Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/932 E. 2022/816 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/932
KARAR NO: 2022/816
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2015/457 Esas – 2019/817 Karar
DAVA TARİHİ: 07/07/2015
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ’NİN 2016/31 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/01/2016
KARAR TARİHİ: 25/06/2019
DAVA: Menfi tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün birleşen dava davacısı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVADA
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi, çek hesabı açılış sözleşmesi ve çek taahhütnamesinin imzalandığını, davalı borçluların bu sözleşmeye müteselsil kefil olarak imza ettiklerini, davalı borçlunun söz konusu sözleşmeler nezdinde açılan çek hesabı ve kredi kart tahsislerine ilişkin borçlarının ödemediğini, bunun üzerine davalı borçlulara 10/02/2015 tarihli …yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, borcun buna rağmen ödenmemesi sebebiyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, borçluların haksız itirazları sebebiyle takibin durduğunu, müvekkili bankanın tahsis ettiği kredilerin, kredi kartının ve banka kaynağından ödenen çek sorumluluk bedellerinin geri ödemelerinin yapılmaması ve naklen depo edilmesi gereken çek yaprak bedellerinin iade edilmemesi sebebiyle davalılar hakkında başlatılan takibe yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, borçluların alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılara usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya yanıt vermedikleri görülmüştür.
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2016/31 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından müvekkili ve müvekkilinin daha evvel ortağı bulunduğu … San ve Tic. Ltd. Şirketi ile diğer ortaklar …, … aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını müvekkili hakkında yapılan tebligatın usulsüz olması nedeni ile taraflarınca süresinde itiraz edilmediğini ve takibin kesinleştiğini diğer borçluların süresinde itiraz etmiş olmaları sebebi ile takibin durduğunu ve diğer borçlular hakkında İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/457 esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını davanın halen derdest olduğunu müvekkilinin kefaletinin geçersiz bulunduğunu iddia ederek müvekkilinin icra takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespiti ile haksız takip nedeni ile % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekiline usulüne uygun birleştirme kararı ile birlikte dava dilekçesinin tebliğ edildiği ancak davaya cevap vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “… Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan 550.000,00-TL limitli çerçeve niteliğinde süresiz genel kredi sözleşmesi kapsamında ticari kredili mevduat hesabı, ticari kredi kartı ve çek hesabı açılarak ticari krediler kullandırıldığı, asıl dava davalılarının ve birleşen dava davacısının anılan sözleşmeler kapsamında 2 farklı kefalet akdi ile kredilerden doğan borçlara kefil olduğu, asıl dava davalılarının 550.000,00-TL ile birleşen dava davacısı …’in ise Mart 2012 yılında imza ettiği kefalet taahhütnamesi ile 150.000,00-TL kefaletinin bulunduğu, asıl dava davalıların dava dışı şirketin yetkilileri olduğu ve incelenen kredi evraklarında eş rızalarının bulunduğu, birleşen dava davacısı …’in kefaletinin 2012 yılının 3. ayına ilişkin sözleşme kapsamında verildiği dikkate alınarak eş rızasının gerekmediği, alınan bilirkişi raporunda borcun işbu sözleşmeyi kapsadığının belirtildiği, söz konusu krediler kapsamında takip tarihi itibariyle davacının 39.669,31-TL asıl alacak, 610,71-TL işlemiş faiz ve 30,53-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si olmak üzere toplamda 40.310,55-TL alacağının olduğu, takip talebinde çek taahhütnamesinde doğan alacaklar için sadece dava dışı şirketin sorumluluğunun olduğunun belirtildiği, bu sebeple asıl dava davalıları ile birleşen dava davacısının sorumlu olduğu miktarın 37.424,31-TL asıl alacak, 568,38-TL işlemiş faiz ve 28,42-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si olmak üzere toplam 38.021,11-TL olduğu ve taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan ve icra takibinden sonra 31/03/2015 tarihli 25.000,00-TL ödemenin davacı bankanın işbu alacağında düşülmesi gerektiği, ancak yerleşik içtihatlar uyarınca ödeme tarihi itibariyle alacağın ve ferilerin hesaplanarak bu tarihten itibaren takibin devamına karar verilmesi gerektiği, bu sebeple alınan 3. ek raporda davacı bankanın asıl dava davalıları ile birleşen dava davacısından asıl alacak ve icra dosyası ferileri kapsamında ödeme tarihi itibariyle 21.711,70-TL alacağının olduğu hesaplanmış ise de söz konusu hesaplama içerisinde tahsil harcının da hesaba katıldığı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 02/03/2017 tarih ve 2017/57 dosya ile 2017/58 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere tahsil harcının devlete ödenecek harç olması sebebiyle kısmi ödemenin mahsubunda hesaba ilave edilemeyeceği dolayısı ile raporda belirtilen 3.459,92-TL tahsil harcının 21.711,70-TL’ye eklenmesi suretiyle davacının ödeme tarihi itibariyle asıl dava davalılarından ve birleşen dava davacısından 25.171,62-TL alacaklı olduğu, 31/03/2015 tarihli 25.000,00 TL ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı kanaatine varılarak asıl davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 25.171,62-TL yönünden iptaline, takibin kabul edilen miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin 25.000,00-TL’sinin hukuki yarar yönünden bakiye miktar yönünden talebin ise esastan reddine, kabul edilen alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan kabul edilen asıl alacak miktarının takdiren %20’si oranında belirlenen 5.035,00-TL icra inkar tazminatının davalılardan dayanışmalı olarak tahsili ile alınarak davacıya verilmesine; mahkememiz dosyası ile birleşen İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/31 esas sayılı davanın reddine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Asıl davada itirazın iptaline karar verilen 25.171,62-TL yönünden takibin devamına karar verilmiş ise de emsal içtihatlar uyarınca kısmi ödemenin yapıldığı tarih itibariyle hesaplamanın yapılarak bu tarihten itibaren takibin devamına karar verilmesi gerektiği ve hükmün asıl davanın kısmen kabulüne,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Birleşen dosya davacısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini, takip borçlularına örnek 7 ilamsız takiplere müstenit ödeme emri tebliğe çıkarıldığını, ancak davacıya yapılmış bulunan tebligatın usulsüz olduğundan süresinde itiraz edilmediğini, davacı hakkında takibin kesinleştiğini ve diğer borçluların süresinde itiraz etmiş olduğundan takibin durduğunu, davacının davalı taraftan icra dosyasına konu edilen alacak kalemleri ile ilgili olarak davalı tarafa borcu bulunmadığını, icra takibine konu edilen … nolu kredi kartından, … nolu hesaptan ve çek yaprağı bedellerinden doğan borçlarla ilgili davacının sorumluluğu bulunmamakta olup alacak kalemleriyle ilgili sorumluluğun diğer borçluların olduğunu, davacının dava dışı aynı zamanda takip borçlusu … Tic.Ltd.Şti’nden 08.08.2012 tarihinden ortaklıktan çıktığını, icra takibine konu edilen tüm alacak kalemleriyle ilgili düzenleme tarihinin 20.10.2012 olduğunu, her ne kadar davacı bazı işlemlerde kefaleti gözüküyorsa da kefalet usulüne uygun olmadığından davacının borçlu olmadığını, 6908 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583.Maddesi:” Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” normu uyarınca davacının kefaletinin geçersiz olduğunu, zira 6098 Sayılı yasanın yürürlük tarihinin 01.07.2012 olduğunu, banka kayıtlarında gözüken ve İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına sunulan kayıtlarda kefalet tarihinin 20.10.2012 olduğunu, davacının, sadece kefalet kısmına açığa imza attığını, Kendi el yazısıyla kefil olduğunu belirtmediğini, banka kayıtları celp edilirse maddi gerçeğin ortaya çıkacağını, her ne kadar 6455 Sayılı Yasa ile kişinin yetkilisi ya da ortağı olduğu şirketle ilgili kefalet için eşin rızası kaldırılmış olsa da yasanın yürürlük tarihi 28.03.2013 olduğunu, dolayısıyla 01.07.2012 ile 28.03.2013 tarihleri arasında her koşulda eşin rızasının şart olduğunu, 18.10.2012 tarihinde çekilen kredi için müvekkilimin kefalet durumu ile ilgili eşinin yazılı rızası alınmadığını, kefaletin geçersiz olduğunu, bilirkişi Raporuna göre birtakım borçların ödendiğinin ortaya çıktığını, mahkeme şayet davacının borçlardan sorumlu olduğunu düşünüyorsa o halde yapılan ödemeleri düşürüp davamızın kısmen kabulüne karar vermesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Birleşen dava, kefaletin geçersiz olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti (menfi tespit) davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, birleşen dava yönünden kefaletin geçerli olup olmadığı davacının kredi borcundan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davacı birleşen dosya davalısı Banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 05.03.2012 tarihinde 150.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalanmış ve birleşen dosya davacısı bu kredi sözleşmesine müteselsil kefil olarak imza atmıştır. Yine Davacı birleşen dosya davalısı Banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 18.10.2012 tarihinde 400.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Ancak sonraki genel kredi sözleşmesinde birleşen dosya davacısının kefaleti bulunmamaktadır. Davacı-birleşen dosya davalısı takip alacaklısı tarafından, birleşen dosya davacısının da aralarında bulunduğu takip borçluları hakkında, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, kredinin ödenmesi sebebine dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış, davalıların itirazı üzerine onlar yönünden takip durmuştur. Birleşen dosya davacısının ise itirazının süresinde olmadığı kabul edilmiştir. Birleşen dosya davacısı tarafından, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72. maddesi uyarınca kefaletin geçerli olmadığından bahisle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 05.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarih itibariyle yürürlükte bulunana Borçlar Kanunu’nun 484. maddesine göre, kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır. Buna göre kefaletin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olacağı miktarın yazılı olması gerekir. 05.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin dosyada bulunan örneklerinde yalnızca birleşen dosya davacısının adı, soyadı ve imzası bulunmakta ve kefalet sınırı gösterilmemiş ise de genel kredi sözleşmesi limiti belirli olup söz konusu kefalet geçerlidir. 18.10.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde ise birleşen dosya davacısının herhangi bir şekilde kefaleti bulunmamaktadır. Davalının kefalet imzasını taşıyan 05.03.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan borcun bir noktada ödenmiş olması davalı kefilin, kefalet sorumluluğunu; daha sonra aynı sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan krediler yönünden sona erdirmez ise de, banka tarafından yeni bir sözleşme düzenlenerek kredi kullandırılması halinde ise, şayet yeni sözleşmede ilk sözlemeye kefalet eden kefilin imzası bulunmaz ve ilk sözleşmede yeni imzalanan sözleşmeye atıfta bulunulmaması halinde, bu yeni kullandırılan krediden dolayı borcu ödenerek kapatılan ilk sözleşmeye kefalet eden davalının sorumluluğundan söz edilemez. Ancak mahkemece itibar edilen bilirkişi raporunda takibe konu kredi alacağının hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığı hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Hal böle olunca, mahkemece öncelikle davacı bankanın takip ve davaya konu edilen kredi alacağının hangi sözleşmeden kaynaklandığı, banka kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile saptandıktan sonra açıklanan kural gözetilerek bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenle bahsi geçen bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın sonuçlandırılması doğru görülmemiştir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile birleşen davanın karara bağlanması yerinde olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle birleşen dosya davacısı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, birleşen davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Birleşen dosya davacısı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, birleşen davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Birleşen dosya davacısı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 23/06/2022