Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1688 E. 2021/1286 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1688
KARAR NO: 2021/1286
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 2021/420 Esas (Derdest Dosya)
DAVA: Genel Kurul Kararı İptali-Alacak
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Taraflar arasında görülen davada ilk derece mahkemesince verilen 02.07.2021 tarihli ara kararının ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı şirketin bir aile şirketi olup, kurucu ortaklarının müvekkili ile dava dışı …, eski eşi …, … ve … Ltd. Şti olduğu, şirketin sermaye artırımına gitmesi üzerine 26.12.2006 tarihli genel kurul kararı ile şirket sermayesi toplam 1.000.000,00 TL’ye yükseltildiği ve müvekkilin %5 hisse oranı korunarak taahhüt ettiği miktarla payı 50.000,00 TL’ye çıkarıldığı akabinde müvekkilinin katıldığı 03/03/2008 tarihindeki genel kurulda da aynı hisselerle haklarını kullandığı, eski eşi …’dan ayrılınca sahte hisse devir sözleşmesi ve istifa dilekçesiyle %5 hissesinin …’ya devredildiği ve yerine yönetim kurulu üyesi olarak …’ün seçildiği, davalı şirketin 29.06.2010 tarihli genel kurul toplantısında aldığı karar ile sermaye artırımına gidilerek ve sermayesinin 1.000.000,00 TL’den 1.075.000,00 TL’ye çıkarıldığı, 30.06.2011tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşme değişikliği ile ünvanının … A.Ş olduğu, bu genel kuruldan sonra sahtecilikle hissesinin devredildiğini öğrendiği ve Kadıköy … Noterliğinden 07.07.2011 tarihinde davalı şirkete ihtarname çekerek hisselerin düzeltilmesini talep ettiği,sahtecilikle yapılan hisse devir işleminin iptali ve hisselerin müvekkili adına tescili istemiyle Bakırköy (kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/823 Esas sayılı dosyasında görülen davanın açıldığı, verilen karanın bozulması sonucu yapılan yargılamada, (devirle)Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/644 Esas, 2017/276 Karar sayılı kararıyla davanın davalı … A.Ş ve … yönünden kabul edildiği ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği ancak davalı tarafından mahkeme karar gereğinin yerine getirilmediği, bu nedenle şirketin 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin olağan ve olağanüstü tüm genel kurullarında alınmış kararların TTK’nın 449. maddesi uyarınca yürütmesinin durdurulmasına, şirkete tedbiren kayyım atanmasına, davalının tüm banka hesaplarına, taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına devir ve para çekmeyi önleyici tedbir uygulanmasına, kararların batıl olması nedeniyle iptaline olmadığı takdirde TTK 445. maddesi uyarınca iptaline, 2008 yılından itibaren 2020 yılına kadar elde edilen kar/zarar ve dağıtılabilir karın bilirkişi marifetiyle tespitine ve müvekkilinin %5 olan hissesi oranında dağıtılabilir kardan, şimdilik her bir yıl için 500,00TL olmak üzere toplam 6.500,00TL’nin ilgili yılın sonundan itibaren işleyen avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin mevcut ortaklarının ve yöneticilerinin yabancı ülke merkezli tüzel kişilerden oluştuğu, davacının paylarının 2008 yılında … tarafından alındığı, bu tarihten yaklaşık 3 yıl sonra 10.05.2011’de şirketin bugünkü ortakları olan …, … ve …; … ile davacının eski eşi … ile imzaladıkları pay alım sözleşmesi çerçevesinde şirketin bir kısım paylarının satın alındığı, akabinde 2015 yılında imzalanan ikinci bır sözleşme ile ise diğer payların da satın alınarak şirketin tamamı …’nun eline geçtiği, buna göre, … A.Ş.’nin bugünkü ortaklarından hiçbiri davacıdan sahte imza ile paylarını devralan kişiler olmadığı, davacının % 5 oranında pay sahibi olduğu her ne kadar daha sonra Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin tarihli ve 2017/276 K. sayılı kararıyla kabul edilmişse de, bu karar yalnızca davacının bilgisi dışında devredildiği iddia olunan 5.000 adet paya ilişkin olmasına karşın bu defa huzurdaki dava ile birlikte İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/38 E. sayılı dosyasında 256.076 adet pay üzerinde hak iddia etmek suretiyle ikinci bir dava ikame ettiği, davacının bu güne kadar hiç bir sermaye artırımına katılmadığı halde payının yaklaşık 50 katı tutarında hiç bir bedel ödemeksizin istemde bulunduğu, şirketin 13 yıl boyunca kar dağıtımı yapmadığı, kar payı alacağının nispi harca tabi olduğu, davacının pay sahipliğinin tespitine ilişkin ilamın bu aşamada davacıya sadece …’ya karşı tazminat davası açma hakkını verebileceği, bu nedenle davanın aktif husumetten reddi gerektiği, tedbir istemi yönünden şirketin yönetim kurulu üyelerinin görüşlerinin alınmasının zorunlu olduğu, dava konusu genel kurul kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun bulunup, butlan veya iptal koşullarının bulunmadığı, şirketin bugünkü sermayesine nazaran davacının payının % 0.09 una tekabül ettiği, bu payın kararlara hiç bir etkisinin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 02.07.2021 tarihli ara karar ile; TTK 630/2 maddesi ile her ortak haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını isteyebileceği düzenlendiği, bunun yanı sıra TTK’da kayyım atanmasına ilişkin düzenleme mevcut olmayıp TMK 403/2 maddesinde kayyımın belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanacağı, 427.madde ile de bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamış ise kayyım atanır hükmünü içerdiği, HMK 389.madde gereği, “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından veya tamamen imkansız hale geleceğinden yada gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir” denildiği, HMK 390/3 maddesi de, tedbir talep eden tarafın dayandığı ihtiyati tedbir sebebini, türünün açıkça belirterek davanın esasına ilişkin kendisinin haklılığını yaklaşık ispat etmesi gerektiği, dosyaya sunulan belge ve deliller davacıların esasa ilişkin haklılığını kabule yeterli bulunmadığı, şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi esas olan da şirketlerin yönetimlerinin seçilmiş organları tarafından yerine getirilmesi olduğu, davacının ihtiyati tedbir isteyen tarafça sunulan deliller yaklaşık ispat seviyesinde bulunmadığı, davacının diğer tedbir isteminin şirketin tüm banka hesaplarına, taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına devir ve para çekmeyi önleyici tedbir uygulanmasına ilişkin olup, belirli taşınmaz ve banka hesabı gösterilmeksizin tüm malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulması istendiğinden ve usul yasası uyarınca bu şekilde bir tedbir kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece her ne kadar davanın esasına ilişkin haklılığımızı yaklaşık olarak ispat edilemediği gerekçesiyle kayyum atamasına yönelik tedbir isteminin reddine karar verilmişse de; kesinleşen Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/444 esas ve 2017/276 karar sayılı ilamı incelendiğinde, davadaki haklılık konusunun anlaşılacağı zira anılan ilamla, müvekkilinin hisselerinin devrinin geçersiz olduğu ve hissesi oranında ortaklığınan devam ettiğinin tespit edildiği, davalı şirkete ihtarname ile bildirilip talep edilmesine rağmen müvekkilinin %5 oranındaki payını şirket pay defterine işlenmediği gibi müvekkil adına hisse senedi de bastırılmadığı, müvekkiline ait hisselere ilişkin yapılan devir işleminin 27.04.2009 tarihli genel kurul toplantısında gerçekleştiği, hisse devirinin geçersiz olduğunun tespit edilmesine göre, bu tarihten sonra yapılan genel kurul toplantılarında alınan kararlarının batıl olduğu nitekim mahkeme ilamı ile 27.04.2009 tarihli genel kurul kararının da geçersiz olduğunun tespit edildiği, bu tarihten sonra şirket nezdinde pay sahibi olan müvekkilinin genel kurula katılma oy kullanma gibi kanundan doğan vazgeçilemez nitelikteki haklarının ortadan kaldırıldığı dolayısıyla yaklaşık ispatın oluştuğu, şirketin malvarlıkları üzerindeki tedbir isteminin de belirlilik ilkesi gereğince reddedildiği, oysa mahkeme tarafından UYAP sistemi üzerinden yapılacak basit bir sorgulamada dahi davalı şirketin taşınır, taşınmaz malvarlıklarının tespiti kolaylıkla sağlanabileceğini belirterek usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve talep doğrultusunda ihtiyati tedbire hükmedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kurul kararının butlanı olmadığı takdirde iptali ile kar payı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Talep, davalı şirketin 2009 ila 2020 yılları arasındaki genel kurul kararlarının icrasının tedbiren durdurulması, şirkete kayyum atanması ve tüm banka hesaplarının, taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının devri ile para çekilmesinin tedbiren önlenmesi istemini kapsamaktadır. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş, bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. TTK’nin 449.maddesinde genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın icrasının geri bırakılmasına karar verebileceği düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince 01.07.2021 tarihli tensip zaptının 8/e bendinde, TTK.nın 449.m uyarınca; yönetim üyelerine tebligat çıkarılarak tebligatın alındığı tarihten itibaren 2 haftalık süre içerisinde icranın geri bırakılmasına yönelik tedbir talebi ile ilgili görüşleri alındıktan sonra tedbir isteminin değerlendirilmesi yönünde ara karar oluşturulmasına rağmen adı geçenlere beyan için verilen süre dolmadan hata tebligat dahi yapılmadan icranın geri bırakılmasına ilişkin tedbir isteminin karara bağlanması yasaya (TTK 449.madde) açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi dosyada mevcut tebligatların yönetim kurulu üyelerinin sicilde kayıtlı adresleri yerine şirket merkezine çıkarılması da doğru olmadığından, davacı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kanun hükmüne uygun olarak işlem yapılarak bir karar verilmesi bakımından dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021