Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/977 E. 2022/502 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/977
KARAR NO: 2022/502
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2019
NUMARASI: 2018/460 Esas – 2019/478 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin kefil sıfatıyla imzaladığı 20/11/2015 tarihli sözleşmeden kaynaklı borcun ödenmiş olduğunu, davalı bankanın müvekkilinin kefaletinin olmadığı 08/11/2016 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak müvekkili aleyhine ihtiyati haciz kararı alarak icra takibine giriştiğini, müvekkilinin sadece 20/11/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefaletinin bulunduğunu, kefalet imzası bulunmayan 08/11/2016 tarihli kredi sözleşmesinden sorumlu olmayacağını ileri sürerek icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, her iki kredi sözleşmesi birbirinden ayrı olmayıp bir bütün olduğunu, dolayısıyla davacının kefaletle ilgili sorumluluğunun devam ettiğini belirterek davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu takip dosyasında takip sebebinin 08/11/2016 tarihli sözleşme olarak gösterildiği, takip sebebiyle bağlılık ilkesi gereği ihtilafın davacının davalı bankaya bu sözleşme itibariyle borçlu olup olmadığının tespiti noktasında toplandığı, davacının sadece 20/11/2015 yılına ait genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, 08/11/2016 yılına ait genel kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığı, hesap kat ihtarında isminin geçmediği, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda 20/11/2015 yılına ait kredi sözleşmesine ait kredinin kapanmış olduğunun tespit edildiği, takip borcununda 08/11/2016 yılına ait kredi sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 2015 yılına ait kredi sözleşmesinin ödenerek kapatıldığı tespitinin açıkça hatalı olduğunu, bu sözleşmeden kaynaklı borcun halen devam ettiğini, banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmadan hazırlanan bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, davacının sorumluluğu devam ettiği gibi 2015 tarihli kredi sözleşmesi hükümlerince 2016 tarihli sözleşmesine ilişkin sorumluluğunun da bulunduğunu, hesap kat ihtarında davacının isminin yer almamasının sorumluluğunu kaldırmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Davacı, davalı banka ile asıl borçlu şirket arasında imzalanan 20/11/2015 tarihli kredi sözleşmesinde kefil olduğunu, bu sözleşmeden kaynaklı borcun bulunmadığını, davalı bankanın davacının kefaletinin bulunmadığı 08/11/2016 tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak ihtiyati haciz kararı alarak icra takibine giriştiğini belirterek icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı banka ise davacı kefilinin sorumluluğunun devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, davalı banka ile asıl borçlu … Ltd Şti arasında imzalanan 20/11/2015 tarihli 415.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesini davacının müteselsil kefil olarak imzaladığı, yine aynı asıl borçlu şirket ile imzalanan 08/11/2016 tarihli 150.000 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davacının kefil olarak yer almadığı, davalı alacaklı bankanın davacının kefaletinin bulunmadığı 08/11/2016 tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak ihtiyati haciz kararı alarak davacı aleyhine icra takibine giriştiği, dava konusu icra takibinde de takibin dayanağı olarak 08/11/2016 tarihli kredi sözleşmesinin gösterildiği dosya kapsamından sabit olmakla davacının kefili olmadığı sözleşmeden dolayı sorumlu tutulamayacağından yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi, dava konusu icra takibinin davacının kefili olduğu 20/11/2015 tarihli kredi sözleşmesine dayanmadığından bu sözleşmeden dolayı borcun bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla davacı kefilin sorumluluğun devam edip etmediği davanın sonucuna etkili olmadığından bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar doğrultusunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan 8.660,71 TL (8.616,31 TL+44,40 TL) istinaf peşin harcının alınması gereken 8.696,61 TL karar harcından mahsubu ile bakiye 35,90 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022