Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1429 E. 2021/1002 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1429
KARAR NO : 2021/1002
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2021
NUMARASI : 2021/385 Esas
DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/09/2021
Taraflar arasındaki azil davasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen ara kararına karşı süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile birlikte İ… Ticaret Ltd. Şti.’nin iki eşit hissedar ortağından biri olduğunu, sonrasında şirket sermayesinin artırılarak müvekkili payının %5’e düştüğünü, şirket müdürü olarak davalı …’nin seçildiğini, taraflar (ortaklar) arasında farklı tarihlerde dört adet kar zarar paylaşım sözleşmesi imzalandığını, kar zarar paylaşım sözleşmesini davalı … “sermayedar ortak”, davacı müvekkili … ise “danışman ortak” sıfatıyla imzaladığını, bu sözleşmelere göre; satışlarda ilk olarak davalının Amerikan Doları (USD) bazında koyduğu sermayenin ödeneceğini, kalan bedelin ise taraflar arasında eşit oranda paylaşılacağını, taraflar arasında muhtelif tarihlerde imzalanan kar zarar paylaşım sözleşmelerine göre müvekkili … taşınmazların satış ve pazarlama işlemlerinden sorumlu olduğunu, davacı sözleşme ile üstlendiği bu yükümlülüğe uygun olarak, tüm dairelere muteber ve ciddi alıcılar bulduğunu ancak davacının bulduğu bu alıcılardan gelen teklifler davalı tarafça reddedildiğini, taşınmazlar… firması adına kayıtlı olduğunu ve şirketi temsil ve ilzama davalı tarafın yetkilendirilmiş olduğu için davacı müvekkili davalı olan ortağını satışa zorlayamamakta ve işlemleri gerçekleştiremediğini, davalının, müvekkili ile ortak olduğu firmayı kendisine haksız şekilde borçlandırarak haksız kazanç elde ettiğini, davacı müvekkili, davalı şirket müdürü … tarafından gerçekleştirilen eylemler neticesinde ortak sıfatından doğan denetleme hakkından mahrum bırakıldığını ve ortağı olduğu firmanın mali ve ticari durumu hakkında bilgi istenmesine rağmen şirketle ilgili bilgilendirme yapılmadığını, bu nedenle şirketin mali tablolarının gerçeğe aykırı düzenlenip düzenlenmediği, belgelerde tahrifat olup olmadığı bilinemediğini, davalının, özen ve bağlılık yükümlülüğünü ağır şekilde ihmal ettiğini, müdürlük görevini yerine getirmede basiretsizlik sergilediğini, ağır ihmal ve yönetimde iktidarsızlık göstererek göstermekte olduğundan şirketin iyi yönetilmesi için gerekli yeteneği kaybettiğini, bu hallerin, TTK’da görevden azil için muhik sebep olarak kabul edildiğini, davalının bu kusurlu eylemleri neticesinde şirket doğrudan, şirket ortağı olan davacı da dolaylı olarak zarara uğradığını, işbu nedenlerle müvekkilinin, dava dışı …A firmasındaki müdürlük görevinden azli için haklı nedenler ortaya çıktığını ileri sürerek davalının müdürlük görevinden azline ve yönetim hakkının ve temsil yetkisinin sınırlandırılmasına, davacı müvekkilin şirket müdürü olarak atanmasına, bu kararın tescil ve ilanına, ihtiyati tedbir kararı verilerek, şirketin temsil ve ilzam yetkisinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, olmadığı takdirde şirketi yargılama süresince temsil ve ilzam için şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı ortağın müvekkille yapmış olduğu inşaat projelerini referans göstererek kendi hissedarı olduğu yeni bir şirket kurduğunu, müvekkilin sermaye koyduğu ve tüm masrafları üstlendiği şirkette davalının yapması gereken görev iş takipçiliği ve gayrimenkullerin satışı olduğunu ancak davacının bu edimlerini eksiksiz olarak yerine getirmediğini, müvekkilinin tüm sermayesini verdiği ve tüm masrafları yaptığı %95 hissedarı olduğu şirketi zarara uğrattığı iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince, tedbir talebinde gerekçe olarak ileri sürülen hususlara ilişkin yaklaşık ispatın yerine getirilmediği ve talebin yargılamayı gerektirdiğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu ara karara karşı davacı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddialarının tekrarla davalının, şirket müdür sıfatıyla şirketi temsil ve ilzam ederken, şirketi kötü yönetmesi ve zarara uğratması nedeniyle ve davacı ortağın sözleşmelerden doğan haklarını haleldar etmesi sebebiyle davacı tarafından inşaatların maliyetlerini gösterir evrakları, resmi kayıtlarda mevcut maliyet hesapları, faturaları, mutabakatnameleri, firma uhdesinde bulunan taşınmazların devrine ilişkin fatura ve diğer tüm belgelerin ibrazı talep edilmiş olmasına karşın davalının bundan açıkça kaçınmış olması dahi “yaklaşık ispat ölçüsünün” yerine getirildiğine delalet teşkil ettiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve tedbire hükmedilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Talep, şirketin müşterek müdürü olan davalının müdürlük görevinden azli davasında tedbiren davalı müdürün yönetim hakkı ve temsil yetkisinin kaldırılarak yerine kayyum atanması istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, tedbirin reddine karar verilmiştir.Somut olayda,…ühendislik İnşaat… Ltd. Şti’ni temsil eden davalı müdürün yetkisini kötüye kullandığı iddia edilerek görevinden azline ve yerine yönetici kayyımı atanması talep edilmiştir. Oysa bir tüzel kişiliğe kural olarak kayyım atanması ancak kişiliğin organsız kalması halinde mümkündür. Eldeki davada ise, sözkonusu şirkette organ boşluğu bulunmamaktadır.
İstinaf açısından uyuşmazlık konusu; şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür olan davalının şirketi kötü yönetip yönetmediği ve bu kapsamda TTK’nın 630. maddesinde belirlenen koşulların yaklaşık olarak kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktasındadır. TTK’nın 630/2. maddesine göre de her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Maddenin 3. fıkrasına göre de yöneticinin özen ve bağlılık yüküm ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.
TTK’nın 630. maddesinde, azil davası yönünden özel bir geçici hukuki koruma öngörülmediğinden, bu konuda HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir.
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır (m. 389/1). Kanun, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir.
Somut olayda; dosyanın geldiği aşama itibariyle yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmemiştir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında, taraflarca yeniden tedbir talep edilmesi her zaman mümkündür. Mahkemece ara kararının verildiği aşamada yaklaşık ispat gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin ret kararı isabetlidir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir talep eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 09/09/2021