Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1165 E. 2023/587 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1165
KARAR NO: 2023/587
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/04/2021
NUMARASI: 2018/969 Esas – 2021/368 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %50 ortağı olduğunu, şirketin diğer ortağı olan … ile birlikte şirketi müştereken temsil ettiklerini, şirketin hesap ve muhasebe işlemlerinin davalı … tarafından yürütüldüğünü, şirket hesaplarında yapılan incelemede davalının şirket parasını kendi şahsi hesabına aktararak kullandığını, bu bağlamda şirketi kötü yöneten davalının şirket yönetim ve temsil yetkisinin TTK 630.md gereğince kaldırılarak şirketi münferiden temsil etmek üzere müvekkilinin yetkili kılınmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, şirketi davacıyla birlikte müvekkilinin müştereken temsil ettiklerini, müvekkili tarafından şirketin kötü yönetilmesi veya şirket parasının mal edinilmesinin söz konusu olmadığını, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ticaret Limited Şirketi tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava haklı nedenlere dayalı olarak LTD ŞTİ müdürünün azli istemine ilişkin olduğu, şirketin davacı ve davalı … tarafından müştereken temsil edildiği, bu bağlamda davacının da şirketi temsilde müştereken yetkili ve sorumlu olduğu, dolayısıyla davalının tek başına kullandığı yetki ve TTK 630/3 maddesinde ön görüldüğü şekilde azlini gerektirir haklı bir sebebin varlığının davacı tarafından ispatlanamadığı, şirketin bir kısım kayıt ve belgelerinin bulunmaması hususunun tek başına müşterek temsil yetkisine sahip …’ın azlini gerektirmediği (Yargıtay 11.HD 2016/6365 esas 2018/236 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere), şirketin gayri faal olduğu ve yönetim ile organizasyon eksikliğinin bulunduğu, bu hususun şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirebileceği dikkate alınarak davalı … aleyhine açılan davanın sübuta ermediğinden reddine, şirket temsilcisinin azline ilişkin davanın yalnızca azli istenen kişiye karşı açılabileceği, iş bu davada şirket tüzel kişiliğine husumet yöneltilemeyeceğinden davalı şirket aleyhine açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirketin hesaplarında yapılan incelemeler neticesinde … Dış Ticaret Limited Şirketi’nde yönetim ve organizasyon açığı olduğunun bilirkişilerce tespit edildiğini, yasal defterlerin kendilerine gösterilmediğini, şirketin muhasebe işlerini yürüten …’ın bu konuda müvekkiline bilgi vermediği hususlarının da bilirkişi raporunda açığa çıkmış durumda olduğunu, tüm kayıtların usulüne uygun şekilde tutulmuş ve ortakların bilgisi ve gözetiminde yapılmış olması halinde bilirkişilerce incelenen dosyada bu şekilde bir kanaat oluşmayacağının da açık olduğunu, bilirkişi raporunda hesap bilirkişisine gönderilmesi yönünde kanaat oluşmuş olmasına rağmen eksik hususlar giderilmeden karar verildiğini, bilirkişi incelemesinde şirketin zarar ettiği hususunun gerçeklikten uzak gözüktüğünü, buradan da anlaşılacağı üzere davalılardan …’ın şirketin resmi kayıtlarına müdahalede bulunduğunu, bu durumun da tespitinin yapılamadığını, yapılan ekstre incelemesinde … tarafından şirket hesabına 433.000,00 TL yatırıldığının tespit edildiğini, zarar eden bir şirkete belli aralıklarla toplamda 433.000,00 TL yatırmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, buradan çıkarılan sonuç ise şirketin zarar ettiği değil aksine nakit satışların şirket hesabına yatırıldığı olduğunu, bu durumda ise yeni bir bilirkişi incelemesi yapılarak nakit satışların tespiti ve … tarafından hesaba yatan paralar ile örtüşüp örtüşmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, … tarafından şirketin hesabına yatan paralar üzerinden bir hesaplama yapılıp, sanki bu meblağlar kendi tasarrufu ile şahsi parasından yatırmış gibi değerlendirilerek, şirketten alacaklı olduğu gibi bir sonuca varılmasının da abesle iştigal olduğunu, şirketin çift imza ile temsil edildiği hususunda herhangi bir şüphe bulunmadığını, bu kapsamda kullandırılan kredi için başvuru ve devamındaki tüm işlemlerin …’ın da muvafakatı ile yapıldığını, kredinin kullanıldığını, akabinde çekilen bu kredinin geri ödenmesi noktasında gecikmeye düşüldüğünü, bu durumun icra dosyasına konu olduğunu, borç tutarının tüm ferileriyle birlikte … Dış Ticaret Sanayi Limited Şirketi tarafından ödendiğini, daha sonra ise müvekkili ile firma yetkilisinin aralarında anlaştığını, borcun kapatıldığını, dolayısıyla şirketin alacak borç kalemi hesaplamalarında müvekkilinin çekilen bu krediden sorumlu tutularak şirketin cari hesap alacağı şeklinde bir kanaate varılmasının mümkün olamayacağını, bahsi geçen icra dosyasının yerel mahkeme dosyasına kazandırılmadan karar verildiğini, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların dava konusu ile ilgili olmayan talepler olduğunu, davanın konusunu şirketin fesih ve tasfiyesi değil, müvekkili şirket ortaklığından kaynaklanan yönetim yetkisinin kaldırılması talebi olduğunu, davacı tarafın dava ve dava konusu şirketle bir ilgisi olmayan ve hiç bir resmi sıfatı dahi olmayan … isimli kişiden bahisle bir takım iddialarda bulunmasının hukuken hiç bir anlam ve geçerlilik arz etmediğini, davacı tarafın gerek dava dilekçesinde ve gerekse de istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve hukuken mesnetsiz olduğu ortaya konulmuş olduğundan, davacının ispat edemediği davasının reddine dair yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir. Davalı … Limited Şirketi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve istinafa cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, TTK 630 maddesi gereği şirket yöneticisinin azli ile şirkete yönetici atanması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine dair 28/04/2021 tarihinde karar verilmiş, karar henüz tebliğe çıkarılmadan davacı vekilince 05/05/2021 tarihinde süre tutum dilekçesi verilmiş, dilekçe içeriğinde hiçbir istinaf gerekçesi bildirilmemiş, sadece kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan bahsedilmiş, gerekçeli karar davacı vekilinine 25/05/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, 08/06/2021 tarihinde eksik harç ve gider yatırılması için davacı vekiline muhtıra çıkarılmış, davacı vekilince eksik harçlar 17/06/2021 tarihinde tamamlanmıştır. Ayrıntılı istinaf gerekçeleri içeren dilekçe ise 28/06/2021 tarihinde 2 haftalık yasal süre geçtikten sonra verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 342/2-e maddesinde, Başvuru sebepleri ve gerekçesinin istinaf dilekçesinde bulunması gerektiği, HMK’nın 352/1-d maddesinde de başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi halinde öncelikle gerekli kararın verileceği, HMK’nın 355. maddesinde ise, incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, ancak, kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunun resen gözetileceği düzenlenmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı her ne kadar davacı vekilince, istinaf kanun yoluna başvurulmuş ise de, istinaf başvuru dilekçesinde, istinaf sebepleri ile gerekçesi gösterilmemiştir. Sunulan istinaf dilekçesi süre tutum dilekçesi olarak sunulmuş olup, gerekçeli istinaf dilekçesi ise yasal 2 haftalık süresi geçtikten sonra sunulmuş olmakla değerlendirmeye alınma imkanı yoktur. Bu durumda dairemizce sadece mahkeme kararı kamu düzenine aykırılık yönünden incelemeye tabi tutulmuş ve mahkeme kararında kamu düzenine aykırılık saptanmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık durumu ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’NUN 353(1)-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.01/06/2023