Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/940 E. 2022/750 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/940
KARAR NO: 2022/750
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2014/1309 Esas – 2019/669 Karar
ASIL VE KARŞI DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/06/2022
Taraflar arasındaki asıl ve karşı alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şrketin bazı mal ve hizmetleri almak için davalı ile görüştüğünü, davalının mal ve hizmetlere ilişkin bir fiyat teklifini sunduğunu, müvekkilinin de bu fiyat ve teklif karşılığında davalıya mal ve hizmet bedeli olarak 4 adet toplam 54.650,00 TL bedelli çeki davalıya verdiğini, davalının çekleri tahsil etmesine rağmen malları göndermediğini, çek bedellerini de iade etmediğini, müvekkilinin 18/08/2014 tarihinde noter vasıtası ile davalıya çek bedellerini iade etmesi için ihtarname gönderdiğini, davalının bu ihtara cevap vermediğini ileri sürerek 54.650,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP/KARŞI DAVA: Davalı vekili, taraflar arasında sözleşme bedeli 193.041,80 Usd ve 22.578,50 Euro olan 10.10.2013 tarihli sözleşmeye konu ürünlerin yurt dışından sipariş edilerek malların bedelinin müvekkili tarafından üreticiye ödendiğini, malların teslim yerinin sözleşmede açıkça müvekkili firmanın İstanbul’daki deposu olarak kararlaştırılmasına rağmen, davacı tarafından mallar teslim alınmadığı gibi teslim almaya yönelik hiçbir irade beyanı müvekkili firmaya yansıtılmadığını, bunun üzerine müvekkilinin davacıya gönderdiği 22.08.2014 tarihli noter ihtarında 7 gün içinde sözleşme konusu malların bedelinin tamamının ödenip malların teslim alınmasının istendiğini, ancak bu ihtardan sonuç alınamadığını, malların teslim edilmediği iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin özellikle ithal ettiği bazı malları “projeye göre biçimlendirilmiş” olarak ithal ettiğini, bu ürünlerin başka bir iş sahasında kullanmasının imkansız olduğunu, bazı ürünlerin ithal edildikten sonra stokta teknolojinin gerisinde kaldığını, bunların piyasaya sürülüp satılmasının imkansız hale geldiğini, söz konusu bu ürünlerden dolayı müvekkili firmanın zararının 55.858,00 USD karşılığı 138,371,00 TL olduğunu belirterek davanın reddine, karşı davanın kabulü ile 138.371,00 TL’nin 22.08.2014 tarihinden itbaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı/karşı davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, taraflar arasında ticari ilişkinin olduğunda ihtilaf bulunmamakta olup, öncelikli ihtilaf malın teslim yerine ilişkin olduğu, teklif formunda bedelin %50 si ödendikten sonra kesin siparişin oluşturulacağı belirtilmesine rağmen bedelin %50 si ödenmeden davalı tarafça siparişler yapıldığı, dava açıldıktan sonra da borca ilişkin mutabakat mektubu gönderilmiş olup, bu husus davalı tarafça kabul edildiği, satış sözleşmesinde malların alıcı tarafından yani davacı tarafından teslim alınması gerektiği, malların davalının deposundan davacı tarafça alınması gerektiği belirlenmiş ise de, daha sonra detaylandırmaların yapıldığı ve bizzat davalı tarafın kendi matbu evrağı olan altında davalı şirketin şirket ünvanının da bulunduğu teklif formunda “kargo ile gönderilecek KARŞI ÖDEMELİ, sevk adresi aşağıda verilmiştir” seçeneğinin işaretlenmiş olması ve teslim yeri ve adresi kısmında Selçuklu/Konya (yani davacı tarafın) adresinin belirtilmiş olması karşısında, sözleşmeden sonra teslim yeri için taraflar arasında ayrıca belirleme yapılıp, teslim yerinin ve adresinin ve şeklinin detaylandırıldığı, kargo ile karşı taraf ödemeli yani davacı tarafından ödemeli olarak gönderileceğinin belirlendiği görülmekle, sipariş formundaki teslim yerinin ve şeklinin esas alınması gerektiği kanaatine varıldığı, buna rağmen satıcı olan davalı tarafından gönderimin yapılmamış olduğu, bu halde alıcı /davacının teslim borcunu yerine getirmeyen satıcı/davalı karşısında borçlu temerrüdüne dayalı olarak haklarını ileri sürebileceği, somut olayda bu yönde bir beyan bulunmadığı, alıcının Ankara … Noterliği vasıtası île 18.08.2014 Tarih ve … Yevmiye numarası ile satıcıya yolladığı ihtarname ile teklif mektubuna konu inşaat işinin yüklenicisinin edimini yerine getirmemesi dolayısıyla feshedildiği ve bu durum karşısında malzemelerin satın alınmasına gerek kalmadığı gerekçesi ile 54.650,00’TL sebepsiz yere çekilen paranın davalı yandan iadesinin talep edildiği, bu ihtarnamenin davalı yana 22.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği, şu halde alıcının, ihtarnamede anılan gerekçe ile sözleşmeden döndüğü sonucuna varıldığı, bu sebeple davalı tarafa ödenen 54.650,00 TL’nin asıl dava yönünden kabulü ile davacı tarafa iadesinin gerektiği kanaatine varıldığı, bu kanaatle birlikte davalının karşı davasında iddia ettiği ve zararı olarak belirttiği tazminatı talep etme hakkının bulunmadığı, zira davacı tarafın bir kusurunun ve sözleşmeye aykırı bir edim ve eyleminin olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile 54.650,00 TL’nin 25/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı karşı davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacı alıcının sözleşme gereği malı teslim alma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kaldı ki sözleşmeyi feshine dair noter ihtarnamesi ile çeliştiğini, zira ihtarda teslimle ilgili bir hususa değinmemiş yüklenici ile aralarındaki sözleşmenin feshi nedeniyle malları satın almaktan vazgeçtiğini bildirdiğini, karşı dava bakımından sözleşmeye konu bazı ürünlerin projeye göre biçimlendirilmiş olduğu ve teknoloji gerisinde kaldığı ispatlandığı halde karşı davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesine dayalı yapılan avans ödemesi karşılığı mal teslimi yapılmadığından dolayı sözleşmenin feshi ile bedelsiz kalan ödemenin iadesi karşı dava ise, satım sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olayda, taraflar arasında satım akdinin kurulduğu ve asıl davaya konu ödemenin avans ödemesi olduğu ihtilafsız olup, uyuşmazlık sözleşmenin davacı alıcı tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği noktasında toplanmaktadır.Davalı satıcı tarafından davacı alıcıya teklif olunan 02.09.2013 tarihli icapta, … Sistemi 99.567,50 Usd+ … Sistemi 22.998,50 Euro+… Yangın Algılama Sistemi 89.999,30 Usd ve Devreye Alma Hizmeti 5.000 Usd olmak üzere toplam 193.041,80 Usd ve 22.578,50 Euro olan ürünlerin teslim yerinin davacının İstanbul deposu olduğu, kargo ve nakliye bedellerinin davacı alıcıya ait olduğu, ürün bedellerinin sipariş esnasında %50 peşin bakiyesinin ise malzemelerin tesliminde peşin ödeneceği, ürünlerin kesin siparişin alınması ve avansın davacı hesabına yatırılmasının ardından 6-8 hafta içinde teslim edileceği kararlaştırılmış, davacı alıcı tarafından davalının icabı kabul edilerek davalı satıcıya 10.11.2013 tarihli 7.900 TL, 31.12.2013 tarihli 28.000 TL, 30.11.2013 tarihli 12.500 TL ve 25.11.2013 tarihl 6.250 TL bedelli toplam 54.600 TL tutarında 4 adet müşteri çekinin verildiği ve çek bedellerinin davalı alıcı tarafından tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Davalı satıcı tarafça sunulan ve taraflarca inkar edilmeyen 10.10.2013 tarihli sözleşmede de, malın teslim yerinin 02.09.2013 tarihli sözleşmedeki gibi davalı satıcının İstanbul deposu olarak kararlaştırıldığı görülmüştür. Yine davalı satıcı tarafça dosyaya sunulan bizzat davalının düzenlediği sipariş formunda teslim yeri ve şekli kısmında “kargo ile gönderilecek karşı ödemeli, sevk adresi aşağıda verilmiştir” seçeneğinin işaretlendiği ve teslim yeri ve adresi kısmında ise “Selçuklu/Konya (yani davacı tarafın)” adresinin belirtilmiş olduğu görülmüştür.Davacı tarafça dava dilekçesinde, malın teslim edilmediğinden bahisle sözleşmeden dönüldüğü ileri sürülmüş ise de, sözleşmeye konu malın teslim alınması ya da teslim edilmesi konusunda tarafların birbirini temerrüde düşürmedikleri gibi, davacının 18.08.2014 tarihinde sözleşmeyi feshinden sonra, davalı satıcının davacı alıcıya gönderdiği 22.08.2014 tarihli temerrüt ihtarı hukuken bir sonuç doğurmaz. Sözleşmenin davacı alıcı tarafından feshedildiği ihtilafsız olup, davalı satıcıya keşide edilen 18.08.2014 tarihli fesih ihtarnamesinde, yüklenici firmanın edimini yerine getirmemesinden dolayı sözleşmenin feshedildiği, bu durum karşısında malzemelerin satın alınmasına gerek kalmadığından dava konusu satım sözleşmesinden dönülerek sözleşme kapsamında avans olarak ödenen 54.600 TL’nin iadesi istenmiştir. Bu durumda, davacı alıcının feshedilen sözleşme kapsamında ödemiş olduğu ve bedelsiz kalan avans ödemesini talep edebileceğinden yazılı şekilde asıl davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.Karşı davada, davalı satıcı tarafça davacı alıcının sözleşmeden haklı neden olmaksızın dönmesi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istenmiş olup, somut olayda davacı alıcının sözleşmeyi davalı satıcının kusuru olmaksızın feshettiği, fesih ihtarında gösterilen nedenin davalı satıcıdan kaynaklı olmadığı gibi sözleşmeden dönmede objektif bir neden olduğu da kanıtlanamadığında sözleşmenin davacı alıcı tarafça haklı neden olmaksızın feshedildiğinin kabulü gerekir.TBK 112. maddesi uyarınca borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu kendisine hiçbir kusuru yüklenemeyeceği ispat etmedikçe alacaklının bundan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür. TBK’nın 112. ve devamı maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar.Davalının talep ettiği zarar menfi zarar zarar olup, karşı davasında, sözleşme kapsamında ithal ettiği bazı malların projeye göre biçimlendirilmiş olarak ithal edilmiş olduğunu, bu ürünlerin başka bir iş sahasında kullanılmasının imkânsız olduğunu, bazı ürünlerin ithal edildikten sonra stokta teknolojinin gerisinde kaldığını, bunların piyasaya sürülüp satılmasının imkânsız hale geldiğini belirterek söz konusu ürünlerin listesini sunarak zararını somutlaştırmıştır. Bu kapsamda, elektrik-elektronik mühendisi uzman bilirkişiden alınan 27.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda, listede yer alan ürünlerin analog kayıt cihazları, matrix kontrol sistemleri ve analog kameralardan oluştuğu, günümüzde güvenlik kamera sistemlerinde çoğunlukla IP tabanlı sistemler kullanılmakta olduğu, dolayısıyla analog yapıda kayıt yapan DVR kayıt cihazları günümüz teknolojisinde IP tabanlı kayıt yapan NVR kayıt cihazlarına dönüştüğü, analog kameralar da yerini daha yüksek teknolojik özelliklere sahip IP kameralara bırakmıştır. IP tabanlı sistemlerin yaygınlaşması daha yüksek teknolojik özelliklere sahip olması ve maliyetlerinin daha da düşmesiyle birlikte, özellikle büyük ölçekli güvenlik kamera sistemlerde kullanılan matrix kontrol sistemlerinin tercih edilmediğinin görüldüğü, matrix kontrol sistemleri genellikle projede kullanılan diğer ekipmanların sayısına ve özelliklerine göre hesaplanıp dizayn edildiğinden matrixte kullanılan donanım projeye göre hazırlandığı, dolayısıyla bu proje için tasarlanmış bir matrix sisteminin başka projelerde değerlendirilmesi de ilave zorluklar getirdiği, davacı tarafa teslim olmayan malların başka bir projede değerlendirilmesinin oldukça güç olduğu, bu haliyle bahse konu ürünlerin atıl kalabileceği, atıl kalmasa bile ürünlerin ithal edildiği tarihteki piyasa değerinde satılamayacağı, zira davaya konu ürünlerle ilgili fiyat teklifin 02.09.2013 tarihinde verilmiş olduğu, sipariş tarihinin 20.11.2013 olduğu, elektronik teknolojisinde yaşanan ilerlemenin çok hızlı olmasından dolayı çok daha üstün teknolojiye sahip ürünlerin daha ucuz maliyetlerle üretildiği göz önüne alınırsa bu ürünlerin alınmış olduğu tarihteki fiyatlarla piyasaya sürülemeyeceği düşünülse de, piyasa araştırmasında bazı ürünlerin iç pazarda stokta olmadığı, ürünlerin serbest piyasadaki yaklaşık değerinin 31.160 USD olduğu belirtilmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki satım sözleşmesinin sözleşmenin düzenlendiği tarihten yaklaşık 10 ay sonra feshedildiği, sözleşmeye konu ürünlerin yurt dışından 2013 yılı sonlarında ithal edildiği, projeye göre biçimlendirilmiş bazı ürünlerin başka bir iş sahasında kullanılmasının imkânsız olduğu ve yine bazı ürünlerin ithal edildikten sonra stokta teknolojinin gerisinde kaldığından piyasaya sürülüp satılmasının sözleşmenin feshi (18.08.2014) tarihi itibariyle imkânsız hale geldiği dosya kapsamı itibariyle ispat edilemediğinden bu gerekçeyle karşı davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu nedenlerle, davalı karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinin yukarıda şekilde düzeltilerek asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-ASIL DAVANIN KABULÜNE, 54.650,00 TL nin 25/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, 2-KARŞI DAVANIN REDDİNE, 3-Asıl dava yönünden, a)Alınması gerekli 3.733,14 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 967,45 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 2.765,69 TL eksik harcın davalı/karşı davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, b)Davacı/karşı davalı tarafça başlangıçta yapılan 996,45 TL toplam harç ile yargılama aşamasında yapılan tebligat, posta ücreti 269,40 TL ve bilirkişi ücreti 600,00 TL olmak üzere toplam 1.865,85 TL yargılama giderinin davalı/karşı davacıdan alınıp davacı/karşı davalıya verilmesine, c)Davacı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden hesap ve taktir olunan 6.361,50 TL vekalet ücretinin davalı/karşı davacıdan alınıp davacı/karşı davalıya verilmesine,4-Karşı dava yönünden, a)Alınması gerekli harç 44,40 TL olup, peşin alınan 2.363,03 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 2.318,63 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davalı/karşı davacıya iadesine,b)Davalı/karşı davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,c)Davacı/karşı davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden hesap ve taktir olunan 13.819,68 TL vekalet ücretinin davalı/karşı davacıdan alınıp davacı/karşı davalıya verilmesine, 5- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde taraflara iadesine, İstinaf yargılaması yönünden; a-Asıl dava yönünden; alınması gereken 3.733,14- TL istinaf karar harcından peşin olarak alınan 933,28-TL harcın mahsubu ile eksik alınan 2.799,86-TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, b-Karşı dava yönünden; davalı karşı davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,c-Davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,6-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/06/2022