Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/919 E. 2021/457 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/919
KARAR NO : 2021/457
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI: 2016/1013 Esas – 2019/496 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/04/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında, davalıya akaryakıt bayiliği verilmesi konusunda sözlü mutabakat sağlandığını, mutabakat doğrultusunda verilecek bayiliğin işleyiş usul ve esaslarını belirlemek üzere 09.07.2010 tarihinde bir protokol ve bu protokole istinaden 16.07.2010 tarihinde ise 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, bayinin talep ettiği satış desteğinin verilmesi şartıyla yıllık 850 m3 akaryakıt satın alacağını; eksik aldığı akaryakıtın her m3’ü için … 50- USD ceza-i şart ödeyeceğini “kabul ve taahhüt” ettiğini, bu taahhüde istinaden ve taahhüt ettiği alım miktarı göz önüne alınarak, taahhüdünü ifasını teminen ve bu amaçla protokol’ün 9.maddesine göre o günün rakamları ile geri ödemesiz olarak davalıya 2010 yılı Temmuz ayı kuru ile 115.000 USD + KDV tutarında “hizmet bedeli” adı altında satış deseği verildiğini aynı maddede hizmet bedelinin 5 yıl süre ile verilecek hizmet karşılığı olduğunun belirtildiğini, erken fesih halinde bedelin iadesinin öngörüldüğünü, burada amacın, taahhüt edilen satışın gerçekleşmesi ile ancak bedele hak kazanılacağının vurgulanması olduğunu, bu süre aynı zamanda hibe olarak verilen paranın geri dönüş süresi olduğunu, bayinin 5 yıllık toplam sürede 5 x 850 = 4.250 m3 alım yapacağını, bu noktada görülmektedir ki, sözleşmenin erken feshi ile taahhüt edilen satış rakamının gerçekleştirilmemesinin pratik sonuçlarının aynı olduğunu, her iki halde de zarar söz konusu olduğunu, eksik alım halinde zararın gideriminin, “verilenin geri istenmesi”şeklinde değil de cezai şarta bağlı olarak düzenlendiğini, davalıya, taahhüdünü tamamlaması konusunda bir başka imkan daha tanındığını, akaryakıt pompa satış fiyatı, vergiler dahil maliyet + dağıtıcı kârı + bayi kârı’ndan oluştuğunu, 09.07.2010 tarihli (ana) protokol’ün 2.madde 2. paragrafında görüleceği üzere, bayiye kendi kârı bırakıldığı gibi, dağıtıcı kârının da %50’sinin bırakıldığını, sözleşmelerde satış taahhütlerinin alınmasının bir başka nedeninin ise, rafinerilerin de dağıtım şirketlerinden taahhüt almaları olduğunu, dağıtım şirketleri ise bayi taahhütlerini dikkate alarak alım projeksiyonları yapmak ve satın alacağı akaryakıt miktarını rafineriye bildirmek olduğunu, ihlalin sonucu cezai şart ödenmesi olduğunu, uzatılan sözleşmeler döneminde ise 650 m3 olmak üzere toplam 2.953 m3 alım yaptığını, 1.297 m3 eksik alım söz konusu olduğunu, davalının eksik alım yaptığının tesbiti üzerine kendisine 15.02.2013 tarihinde gönderilen ihtarname ile alımlarını taahhüt ettiği miktara tamamlaması, aksi halde cezai şartın talep edileceğinin ihtar edildiğini, 30.10.2014 tarihinde davacının tekrar uyarıldığını, davalının, “tamamlama” ihtarlarına herhangi bir itirazının olmadığını, 16.07.2010 tarihli bayilik Sözleşme süresinin dolması ve davalının taahhüdünü yerine getirmemesi üzerine 01.07.2015 tarihli Protokolle 3 ay; 08.10.2015 tarihli Protokolle 5 ay; 01.03.2016 tarihli protokolle 3 ay süreli olmak üzere Bayilik Sözleşmeleri imzalandığını, ek sözleşmelerde amacın, davalının toplam taahhüdünün yerine getirilmesini sağlamak amacını taşıdığını, imzalanan bayilik sözleşmelerinin amacının taahhüdün tamamlanması olduğunu ve söz konusu ek protokollere bu amaç geçirildiği halde, imza için davalıya gönderildiğinde davalı, el yazısı ile protokollere “01.07.2014 ile 01.07.2015 tarihleri arasındaki bir yıllık süredeki alım taahhüdümü tamamlayabilmek için yeni bayilik sözleşmesi imzalıyorum” şerhi düştüğünü, ” şahsınıza geri ödemesiz ve karşılıksız verilen 175.000 TL + KDV ödemesi, satışlarınıza destek olmak ve taahhüt ettiğiniz satışı gerçekleştirmenizi sağlamak içindir. (Ancak bu kadar satabildim), demek, satış destek kredisinin amaç dışı kullanıldığını gösterdiğini, satış desteklerine hak kazanabilmek için sözleşme şartlarının tam olarak yerine getirilmesi gerektiğini, bayilere geri ödemesiz olarak verilen satış desteklerinin, satacaklarını taahhüt ettikleri akaryakıt miktarına paralel olarak belirlendiğini ve ödendiğini sonuç olarak, davalının 16.07.2010 tarihli Bayilik Sözleşmeleri ve uzatılan süreler için imzalanan bayilik sözleşmeleri kapsamında toplam 2.953 m3 alım yaptığını, 1.297 m3 eksik alımın söz konusu olduğunu, davalı, eksik satın aldığı m3 başına 50- USD cezai şart ödeyeceğini taahhüt etmiş olmakla, 64.850 USD cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu belirterek, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa 4/a maddesi kapsamında, fazlasından feragat ile 50.000 USD cezai şartının işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, dava masrafları ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının, 1996 yılında istasyonunu inşa ettiğini ve 1996 ila 2010 arasrndaki 14 yıl boyunca … AŞ. bayisi olarak, ticaret yaptığını, 2002/2 sayılı tebliğ’in 5.maddelerinin intifa hakkı sözleşmesine da uygulanmasını emreden Danıştay 13. Dairesi kararı ile bu karan dayanak alan Rekabet Kurulunun tavsiye kararı üzerine, … AŞ. ile olan dikey ilişkisini sonlandırma hakkını elde eden davalıyı davacı firmanın 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalaması halinde 175.000,00-TL Bayilik Hizmet Bedeli Ödeme taahhüdü ile transfer ettiğini, davalı/bayinin bu taahhüt üzerine ….AŞ, ile olan ticari İlişkisini devam ettirmeme kararı aldığını ve bu kararın belgelenmesi cümlesinden olmak üzere, 09.07.2010 tarihinde, protokol imzaladıklarını belirterek, belirtilen protokolün 1,2,5,7,9 ve 14. Maddesinden bahsetmiş, taraflar arasındaki 16.07.2010 günlü Bayilik Sözleşmesi ile kurulan dikey ilişki 15.07. 2015 günü sona erecek iken, (Davalının isteği) ve (Davacının da uygun görmesi) üzerine, davalıca, dikey ilişkiyi 07.09.2016 gününden itibaren yenilemeyeceğini bildirdikten sonra davacının işbu davayı açtığını, bayilik hizmet bedelinin, 5 yıllık sadakatin primi olduğunu, asgari alım taahhüdünün yerine getirilememesinin sebebinin gulf markasının. Türkiye tüketicisi nezdindeki beğenilirlik oranı olduğunu, asgari alım taahhüdüne dair miktarı bayi değil, dağıtıcının belirlediğini, davacı firmanın 2010 yılında yaptığı acık hata/hileyi. 2015 yılında ve devamında savunmaya devam etmesi, TMK.’un 2. maddesindeki hakkın kullanımında iyi niyetli olma kuralına aykırı olduğunu belirterek, sonuç olarak; öncelikle. ahlaka / adaba, Yargıtay uygulamasına ve Uzman kurum olan Rekabet Kurulsunun rapor / kararlarına aykırı ceza isteğinin ret edilmesine, mahkenin bu haklı isteği kabul etmemesi halinde davalının resmi kayıtlarında inceleme yaparak ve özellikle davalının alım taahhüdünü ifa edememekteki kursunu da tespit etmek şartı ile davalının mahvına sebebiyet vermeyecek miktarın tespit edilmesine, ceza miktarının davalının davacı ile yaptığı 6 yıllık ticari faaliyetten elde ettiği net kazançtan fazla olduğu – bu nedenle ahlak/ adaba aykırı olduğu değerlendirilerek, talebin davalı açısından ekonomik yıkıma uğratılamayacak kadar sembolik miktara düşülmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; cezai şart tutarında takdiren % 50 indirim yapılarak, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 25.000,00 USD cezai şart alacağın dava tarihi olan 13/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre kamu bankaları dolar üzerinden açtığı 1 yıllık vadeli hesaba ödediği en yüksek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin hükmünün öncelikle uygulanma kurallarına aykırı olduğunu, Mahkemece 09/07/2010 tarihli protokolün 4. Ve 13. Maddeleri ve ek protokollerdeki 5. Madde hükümleri esas alınarak, “…. Ek protokollerdeki amacın, davalının toplam taahhüdünün yerine getirilmesi olduğu…. ” nun kabul edildiğini, davacının lehine yorumlanabilecek tüm hükümlerin sıralandığını, ancak bu davada bir de davalının bulunduğunu, ek protokolleri davacının İstanbul’da düzenmiş olduğunu ve saha sorumlusuna vererek, Samsun’a gönderdiğini, davalının bu protokolün 5. Maddesindeki “….09/07/2010 tarihli protokolün 8. Maddesinde yer alan yıllık ve sonuç olarak toplam alım taahhüdüne eklenecek eksik satış tutarı buna göre hesaplanacaktır….” cümlesi protokole yazılı olarak davalı bayinin önüne konulmakta olduğunu, bu kısmın bayiyi aldatmak için yazıldığını, 8. Maddede yer alan yıllık alım taahhüdü ile toplam alım taahhüdü arasında tam olarak %79 oranında fark olduğunu, davalının ek sözleşme süresi içerisinde yapacağı akaryakıt alımının 01/07/2014 ile 01/07/2015 tarihleri arasında 1 yıllık süredeki asgari alım taahhüdünü tamamlayabilmek için sözleşme imzaladığını, eli ile yazdıktan sonra protokolü imzaladığını, davacının ise davalı tarafından bu şerh düşülerek imzalanmış olan ek protokolü bu şerhi görerek protokole bu şerhin aksine bir şerh düşmeden imzaladığını, davacının, davalının sadece sözleşmenin 5. Yılındaki taahhüdünü tamamlamak amacıyla protokolü imzaladığını kabul ettiğini, davacının, davalının icabını kabul ettiği ve bu sözleşmenin şerh doğrultusunda kurulmuş olduğu halde, aksine kurulan hükmün bu nedenlerle ortadan kaldırılmasına, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurul ile 11 ve 19 Hukuk Dairesi’nin gelenek haline gelmiş kararlarına ve Anayasa’nın 38. Maddesine aykırı ceza hükmünün ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi aşamasındaa taraflar sulh olduklarını beyan ederek sulh protokolune göre karar verilmesini talep etmişlerdir.Taraflarca ibraz edilen 24/03/2021 tarihli sulh protokolünün “… fazlaya ilişkin alacak haklarından feragat ettiği ve tarafların toplam alacağının 100.000 TL asıl alacak, 20.000 TL vekalet ücreti olarak ödenmesi konusunda mutabakata varmış oldukları, ödemenin işbu protokolün imzası anında alacağı tahsile yetkili … elden ve nakden yapılacağı, ödeme yapılması sonrasında …, ipotek takibine konu borçluya ait taşınmaz üzerinde lehine tesis edilmiş olan İpotek ve intifayı kaldırmak üzere borçluya (veya ismini bildirdiği kişiye) gerekli yetkileri haiz vekaletname vereceği, intifa, ipotek ve 150/c şerhinin kaldırılması için yatırılması gereken harç ve masraflar ile icra tahsil ve cezaevi harçlarının tamamının borçlu tarafından karşılanacağı, borçlunun ödemenin yapılması ve kendisine vekaletname teslimi sonrasında ve bu sözleşmenin geçerli olduğu süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesine temyizden feragat ettiğine dair feragat dilekçesi göndereceği, tarafların yukarıda belirtilen yükümlülüklerini karşılıklı olarak yerine getirmeleri halinde, birbirlilerini kayıtsız şartsız ve gayrikabili rücu ibra etmiş sayılacaklarını kabul beyan ve taahhüt ettikleri, iş bu sözleşme hükümlerinin 30/03/2021 tarihine kadar geçerli olup, bu süre içerisinde yukarıda belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde hiçbir ihtara ve fesih ihbarına gerek olmaksızın sözleşmenin kendiliğinden hükümsüz hale gelir ve tarafın sözleşme öncesi hukuki statülerine geri döneceği, bu halde … alacağın fazlasından feragatinin geçersiz hale geldiği ve icra dosyasının tamamının tahsil hakkı kazanacağı” şeklinde düzenlendiği anlaşılmıştır. 22/07/2020 tarihinde kabul edilip, 28/07/2020 tarihli 31199 nolu Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik HMK’nın 314. Maddesinde, “Sulh hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.Sulh hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa da, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar…” denilmiştir.7251 sayılı yasanın 63. maddesinde kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği açıklanmıştır.6100 sayılı HMK nın 448. maddesinde de, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir. HMK.315. Maddesinde de “Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre, sulhe göre karar verilmesini istemezlerse karar verilmesine yer olmadığına karar verir..” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulup dosya inceleme için dairemize geldikten sonra taraf vekillerinin sundukları sulh protokolune göre karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmakla HMK.315. Maddesi ve 7251 sayılı yasayla değişik HMK.314. Maddesi uyarınca sulh doğrultusunda karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve sulh protokolü doğrultusunda aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1013 Esas-2019/496 Karar sayılı 22/05/2019 tarihli kararının HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA;2- HMK 315. Maddesi uyarınca, taraflar arasında akdedilen 24/03/2021 tarihli sulh protokolüne göre, istinaf incelemesine konu ilamın tahsili için başlatılan İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosya borcu Davalı … tarafından haricen ödendiği bildirildiğinden; konusuz kalan davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,3- Tarafların yargılama sırasında yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,4- İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;a-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,b-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, c-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,5- Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(4) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/04/2021