Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/939 E. 2022/968 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/939
KARAR NO: 2022/968
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2017/792 Esas – 2019/562 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2022
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı borçlu … ile müvekkili banka arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davalı …’in iş bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dava dışı borçluya … nolu tek hesap tahsis edildiğini, davalıya kefil olarak imzaladığı sözleşmedeki kullanılan bu üründen kaynaklanan borcu sebebiyle İstanbul …Noterliğinden 11 Ağustos 2014 tarihli ihtarname gönderilmişse de bir sonuç alınamaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatılarak 25.570,80-TL talep edildiğini, davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazla takibin durduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu, bu nedenlerle; davalıların itirazının iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, müvekkilinin kefil sıfatı ile imzası bulunmayan tüketici kredisi sözleşmelerinden doğan dava dışı borçlunun borçlarını, 24.12.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine aktararak alacak yaratmak suretiyle müvekkilini sorumluluk altına almaya çalıştığını, … Bankası ile dava dışı (müvekkilinin kardeşi)… arasında bilgileri dahilinde olan üç ayrı kredi sözleşmesi akdedildiğini, bu kredi sözleşmeleri; 04.10.2013 tarihli ve … numaralı tüketici kredisi sözleşmesi, 24.04.2013 tarihli ve … numaralı tüketici kredisi sözleşmesi ile 24.12.2013 tarihli ve … numaralı Genel Kredi Sözleşmeleri olduğunu, davacı tarafça yukarıda anılan; 04.10.2013 tarihli ve… numaralı tüketici kredisi sözleşmesi ile 24.04.2013 tarihli ve … numaralı tüketici kredisi sözleşmesi, İstanbul 11. Tüketici Mahkemesi nezdinde 2015/1431 E., 2017/82 K.sayılı dosyası ile dava konusu yapılmış ancak davanın müvekkili … yönünden ilgili sözleşmelerde kefil olarak imzası bulunmaması sebebiyle reddine hükmedildiğini, davacı tarafça bu sefer müvekkilinin Genel Kredi Sözleşmesinde müteselsil kefil olarak imzası bulunduğu ve davaya konu alacağın da bu sözleşmeden kaynaklı olduğu iddiası ile huzurdaki davanın ikame edildiğini, ancak iddia konusu alacağın daha önce dava konusu yapılıp müvekkil yönünden red kararı verilen tüketici kredisinden mi yoksa işbu davaya konu genel kredi sözleşmesinden mi kaynaklı olduğu konusunda açıklık bulunmadığını, bu sebeple davaya konu alacağın, önceki tüketici kredilerindeki alacaktan kaynaklı olduğu ve o alacakların da müvekkilinden kefil sıfatı ile tahsili imkanının İstanbul 11. Tüketici Mahkemesinin yukarıda anılan kararı ile ortadan kalktığını ve sonrasında ise işbu davaya dayanak gösterilen Genel Kredi Sözleşmesine aktarılarak müvekkilden tahsil edilmeye çalışıldığı kanaati kendilerinde hasıl olduğunu, kefil sıfatı ile imzası bulunmayan tüketici kredisi sözleşmelerinin, sonraki Genel Kredi Sözleşmesine aktarılarak müvekkilin borçlu olduğu iddiası ile ikame edilen huzurdaki davanın öncelikle bu sebeple reddini talep ettiklerini, takip talebinde istenen faiz oranının yüksek olduğunu, 6098 sayılı Kanun’un ‘İçerik Denetimi” başlıklı 25. Maddesi uyarınca “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.” Aynı kanunun “Yazılmamış Sayılma” başlıklı 21. Maddesine göre ise;”Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” Genel işlem koşulu niteliğindeki Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerinden faiz oranına ilişkin hükümler açıkça müvekkil aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olduğunu, ayrıca yaklaşık yirmibeş sayfadan oluşan sözleşme hükümlerini müvekkili ve dava dışı borçluya sunarak imzalatmak, 6098 sayılı Kanun’un 21. Maddesinde aranan “karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının, varlığı hakkında karşı tarafa açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlama” koşullarını karşılamadığını, bu nedenle de faiz oranının yazılmamış sayılma yaptırımına tabi olup 6098 sayılı Kanun’un yukarıdaki hükümleri uyarınca faiz oranını belirleme yoluna gidilmesi gerektiğini, bu nedenlerle; usul ve yasaya aykırı iddialara dayanan davanın reddine, kötü niyetli olarak ikame edilen dava nedeniyle %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARIİLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece mahkemesince Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 24/12/2013 tarihinde 125.000,00-TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, dava dışı asıl borçluya Kredili Mevduat Hesabı kullandırılmakla ticari bir ilişki başlatıldığı, davalı kefil … sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, doğan tüm borçlardan 125.000,00-TL kefalet limitine kadar sorumlu olduğu, davalı ve dava dışı asıl borçluya İstanbul … Noterliği’nin 11/08/2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiği, ihtarnamede 41.459,74-TL kredi borçlarının ödenmesinin ihtar edildiği, temerrüdün 15/08/2014 tarihinde gerçekleştiği, gerekçeleriyle İcra Takibinin 13.990,42-TL asıl alacak, 8.779.60-TL faiz, 439,02-TL faizin BSMV’si olmak üzere toplamda 23.209,02-TL üzerinden devamına, takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar asıl alacak 13.990,42-tl’ye %24,24 faiz ve faizin %5 BSMV işletilmesine, fazlaya dair taleplerin reddine, alacak likit olduğundan asıl alacak 13.990,42-TL’nin %20’si icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya iadesine dair karar verilmiştir.Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvurusunda önceki savunmalarını tekrarla birlikte özet olarak; iddia konusu alacağın daha önce dava konusu yapılıp müvekkili yönünden red kararı verilen tüketici kredisinden mi yoksa bu davaya konu genel kredi sözleşmesinden mi kaynaklı olduğu konusunda açıklık bulunmadığını, bu konuda bilirkişinin tek delilinin çekilen paranın tarihinin 04.03.2014 tarihinde kullanılması olarak gösterildiğini, davacı ile dava dışı asıl borçlu … arasında üç ayrı kredi kredi sözleşmesi akdedildiğini, bunların 04.10.2013 tarihli ve… numaralı tüketici kredisi sözleşmesi, 24.04.2013 tarihli ve … numaralı tüketici kredisi sözleşmesi ile 24.12.2013 tarihli ve … numaralı genel kredi sözleşmeleri olduğunu, bilirkişinin kefilin sorumlu olduğuna dair tek delilinin çekilen paranın tarihinin 04.03.2014 tarihinde olmasının, onun 24.12.2013 tarihli ve … numaralı Genel Kredi Sözleşmesinden kullandırıldığını kesinlikle kanıtlamadığını, 24.12.2013 tarihi üzerinden 3 ay geçtiğini, kural olarak, bir banka ile kredi sözleşmesi yapıldığında çok yakın tarihte krediyi kullanılmasının hayatın olağan akışından olduğunu, kredi sözleşmesinden 3 ay sonra kullanılan paranın dayanağının 24.12.2013 tarihli ve … numaralı Genel Kredi Sözleşmesi olması hayatın olağan akışına aykırı harcamanın hangi kredi sözleşmesinden yapıldığının ispatı yükü davacıda olduğunu, müvekkilinin genel kredi sözleşmesine kefil olmasından dolayı kullandırılacak tüm kredilere kefil olacağı yönündeki iddia ve kararın hatalı olduğunu, ilgili sözleşmede taraflar arasındaki alacak meblağının sürekli surette değişkenlik gösterdiğini, bu durumun kefaletin belirliliği ilkesine açıkça aykırılık oluşturduğunu, ilgili kredi borcu tamamıyla ödense ve asıl borç son erse dahi sözleşmenin niteliği gereği asıl borcun fer’i olan müvekkilinin kefaleti borcunun sona ermeyeceği ifade edildiğini, bunun öncelikle asıl borcun sona ermesi ile asıl borcun fer’i niteliğindeki borçların da sona ereceği yönündeki genel hukuk ilkesi ile bağdaşmadığını, ayrıca bu nitelikteki kefalet beyanının kabulünün kefilin hiçbir şekilde kefalet borcunun sona ermeyecek olması gibi akıl almaz ve hakkaniyete oldukça aykırı bir sonucu doğuracağını, davacının keşide etmiş olduğu ihtarnamesinde, davaya dayanak gösterilen genel kredi sözleşmesinin yanında başkaca hesaplardan ve karşılıksız çek keşide etmekten kaynaklı farklı alacak kalemlerinin de belirtildiğini; dolayısıyla kredinin hangi sözleşmeden dolayı borcun ortaya çıktığını açıklamadığını, ihtarname tarihi olan 11.08.2014 tarihinden sonra ve fakat davanın ikamesinden çok önce 25/12/2014 tarihinde dava dışı borçludan yapılan 25/12/2014 tarihli kredi tahsilatı ile davaya konu Genel Kredi Sözleşmesi’ne ilişkin herhangi bir borç kalmadığını, davacı tarafça bu durumun “tahsilat” değil “takip hesabına aktarma” işlemi olduğu ifade edilse de; “kredi tahsilatı” ifadesinin lafzından tahsilat yapıldığı anlamı çıkarıldığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine kredi alacağının kredi borçlusu ve kefilden tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, dava ve icra takibine konu borcun genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasındadır. Davacı banka ile dava dışı … 24.12.2013 tarihinde imzalanan 125.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesine davalı 24.12.2013 tarihinde 160.000,00 TL kefalet limiti ile müteselsil kefil olmuştur. Davacı banka tarafından İstanbul … Noterliği’nin 11/08/2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile kredi sorumlularına hesap kat ihtarı gönderilmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından, diğer kredi sorumlularıyla birlikte davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul 18. İcra Müdürlüğü’nün … E. tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. TBK’ nun 583 maddesi uyarınca Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. TBK 582. Maddesi uyarınca kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir. Davalının kefalet imzasını taşıyan Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan borcun bir noktada ödenmiş olması davalı kefilin, kefalet sorumluluğunu; daha sonra aynı sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan krediler yönünden sona erdirmez. Kefaletten dönme sebeplerinin gerçekleştiği yolunda da herhangi bir iddia ve ispat bulunmamaktadır. Davalı dava ve icra takibine konu borcun genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmadığı ve asıl borçlunun davacı ile imzalamış olduğu tüketici kredisinden kaynaklandığını iddia etmiş ise de bu iddiasını dosya kapsamında usulüne uygun delillerle ispatlayamamıştır. Genel kredi sözleşmesi çerçeve bir sözleşme olup, cari hesap şeklinde işleyen bu sözleşme kapsamında birden fazla kredi kullandırılması mümkündür. Bu kapsamda takibe konu kredi kullandırılması ayrı bir sözleşme niteliğinde olmayıp, çerçeve niteliğindeki sözleşme kapsamında kullanılan kredi olduğunun kabulü gerekmiştir. Buna göre mahkemece konusunda uzman bankacı bilirkişinin banka kayıtları üzerinde yaptığı inceleme sonucunda sözleşme hükümlerine uygun ve davalı kefilin kefalet limiti kapsamında borç miktarını belireyen denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle; HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. 20/09/2022
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 396,40 TL harcın, alınması gerekli olan 1.585,41.-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.189,01 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.20/09/2022