Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/948 E. 2022/707 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/948
KARAR NO: 2022/707
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/04/2019
NUMARASI: 2017/37 Esas – 2019/373 Karar
DAVA: Haksız Rekabetin Tespiti
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/06/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin ortakları … ve …’nin sırasıyla 16 ve 11 yıl boyunca davacı şirkette çalıştığını, söz konusu şahısların şirketin gizli ve kullanılan sistem ile prosedürler, ücret politikaları gibi bilgileri kapsayan ticari bilgilere vakıf olduğunu, davalı şirket ortaklarının davacı şirkete sundukları hizmetleri kesip, 1 ay bile geçmeden davalı şirketi kurduklarını, ayrıca bu şirketin ticari logosunun müvekkili şirketin logosu ile neredeyse aynı olduğunu, müşterileri kazanmak için aynı çalışma alanlarında daha cazip şartlarda teklifler sunduğunu, bu şahısların müvekkili şirketten edindikleri bilgileri kullanarak haksız rekabet ettiklerini, yine müvekkiline ait “…” adlı pazar araştırması çalışma metodunu kopyalayarak müvekkili şirket müşterilerine sunduklarını, bunun için 21/12/2016 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye itibar etmediklerini, bütün bu durumun müvekkili şirkete zarar verdiğini beyanla, davanın kabulü ile haksız rekabetin tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … ve …’nin davacı şirkette çalışırken işten ayrılma nedeninin stresli ortamın sağlığını olumsuz etkiliyor olmasını bildirdiğini, daha az stresli bir iş kuracağını belirttiğini, işten ayrılmasının hemen ertesinde bu faaliyeti yürütmelerinin hukuka aykırı olmadığını, davacının müşteri bilgilerinin kayıtlarından alınmadığını, internetten bu bilgilere ulaşmanın mümkün olduğunu, müvekkillerinin davacı şirketin fiyatlamasını bilmezken davacı şirketin ‘düşük fiyatla müvekkil ayartma’ söylemini kabul etmediklerini, yeni şirketin iştigal konusu aynı olduğu ancak uygulanan yöntemlerin faklı olduğunu, kullanılan logonun renginin aynı değil davacı şirkette pembe müvekkili şirkette mor olduğunu, “…”un birçok pazar araştırma şirketi tarafından kullanıldığını, bu tekniğin uygulanmasının engellenemeyeceğini beyan etmiş, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” davalı …’ın 16 ve davalı …’nin 11 yıl davacı şirkette çalıştığı, Ekim 2016 tarihinde davalı adi ortaklığı kurdukları, davacının 10/11/2016 tarihli ihtarnamesi ile ticari ve gizli bilgilerin kullanımına derhal son verilmesini ve haksız rekabetin men edilmesini ihtaren bildirdiği anlaşılmaktadır. Yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, davacının haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürdüğü ve haksız rekabete dayanak yaptığı maddi vakıalar tek tek incelenmiştir. Yapılan inceleme ile, dosya muhteviyatı kapsamında davalı işçilerin hangi vasıfları haiz oldukları ve dolayısı ile davacı şirketin ticari sır anlamında gizli bilgilere sahip olup olmadıkları hakkında kesin bilgi bulunmadığı, davalıların edindikleri tecrübeleri davacı şirketten ayrıldıktan sonra kullanmalarının hayatın olağan akışına uygun olduğu, … araştırma tekniğinin bir şirketin tekelinde olmadığı, herkes tarafından kullanılabildiği, öte yandan … ve …’un gerçekleştirdikleri omnibusların tamamen birbirinden farklı olduğu, rekabet ortamı içinde fiyat kırma politikası izlemedikleri sürece şirketlerin fiyatlarını indirmelerinin ve müşterilere farklılıklar sunmalarının hukuka uygun olduğu, davalıların müşterilere yüz yüze anket yerine online anket yönteminin kullanıldığını belirtmeleri ve daha cazip fiyatlı teklifler sunarak verdikleri hizmetleri farklılaştırarak sunmalarının haksız rekabet teşkil etmediği, davacı ve davalılara ait markaların tamamen farklı oldukları, bunun gibi tarafların kullandıkları logolar arasında karıştırılma ihtimali de bulunmadığı yönünde tespit ve kanaat bildirilmiştir. Bilirkişi raporundaki tespit ve kanaat, Mahkememizce de mevcut dosya kapsamı ile iddia ve savunmaya uygun bulunmakla, davacı ve davalıların şirketleri bakımından müşteri bilgilerinin piyasada kolaylıkla ulaşılabilir, … araştırma tekniğinin bütün araştırma şirketleri tarafından kullanılabilir, davacı ve davalıların gerçekleştirdikleri omnibusların birbirinden farklı olması, logoların birbirleri ile karıştırılabilir bulunmaması nedenleri ile davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Karara dayanak olan 05.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda hukuki yönden inceleme yapılmasının yetki aşımına sebep olduğunu, söz konusu raporun dikkate alınması sonucu verilen kararın kaldırılması gerektiğini, 6100 Sayılı Hukuki Muhakemeler Kanunu 266. Maddesi’nde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” denildiği ve yine 1982 tarihli Anayasa’nın 138. Maddesi’nin 2. fıkrasında; “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”diyerek hakimlerin hukuki sorunların en yetkili bilirkişisi olduğunun vurgulandığını, Davalı Şirket ile davacı Şirketin, aynı faaliyet alanında iştigal etmekte olup, davacının kullandığı araştırma tekniğini kullanarak, aynı müşteri portföyüne haksız rekabet niteliğinde teklifler sunduğunu, dosyaya ibraz edilmiş olan bilgilendirme yazılarından anlaşıldığı üzere, Davalıların müşterilere gönderdikleri bu yazılarda, … çalışmasının kendileri tarafından uygulanan, mülkiyeti kendi kullanım ve becerileri sınırlarında bulunan bir çalışma metodolojisi olduğu ifadeleri kullandığını ve çalışmanın online ortamda sanal anketler aracılığıyla yapılacak olmasının, üçüncü kişiler nezdinde kötü intibaya sebep olduğunu, teklif mektuplarında, “…bugüne kadar hemen her sektör için bilgi ürettiğimiz Tüketici … Araştırması’nı online platforma taşıdık” denmek suretiyle ayrıca, davacı Şirket’in devam ettirmekte olduğu yüz yüze “…” çalışmasının artık devam etmediği, çalışmanın Davalı Şirket himayesinde online ortamda devam edeceği kanısı oluşturulmuş olup ancak müşteriler nezdinde, davacı Şirketin hala yüz yüze anketlerini devam ettirip ettirmediği, bunların online anketler ile değişip değişmediği, veya her iki araştırma yönteminin de var olup olmadığı net olmamakla birlikte, hangi hizmetin kim tarafından verileceği konusunda ciddi bir karışıklık doğduğunu, bu durum, haksız rekabet hükümleri çerçevesinde davacı Şirket nezdinde büyük bir mağduriyete ve zarara sebep olduklarını, davalıların, Şirket aracılığıyla edindiği bilgiler doğrultusunda, davacının kullandığı araştırma tekniğini online ortama taşımış gibi göstererek fiyat kırma politikası ile haksız rekabet koşullarını sağladığını, dosyada mübrez, usulsüz bilirkişi raporu yetki aşımı ile hukuki incelemeye girdiğini, ek olarak salt davalı iddiaları doğrultusunda defterlerin incelemesi yapılmadan hazırlandığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkemece hüküm tesis ederken usulune uygun olarak bilirkişilerden rapor alındığını ve davacı yanın itirazları doğrultusunda ek rapor alınmış ve karar tesis edildiğini yerel mahkemece tesis edilen karar hukuka ya yasaya uygun olduğundan davacının bu yöndeki itirazlarının reddi gerektiğini, ” …; davacı şirketin münhasır olarak geliştirdiği pazar araştırması piyasasında davacı şirkete ait olduğu” konusundaki iddiaları kabul edilemeyeceğini, …’un , Türkiye’de bir çok araştırma şirketi tarafından yapılmakta olup Davacı şirketin tekelinde olmadığını, davacının TTK.m. 54 hükmü, bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabeti temel esas olarak benimsemektedir. bu bağlamda, rakiplerin aynı müşterilere teklifte bulunması, bilakis rekabetin gereği olduğunu beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacıya ait “…” adlı pazar araştırması çalışma metodunun davalı tarafından kullanılmak suretiyle haksız rekabete neden olunduğu iddiasıyla, haksız rekabetin tespiti davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının iddia olunan eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasındadır. Davalılardan …’ın 16 yıl, …’nin 11 yıl boyunca davacı Şirket’te çalışmış oldukları ve davalı … Eylül 2016’da, davalı …’nin ise, Şubat 2011 tarihinde davacı Şirketten ayrılıp, Ekim 2016 tarihinde …nı kurdukları ihtilaf konusu değildir. Davacı şirket, 10,11.2016 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile, davalı şirket ve ortakları … ile …’ın, davacı şirket nezdinde çalıştıkları sürece edindikleri ticari ve gizli bilgilerin kullanımına derhal son vermelerini ve haksız rekabetin men edilmesini ihtaren bildirmiş, yine davacı Şirket’in geliştirdiği söz konusu pazar araştırması metodunun kullanımının derhal durdurulması için, davalı Şirket’e 21.12.2016 tarihinde ihtarname gönderilmiştir. Davacı taraf, davalıların, davacı şirketten ayrıldıktan sonra kurduğu adi şirketin davacının “…” adlı pazar araştırması çalışma metodunu kullandığı iddiasıyla haksız rekabetin tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise, söz konusu pazar araştırması çalışma metodunu sektörde birçok araştırma şirketinin kullandığını ve hiç kimsenin uhdesinde olmadığını savunarak davanın reddini istemektedir. 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde de ‘’Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ‘’ hükmü düzenlenmiş, aynı Yasa’nın 55/1-a-4 maddesinde haksız rekabet olarak kabul edilen eylemlerden biri de ‘‘Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak’’ olarak düzenlenmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, …, tüm araştırma dünyasının kurallarını uyguladığı Dünya Araştırmacılar Derneği …’ın benzer biçimde tanımladığı gibi, birden çok müşterinin katıldığı (çok müşterili), birbirinden tamamen bağımsız soruların yer aldığı, yanıtları sadece soruyu soran müşterilerle paylaşılan, haftalık, aylık ya da mevsimlik olacak biçimde periyodik olarak gerçekleştirilen, kantitatif (sayısal) görüşme teknikterinden yüz yüze anket ya da … (…), telefon ya da on-line görüşme tekniklerinin kullanıldığı esnek bir araştırma türü ve tekniği olarak tarif edilmiştir. Davacının davalılara çektiği ihtarnamede de, … çalışması, her ay düzenli şekilde gerçekleştirilen ve katılımcı firmaların istedikleri konu ve sayıda soru ile katılım gösterebildikleri, çok müşterili bir proje olarak ifade edilmiştir. Ayrıca bilirkişi heyeti tarafından, herkesin … araştırma tür ve tekniğini kullanmakta özgür olduğu, nitekim dünyadaki araştırma şirketlerinin rehberleri olan gerek Dünya Araştırmacılar Derneği’nin rehberi …’de, gerekse …’de aynı ya da farklı ülkelerde … tekniğini kullanan çok sayıda araştırma şirketinin bulunduğunu ifade etmiştir. Davacının, münhasır olarak geliştirdiğini ve pazar araştırması piyasasında müvekkili şirkete ait olduğu kabul edildiğini iddia ettiği “…” adlı pazar araştırması çalışma metodunun tescilli olduğuna ilişkin herhangi bir iddia ileri sürülmemiştir. Tescilsiz bu metodun haksız rekabet yoluyla korunabilmesi için tekniğin bilinen durumuna dâhil olmayan, mutlak anlamda yeni ve ayırt edici olması, bunun yanı sıra onu geliştiren işletmeyle bütünlük arz edip, işletmesel kökene işaret edecek derecede yüksek bir ayırt edicilik düzeyine ulaşması ve onunla özdeşleşmesi, öte yandan taklidini kullananlarca, işletmesel kökenlerinin karıştırılmasına yol açacak tedbirlerin alınmaması, diğer bir anlatımla hedef tüketici kitlesinin bakış açısına göre, orijinal ve taklidinin aynı veya aralarında idari, ekonomik ya da işletmesel bağ bulunan işletmelerce üretilmiş olabileceği hususunda karıştırılma ihtimaline yol açılması halinde söz konusu olabilecektir. Haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, serbest piyasa düzeninde, herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmesini sağlamak suretiyle bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Dürüst ve bozulmamış rekabetin varlığı, piyasa katılımcılarının (tüketiciler, tacirler, rakipler) yanında, bireysel rekabet düzeninin korunmasını da gerektirir. Tacirlerin korunması ilkesi çerçevesinde koruma unsurlarından biri de emeğin ve yatırımların korunması olmakla birlikte, fikri mülkiyet hakları özelinde, bütün dünyada ve ülkemizde geçerli olan tescile bağlı ve süreyle sınırlı koruma ilkelerinin de göz ardı edilmemesi gerekir. Bu çerçevesinde, haksız rekabet hükümlerine dayanılarak anılan ilkeleri geçersiz kılacak veya zedeleyecek yorumlardan dikkatle kaçınılmalı ve bu noktada haksız rekabet hükümleri dar yorumlanmalı, konuya ilişkin özel hükümlerin ötesinde, mal veya hizmetlerle ilgili olarak tekel yaratılmamalı, ekonominin sağlıklı şeklide işlemesi için serbest rekabet ortamı özenle korunmalıdır(Yargıtay 11. HD’nin 22.04.2021 tarih ve 2021/89 E.- 2021/3954 K. Sayılı Kararı). Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, … araştırma metodunun davacı tarafından geliştirildiği ispat edilemediği gibi, sektördeki diğer firmalarca da kullanılan bir yöntem olması nedeniyle davaya konu tescilsiz metodun davacı şirketle özdeşleşecek bir ürün haline gelerek, işletmesel kökene işaret eden bir ayırt edici işaret haline dönüştüğü hususları da ispat edilememiştir. Davacı taraf, dosyaya ibraz edilmiş olan ve davalıların müşterilere gönderdikleri bilgilendirme yazılarından, … çalışmasının kendileri tarafından uygulanan, mülkiyeti kendi kullanım ve becerileri sınırlarında bulunan bir çalışma metodolojisi olduğu ifadelerini kullandıklarını ve buna ek olarak, çalışmanın online ortamda sanal anketler aracılığıyla yapılacak olmasının, üçüncü kişiler nezdinde kötü intibaya sebep olduğunu iddia etmiş ise de, söz konusu yazıda davalılar faaliyetlerine yeni kurdukları firma bünyesinde devam ettiklerini açıkça ifade etmişlerdir. Buna göre bu yazıdan artık davacının yüz yüze “…” çalışmasının artık devam etmediğinin anlaşılmasının mümkün olmadığı gibi “tüketici omnibüs araştırmasını online platforma taşıdık” ifadesinden de bu metodun mülkiyetinin davalılara ait olduğu intibası oluştuğunun kabulü mümkün değildir. Davacı ayrıca, davalıların davacı şirket nezdinde çalışmalarından elde ettikleri müşteri ve tedarikçiler hakkındaki bilgileri kullanarak fiyat kırma politikası uyguladıklarını iddia etmiştir. Davacı tarafça müşteri mail adreslerine davacı aracılığıyla ulaşıldığını beyan edilmiş fakat buna dair bir delil sunulmamıştır. Davalıların, davacı nezdinde edindikleri iş tecrübelerini yeni işlerinde kullanmalarına bir engel yoktur. TTK’nın 55/1-a.6 maddesinde iş ürünlerinin veya faaliyetlerin birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunulması haksız rekabet olarak sayılmıştır. Ancak davalılar omnibüs araştırmasını online platforma taşımış olmaları nedeniyle yüz yüze uygulamadan farklı bir fiyat politikası benimsenmesi olağandır. Ayrıca davalıların bu hizmeti maliyetin altında bir fiyatla sundukları da ispat edilememiştir. Her ne kadar davacı vekilince bilirkişi heyetinin yetki aşımı yaptığı ileri sürmüş ise de, mahkeme kararının sektörel incelemeye dayalı olması ve bu incelememnin de somut olaya uygun, gerekçeli ve denetime elverişli olması nedeniyle hükme esas alınması ve Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/06/2022