Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/968 E. 2022/669 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/968
KARAR NO: 2022/669
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2017/762 Esas – 2019/455 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2022
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraf vekilleri vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, mvekkili şirket ile davalı arasında muhtelif tarihlerde mal alım ve satımına ilişkin ticari ilişki olduğunu, davalı tarafa 26/11/2016 tarihli 5.852,80 TL ve 03/02/2017 tarihli 2.258,52 TL bedelli faturaların düzenlendiğini itiraz ve iade edilmeyen faturaların ödenmediğini, bu alacağın tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu faturaların mal veya hizmet karşılığı düzenlenmediğini, vade ve fiyat farkı adı altında düzenlenen faturaların dayanaklarının neler olduğunun belli olmadığını belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: vade farkı uygulaması için taraflar arasındaki anlaşmada gecikme halinde vade farkı ödeneceğinin kararlaştırılmış olması ya da bu konuda taraflar arasında bir teamülün bulunması gerekli olduğu, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı defterlerin incelemesi sonucu bilirkişi raporunda belirlenen 31/05/2016 tarihli … seri numaralı fiyat farkı açıklaması ile 5.900,00-TL fatura düzenlenip davalının hesabına borç kaydı yapılması taraflar arasında vade farkına ilişkin teamülü göstermeyeceği gibi, dosyada tarafların ticari defter ve kayıtlarında vade farkı uygulaması konusunda teamül oluştuğunu gösterir herhangi bir belgeye rastlanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine, koşulları oluşmadığından davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalıya satılıp teslim edilen tüpler karşılığında düzenlenen faturaların vadesinde ödenmediğinden dava konusu vade farkı faturaların düzenlendiğini, ayrıca faturaların altında vadesinde ödenmeyen fatura bedellerine aylık %2 günlük vade farkı ödeneceğinin yazılı olduğunu, taraflar arasında uygulamanın olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Davalı vekilinin katılmalı istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında vade farkı uygulamasına yönelik sözleşme veya bu yönde bir teamülün de olmadığını, davacı alacaklı kötüniyetle hareket ettiğinden kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, vade ve fiyat farkı faturasından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu alacağın davacının davalıya düzenlediği 03.02.2017 tarihli 2.258,52 TL bedelli fiyat farkı ve 26.11.2016 tarihli 5.852,80 TL bedelli vade farkı faturasından kaynaklandığı, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı defterlerinde davalıdan takip tutarı kadar alacaklı cari hesaptan dolayı alacaklı göründüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kural olarak salt faturanın düzenlenmiş olması başlı başına alacağın varlığına delalet teşkil etmez. Davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği fiyat farkı faturasının düzenlenmesine esas olan dayanak belgelerini dosyaya ibraz etmediği gibi fiyat farkı fatura tutarının hangi kritere göre belirlendiği konusunda bir açıklama da ileri sürmediğinden bu fatura yönünden davacının istinaf sebebi yerinde değildir. Vade farkı istenebilmesi için, yanlar arasında bu yönde yazılı bir sözleşmenin ya da bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması şarttır (Y.İ.B.K.’nun 27.6.2003 gün ve E:2001/1, K:2003/1 Sayılı ilamı). Teamülün mevcut olduğunun kabulü için ise en az iki ya da daha fazla vade farkı faturasının davalı tarafça itirazsız olarak ödenmiş olması gerekmektedir HGK’nın 2004/19-470 E. 2004/462 K. Sayılı Kararı). Bu durumda, davacının vade farkına ilişkin olarak yazılı sözleşme hükmüne dayanmadığı gibi vade farkı uygulaması konusunda teamülün bulunduğunu da ispat edememiştir. Davacının salt kendi defterlerinde cari hesaptan alacaklı görünmesi takip konusu alacağın kanıtlandığı anlamına gelmeyeceğinden ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı gibi davacının icra takibinde kötüniyetli olduğu davalı tarafından ayrıca ve açıkça kanıtlamamasına göre, davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesinde de isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin yerinde olmayan istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca, ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Taraflar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru sırasında yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, HMK.353.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi.25/05/2022