Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/92 E. 2020/203 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/92
KARAR NO: 2020/203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2018
NUMARASI: 2017/969 Esas 2018/996 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki bayiilik ilişkisi çerçevesinde davalı tarafından teslim edilen ve bedeli müvekkili tarafından ödenen ürünlerin ayıplı olması nedeniyle biraraya gelinerek, ihtilafın çözümü için 23/05/2017 tarihli sözleşmenin imzalandığını, buna göre davalının müvekkiline 84.551,00 USD borçlu bulunduğu halde ödeme yapmadığını belirterek alacağın tahsili için K.çekmece … İcra dairesinin … E.sayılı dosyasıyla yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına alacağın % 20 si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş , dava önce 30.000 USD üzerinden açılmış daha sonra ıslah edilerek takip konusu miktar olan 84.551.00 USD ye arttırılmış ve ıslah harcı ikmal edilmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa TK 35.maddeye göre tebligat yapılmış ancak süresinde verilen bir cevap dilekçesi olmamakla birlikte vekili vasıtasıyla sunulan beyan dilekçelerinde, taraflar arasında ticari ilişki ve davacının dayandığı sözleşme kabul edilmekle beraber bir kısım ürünlerde yapılan iskonto nedeniyle borç olarak görünen 28.608.09 USD tutarındaki malın davacıya teslim edildiğini, böylece hem 84.551 USD miktarındaki malın hem de sonradan gönderilen 28.608.09 USD tutarlı malın davacı uhdesinde bulunduğu, ayıplı olduğu iddia edilen malların iadesi yapılmadan , bedel iadesinin istenemeyeceğini bu nedenle davacının alacağının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında aktedilen ve imzası davalı tarafından inkar edilmeyen 23/05/2017 tarihli sözleşmeye göre davacının davalı şirketten 84.551.USD alacağı olduğunun anlaşıldığı, sözleşmenin tarafların serbest iradeleri ile düzenlendiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkilinin Organize Sanayi Bölgesi Keresteciler Sitesi … Blok No:… Başakşehir/ İstanbul adresine 14/11/2017 tarihinde çıkarılan dava dilekçesi tebligatının adreste tanınmadığından iade geldiği, mahkemece adresin İTO dan sorulduğu ,müvekkilinin sicil kayıtlarında eski adresi göründüğü için davacı vekilinin talebi ile eski adrese TK 35.maddeye göre tebligat çıkarıldığı ve 21/11/2017 tarihinde eski adresin kapısına yapıştırıldığı, 18/01/2018 tarihinde ön inceleme duruşma gününü bildirir tebligatın da eski adrese yapıldığı, Müvekkilinin 17/11/2017 tarihinde aldığı kararla aynı mahalle aynı site ancak … Blok No: … adresine taşındığı ve 27/11/2017 tarihli gazetede ilan edildiği, mahkemece 20/11/2017 tarihli sicil kaydı alındığı için ve karar henüz tescil ve ilan edilmediğinden eski adresin göründüğü, adres araştırması yapılmadığından eski adrese TK 35. e göre tebligat yapıldığı, TK 35.maddesinde , tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlardaki adreslerin esas alınacağının belirtildiği, şirket adresinin emniyet birimlerince araştırılmamış olması nedeniyle müvekkilin eski adresten taşındığının tespit edilemediği ve eski adrese usulsüz tebligat yapıldığı, böylece müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığı, Esasa ilişkin olarak da, taraflar arasında imzalanan 17/02/2017 tarihli sözleşmeye göre, müvekkilinin sözleşmede belirtilen nitelik ve sayıda kapıyı davacıya temin edip teslim edeceği, davacının da 141.413.10 USD ödeme yapacağının kararlaştırıldığı, müvekkilinin kapıları teslim ettiği ve davacının da bedel ödemesini büyük oranda yerine getirdiği, ancak bir süre sonra davacının kapıların bir kısmının istenilen modelde olmadığı bir kısmının da ayıplı olduğunu ileri sürdüğü esasında ayıp veya eksik olmadığı halde ticari ilişkinin devamını sağlamak için Irak a giderek ayıp ve eksiklikleri giderdiği ayrıca ayıplı olduğu iddia edilen mallarda belli oranlarda iskonto yapılmasını da kabul ettiği ve bu kapsamda 23/05/2017 tarihli sözleşmenin imzalandığı, toplam iskonto bedelinin 28.608.09 USD olduğu ancak devam eden ticari ilişki olması nedeniyle müvekkilinin bu borcu yeni ürün vererek ödediği, bu sevkiyatın İran lı bir şirket üzerinden yapıldığı ve davacı ile bu konuda yapılan whatsapp yazışmaları olduğu, delil bildirilmesine müsaade edilmiş edilmediğinden yargılama sırasında bu durumun ortaya çıkarılamadığı, müvekkilinin davacı ile ticaretini … vasıtasıyla gerçekleştirdiği, iskonto yapılan kapılar için sonradan kapı gönderildiğini bilen kişi olduğundan tanık olarak dinlenmesi gerektiği, 23/05/2017 tarihli sözleşmedeki diğer hususunda, kararlaştırılan renk ve modele uymayan kapıların bedeli olan 55.943.01 USD nin fatura bedelinden düşüleceği ve satış gerçekleştiğinde parası ödenmek üzere davacıda bırakılacağı, davacının ayıplı olan kapıları satacağı ve satamadığını da müvekkiline iade ederek bedelini alacağı , davacının bu kapıları satıp satmadığının bilinmediği, satamadığı kapıları müvekkilinin iade alacağı ancak müvekkiline böyle bir talep iletilmediğinden kapıların davacı tarafından satılmış olduğunun anlaşıldığı, kapıları iade etmeden kapı bedellerinin tamamına yönelik bedeli tahsil için takip yapmasının haksız olduğu, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında varlığı ve içeriği konusunda uyuşmazlık bulunmayan 23/05/2017 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Davalı vekilince, istinaf dilekçesinde, davalı şirketin adresinin 20/11/2107 tarihli ortaklar kurulu kararıyla eski adresindeki aynı mahalle ve aynı sitede ancak … Blok No: … e nakledildiği, kararın 27/11 2017 tarihinde sicil gazetesinde ilan edildiği mahkemece emniyetten adres araştırması yapılmadığından adres değişikliğinden haberdar olunmadığı ve TK 35.maddeye göre tebligat yapıldığı ayrıca tebligatın TK 35.maddesi hükmüne uygun bulunmadığı ve bu şekilde savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüştür. 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35. maddesinde, Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır…. denilmiştir. Mahkemece davalı şirketin takip dosyasında ve dava dilekçesinde davalı adresi olarak belirtilen ayrıca davalı vekilince icra dosyasında takibe itiraz dilekçesinde bildirilen “Organize Sanayi Bölgesi Keresteciler Sitesi … Blok No: … Başakşehir / İstanbul” adresine dava dilekçesi ve ekleri tebliğ için gönderilmiş, ancak davalının adreste bulunmaması nedeniyle tebligatın yapılamayarak, davalının da kabulünde olduğu üzere 14/11/2017 tarihinde tebligat parçasının iade edildiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine mahkemece, davalının sicil adresi çıkarılmış ve bila dönen tebligattaki adresle, sicil adresinin aynı olması nedeniyle bu kez dava dilekçesi ve ekleri ile duruşma günü 7201 sayı Kanun’un 35 nci maddesine göre 21/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu durumda mahkemece yapılan işlemde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı tüzel kişiliğin sicilde kayıtlı adresine yapılan tebligatın iade edilmesi üzerine sicil adresine TK’nun 35. maddesine göre yapılan tebligat geçerli olup taraf teşkili usulüne uygun şekilde sağlanmıştır. Nitekim davalı vekili istinaf beyanında da sicil adresinin 17.11.2017 tarihinde alınan kararla değiştirildiğini, değişikliğin 27.11.2017 tarihli ticaret sicili gazetesinde ilan edildiğini beyan etmiştir. Davalı şirketin sicil kaydının tetkikinde, davalı vekilinin beyan ettiği gibi adres değişikliğinin 21/11/2017 tarihinde tescil, 27/11/2017 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği anlaşılmıştır. Usulüne uygun tebligat sonrası sicil adresinde meydana gelen değişikliğin mahkemece araştırılmasına gerek bulunmadığı, davalı yanca da sicil adresinde meydana gelen değişikliğin mahkemeye bildirilmemesi nedeniyle yargılama aşamasında aynı adrese TK’nun 35 nci maddesi uyarınca yapılan tebligatlarda bir usulsüzlük bulunmadığı, mahkemece taraf teşkili sağlanarak yargılamanın yapıldığı kabul edilmiş ve davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin esasa ilişkin olarak ileri sürdüğü istinaf nedenlerine gelince; dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap verilmeyerek delillerin sunulmaması karşısında HMK’nun 128 nci maddesi gereğince, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar ettiği kabul edilmelidir. Ancak davalı vekili yargılama sırasında sunduğu beyan dilekçesinde, 23/05/2017 tarihli sözleşmeyi kabul etmekle birlikte sözleşmede davalı borcu olarak belirtilen takibe ve davaya konu toplam 84.551.00 USD nin , 28.608.09 USD sinin davacıya teslim edilen ancak ayıplı olan kapı emtiası nedeniyle davacıya uygulanan iskonto bedeli olup, bu tutar kadar yeni kapı ürünün daha sonraki bir tarihte davacıya teslim edilerek borcun kapatıldığı ve 55.943.10 USD sinin de, modelleri sözleşmede yazılı olan hatalı ürünlerin bedeli olup, bu ürünlerin satış gerçekleştiğinde bedeli ödenmek üzere davacıda bırakıldığını ve davacıya borcunun bulunmadığını savunmuş ve ticari defter ve kayıtlara, tanık ve yemin deliline dayanmıştır. Esasında davacı vekili de delil listesinde, ticari defter ve kayıtlara dayanmıştır. İlk derece mahkemesince, davacının dayandığı 23/05/2017 tarihli sözleşmedeki davalı imzasının inkar edilmediği ve sözleşmede davalı tarafça, davacıya 84.551.00 USD borçlu olduğunun kabul edildiği gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. Davacı tarafından sunulan delil dilekçesinde taraf defterlerine dayanıldığı gibi HMK’nın 222/1 ve TTK’nın 83. maddeleri uyarınca, ticari defterlerin resen dahi incelenmesine karar verilebilir. Davalı tarafından süresinde cevap dilekçesi verilmediği açıksa da, davalı taraf, borcunun yeni ürün teslimi şeklindeki ödeme ile sona erdiğini, ayıplı ürünlerin satış gerçekleştiğinde parası ödenmek üzere davacıda bırakıldığını ileri sürmüştür. Ödeme def’i bir hakkın sona ermesine neden olacak nitelikte bir def i olduğundan her zaman ileri sürülebileceği gibi bu konuda ibraz edilen deliller incelenmeksizin yargılama sonlandırılması da mümkün değildir. Kaldı ki sözleşmede, bedeli 55.551.09 USD olarak belirlenen hatalı ürünlerin davacıda bırakıldığı, satış gerçekleştiğinde parasının ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davalının bu yönde savunması olmasa dahi sözleşmedeki bu hükme göre hatalı ürünlerin davacıda olduğu anlaşıldığından, bu ürünlerin davalıya iade edilip edilmediği veya satılıp satılmadığı araştırılmaksızın, davacının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verilecek şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Diğer taraftan ticari uyuşmazlıklarda, her iki tacirin ticari defterlerinin birlikte incelenerek tarafların borç alacak ilişkilerini ne şekilde düzenlediklerinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde açığa çıkarılması gerekmektedir. İlk derece mahkemesince, bu yasal prosedüre uyulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, taraflara ticari defter ve belgelerini sunması için usulüne uygun şekilde ihtarat yapılarak sunulması halinde taraf şirket ticari defterleri üzerinde yapılacak inceleme neticesinde; davalının, davacıya yeni ürün verilerek borcun 28.608.09 USD lik kısmının ödendiği yönündeki savunması ve buna ilişkin delilleri toplanarak taraflar arasındaki 23/05/2017 tarihli sözleşmeye göre, davacı nezdinde kalan hatalı ürünlerin satılıp satılmadığı veya ne kadarının satıldığı yahut davalıya iade edilip edilmediği belirlenip davacının alacaklı olup olmadığı hususlarını açıklığı kavuşturacak şekilde konusunda uzman bilirkişiden alınacak taraf ve yargı denetimine elverişli bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme sonucunda davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Hükme tesir edecek derecede delillerin toplanıp değerlendirilmediği sonucuna varıldığından;davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının bu yönden kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/969 Esas 2018/996 Karar sayılı VE 12/09/2018 tarihli kararının HMK.353(1)a-6 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, 1-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine, 3-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK 353(1)-a maddesi uyarınca oy birliği ile KESİN olarak karar verildi. 22/10/2020