Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1601 E. 2021/1366 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1601
KARAR NO: 2021/1366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2021
NUMARASI: 2021/59 Esas – 2021/293 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, davalı banka tarafından müvekkili aleyhine bonoya dayalı olarak toplam 63.493,97 TL alacağın tahsili için icra takibine girişildiğini, icra takibine dayanak 28.04.2010 tanzim ve 01.04.2016 vade tarihli 500.000 TL bedelli bononun keşidecisi … Ltd Şti, lehtarı alacaklı davalı banka olup, bonoda müvekkilinin diğer borçlular …, … ile birlikte aval verenler olarak yer aldığını, bonoda ihdas nedeninin nakden olarak gösterildiğini, davalı bankanın bonoda yazılı olan tutarı nakden ödediğini ispatla yükümlü olduğunu ileri sürerek dava konusu icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davaya cevap vermemiş, 19.09.2017 tarihli duruşmada, dava konusu bononun kambiyo senedi vasfına haiz olduğunu, bonoda borçlu gözükenlere sadece 60.000 TL verildiğini, dolayısıyla 60.000 TL ve işleyen faiz ve komisyonu için takip yaptıklarını, dava konusu bakımından fazla bedelde açılmış bir dava olduğunu, davalılara sadece 60.000 TL’nin genel kredi sözleşmesi gereğince kullandırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesinin 10/07/2018 tarihli karar özeti : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının borçlulara genel kredi sözleşmesine dayalı kredi kullandırıldığı beyanı doğrultusunda, banka tarafından kredi sözleşmesine dayalı kredi borçlusuna yapılan ödemeler, borç miktarı ve dava konusu bononun teminat fonksiyonunu devam ettirip ettirmediği yönünden bankacı bilirkişiden rapor alınmasına karar verildiği, ancak kesin süreye rağmen davalı bankanın gerekli bilgi ve belgeleri sunmadığından bilirkişi incelemesinin yapılamadığı, davalının ispat yükünü yerine getirmediği, takip konusu bononun gerçek bir borcu temsil ettiğinin ve dava konusu bonoya dayalı olarak davalı bankanın alacaklı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibine dayanak 01.04.2016 ödeme günlü, 500.000-TL bedelli, 28.04.2010 tanzim tarihli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizin 24.12.2020 tarih, 2020/154-482 E.K sayılı kararıyla “..davanın görülme şartı olan harcın ikmali konusundaki işlemler yapılmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı ” gerekçesiyle kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: davaya konu bono bedeli olan 500.000 TL üzerinden peşin nispi harç tamamlanmış olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip dosyasına dayanak edilen; 01.04.2016 ödeme günlü, 500.000 TL bedelli, 28.04.2010 tanzim tarihli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek yerinde görülmüştür.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili banka ve … Ltd. Şti. ile arasında 28.04.2010 düzenleme ve 01.04.2016 ödeme tarihli bono düzenlendiğini, bu alacak, kredi sözleşmesi borcundan kaynaklandığını, davacının bono üzerinde açıkça gösterildiği gibi müteselsil kefil yani aval olduğunu, bono üzerindeki ödeme günü geçmesine rağmen borçlu tarafından ödeme yapılmadığı için müvekkilinin kambiyo senedi yollarına mahsus takip başlattığını, bono her ne kadar 500.000,00 TL değerinde bir bono olsa da, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esaslı dosyası ile 11.10.2016 tarihinde başlatılan takipte yer alan takip talebinde asıl alacak miktarı 60.000,00 TL olmakla beraber, faizlerle beraber takibin toplam değeri 63.493,97 TL olduğunu, müvekkili banka, defter ve kayıtları üzerinde yerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takip tarihi itibariyle takip talebindeki miktar kadar kredi alacağının olup olmadığının tespiti yapılabilecekken ilk derece mahkemesince, delil toplama görevi yerine getirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibine konu edilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin davanın kabulüne dair 10.07.2018 tarih, 2017/250 Esas-2018/667 E.K sayılı kararının davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 24.12.2020 tarih, 2020/154-482 E.K sayılı kararıyla “..davanın görülme şartı olan harcın ikmali konusundaki işlemler yapılmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı ” gerekçesiyle kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, gerekli harcın ikmali sağlanarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hangi hukuki sebeple ve hangi maddi vakıalar sabit görülerek karar verildiği, iddia ve savunma gerekçelerinin nasıl aşıldığı karar yerinde gösterilmeden gerekçesiz olarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.a.6.maddesi uyarınca, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, itirazın gerekçeli olarak değerlendirilmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine daire aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK ‘nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.11/11/2021