadır. Taraflar arasında hizmet(iş) sözleşmesi bulunduğu ve bu sözleşmenin 13/09/2017 tarihinde sona erdiği ihtilaf konusu değildir. Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir. Taraflar arasında 05/10/2015 tarihinde süresiz iş sözleşmesi akdedilmiş ve bu sözleşme davalının 13/09/2017 tarihinde işverene sunduğu istifa dilekçesi ile sona ermiştir. 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere iş mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. Madde de bu bölümde düzenlenmiştir. İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarına, Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. Maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiş durumdadır. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. Maddesinin gerekçesinde, yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. Maddesinde açıkça rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağının konusunu işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan bu düzenlemeler karşısında rekabet yasağının işçi ile iş veren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklandığı açıktır. Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli olmayıp, iş mahkemesi görevlidir. Hal böyle olunca Mahkemece iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi isabetli görülmemiştir. Buna göre HMK’nın 355. Maddesi uyarınca yalnızca kamu düzenine aykırılık sebebi ile sınırlı olarak ve bu aşamada davalı vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin yapılan istinaf incelemesi sonunda, istinaf başvurusunun kabulü ile görevsiz mahkemece verilen kararının kaldırılmasına ve dairemizce görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının, HMK.’nın 353(1)a-3 uyarınca usulden KALDIRILMASINA, 1- Kararı veren mahkemenin görevsiz olması nedeniyle HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 2- HMK’nın 20. Maddesi uyarınca, taraflardan birinin, görevsizlik kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde istinaf incelemesine konu kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile İHTARINA, 3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca harç ve istinaf aşaması dahil yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama harç ve giderlerinin davanın açıldığı mahkemece karara bağlanmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca istinaf incelemesine konu kararı veren İlk Derece Mahkemesince taraflara resen tebliğine, 5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde davalıya iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353(1)-g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 23/12/2021