Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/988 E. 2022/1088 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/988
KARAR NO: 2022/1088
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/06/2019
NUMARASI: 2016/1203 Esas – 2019/560 Karar
DAVA: Ticari Ünvanın Korunması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasındaki Ticari Ünvanın Korunması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin … şirketler grubunda yer aldığını, “…” markasının da tescilli sahibi olduğunu … markası için 27.07.1998 tarihinde tescil başvurusunda bulunduğunu 05.07.1999 tarihinde … no ile markasının tescil edildiğini, davanın iştigal konusunun 05. Sınıf (tıbbi ilaçlar) için tescilli olduğunu davalı şirketin de benzer unvan kullanmakta olup davacı ile aynı (8 ilaç ve tıbbi cihaz) meslek grubunda tescilli olduğunu, davalı şirketin amacının “…’’’ kelimesi bakımından oluşturulan itibardan haksız yararlanmak olduğunu, davalı ticaret unvanının TK m.52 uyarınca terkin edilmesi gerektiğini, davalı ticaret unvanının davacı unvanından sonraki tarihte tescil edildiğini, marka hakkına dayalı olarak da davalı ticaret unvanının terkin edilmesi gerektiğini davacının adına kayıtlı “…” markasını uzun süreden beri kullandığını, markayı tanıtıp meşhur ettiğini, bir markanın aynısının ya da benzerinin iltibas oluşturacak şekilde ticaret unvanı olarak tescil edilmesi halinde “öncelik” ilkesi uyarınca sonradan tescil edilen ticaret unvanının terkini gerektiğini, davacı adına tescilli “…” markası da dikkate alındığında öncelik ilkesi gereği davalı ticaret unvanının terkini gerektiğini, ayrıca TK m.46 gereği de davalı ticaret unvanının terkinine karar verilmesini davalının “http://www…com” şeklinde kullandığı alan adı internet sitesinin de karışıklığa sebebiyet verdiğinden alan adının da terkini gerektiğini belirterek davalı ticaret unvanının terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin onkoloji, viroloji, nadir hastalıklar olmak üzere geniş ürün portföyü ile çeşitli tedavi alanlarında alternatifler sunmak, Ar-ge bazlı bir şirket olmasının yanı sıra Rusya ilaç sektörünün dev ismi … Türkiye’de lisans verdiği tek şirket olduğunu, hâkim hissedar …’in Türkiye’de ortak girişim şeklinde kurulan ve davacıdan çok güncel sermayeye sahip olan davalı şirketin de %70 hissedarı olduğunu, ne davacının ne de dava dışı firmanın itibar ve şöhretine ihtiyacı olmadığını, … firmasının Rusya’da tescilli … markalarının da 28.12.2012 tarihi İtibariyle hukuki koruma altında olduğunu, Türkiye’de ticaret unvanı olarak kullanılan … ibaresinin … sözcüğünü havi bir logoyla marka olarak tescil edildiğini, davacının markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu itirazları neticesinde davalı markasından 5. Sınıf “tıbbi ilaç” yönünden tescilini kısmen reddeden TPE YİDK’nın kararının Ankara 1. FSHH Mahkemesinin 2015/319 E. sayılı kararıyla 01.12.2016 tarihinde iptal edildiğini, davalı şirketin 11.06.2013 tarihinde ticaret siciline kaydolduğunu 17.06.2013 tarihinde Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, davacının iyi niyetli olmadığının huzurdaki davayı açmak için 3,5 yıl beklemiş olmasından, marka davası yönünden bekletici mesele yapılmasını talep etmesinden anlaşıldığını, Ankara 3 FSHHM’nin 2015/309 E. sayılı dosyasının doğrudan irtibat nedeniyle neticesinin beklenmesinin gerektiğini, TTK m.52’nin somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığını, zira bu maddenin bir kişiye ait ticaret unvanının başkası tarafından kullanılması durumuna hasredildiğini, davalının davacının ticaret unvanının değil ITO denetiminden geçerek tescil edilmiş olan kendisine ait ticaret unvanını kullandığını zaten, davacının ticaret unvanından ayırt edilemeyecek olsa TTK m.45 uyarınca davalıdan ticaret unvanına ek yapması isteneceğini oysa böyle bir durum vuku bulmadığını, davacı … davalı firmanın Nace kodlarının farklı olduğunu, davacının Nace kodunun “46.46.02”, davalının Nace kodunun “21.10.01” olduğunu, davacıyla aynı ortak alanlarda faaliyet gösteren ve ITO nezdinde tescilli “…” unvanı dururken Nace kodları dahi farklı olan davalı şirketin ticaret unvanını terkini talepli davayı ikame etmesinin davacının iyi niyetli olmadığının, göstergesi olarak kabul edilmeyecekse bile hayret – i mucip olduğunun aşikâr olduğunu, davacının marka hukukuna dayanan iddiaları bakımından, iki firmanın unvanlarının çekirdek kısmının “…” olup ilaç sektörüne mahsus marka mahiyetindeki bu ibaretlerinin incelenmesi gerektiğini, ilaç markalarında ilaca dair Latince cins adlarının ya da etkin madde adlarının intişar hakkı sağlanmaması sebebiyle bu adların herkes tarafından kullanılabildiğini ve çoğu ilaç markası sözcüklerinin görünüm ve telaffuz itibariyle birbirini çağnştırabileceğini buna rağmen ikisinin de tescil edilebileceğini tarafların unvanlarının çekirdek kısmının markasal olarak benzeyip benzemediğinin incelenirken ise düşük seviyede ayırt ediciliği olan hem İTO hem de TPE nezdinde “…” sözcüğünü havi pek çok kayıt bulunduğunu, çekirdek kısımların esas unsurlarının karşılaştırılması gerektiğini davacının unvanının çekirdek kısmının esaslı unsuru olan “…” ön ekinin, …köküne … önekinin getirilmesi ile oluşturulan unvanının ayırım gücünün zayıf olduğunu, davalının unvanındaki, Türkiye’nin uluslararası kısaltılması olan “…” ibaresinin “…” ibaresiyle benzerlik yaratmak amacıyla değil lisansör Rus şirketi …’ın Türkiye’deki üretimini simgelemek amacıyla seçildiğini, iki ibarenin karıştırılması ihtimali iddiasının mesnetsiz olduğunu davacının ticaret unvanının “…”, davalının ticaret unvanının “…” şeklinde okunduğunu, işitsel yönden kanştırılmasının mümkün olmadığını, benzerlik değerlemesi yapılırken iltibas ihtimali açısından hitap ettiği kitle nezdinde iltibas ihtimalinin dikkate alınacağını, davalı ticaret unvanının Sınai Hakların Korunması Hakkında Paris Sözleşmesi koruması altında olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” tarafların ticaret unvanlarındaki kök sözcük her iki yan da ilaç sektöründe faaliyet göstermeleri nedeniyle ilaç sektöründe ortak kullanılan kelime olan “…” sözcüğü dışında davacının “…” davalının “…‘ ibaresidir. Aynı sektörde faaliyet gösteren tarafların ticaret unvanları arasında “…” ve “…” ibareleri görsel bakımdan ayniyet derecesinde benzerlik oluşturmaktadır. Davalının “…” ibaresi ile biten unvanında davacının “…” ibaresi ile sonlanan unvanından farklı olarak “a” harfinin yer almaması benzerliği ortadan kaldırmamaktadır. TK m.39 hükmünde “ticaret unvanlarının” ne şekilde kullanılacağı düzenlenmiş olup marka ve ticaret unvanının kullanılacağı yerler farklıdır. Zira, ticaret unvanı işletmenin görünür bir yerinde okunaklı olarak yazılır. Tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri ticaret unvanıyla yapmak ilgili belgeleri bu unvan altında imzalamak zorunda olduğu, bilirkişi kurulunca ek raporda da kök raporda varmış oldukları sonucu değiştirecek bir husus bulunmadığının tespit edildiği” gerekçeleriyle davanın kabulüyle davalının ticaret ünvanının terkine karar verilmiştir.Davacı vekilinin talebi üzerine, 02.09.2019 tarihli tavzih kararıyla da “davanın tamamen kabulüne karar verilmiş olup, hükmün icrası açısından tereddüt yaratacağından “davalının http://www…com şeklinde kullandığı alan adının terkini” ibaresinin eklenerek hükmün tavzihine karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın eksik inceleme ile verildiğini, kök bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların ek raporda karşılanmamış olduğunu, raporda somut uyuşmazlığın tek paragrafta değerlendirildiğini, değerlendirmenin de yetersiz olduğunu, -Ticari unvanlar arası benzerliğin, ayırt ediciliğin arandığı çekirdek kısımların karşılaştırılmasıyla değerlendirildiğini, iki firmanın unvanlarının çekirdek kısmı “…” ve “…” olup farmasötik/ilaç sektörüne mahsus marka mahiyetindeki ibarelerin incelenmesi gerektiğini, -Davacı firmanın üunvanının çekirdek kısmının esaslı unsuru olan “…” ön ekinin Latincede … (…) kökeninden türemiş olup tıp literatüründe, kelimelere eklendiğinde, “üç, üçlü özelliğe sahip, üç kerede bir” anlamına geldiğini, muhtemeldir ki, “…” ön eki, üçlü bir sistemi ya da etkiyi anlatmak amacıyla seçilmişt olduğunu, ilaç markaları arasında yaygın olarak kullanılan “…” köküne, özellikle ilaçlar dahil kimyasal formüllerde sıklıkla kullanılan “…” ön ekinin getirilmesiyle oluşturulan unvanın orijinal niteliğinin az ve dolayısıyla ayırım gücünün de zayıf olduğunu, bu husustaki itirazlarının kök raporda değerlendirilmediği gibi ek raporda da irdelenmediğini, -Türkiye’nin herkesçe bilinen uluslararası kışaltması olan “…” ibaresinin, “…” ibaresiyle benzerlik yaratmak amacıyla değil, tamamnen, lisansör Rus şirketi … firmasının Türkiye’de yaptığı lisanslı üretimi simgelemek ve ifade etmek amacıyla bilinçli olarak seçildiğini, bu seçimin … ile hiçbir ilgisinin olmadığını, Rus lisansör …’ın TPE’ye hitaben yazdığı dosyada mübrez mektupta da açıkça belirtildiğini, bu durumun ayrıca, müvekkilinin ticaret ünvanını tescil ederken ticari dürüstlüğe aykırı hareket etmediğinin de açık bir kanıtı olduğunu, bunun raporda değerlendirilmediğini, ayrıca bu hususta dosyada mübrez Rus ilaç devi …’dan Türkiye’ye yatırım başlıklı gazete fotokopilerine, dava dışı … A.Ş.’nin Rusya Federasyonu Ticari Marka Belgelerine, …’ın Madrid – Protokolü başvurusuna ve … Genel Müdürü’nün TPE Markalar Dairesi Başkanlığı’na hitaben yazmış olduğu mektuba rağmen mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, – Firmaların unvanlarının. çekirdek kısmının işitsel yönden değerlendirmesinde de yazılışı farklı olan ünvanların ayırt edilemeyecek kadar benzer olması için …, … ve …, … örneklerinde olduğu gibi okunuşlarının aynı olması gerektiğini, somut olayda davacının ticari ünvanı “…” şeklinde telaffuz edilirken müvekkilininkinin “…” şeklinde okunduğunu, hatta iki unvanın “…” ve “…” şeklindeki İngilizce okunuşlarının dahi farklı olduğunu, hâl böyleyken iki unvanın işitsel yönden karıştırılmasının da mümkün olmadığını, – Bunun yanısıra … Anonim Şirketi Ünvanlı müvekkili şirket ile … Anonim Şirketi Ünvanlı davacı şirketin ünvanları arasındaki farklılığın yalnızca (a) harfinden ibaret olmadığını, bilakis müvekkil şirketin Rusya’da Rusya’nın uluslararası kodu olan “R” imgesiyle faaliyet gösteren şirketin Türkiye’deki ayağı olarak Türkiye’deki faaliyetleri için “…” imgesini seçtiği, davacı şirketin unvanında yer alan “…” Ibaresi ile bir ilgisinin bulunmadığını, dolayısıyla tüm bu farklılıkların ünvanlar arasındaki ayırt ediciliği sağlamak için yeterli olduğu gerçeğine dair itirazlarının değerlendirilmediğini, -Somut olayda müvekkilinin, davacının ticari ünyanını değil, İTO denetiminden geçerek tescil edilmiş olan kendi ticari ünvanını kullandığını, müvekkili şirketin ticari ünvanı davacının ünvanında ayırt edilemeyecek nitelikte olmadığını, -TTK md. 52’de belirtilen ihlalin gerçekleşebilmesi için başkasına ait ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı şekilde kullanılmış olması şart olduğunu, müvekkili şirketin davacıya ait ticari ünvanı kullanmadığı gibi ticari dürüstlüğe aykırı mulyanımının da olmadığını, -Kararda davacı şirketin ticaret ünvaninı 1997 yılında tescil ettirdiği, müvekkilinin ise ticaret unvanının ise 2013 yılında tescil edildiği belirtildiğini, ancak davacının 2013 yılı haziran ayından davanın ikame edildiği 2016 yılı aralık ayına kadar 3,5 vıl süre ile ticaret ünvanının terkini talep etmemesinin bir başka deyişle sessiz kalmasının MK’nın 2’de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğu yönündeki itirazlarının da değerlendirilmediğini, nitekim Yargıtay 11. H.D.’nin 10.02.2015 tarihli emsal içtihadında somut olayın özelliklerini değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiğini, -Davacı ile müvekkili şirketin NACE kodlarının dahi farklı olduğu hususunun mahkeme tarafından dikkate alınmadığını,-Müvekkilinin ticari unvanının sınai hakların korunması hakkında Paris Sözleşmesi’nin koruması altında olduğunun da değerlendirilmediğini ileri sürerek ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın redidne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili tavzih kararına karşı istinaf başvurusunda; 02.09.2019 tarihli tavzih kararı HMK.nun 305/2. maddesinin “hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar va yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklindeki emredici düzenlemesine açık olarak aykırı olduğunu, karar tebliğ edilmiş olduğundan dilekçenin kendilerine tebliğ edilmesi gerekirken, tebliğ edilmeden ve taraflar da dinlenilmeden karar verildiğini, tavzih kararıyla kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığını ileri sürerek tavzih kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:Dava, TTK’nın 52. maddesi uyarınca davalı şirket unvanındaki “trpharm” ibaresinin ticaret unvanından terkini ve karışıklığa sebebiyet verdiğinden internet alan adının da terkini istemine ilişkindir.Somut olayda; davacı … TİC.A.Ş. ticaret unvanının, davalı şirketten daha önce tescil edildiği, davalının dürüstlüğe aykırı şekilde ticaret unvanında “…” ismini kullandığı, iltibasa neden olduğu, üzerinde hak sahibi oldukları “…” ibaresinin, davalının ticari ünvanında kullanılmasının iltibas yarattığı iddia edilerek davalının ticaret unvanında yer alan ibarenin terkini ile unvandan çıkarılması istenmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içerisinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı … TİC.A.Ş.’nin ticaret sicil kayıtlarına göre 05.07.1999 tescil tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin ise 11.06.2013 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğuna kayıtlandığı anlaşılmaktadır.Ticaret unvanının korunmasına ilişkin düzenleme, eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 52 ve devamı maddelerinde yer almış, tacirler için büyük önemi haiz, ticari işletme devri ve ticari işletme rehnine konu olan ticaret unvanı, bu hali ile kendine has özel koruma tedbirlerine tabi tutulmuştur. Bu türden açılan davalarda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması gereğince, terkini talep edilen şirkete ait ticaret unvanının ayrıca ek alıp almadığı, tacirlerin iştigal sahalarının benzer olup olmadığı, unvanların genel görünüm itibari ile benzer olup olmadıkları ve bu benzerliklerin üçüncü kişiler açısından karışıklığa neden olup olmayacağı hususları incelenip değerlendirilmektedir.Bilirkişi raporunda; “Her iki tarafın faaliyet konusu muhtelif ilaçların imali, ticareti şeklinde aynı niteliktedir. Tarafların ticaret unvanlarında göze çarpan unsur davacı yanın “…” davalı yanın “…” sözcükleridir. “…” ibaresi eczacılık ilaç yapımı alanında kullanılan ortak bir sözcüktür. Davacı yanca “…” ibaresi sözcüğün ön kısmına “…”, davalı yanca “…” eki getirilerek tescil olunmuştur. Her iki yanın ticaret unvanlarında görsel bakımdan ayniyet derecesinde benzerlik mevcut olup davalının sonraki tarihte tescil edilen ticaret unvanında (a) harfi kullanılmaksızın “…” ibaresinin yer alması benzerliği ortadan kaldırmamaktadır.Belirtelim ki işbu davanın konusu ticaret unvanının terkini talebidir. Dolayısıyla, tarafların markaları arasında benzerliğin mevcut olup olmadığı inceleme dışında bırakılmıştır. …TTK m.52 vd. hükümleri çerçevesinde davalının … Tic. AŞ’nin ticaret unvanını kullanmasının davacı …Tic. AŞ’nin ticaret unvanına tecavüz oluşturduğu” yönünde görüş bildirilmiştir. Davalı … Ticaret Anonim Şirketi tarafından davacı … Sanayi Ve Ticaret A.ş ve Türk Patent ve Marka Kurumu aleyhine YİDK Kararının İptali istemli açılan sonunda Ankara 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/12/2016 ve 2015/319 E. – 2016/300 K. sayılı kararıyla “dava konusu “…” ibareli marka başvuru kapsamında çekişmeli kısmın, 05. sınıfta yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler, kimyasal elementler” olduğu, redde mesnet markanın kapsamında da “Tıbbi ilaç” emtiasının bulunduğu, taraf markaları arasındaki emtia benzerliği şartının somut uyuşmazlıkta gerçekleştiği, ilaç markaları söz konusu olduğunda, hem doktrinde hem de içtihatlarda bu ürünlerin asıl tüketicisinin ve hedef kitlesinin, bu ürünlerin son kullanıcılarının sıradan insanlar olmadıkları, ilaç ve benzeri ürünlerin tüketicisinin esasen bu ürünleri reçete eden doktorlar ve reçeteli ilaçların satışını yapan ecza depoları ve eczacılar oldukları, bu kişilerin işinin uzmanı ve ilaçlarla ilgili en küçük farklılıkları dahi bilen ve bunlara dikkat eden kimseler bulundukları, çoğu zaman farklı bir şekil unsuru ya da kelimenin iltibas tehlikesini ortadan kaldırmayacağı kabul edilirken ilaç markalarında bir iki harf farkının dahi iltibası önleyeceği, somut olayda başvuru konusu ibare ile redde mesnet marka arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, taraf markalarının bütünsel anlamda yapılan karşılaştırması sonucunda, taraf markalarının tescil kapsamındaki 05. emtia sınıfının hitap ettiği tüketici kitlesi, yani bilinçli ve dikkat düzeyi yüksek tüketici nezdinde birbirlerinin farklı versiyonları, alternatifleri veya bir serinin devamı olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, “…” ve “…” şeklindeki ön seslerin, markalar arasında yeterli farklılaşmayı sağladığının kabulünün gereceği, tüketicinin “…” ibarelerindeki ortaklığı, anılan ibarenin zayıf ayırt edici karakteri nedeniyle göz ardı edeceği” gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’in 11.06.2015 tarih, 2015-M-5051 sayılı kararının davacının itirazının kısmen reddi ile ilgili kısım yönünden iptaline karar verilmiş, anılan kararın istinaf incelemesi sonucu Ankara BAM 20.hukuk Dairesinin 30.10.2017 tarih ve 2017/896 -2017/899 K sayılı kararıyla istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Belirtilen kararın kesinleşip kesinleşmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Somut olayda, bilirkişi raporunda yerleşik uygulamada kabul edildiği üzere, terkini talep edilen şirkete ait ticaret unvanının ayrıca ek alıp almadığı, tacirlerin iştigal sahalarının benzer olup olmadığı, unvanların genel görünüm itibari ile benzer olup olmadıkları ve bu benzerliklerin üçüncü kişiler açısından karışıklığa neden olup olmayacağı hususları değerlendirilmemiştir. Rapor bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir.O halde mahkemece yeni bir bilirkişi heyetinden Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması gereğince, terkini talep edilen şirkete ait ticaret unvanının ayrıca ek alıp almadığı, tacirlerin iştigal sahalarının benzer olup olmadığı, unvanların genel görünüm itibari ile benzer olup olmadıkları ve bu benzerliklerin üçüncü kişiler açısından karışıklığa neden olup olmayacağı hususları ve taraflar arasındaki marka tesciline ilişkin dosya sonucu verilen kararda yapılan değerlendirmelere de dikketa linip eldeki davaya etkisi de değerlendirir şeklide rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Kabule göre de;t6100 sayılı HMK’nin 305. maddesi uyarınca tavzih, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa istenebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez ve tavzih yoluyla unutulan hususlar hükme eklenemez. Somut olayda mahkemenin ”davanın kabulüyle davalının ticaret ünvanının terkine” karar verilmiş şeklinde hüküm kurması üzerine davacı vekilinin, dava tamamen kabulüne karar verilmiş olmakla beraber, dava dilekçesinde açık talebpleri doğrultusunda “davalının http://www…com şeklinde kullandığı alan adının terkini” hususunun, hüküm kısmında yer almadığı,alan adının terkinin, hükmün icrası açısından tereddüt yaratacağı gerekçesiyle tavzih talebinde bulunması üzerine mahkemece 02.09.2019 tarihinde tavzih talebinin kabulü yeni bir hüküm tesisinde bulunmuştur.Tavzih talebinin kabul edildiği tarihte yazılı şekilde hüküm fıkrasının değiştirilmesi anılan yasal düzenlemeye aykırıdır. Bu itibarla; açıklanan gerekçe ile davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin karar ve ek kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.11/10/2022