Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/909 E. 2023/127 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/909
KARAR NO: 2023/127
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2014/848 Esas – 2019/252 Karar
DAVA: Tazminat (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/02/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 31/03/2013 tarihinde abisi …’in kullanmakta olduğu … plakalı motosiklet İle … Mah. Harem İskelesinde bulunan …i A.Ş.’ye ait feribota biniş yaptıktan 10 metre kadar devam ettiğini ve akabinde zeminin yağ ve su birikintisi kaplı bulunması sebebiyle motosikletin kontrolünü kaybettiğini ve kayarak düşmesi sonusu müvekilinin bacağının motosikletin altında kalarak kırıldığını, kaygan zemin için davalı şirket tarafından gerekli uyarı levhalarının konulmadığını, kaza neticesinde ise müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğraması sebebiyle 500,00 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın kazanın meydana geldiği tarih olan 31/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tanzimini talep ve dava etmiştir. Davacı tarafça 13/03/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava miktarı maddi tazminat yönünden 6.775,86 TL’ye ıslah edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça iddia edildiği gibi gemi güvertesinde yağ ve su birikintisi olmadığını, gemiye yüklenen araçların gemi personelince yükleme esnasında kontrol ediliği, herhangi bir yağ kaçağı olan araçların gemiye alınmadığını, böyle bir durumda mahalin derhal silinerek temizlendiğini, davacı tarafın iddiasını kanıtlar herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığını, davacının kendi kusuru ve motosikleti kullanan abisinin kusuru nedeni ile motosikletten düşmesi sonucu yaralandığını, müvekkil şirket personelinin kaza öncesi ve kaza sonrası üzerine düşen görevi yaptıklarını, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” Dava; davacının yolcu olarak bulunduğu motosikletin davalı tarafça işletilen feribota girişi esnasında meydana gelen kazada yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası olduğu; davada uyuşmazlığın meydana gelen kazada davalının kusur ve sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, varsa kusur oranının tespiti ile davacının zarar miktarının tespiti hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Dosyada alınan teknik bilirkişi raporları mahkemece denetime ve hükme elverişli bulunmakla esasen uyuşmazlık davalının kusur oranının tespiti noktasında toplanmaktadır. Her ne kadar davalı tarafça raporlarda belirtilen “yağmurlu hava ve zeminde kayma etkisi yapabilir” ibareli uyarı levhasının feribotta bulunduğuna dair fotoğraflar 29/05/2015 tarihinde cevap süresinden çok sonra dosyaya sunulmuşsa da dosyada kaza anında bahse konu uyarı levhasının bulunmadığına dair herhangi bir delil bulunmadığı gibi esasen davacı taraf da uyarı levhasının bulunmadığını iddia etse de beyanlarının devamında kaza sonrasında herhangi bir fotoğraflama ya da inceleme yapmaksızın feribottan indirilerek hastaneye götürüldüğünü beyan etmektedir. Bu halde mahkemece aksi dosyaya sunulan herhangi bir delilli ispatlanamadığından ve feribotta uyarı levhasının bulunduğuna dair dosya arasına girmiş fotoğraf da dikkate alınarak “yağmurlu hava ve zeminde kayma etkisi yapabilir” ibareli uyarı levhasının kaza tarihinde feribotta bulunduğu kabul edilmiştir. Mahkemece anılan gerekçeyle varılan kabul doğrultusunda, denetime ve hükme esas almaya uygun, kanunun ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre hesaplama yapılarak düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat talebi bakımından davanın kısmen kabulü doğrultusunda aşağıdaki hali ile hüküm kurulmuştur. Davacının manevi tazminat talebi konusunda ise ; davacının yolcu olarak bulunduğu motosikletin davalı tarafça işletilen feribota girişi esnasında meydana gelen kazada yaralanması ve kaza nedinin feribot zemininin ıslak ve kaygan olması da dikkate alındığında gerek olay anında gerek tedavi sürecinde davacının acı ve ızdırap çektiği gözönüne alınarak TBK ‘nun 56.maddesine göre davacı yararına manevi tazminata karar verilmesi gerektiği değerlendirildiğinden, davacının yaralanma durumu ile sosyal ve ekonomik durumu da gözönüne alınarak takdiren 1.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı …’in 31.03.2013 tarihinde ağabeyi …’in kullanmakta olduğu … plakalı motosiklet ile Selimiye Harem İskelesinde bulunan … A.Ş. ’ye ait feribota bindikten sonra 10 metre kadar devam etmiş ve akabinde zeminin yağ ve su birikintisi kaplı bulunması sebebiyle, neredeyse durur vaziyette olan motosiklet aniden kayarak devrilmiş, netice motosikletin altında kalan müvekkilin ayağı kırılmış ve ayrıca egzozun sıcaklığı nedeniyle müvekkilin ayağında yanık -kalıcı hasar- meydana gelmiş olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında kusur durumunun tespiti bakımından hataya düşülmesinin bozma nedeni olduğunu, bilirkişinin raporunda değindiği bu tespitlerine rağmen sonuç kısmında davalı … A.Ş lehine takdir edilen ve mahkemece hükme esas alınan kusur miktarının hukuka aykırılık yarattığını, bu belgelerin değerlendirmeye katılarak dava dışı …’ in asli, davalı şirketin tali kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulması hukuka aykırı olduğunu, davalı vekilinin 29.05.2015 havale tarihli dilekçesinde kaza saatinde havanın yağışlı olduğunun açıkça ikrar edildiğini, feribotta zeminin kaygan olabileceğini uyarı levhası bulunmadığı gibi kaza saatinde havanın yağışlı olduğu ve gemi güvertesinin ıslak ve kaygan olduğunun sabit olduğunu, motosiklet sürücüsünün dikkatsizliğini ve hızını ispatlayacak herhangi bir somut delile, görgüye veya belgeye dosya kapsamında rastlanamadığını, iskeleye girip gişede durur vaziyette bilet işlemlerini yapan motosiklet sürücüsünün hemen sonrasında feribota girerken “hızlı” olmasının mümkün olmadığını, feribot içerisinde hız yapıldığı görüşü son derece asılsız ve mantık dışı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan 27.02.2017 tarihli adli tıp kurumu raporu somut bilgi ve belgelerden uzak olduğunu, Kaza sonrasında …’in Haydarpaşa Numune Hastanesi’ nin 31.03.2013 Tarihli Raporu incelendiğinde sağ ayak bileği Fibula Kemiğinde Kırık Tespit edildiği ve 1 ay süre alçıya alındığı, daha sonrasında davacının ayağındaki alçının söküldüğü ve 6 ay süreyle plastik alçı takıldığının görüleceğini, davacının kaza nedeniyle kırılan ayağı 6 ay süreyle alçıda kalmış olmasına rağmen ATK raporunun sonuç bölümünde davacının iyileşme süresinin 1,5 aya kadar uzayabileceği gibi somut gerçeklikten uzak bir değerlendirme yapılmış olup tedavi giderleri için yapmış olduğu harcamaların da hükümde yer almadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının (“…”) gemide meydana gelebilecek hadiselere karşı önlem/tedbir/yönlendirme maksadıyla yolcuları uyaran personeli gemide bulundurmakta olup davalının gemiye biniş yapan veyahut iniş yapan yolcular tarafından açık şekilde görülebilecek bölümlere uyarı levhaları yerleştirmiş gerekli özen yükümlülüğünün gösterildiğini, ne var ki davacı, dava konusu hadiseye ilişkin tam kusurlu olup gemiye uyarıları dikkate almadan hızlıca dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir şekilde binmeye çalıştığını, her ne kadar davacı tarafından zeminde su birikintisi bulunduğu yönünde iddialarda bulunulmuşsa da bu mesnetsiz iddiaların tamamının çürütüldüğünü, nitekim davacı tarafın öz kardeşi olan …’in hadiseye ilişkin beyanları da bu hususu kanıtlar nitelikte olup gerekçeli kararda kabul olunan miktarlar üzerinden hükmolunan vekâlet ücretleri ve yargılama giderleri sehven yanlış yazılmış olup beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, deniz yoluyla yolcu taşımasından kaynaklanan zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının yaralanması şeklinde meydana gelen zarardan davalı taşıyıcını sorumlu olup olmadığı noktasındadır. 31/03/2013 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı motorsiklet Harem İskelesinden “…” feribotuna giriş yaptıktan sonra kayarak devrilmiş ve yolcu konumundaki davacı … yaralanmıştır. Davacı tarafça, yaralanma nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davacı maddi tazminat yönünden davasını 6.775,86 TL’ye ıslah etmiş ve maddi tazminat davası 2.710,34 TL yönünden kabul, 3.565,52 TL yönünden reddedilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 341/2. Maddesine göre, miktar ve değeri 2019 yılı için 4.400,00 Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Mahkemece, istinaf eden davacı aleyhine karar verilen maddi tazminat kısmı ise 3.565,52 TL, davalı aleyhine karar verilen maddi tazminat 2.710,34 TL’dir. Ayrıca anılan maddenin dördüncü fıkrasında da alacağın tamamının dava edildiği durumlarda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü istinaf sınırının altında kalan tarafın istinaf yoluna başvuramayacağı düzenlenmiştir. Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Her ne kadar, maddi tazminatın reddedilen kısmına ilişkin karara karşı davacı tarafça, kabul edilen kısmına karşı davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuş ise de; miktar itibariyle hüküm tarihinde geçerli olan istinaf sınırını geçmeyen maddi tazminatın kabul ve reddine ilişkin karara karşı HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından davacının ve davalının maddi tazminata ilişkin istinaf başvurularının incelenmesi mümkün olmayıp, tarafların istinaf dilekçelerinin maddi tazminata yönelik kısımlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 1256/1. Maddesine göre, taşıyan, yolcunun, gemi kazasından kaynaklanmayan ölüm ve yaralanmasının sebep olduğu zarardan, bu zarara yol açan kazanın meydana gelmesinde kusuru varsa sorumlu olur. Kusuru ispat yükü davacıya aittir. Kusura ilişkin 02/06/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kazanın meydana geldiği tarihte feribotta bulunduğu belirtilen “Yağmurlu hava zeminde kayma etkisi yapabilir” ifadeli uyarı levhasının kazadan önce gemide bulunduğunun kabulü halinde, davalı şirketin feribota tehlikeli şekilde yaklaşan araç sürücüleri, bu kapsamda motosikletle girişlerde yolcu ile birlikte giriş tehlikeli ve yasak ise bunu önleyecek görevli bulundurulmaması sebebiyle %10 (on) oranında, aksi durumda yani, zeminin kayganlığı hakkındaki uyarı levhasının kazadan önce feribotta bulunmadığının kâbulü halinde ise %25(yirmibeş) oranında kusurlu; … plakalı motosikletin dava dışı sürücüsü …’in zeminin kaygan olabileceği hakkındaki uyarı levhasının kazadan önce gemide bulunduğunun kabulü halinde %90 (doksan) , aksi durumda %75 ( yetmişbeş) oranında kusurlu; davacı …’in ise kusursuz olduğu kanaati bildirilmiştir. İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından tanzim edilen 23/05/2018 tarihli raporda da kusur oranları aynı şekilde belirtilmiştir. Zarar gören lehine takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Ayrıca hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü Kanun’un takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği TMK’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Bunun yanı sıra hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır(Yargıtay HGK’nın 16.09.2021 tarih ve 2017/4-1373 E. – 2021/1028 K. Sayılı Kararı). Somut olayda, davalıya kazayı önleyecek şekilde görevli bulundurulmaması nedeniyle kusur izafe edilmiştir. Davalı tarafça olay günü havanın yağışlı olduğu beyan edilmiştir. Havanın yağışlı olması da nazara alındığında davalının görevlilerince motosiklet sürücüsünün uyarılmaması ve … plakalı motosikletin dava dışı sürücüsü …’in de feribot içerisinde hızını durum ve koşullara göre ayarlamaması nedeniyle mahkemece hükme esas alınan kusur oranlarında bir isabetsizlik görülmemiştir. İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulunun 27/02/2017 tarihli raporunda, davacının davaya konu kaza nedeniyle 5.1 oranında maluliyetinin bulunduğu ve iyileşme süresinin 1.5 aya kadar uzayabileceği rapor edilmiştir. Davacı tarafça bu raporun davacının fiili durumunu yansıtmadığından bahisle itiraz edilmiş ise de, söz konusu rapor davacının tedavi evraklarına dayanılarak hazırlanmış olup, bunun dışında başka bir tedavi belgesinin bulunduğu iddia ve ispat edilemediğine göre söz konusu itiraz yerinde görülmemiştir. Bu şartlara göre, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur durumları, ihlal edilen şahsi hakkın niteliği, zararın ağırlık derecesi, olayın oluş şekli ve hakkaniyet ilkesi nazara alınarak davacı lehine 1.000,00 TL manevi tazminat takdir edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Buna karşın, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’nin 10/1. Maddesinde manevi tazminat davalarında avukatlık ücretinin, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği, tarifelerin üçüncü kısmına göre ücrete ilişkin A.A.Ü.T’nin 13/2. Maddesinde ise hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması karşısında davacı yararına 1.000,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 2.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Aynı şekilde, A.A.Ü.T’nin 10/2. Maddesi gereğince davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği nazara alınmaksızın davalı yararına 1.000,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 2.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır. Bunun yanı sıra harç kamu düzenine ilişkin olup, resen nazara alınması gerekir. Mahkemece maddi tazminat istemi 2.710,34 TL, manevi tazminat istemi 1.000,00 TL olarak kabul edildiği halde, kabul edilen miktarların dahi üzerinde olacak şekilde 4.984,99 TL harç alınması yerinde olmamıştır. Davalı tarafça maddi tazminat yönünden davacı lehine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemece sehven yanlış yazıldığı ileri sürülmüş ise de, yukarıda açıklandığı üzere maddi tazminatın kabulüne dair karar kesin olup istinaf aşamasında incelenmesi mümkün değildir. Kaldı ki, maddi tazminatın kabulüne dair karar yönünden davacı lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin maddi hata karar yerinde her zaman düzeltilebilecek niteliktedir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine; buna karşın Mahkemece eldeki davada kabul edilen miktara göre alınması gerekenin üzerinde harç alınması ve manevi tazminata ilişkin kısım yönünden fazla vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli görülmemiş, bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle harç ve vekalet ücreti düzeltelerek davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1
b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davacının maddi tazminat talebinin ıslah edilmiş hali ile KISMEN KABULÜNE, 2.710,34 TL’nin kaza tarihi olan 31/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,2-Manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜNE, 1.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 31/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 24,30 TL harcın ıslah harcı 110,00 TL ile birlikte, alınması gerekli olan 253,45 TL harçtan mahsubu ile bakiye 119,15 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,4- 119,15 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 24,30 TL başvurma harcı, 524,20 TL posta gideri ile 4.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.048,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 1.043,75 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 111,00 TL yargılama ücreti yargılama giderinin davanın kabul ve reddi oranına göre hesaplanan 88,05 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı taraf vekil ile temsil olunduğundan davanın kabul ve reddi oranına göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan maddi tazminat yönünden 6.177,36 TL, manevi tazminat yönünden 1000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,8-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan davanın kabul ve reddi oranına göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 maddesi gereğince tayin olunan manevi tazminat yönünden 1000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,9-Davacı tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,10-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,b-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,c-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2023