Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/906 E. 2022/1004 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/906
KARAR NO: 2022/1004
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2019
NUMARASI: 2015/450 Esas – 2019/630 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Tic.ltd. Şti.’nin (eski unvanı … ltd. Şti.) uzun yıllardır ticari hayatın içinde faaliyetini sürdüren, ürettiği katma değer, yarattığı istihdam ve ödediği vergilerle yükümlülüklerini en iyi şekilde yerine getirdiğini, müvekkilinin dava dışı … Ltd. Şti. ile de uzun süre ticari ilişki içinde olduğunu, 2012 yılına kadar dava dışı … küçük ölçekli denilebilecek bir ticari işletme iken şirketin ortaklarının müvekkili ile yaptıkları görüşmelerde şirkete yeni bir ortak aldıklarını ve artık daha büyük çaplı bir ticari faaliyet içinde olacaklannı bildirdiğini, müvekkili ile yaptıkları bir görüşmeye dava dışı şirketin ortakları yanlarında davalı … ile birlikte geldiklerini ve davalı …’i yeni ortakları olarak tanıttıklarını, …’in %80 ortağı olduğunu, şirketin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan çıkmasından sonra hisse devrinin de yapılacağını söyleyen … bundan sonra mal alımı ve şirketin idaresi konusunda kendisinin yetkili olduğunu ve tüm işleri kendisinin takip edeceğini, müvekkiline de muhatabının kendisi olduğunu belirttiğini, 2012 yılından 2013 yılı haziran ayına kadar verilen siparişlerin bedelleri kısmen ödendiğini, ancak daha sonraki tarihlerde ödemelerin tamamen durdurulduğunu ve dava dışı şirketin hiçbir borcunu ödeyemez hale geldiğini, müvekkilinin dava dışı şirket ve ortakları ile yaptığı görüşmelerde borcun ödenmesi talep edildiğini, mevcut borcun ödenmesi konusunda yapılan bu görüşmelerde davalı …’in, … Tic. Ltd Şti tarafından keşide edilmiş, … Çarşı İzmit Şubesi’nin … numaralı hesabından verilmiş olan 05.04.2013 keşide tarihli keşide yeri Kocaeli olan 300.000,00 TL bedelli … numaralı çek ile … Çarşı İzmit Şubesi’nin … numaralı hesabından verilmiş olan 13.06.2013 (daha sonra keşide tarihi 19.07.2013 olarak değiştirilmiştir) keşide tarihli keşide yeri Kocaeli olan 300.000,00 TL bedelli … numaralı çeke şahsi imzası ile aval verdiğini, bu çeklerin bedellerinden sonra kalan borç bakiyesi ve taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan kur farklarından kaynaklanan 5.500.000,00 TL alacağa karşılık olarak da …, adına kayıtlı iki adet taşınmazı müvekkile devretmeyi önerildiği, bu öneri de müvekkilince makul bulunduğunu, tarafların müvekkile devredilmesi kararlaştırılan taşınmazların değerini 8.000.000,00 TL olara belirlediğini, borca karşılık müvekkiline devredileceği belirtilen taşınmazlardan bir tanesinin halen dava dışı şirketin üretimini sürdürdüğü taşınmaz olduğunu, edimlerin davalı tarafından yerine getirilmediği, müvekkiline olan borçların ödenmediğini, bu nedenlerle dava dışı … şirketinin, davalının müvekkiline olan toplam 5.230.713,70 borcundan şahsen sorumlu olduğunun müvekkiline iletildiğini, davalının borcunda 600.000,00 TL kısmının çeklerdeki aval sıfatı gereği ödediğini, toplam borçtan geriye kalan ve kur farklarını da kapsayan 5.500.000,00 TL’sını ise 28.08.2013 tarihinde ödemeyi kabul ettiğini imzası ile kabul etmiş olduğunu ancak huzurdaki dava ikame edilmesine kadar herhangi bir ödemenin yapılmadığını, davalı yanca edilmiş olan bu borcun ödenmemesi nedeni ile huzurdaki davanın ikame edilmesi borcun şimdilik 1.000.000,00 TL’sinın vade tarihi olan 28.08.2013 tarihinden işlemiş ve işlemekte olan ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının, dava dışı … Şirketinin gayri ve fiili olarak ortağı olduğunu, bu nedenle de ortağı olduğu şirketin borçları için ödemeler yaptığını, davalının malvarlığını suni bir şekilde eksiltmesi ve müvekkiline olan borcunu ödememek adına malvarlığını 3.kişilere devretmesi ihtimali bulunduğunu, bu nedenle davalının malvarlığının Mahkemece UYAP üzerinden araştırılmasını ve yargılama sonuna kadar davalının tespit edilen malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, Davanın kabulü ile davalının ikrar ve müvekkile ödemeyi kabul etmiş olduğu borcunun şimdilik 1.000.000,00 TL’lik kısmının davalı yanca da bilinen ve kabul edilen vade tarihi olan 28.08.2013 tarihinden itibaren işlemiş/işlemekte olan ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde iddia edilenin aksine müvekkilinin dava dışı … Tic. Ltd. Şti ile hiçbir surette ortaklığı bulunmadığını, davacı tarafından sunulan evrak ile müvekkilinin davacıya verdiği belge ile aynı olmadığını, müvekkilinin imzasının taklit edilmiş olabileceğini, Müvekkilinin imzası taklit edilmek suretiyle sahte evrak tanzim edilmiş ise belge üzerinde yapılacak imza incelemesi ile kolayca ortaya çıkacağını, Dava dilekçesinde, müvekkilinin çeki iade alırken çekin fotokopisi üzerine yanındakilere ” Bedelini ödediğim çeki teslim aldım. … Ltd. Şti’nin … Ltd. Şti’ne Kalan (Beşmilyonbeşyüzbintl ) Cari hesap borcunuda 28.08.2013 tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ederim” yazdırmasına ilişkin iddia davacı tarafça yapılan usulsüzlüğe kılıf uydurulmaya yönelik olduğunu, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen belgedeki yazıların müvekkiline ait olmadığını, bu yönüyle davacı tarafından sonradan doldurulan kısım B.K. m:583 uyarınca şekil şartına riayet edilmediğinden yok hükmünde olduğunu, davacı şirket ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti arasında borç ilişkisi bulunup bulunmadığı, borç ilişkisi bulunmakta ise bunun miktarının müvekkilince bilinmesinin mümkün olmadığını, anılan gerekçelerle Davacı ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasındaki 5.500.000,00 TL. borç miktarını da kabul etmediklerini, müvekkilinin, davacıyla ne taşınmaz satışı ne de dava dışı … Tic. Ltd. Şti’nin davacı şirkete olan borcu nedeniyle sözlü görüşme dahi yapmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Sahtelik tespiti bakımından ceza yargılamasında tüm deliller toplanarak anılan sonuca varılmış, Usul ekonomisi ilkesi gözetilerek bu deliller kapsamında dava konusu senedin sahteliği sabit olduğundan mahkememizce ayrıca imza incelemesine gerek görülmeyerek davanın reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eski beyanlarını tekrarla, somut olayda davaya konu belge üzerindeki yazıların sonradan müvekkil veya müvekkilin talimatı ile bir başkası tarafından eklendiğini gösteren hiçbir delil bulunmamaktadır. Kaldı ki tanıkların aksi istikametteki beyanlarının güvenilir olmadığı ve bu nedenle hükme esas alınmaması gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince hukuka uygun olarak dava konusu belgenin sahte olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, ancak taleplerine rağmen davacı hakkında HMK’nın 329. maddesinin tatbik edilmediğini, davacı tarafından hakkı olmadığını bildiği halde sahte bir belgeye dayalı olarak dava açıldığını, dolayısıyla davacı hakkında anılan maddenin tatbiki gerekirken, kanunun amir hükmünün uygulanmamasının hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari(açık) hesaptan kaynaklanan alacağın borcu üstlenen üçüncü kişiden tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, 26/07/2013 tarihli belgenin geçerli olup olmadığı ve davalının … Ltd. Şti.’nin borcundan sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davalıya atfen, dava dışı … Ltd. Şti.’nin cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği 26/07/2013 tarihli belge düzenlenmiştir. Davacı tarafça, davalının 26/07/2013 tarihli belge ile dava dışı … Ltd. Şti.’nin cari hesaptan kaynaklanan borcunu üstlendiği iddiasıyla alacağın tahsili istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf ise, söz konusu belgedeki yazıların davalıya ait olmadığını savunmuştur.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 195/1. Maddesine göre, borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur. TBK’nın 196/1. Maddesine göre de, borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur. Buna göre borcun üstlenilmesinde asıl borçlunun borçtan kurtarılması esastır. Yani bu halde borçlu değişir. Ancak eldeki davada ise, 26/07/2013 tarihli belge ile borçlunun değişmesi söz konusu değildir. Bahsi geçen belge teminat niteliğindedir.TBK’nın 201. maddesinde, borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşme olarak tanımlanmış ve borca katılan ile borçlunun, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olacakları düzenlenmiştir.Borca katılma sözleşmesinin geçerliliği kanununda herhangi bir şekil şartına bağlanmamıştır. Ancak TBK’nın 603. maddesindeki, kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır, şeklindeki düzenlemesi kapsamında şahsi bir teminat niteliğinde olan borca katılma halinde de kefalet sözleşmesi hakkında öngörülen şekil kurallarının aranması gerekir. TBK’nın 583. Maddesinde, Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şart olduğu düzenlenmiştir.Eldeki davada, 26/07/2013 tarihli belgedeki yazıların davalı tarafça yazılmadığı ihtilaf konusu değildir. Bu halde sorumlu olunan miktar davalının kendi el yazısı ile yazılmadığından bahsi geçen belge borca katılma ve haliyle kefalet olarak geçerli değildir. Bunların yanı sıra, 26/07/2013 tarihli belgenin garanti sözleşmesi niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Garanti sözleşmesi ile garanti veren bağımsız bir borç altına girmekte olup, bu yükümlülüğün bir başka borç ile ilgisi bulunmamaktadır. Garanti alanın üçüncü kişilerle ilişkisi, üçüncü kişinin bir yükümlülük altında bulunması, garanti sözleşmesinin niteliğine tamamen yabancıdır. Kefalette ise, asıl olan bir başka borcun (temel ilişki) olması ve verilen teminat ile o borcun ödenmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca kişisel teminat içeren bir sözleşmede bir başka borç ilişkisine yollamada bulunulması da fer’ilik karinesini teşkil eder.26/07/2013 tarihli belge ile borçlu … Ltd. Şti.’nin cari hesap borcuna teminat verilmiştir. O hâlde borçlu ile davacı arasındaki cari hesap borcu için teminat verildiği gözetildiğinde buradaki teminat beyanı, bağımsızlığını ve asli niteliğini kaybederek fer’i nitelik yani asıl borca bağlı hâle gelmiştir. Teminat veren sözleşme ile bağımsız bir borcu değil, asıl borçlunun sorumluluğunu yüklenmiş olduğundan bir garanti sözleşmesinin varlığından söz edilemeyecektir. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, 26/07/2013 tarihli belge davalının sorumluluğunu doğuran geçerlilik şartlarını ihtiva eden bir belge olmadığından söz konusu belgedeki yazıların sonradan eklenip eklenmemesinin sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Bu haliyle sonuç itibariyle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Her ne kadar, davalı taraf davanın kötüniyetli açıldığını ve HMK’nın 329. Maddesi uygulanması gerektiğini ileri sürmüş ise de, davacının talebi bir belgeye dayalı olup, dava konusu iddiaların ispatlanamaması kötüniyet olarak değerlendirilemeyeceğinden, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı ve davalı vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı ve davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/09/2022