Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/890 E. 2022/1074 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/890
KARAR NO: 2022/1074
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2019
NUMARASI: 2014/683 Esas – 2019/395 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün asıl ve birleşen davalar davacısı vekili ile asıl ve birleşen davalar davalısı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01/02/2012 tarihinde imzalanan sözleşme ile müvekkilinin, davalı şirketin üretmiş olduğu emtiaların taşıma hizmetini üstlendiğini, müvekkilince verilen hizmetlerin karşılığı olarak fatura düzenlendiğini, iş bu davanın konusu oluşturan icra takibinin dayanağını oluşturan 99 adet faturadan 97’sinin nakliye hizmetinden kaynaklandığını, 02/01/2012 tarihli 707347 ve 02/01/2012 tarihli … nolu iki adet faturanın ise sözleşmenin 5.6 ve 5.7.maddesine göre düzenlenmiş faturalar olduğunu, fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine davalı hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas nolu dosyası ile 1.166.236,62TL bedelli ilamsız takip başlattıklarını, takip işlemi ve davalıya yapılan tebligat sonrasında davalı tarafından 03/07/2017 tarihinde 264.641,29TL ve 10/07/2017 tarihinde 138.821,19TL olmak üzere toplam 403.502,48TL’nin davalı tarafından müvekkiline ödendiğini, söz konusu bu ödeme miktarının düşülmesi sureti ile kalan miktar olan 762.734,14TL üzerinden itirazın iptaline ilişkin iş bu davayı açtıklarını, itiraz dilekçesi incelendiğinde müvekkili şirketin alacaklarını 70.303,17TL dışındaki diğer alacaklara karşı herhangi bir itirazlarının bulunmadığının anlaşıldığını belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşme ve bu sözleşmenin eki mahiyetindeki…Nakliye Teknik Şartnamesi gereğince müvekkili şirketin yurt içi bir kısım nakliye işlemlerini davacının üstlendiğini sözleşme ve şartnamenin 01/02/2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini ve 23 ay süreli olduğunu, sözleşmede taşıma işleminin açıkça belli olduğunu, işlerin en yoğun olduğu yaz sezonu geldiğinde davacı tarafın nakliye hizmetini aksattığını, araç tedarikini yavaşlattığını, araçlarının sezonluk diğer işlerde kullandığını bu nedenle müvekkilinin ciddi mağduriyetler yaşadığını, yaz sezonu nedeni ile nakliye fiyatlarının yüksek olmasından dolayı pazarlık şansına sahip olunmadığı için davacı ile yapılan anlaşmada belirlenen bedelin çok üzerinde bir bedelle 3.kişi ve firmalara nakliye yaptırılmak zorunda kalındığını, sözleşmede bu durumun hüküm altına alındığını, 3.kişilere yaptırılan taşıma sebebi ile ödenmek zorunda kalınan nakliye fiyatının %50’si kadarının davacıya yansıtma/fatura etme hakkı bulunduğunu ve fatura edildiğini, faturaların tebliğ edildiğini, sözleşme çerçevesinde mahsup işleminin yapılarak taahhuk eden bakiye alacağın sözleşmede belirtilen vade geldiğinde eksiksiz olarak davacı şirkete ödendiğini, sözleşmede ki açık hükme rağmen müvekkilince kesilen yansıtma faturalarına davacının itiraz ettiğini ve vadesi gelmeyen kendi faturası için takip başlattığını, icra takip tarihi itibariyle müvekkili şirketin taahhuk etmiş muaccel borcu olmadığını, davacı şirketin yükümlülüklerinin “taşıyıcı yükümlülükleri” başlıklı 4 ve 8.madde ile ekindeki teknik şartnamede, müvekkili şirketin haklarının da sözleşmenin 6, 7 ve 8.maddeleri ile teknik şartnamede düzenlendiğini buna göre hafta içi hergün sabah araç temini taleplerinin yerine getirilmesi gerekli sayıda ve nitelikteki aracın müvekkili şirkete ait iş yerinde yükleme pusulası ile birlikte hazır edilmesi gerektiğini, sözleşme gereği yükleme pusulası olmayan araçlara yükleme yapılmadığını yine sözleşme gereğince söz konusu iş ağır ve tehlikeli iş kabul edildiğinden şöför ve yardımcı çalışanlarda dahil olmak üzere yönetmelik gereği giyilmesi zorunlu kıyafet, koruyucu gözlük, ayakkabı ve ekipmanların giyilmiş olması gerektiğini, müvekkili şirketin araç taleplerini hem sözlü olarak hem de mail ve fax yolu ile davacıya ilettiğini ancak gerekli nitelikte ve sayıda aracın hazır edilmediğini bununla ilgili tutanak tutulduğunu, bunun üzerine müvekkilince davalıya ihtarnameler gönderildiğini, müvekkilinin 3.kişi yada firmalara taşıma hizmeti yaptırmak zorunda kaldığını, sözleşmeye göre nakliye bedeli iadesi, nakliye fiyat farkı ve mağduriyet telafisi olarak adlandırılan sözleşmenin 4.10, 7.4 ve 7.12.maddelerinde düzenlenen faturalar gönderdiklerini, davacı tarafın faturalara itiraz ettiğini, oysaki müvekkilince kesilen faturaların sözleşmelere uygun olduğunu, ayrıca sözleşmenin 5.8.maddesine göre müvekkilinin ödemelere taşıyıcı tarafından gönderilen faturaları aldığı tarihten 30 gün sonraki ilk Salı günü ödeyecektir ibaresine rağmen vadesi gelmeyen faturaları da takibe koyduğunu, davacı tarafın Ağustos ayı başında taşımayı tamamen durdurduğunu, ayrıca cevap dilekçelerinin 5.sayfasında dökümü verilen 9 adet faturadan 25/11/2011 tarihli 2.478,00TL bedel, 02/01/2011 tarihli 17.511,59TL ve aynı tarihli 41.531,43TL’lik faturaların itiraz edilerek davacıya iade edildiğine, diğer 7 adet faturanın ise müvekkili kayıtlarında olmadığını belirterek, takas ve mahsup definde bulunduklarını müvekkilince davacı şirkete kesilen faturalarda ayrıntılı olarak belirtilen 400.000,00TL alacaklarının takas ve mahsubuna, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul (Kapatılan) 46. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/90 Esas Sayılı Dosyasında;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile imzalamış oldukları taşıma sözleşmesi gereğince verilen hizmet nedeni ile 174 adet nakliye hizmetinden kaynaklanan faturalar ve 01/06/2012 tarihli 146250 ve 01/09/2012 tarihli … nolu iki adet sözleşme gereğince beklemeye ilişkin fatura ve 18/07/2012 tarih …, aynı tarih … nolu faturaların ise davalı şirket tarafından düzenlenen 515786 nolu faturaya istinaden iade bedeline ilişkin faturalar olduğunu, bu faturalardan kaynaklı olarak davalı hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas nolu dosyası ile ilamsız takip başlattıklarını 25/02/2013 tarihinde davalı tarafın 1.269.431,75TL tutarında ödeme yaptığını, bu miktarın mahsubu sureti ile kalan 1.248.388,15TL alacak için itirazın iptali davasını açtıklarını belirterek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili birleşen dosyadaki cevap dilekçesi ile; taraflar arasında imzalanan sözleşme ve bu sözleşmenin eki mahiyetindeki… Nakliye Teknik Şartnamesi gereğince müvekkili şirketin yurt içi bir kısım nakliye işlemlerini davacının üstlendiğini sözleşme ve şartnamenin 01/02/2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini ve 23 ay süreli olduğunu, sözleşmede taşıma işleminin açıkça belli olduğunu, işlerin en yoğun olduğu yaz sezonu geldiğinde davacı tarafın nakliye hizmetini aksattığını, araç tedarikini yavaşlattığını, araçlarının sezonluk diğer işlerde kullandığını bu nedenle müvekkilinin ciddi mağduriyetler yaşadığını, yaz sezonu nedeni ile nakliye fiyatlarının yüksek olmasından dolayı pazarlık şansına sahip olunmadığı için davacı ile yapılan anlaşmada belirlenen bedelin çok üzerinde bir bedelle 3.kişi ve firmalara nakliye yaptırılmak zorunda kalındığını, sözleşmede bu durumun hüküm altına alındığını, 3.kişilere yaptırılan taşıma sebebi ile ödenmek zorunda kalınan nakliye fiyatının %50’si kadarının davacıya yansıtma/fatura etme hakkı bulunduğunu ve fatura edildiğini, faturaların tebliğ edildiğini, sözleşme çerçevesinde mahsup işleminin yapılarak taahhuk eden bakiye alacağın sözleşmede belirtilen vade geldiğinde eksiksiz olarak davacı şirkete ödendiğini, sözleşmede ki açık hükme rağmen müvekkilince kesilen yansıtma faturalarına davacının itiraz ettiğini ve vadesi gelmeyen kendi faturası için takip başlattığını, icra takip tarihi itibariyle müvekkili şirketin taahhuk etmiş muaccel borcu olmadığını, davacı şirketin yükümlülüklerinin “taşıyıcı yükümlülükleri” başlıklı 4 ve 8.madde ile ekindeki teknik şartnamede, müvekkili şirketin haklarının da sözleşmenin 6, 7 ve 8.maddeleri ile teknik şartnamede düzenlendiğini buna göre hafta içi hergün sabah araç temini taleplerinin yerine getirilmesi gerekli sayıda ve nitelikteki aracın müvekkili şirkete ait iş yerinde yükleme pusulası ile birlikte hazır edilmesi gerektiğini, sözleşme gereği yükleme pusulası olmayan araçlara yükleme yapılmadığını yine sözleşme gereğince söz konusu iş ağır ve tehlikeli iş kabul edildiğinden şöför ve yardımcı çalışanlarda dahil olmak üzere yönetmelik gereği giyilmesi zorunlu kıyafet, koruyucu gözlük, ayakkabı ve ekipmanların giyilmiş olması gerektiğini, müvekkili şirketin araç taleplerini hem sözlü olarak hem de mail ve fax yolu ile davacıya ilettiğini ancak gerekli nitelikte ve sayıda aracın hazır edilmediğini bununla ilgili tutanak tutulduğunu, bunun üzerine müvekkilince davalıya ihtarnameler gönderildiğini, müvekkilinin 3.kişi yada firmalara taşıma hizmeti yaptırmak zorunda kaldığını, sözleşmeye göre nakliye bedeli iadesi, nakliye fiyat farkı ve mağduriyet telafisi olarak adlandırılan sözleşmenin 4.10, 7.4 ve 7.12.maddelerinde düzenlenen faturalar gönderdiklerini, davacı tarafın faturalara itiraz ettiğini, oysaki müvekkilince kesilen faturaların sözleşmelere uygun olduğunu, ayrıca sözleşmenin 5.8.maddesine göre müvekkilinin ödemelere taşıyıcı tarafından gönderilen faturaları aldığı tarihten 30 gün sonraki ilk Salı günü ödeyecektir ibaresine rağmen vadesi gelmeyen faturaları da takibe koyduğunu belirterek davacının itirazının iptalinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1035 Esas Sayılı Dosyasında;
DAVA: Davacı vekili birleşen dosyaya sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşme gereğince düzenlemiş olduğu 14/02/2011 – 31/05/2012 tarihi aralığında toplam 1287 adet faturayı davalıya tebliğ ettirdiğini ancak ödenmediğini, bu faturaların süresinde ödenmemesi sebebi ile müvekkili şirket tarafından 21/06/2012 tarihli 47.006,66TL faturaları ve 21/06/2012 tarihli 288.882,12TL bedelli vade farkı faturaları düzenleyerek ihtarname ile davalıya gönderdiğini ancak süresinde ödenmediğini, bunun üzerine bu faturalardan kaynaklı alacağı üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas nolu dosyası ile takip başlattıklarını yine aynı takip talebi ile, sözleşmenin 5.6 ve 5.7.maddelerine istinaden motorin fiyatlarında artış-azalışların nasıl yapılacağı ve motorin fiyatlarında değişmelere esas olarak hangi birim fiyatlarını dikkate alınacağının belirlenmesi nedeni ile sözleşme gereğince … İzmir Merkez Euro Dizel fiyatlarının esas alınacağını, oysa davalı tarafça Pro Dizel benzinin birim fiyatının dikkate alındığını, bu nedenle dava dilekçesinin 2.sayfasında belirtilen tarihler arasındaki dönemlere ilişkin mazot artış fiyatlarının Euro Dizel üzerinden dikkate alınması gerektiğinden davalı şirket tarafından ise Pro Dizel üzerinden dikkate alınması sonucu arada oluşan fark nedeni ile 01/06/2012 tarihli 11.531,66TL ve aynı tarihli 22.318,24TL bedelli faturaların davalıya tebliğ edildiğini, ve bu iki fatura nedeni ile aynı icra dosyasında talepte bulunduklarını ancak davalının itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili birleşen dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; asıl dosya ve birleşen diğer dosyaya sunmuş olduğu cevaplarını aynen tekrarlayarak ayrıca davacının faturalardan kaynaklı alacakları için başlattığı takip taleplerini faiz talebinde bulunduğunu bu dosyaya konu icra dosyası ile talep ettiği vade farkının da dolayısıyla faiz olduğunu bu nedenle mükerrer talep niteliği taşıdığını, diğer faturaların ise yakıt farkı faturaları değil nakliye fiyatının davacı tarafından tek yanlı olarak artırılmasından kaynaklı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Asıl dosya açısından irdelenmesi gereken hususlardan birisi davacının takip tarihi itibari ile alacağının muaccel olup olmadığı hususudur. Sözleşmenin 5.8.maddesinde … tarafından yapılacak ödemelerin faturaların alındığı tarihten itibaren 30 gün sonraki ilk Salı günü olacağı açıkca yer almaktadır. Faturaların davalı tarafa ulaştığı tarih tartışma konusu olmuş olup en son alınan ek raporda söz konusu faturaların davalı tarafça kendi defterlerine kayıt tarihinin araştırılması bilirkişilerden istenilmiş olup ek raporda davalı tarafın fatura tarihi ile aynı tarihte faturaları kendi defterine işlediği tespit edilmiştir. Muaccel olup olmadığı açısından deftere kayıt dolayısı ile fatura tarihi ile değerlendirme yapılması gerekmektedir. İcra takip tarihi 27/06/2012’dir. Takip talebinde tek tek fatura bilgileri yer almıştır. Faturalar fatura tarihleri itibari ile 28/05/2012 ve 31/05/2012 tarihli faturalar açısından takip tarihi itibari ile alacağın muaccel olmadığı anlaşılmaktadır. 28/05/2012 ve 31/05/2012 tarihli muaccel olmayan faturaların bedel toplamı 408.902,10TL yaptığı saptanmıştır. Dolayısı ile 408.902,10TL davacı alacağı muaccel değildir. Davalının kendi defterlerine kayıt ettiği fatura toplam miktarı 1.095.933,45TL’dir. Bu miktardan muaccel olmayan alacak miktarı olan 408.902,10TL çıkartıldığında geriye kalan muaccel alacak miktarı 687.031,35TL yapmaktadır. Takip tarihi ile dava tarihi arasında 03/07/2017 de 264.681,29TL, 03/07/2017 tarihinde 18.612,26TL, 10/07/2017 tarihinde ise 138.821,19TL olmak üzere toplam 422.114,74TL davalı ödeme yapmıştır. Dava tarihinden sonra ise davalı 393.874,04TL ödemiştir. Asıl dosya açısından bilirkişi heyetininde belirttiği üzere 90 adet fatura davalı defterlerinde kayıtlıdır. Davalı itiraz dilekçesinde 6 adet nakliye hizmet bedeli, 1 adet bekleme bedeli ve 2 adet nakliye fiyat farkı faturası toplamı olan toplam 9 adet 70.303,17TL’lik faturayı kabul etmemektedir. 6 adet nakliye hizmet bedeli faturası ve ekinde sunulan taşıma irsaliyesi incelendiğinde irsaliyelerde taşımanın yapılarak gideceği yere teslim edildiğine ilişkin herhangi bir kayıt ve imza bulunmamaktadır. Ayrıca nakliye hizmet bedeli ile ilgili faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğinde davacı ispatlayamamıştır. Bu nedenle 6 adet nakliye hizmet bedeline ilişkin davacı faturası dikkate alınmamıştır. 2 adet nakliye fiyat farkı yönünden ise bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere her iki tarafça imzalı sözleşmenin 5.7.maddesinde … İzmir Dizel fiyatı yazılı olup davacının Euro Dizel birim fiyatını esas alması doğru olmadığından nakliye fiyat farkı faturası dikkate alınmamıştır. Yine defterlerinde kayıtlı olmayan ve davacıya iade edilen bekleme bedelli fatura açısından davacı iddiasını ispat edemediğinden bu faturada dikkate alınmamıştır. Sonuç itibari ile davalının defterlerinde kayıtlı olan 90 adet 1.095.933,45TL’lik fatura miktarı dikkate alınmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bu faturalardan 408.902,10TL’lik kısmı muaccel değildir ancak itiraz dilekçesinde davalı taraf muaccel olmayan 8 adet 28/05/ ve 31/05/2012 tarihli faturayı sıralayarak bunların 10 Temmuz 2012’de muaccel olacağını ve bu tarihte de ödeneceğini belirterek 10/07/2012 tarihinde 138.821,19TL ödeme yaptığından, muaccel olmayan miktardan kendi rızası ile bu miktardan ödeme yaptığından, 408.902,10TL – 138.821,19TL = muaccel olmayan kalan alacak miktarı 270.080,91TL olarak tespit edilmiştir. 1.095.933,45TL’den takip ile dava arasında yapılan ödeme miktarı olan 422.114,74TL mahsup edildiğinde kalan alacak miktarı 673.818,71TL’dir. Takip ile dava arasında ödenen 422.114,74TL’nin içindeki 138.821,19TL’lik kısım davalı tarafça kendi rızası ile yaptığı muaccel olmayan alacağa ilişkindir. Muaccel olmayan 408.902,10TL’den , 138.821,19TL düşüldüğünde muaccel olmayan alacak miktarı 270.080,91TL’dir. Takip ile dava tarihi arasında yapılan ödeme düşüldüğünde kalan 673.818,71TL’den kalan muaccel olmayan alacak miktarı olan 270.080,91TL mahsup edildiğinde davacının ana dosyadan talep edebileceği muaccel alacak miktarı 403.737,80TL olarak saptanmıştır. Dava tarihinden sonra 25/07/2012 tarihinde ödenen 393.874,04TL’nin icra müdürlüğünce infaza nazara alınması gerekmektedir. Takip tarihi dikkate alındığında davacı tarafın %40 oranında icra inkar tazminatı talep edebileceği dikkate alınarak muaccel alacak miktarı olan 403.737,80TL’nin %40 üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerekmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere davalı taraf takas ve mahsup iddiasını sadece kendi düzenlemiş olduğu fatura haricinde başka bir delil ile ispatlayamadığından davalı tarafın takas ve mahsup iddiasının reddine karar verilmiştir. Birleşen 46.Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası yönünden; davacı taraf 18 Eylül 2012 tarihinde 177 adet faturaya dayalı olarak takip başlatmış olup fatura tarihleri itibari ile alacağı muacceldir. Davalı taraf takip ile dava arasında 1.269.431,75TL ödeme yapmış olup davacı da bu ödeme nedeni ile düşerek 1.248.388,15TL üzerinden itirazın iptali davası açmıştır. Bilirkişi raporlarına göre davalının ticari defter ve belgelerinde sadece 01/09/2012 tarihli 342,20TL bedelli fatura kayıt olayıp diğer tüm faturalar davalı defterinde kayıtlıdır. Davalı defterlerinde kayıt olan fatura miktarı 2.517.135,50TL’dir bundan takip ile dava arasında ödenen 1.269.431,75TL düşüldüğünde kalan miktar 1.247.703,75TL’dir. Faturalar davalı defterinde kayıtlı olup muaccel olduğundan davacının 1.247.703,75TL davalıdan alacağı olduğu sonucuna varılmıştır. Birleşen 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası yönünden; dayanak faturaların bir kısmı vade farkına ilişkindir. Vade farkı istenebilmesi için bu konuda sözleşmede açık hüküm bulunması ya da bu hususta taraflar arasında oturmuş uygulanagelen bir teammülün olması gerekmektedir. Sözleşmede buna dair hüküm yoktur. Bilirkişiler raporlarında bu hususta teammül olmadığını belirtmişlerdir bu nedenle vade farkı talebinin reddi gerekmektedir. Diğer faturalar ise nakliye fiyat farkına ilişkindir yukarıda da açıklandığı üzere her iki tarafça imzalanan sözleşmenin 5.7.maddesinde … İzmir Dizel fiyatı yazılı olup davacının Euro Dizel birim fiyatını esas alması doğru olmadığından nakliye fiyat farkı faturası dikkate alınmamıştır. Bu nedenle birleşen davanın reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın esasını oluşturan, 27.06.2012 tarihinde başlatılan icra takibine konu 99 adet faturadan 2 adet faturanın “mazot fiyat artışından kaynaklanan – nakliye fiyat farkı” faturası olduğunu, 97 adet faturanın “nakliye hizmet” faturası olduğunu, iki adet faturaya konu mazot fiyat farkından kaynaklanan alacaklarının reddinin doğru olmadığını, alacaklarının “2 adet nakliye fiyat farkı yönünden ise bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere her iki tarafça imzalı sözleşmenin 5.7.maddesinde … izmir dizel fiyatı yazılı olup davacının euro dizel birim fiyatını esas alması doğru olmadığından nakliye fiyat farkı faturası dikkate alınmamıştır” şeklindeki gerekçesi ile red edilmesinin doğru olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 5.6. maddesi uyarınca “1 ocak, 1 nisan, 1 temmuz, 1 ekim tarihlerinde motorin fiyatlarındaki geçmiş 3 aylık dönemdeki artış/azalış fiyatların yüzde 35’ine yansıtılacaktır. 3 aylık dönem içerisinde artış/azalış %5’i bulmuşsa, fiyatlara hemen yansıtılacak, bulmamışsa bu fark 3 aylık dönem sonunda uygulanacaktır. sözleşme başlangıcından 1 yıl sonra geçmiş 1 yıllık tefe ve üfe ortalamasının %70’i fiyatların yüzde 65’ine yansıtılacaktır.” denildiğini ve bu hükümde mazot fiyatlarında meydana gelecek değişimlerin taraflar arasındaki ilişkiyi ne şekilde etkileyeceğinin detaylı bir biçimde ifade edildiğini , davalının, sözleşmeden kaynaklanan böyle bir borcu olmadığını iddia ettiğini ancak bu konuya yönelik herhangi bir delil ibraz etmediğini, icra inkar tazminatının eksik hesaplanmış olup mahkeme 1.095.933,45.tl’lik fatura toplamını dikkate almak sureti ile kararını oluşturduğunu bu miktardan, muaccel olmadığı belirtilen alacak tutarı olan 408.902,10.tl düşüldüğünde 687.031,35 tl alacağın varlığının kabul edileceğini, takip tarihinden sonra davalı tarafından yukarıda belirtilen ödemelerin yapıldığı gibi, dava açılma tarihinden sonraki tarih olan 25.07.2012 tarihinde de ödeme yapılmış olup, takip tarihi itibari ile icra inkar tazminatı %40 olduğu için 687.031,35.tl % 40 ‘ı 274.812,54.tl icra ve inkar tazminatına tekabül ettiğini, birleşen istanbul kapatılan 46.asl.tic.mah. 2013/90 e. sayılı dosyası yönünden; icra inkar tazminatı eksik hesaplanmış olup, takip tarihi itibari ile icra inkar tazminatı %20 olduğu için 2.517.135,50.tl %20’si 503.427,01.tl icra ve inkar tazminatına tekabül ettiğini, avukatlık ücretinin de eksik hesaplanmış olup takip tarihi itibari ile davalının 2.517.135,50.tl borcu olduğu tespit edildiğine davalının haksız ve mesnetsiz bir şekilde borca itiraz ederek alacağın tahsilini engellediğine göre icra takibi sonrası ancak dava öncesinde 25.02.2013 tarihinde ödenen 1.269.431,75.tl’nin avukatlık ücreti hesaplanması konusunda da dikkate alınması gerektiğini, faiz, harç ve masraflarda eksik hesaplandığını, birleşen istanbul 9.asliye tic.mah. 2014/1035 e. sayılı dosyası yönünden; ( istanbul …. icra müdürlüğü’nün …e sayılı dosyası) iki adet faturaya konu mazot fiyat farkından kaynaklanan alacakların ve vade farkı taleplerinin reddinin doğru olmadığını, davacının bu davaya konu ettiği iki adet “vade farkı” faturası, taraflar arasındaki sözleşmenin 5.8’inci maddesinde belirlenen süreler geçtikten sonraki, icra takibi süreçlerine kadar ki dönemi kapsayan faizlere ilişkin olup, bu konuda da davanın kabulü gerektiğini beyanla, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve asıl ve birleşen davaların taleplerinde olduğu gibi tümden kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyadaki deliller, kayıtlar ve çok sayıda bilirkişi raporları da dikkate alındığında, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşme yükümlülüklerini eksik veya hiç yerine getirmediğinin açıkça tespit edildiğini, gerekçeli kararda da sözleşmenin davacı tarafından fesihinin haksız olduğunun tespit edildiğini, bu durum karşısında, her halükarda huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, tüm bilirkişi raporlarında davaya esas olan icra takiplerinin, henüz borç muaccel olmadan icra takibine konulduğu tespit edilmiş olup, huzurdaki davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm bilirkişi raporlarında huzurdaki davalara konu olan istanbul … İcra Müdürlüğü’nün … e. ve İstanbul … İcra Müdürlüğü … e. sayılı icra dosyalarındaki faturaların 02.07.2012 tarihinde davalı …’ye ulaştığı, bu doğrultuda söz konusu alacakların hem takip hem de itiraz tarihlerinde henüz muaccel olmadığının tespit edildiğini, dolayısı ile davacının henüz muaccel olmayan bir alacağa karşı icra takipleri başlattığı ve yapılan itirazın haklı olduğu, buna binaen açılan işbu itirazın iptali davasının ise usul ve yasaya aykırı olduğunun açık olması karşısında yerel mahkemenin aksi yönde, bir kısım davacı alacaklarının muaccel ve geçerli olduğu yönündeki kabul edilebilir bir gerekçeye dayanmayan kararının kabul edilebilmesi mümkün olmadığını, henüz muaccel olmamış olan borçların konu edildiği itirazın iptali davalarının tümden reddine karar verilmesi gerektiğine dair Yargıtay’ın birçok emsal kararı bulunduğunu, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında üzerine düşen edim ve yükümlülükleri yerine getirmediği, dosya içeriği ve gerekçeli karar hükmü ile de sabit olmasına rağmen, davalının takas mahsup talebinde bulunamayacağı yönündeki kararın, usul, yasa, dosya içeriği, dosya içeriğindeki aksi durumun tespit edildiği tüm bilirkişi raporları ve Prof. Dr … tarafından hazırlanan hukuki mütalaa ve mahkemenin gerekçeli kararındaki kendi tespitleri ile örtüşmediğinden açıkça hatalı olduğunu, takasın dört şartının da gerçekleştiğini, işbu dosyada asıl ve birleşen tüm davalar bakımından takas mahsup talebinde bulunulduğunu, buna karşın, birleşen İstanbul Kapatılan 46. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/90 e. sayılı dosyasında takas mahsup talebinin kabul veya reddine dair hiçbir hükme yer verilmemiş, talebin gerekçesiz olarak yok sayıldığını ve bu karara itiraz ettiklerini, kararın gerekçesi anlaşılır ve somut verilere dayanmadığından, dosya üzerinden alınan bilirkişi raporları ile örtüşmediğinden, taraflar arasında imzalanan sözleşmede (madde 7.3.) delil hükmü bulunmadığını, her zaman davalının ticari defter ve kayıtlarının esas alınması gerektiği sabit olduğunu ve bu hüküm her iki tarafı da bağlamakta olup, yine davalı şirketin tüm ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu ve geçerli olduğu, bu kayıtlar dikkate alındığında bahsi geçen tarihte müvekkil şirketin muaccel dahi olmuş bir borcu bulunmadığı ticari kayıtlar ve dosya içeriği ile de sabit olduğunu, bu hususa dosyada mübrez bilirkişi raporlarında da yer verildiğini, tarafların ortak irade ve kabulü ile sözleşmeye eklenerek imzaları ile de tescil edilen bu açık maddeye karşı, yerel mahkemenin bu hükmü yok sayarak aksi yönde bir karar vermesi kabul edilemeyeceğini, aksi durumun kabulü halinde sözleşme maddelerinin de tümden geçerliliğini yitireceği, keyfiyeten bazı maddelerinin uygulanacağı bazı maddelerinin de uygulanmayacağı gibi bir anlam çıkacak olup, böyle bir kabulün ne yasa ne de hukuk düzeni tarafından korunmayacağını, huzurdaki davaya konu alacağı ve davayı her halükarda kabul etmemekle birlikte, alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu toplanan deliller, şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ve bunun sonunda alınan bilirkişi raporları neticesinde yapılan hesaplamalar sonucu saptanabilir olduğundan dava konusu alacak hiçbir surette likit olmadığını, yerel mahkemenin eksik inceleme neticesinde verdiği mevcut usul ve yasaya aykırı kararında dahi, icra takibinin yarısından çoğunun reddine karar vererek, yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar vermesine rağmen, kısmen kabul edilen ve likit olmayan miktar üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmesinin kabul edilemeyeceğini, mahkemenin kararında davanın kabul edilen kısımları yönünden davacı lehine olacak şekilde icra inkar tazminatına hükmetmekle birlikte, asıl dava ve birleşen davalar yönünden, kısmen ve/veya tümden red edilen davalar açısından müvekkil lehine kötüniyet-icra inkar tazminatına hükmetmediğini beyanla, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve asıl ve birleşen davaların tümden reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen davalar, taşıma sözleşmesine dayalı olarak düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, alacağın muaccel olup olmadığı, takas mahsup şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, fiyat farkı ve vade farkı faturalarının düzenlenme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Taraflar arasında, davalıya ait olan ürünler, boş kaplar ve paletlerin taşınmasına ilişkin olarak 01/02/2011 yürürlük tarihli ve 23 ay süreli taşıma sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin fesihle sona erdiği taraflar arasında ihtilaf konusu değildir. Asıl dava dosyası yönünden, davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “99 adet fatura” sebebine dayalı olarak 1.166.236,62 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 27/06/2012 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Asıl davaya konu icra takibine yaptığı 09/07/2012 tarihli itirazında, davalı takip borçlusu 28/05/2012 tarih ve …, …, …, …, … nolu faturalar ile 31/05/2012 tarih ve …, … ve … nolu faturaların muaccel olduğu 10/07/2012 tarihinde ödeneceği belirtilmiş ve davadan önce 10/07/2012 tarihinde davacı hesabına 138.821,19 TL ödenmiştir. Yine davadan önce 03/07/2012 tarihinde 264.681,29 TL ve aynı tarihte 18.612,26 TL davacı hesabına ödenmiştir. Davacı tarafça, davadan önce yapılan 403.502,48 TL ödeme düşülerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca 762.734,14 TL üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Dava açıldıktan sonra ise 25/07/2012 tarihinde 393.874,04 TL davalı tarafından davacıya ödenmiştir. Birleşen İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/90 Esas sayılı dava dosyası yönünden, yine davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “177 adet fatura” sebebine dayalı olarak 2.517.819,90 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 18/09/2012 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davalı tarafından, takipten sonra ancak davadan önce 25/02/2013 tarihinde 1.269.431,75 TL ödenmiştir. Davacı tarafça, davadan önce yapılan ödeme düşülerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca 1.248.388,15 TL üzerinde itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/90 Esas sayılı dava dosyasında 29/03/2013 tarihinde itirazın iptali davası açılmış ve bu dava eldeki dava ile birleştirilmiştir. Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1035 Esas sayılı dava dosyası yönünden, yine davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “4 adet fatura” sebebine dayalı olarak 369.738,68 TL asıl alacak ve 1717,01 TL işlemiş faizinin tahsili istemiyle 12/07/2012 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Bu takipte, takip dayanağı olarak 01/06/2012 tarih … nolu nakliye Fiyat Farkı 22.318,24 TL; 01/06/2012 tarih … nolu nakliye Fiyat Farkı11.531,66 TL; 21/06/2012 tarih … nolu nakliye Vade Farkı 47.006,66 TL; 21/06/2012 tarih … nolu nakliye Vade Farkı 288.882,12 TL bedelli faturalar gösterilmiştir. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1035 Esas sayılı dava dosyasında 19/07/2013 tarihinde itirazın iptali davası açılmış ve bu dava eldeki dava ile birleştirilmiştir. Uyuşmazlığın çözümü için mahkemece tarafların ticari defterleri bilirkişi aracılığıyla incelenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Asıl dava dosyası yönünden; Davacı taraf kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 1.166,236,62 TL alacaklı durumdadır. Davalı ise kendi ticari defterlerine göre davacıya 1.095.933,45 TL borçlu durumdadır. Davacının 9 adet ve toplam 70.303,17 TL faturaları dışında takibe konu edilen faturalar davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Bunun yanı sıra davalı tarafından fiyat farkı, Tem. Edl. Nakl. Bedel iadesi, hasarlı mamul iadesi, mağduriyet telafisi gibi açıklamalarla düzenlenen toplam 1.526.580,45 TL bedelli faturalar davacı defterlerinde kayıtlı değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 64/2. Maddesine göre , Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde tacirin bu yükümlülüğü belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması(belge yoksa kayıtta yoktur) ilkesine dayandırılmıştır. Davalı taraf, Sözleşmenin 4.10 maddesindeki, “Taşıyıcıya sabah saat 10.00 a kadar ulaşan araç talepleri aynı gün mesai bitimine kadar karşılanacaktır. Mesai saati bitiminden en az 2 saat önceye kadar tüm araçların … tesislerine giriş yapmış olması gerekmektedir. Aksi durumda … dışarıdan bulacağı araçlarla sevkiyatını gerçekleştirir. Nakliyeden doğacak fiyat farkının ‘Taşıyıcı” nın o hatta olan navlununun azami %50 üstü kadarını da “Taşıyıcı” ya fatura eder. Ayrıca … malın geç nakliyesinden dolayı kendinin, bayilerinin veya müşterilerinin uğrayacağı zararı “Taşıyıcı” dan talep etme hakkına sahiptir. “Taşıyıcı” ya yapılan bildirim ve aracın sevkiyat için temin edilme zamanı ve bu husustaki tüm bilgiler … kayıtlarına geçtiği şekilde kabul edilecektir.” şeklindeki düzenlemeye dayanarak taşıma işinin piyasadan temin edilen üçüncü kişilere yaptırılması nedeniyle bu nedenle oluşan fiyat farkı ve Tem. Edl. Nakl. Bedel iadesi gibi sebeplerle düzenlenen faturaların davacı alacağından takas-mahsubu talep edilmiştir. 16/06/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davacı … firması tarafından temin edilemeyen araçlar için, davalı şirket tarafından tanzim edilen fatura dayanaklarının tek tek incelenmesi neticesinde piyasadan temin edilen araç fiyatları ile .. fiyat farkının, aynı bölge için …fiyatının maksimum %50 sine kadar olan kısmının davacı … firmasına fatura edilmiş olduğunun tespit edildiği, piyasadan temin edilen araç bedellerine ilişkin, davalı şirket ticari defter kayıtlarındaki dava dışı … ve diğer nakliyeci firmalara ait cari hesapların kontrol edilmesi neticesinde, davalı şirket tarafından tanzim edilen Nakliye Fiyat Farkı faturalarına dayanak olan nakliye bedeli faturalarının kayıtlarda mevcut olduğu belirtilmiştir. Yukarıda ifade edildiği gibi, davacı … firması tarafından araç temin edilmemesi halinde davalı …’nin dışarıdan bulacağı araçlarla sevkiyatını gerçekleştireceği ve nakliyeden doğacak fiyat farkının ‘taşıyıcı” nın o hatta olan navlununun azami %50 üstü kadarını da “Taşıyıcı” ya fatura edeceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere sözleşme hükmü davalının dışarıdan bulacağı araçlara ilişkindir. Ancak, bilirkişilerin tespit ettiği gibi taşıma işinin yaptırıldığı üçüncü firmalar zaten davalı ile cari çalışan firmalar olup, bu firmaların dışarıdan bulunan firmalar olarak kabulü mümkün değildir. Bunun yanı sıra navlununun azami %50 üstü üst sınır olup, davalının dışarıdan bulduğu araçlarla sevkıyatını yaptığı durumlarda fiyat farkı oluşması halinde bu fiyat farkı davacıya yansıtılabilecektir. Yani davalının piyasadan bulduğu araçlar için ödediği taşıma ücretini olduğu gibi davacıya yansıtması mümkün değildir. Ayrıca davalının 20/06/2011-31/12/2012 tarihleri arasında onlarca bu şekilde faturası olup bu faturaların hangi taşımaları kapsadığına ilişkin bir tespit ve ispat bulunmamaktadır. Bu haliyle davalının bu faturaları haklı sebeple düzenlediğinin kabulü ve takas ve mahsuba konu edilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde, davacının da, 9 adet ve toplam 70.303,17 TL faturaları davalı defterinde kayıtlı olmayıp, bu faturaların düzenlenmesine dayanak teşkil eden işlemler ispat edilemediğinden davacının bu faturalarına da itibar edilemeyecektir. Bu faturaların davalıya tebliğ edilmiş olması ve/veya bu faturalara itiraz edilmemiş olması halinde dahi ispat yükü yer değiştirmeyecek olup, bu faturaların düzenlenme sebebinin ispatlanması gerekir. Tarafların birbirinin ticari defterlerinde kayıtlı olmayan yukarıda açıklandığı gibi dayanak işlemleri ispat edilemeyen faturaları kayıtlarından çıkarıldığında taraf ticari defterleri tam mutabık olup, sonuç itibariyle davacının 1.095,933,45 TL alacağı bulunmaktadır. Davacının takip tarihi itibariyle alacağı bulunmakla birlikte davalı taraf alacağın muaccel olmadığını savunmuştur.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 92/1 maddesine göre, bir borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa ve ifa zamanı gün olarak belirlenmiş ise süre, sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 5.8. Maddesinde, davalı … tarafından yapılacak ödemelerin, davacı tarafından düzenlenen faturaları aldığı tarihten 30 gün sonraki ilk Salı günü yapacağı kararlaştırılmış olup, bilirkişiler tarafından davalı şirketin ticari defter kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde çoğunlukla ödemelerin Salı günleri yapılmış olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasında, muacceliyet için bir süre belirlendiğine göre, borç ancak bu sürenin geçmesiyle muaccel olur. Buna göre asıl davayı konu takip 27/06/2012 tarihinde başlatılmış olup, bu tarihten önceki 30 gün içinde 28/05/2012-31/05/2012 tarihleri arasında düzenlenerek davalı defterine kaydedilen toplam 408.902,10 TL bedelli faturalara konu alacak takip tarihi itibariyle muaccel olmamıştır. Davalı defterinde kayıtlı olan faturalardan kaynaklanan alacak, davalı defterine kayıt tarihleri nazara alındığında sözleşmedeki düzenlemeye göre takip tarihi itibariyle muaccel olmuştur. Muaccel olmayan bir alacağın ise takibe konu edilmesi mümkün değildir. Davacı tarafın takip tarihi itibariyle alacağı 1.095,933,45 TL olup bunun ise 687’031,35 TL’si takip tarihi itibariyle muaccel alacaktır. Davalı taraf muaccel alacak için 03/07/2012 tarihinde 264.681,29 TL ve 18.612,26 TL takipten sonra ve fakat davadan önce ödeme yapmıştır. Davacı itirazın iptali davası açarken ödemeleri asıl alacaktan düşerek dava değerini belirlediği için muaccel alacak için yapılan ödemeler düşüldüğünde davacı alacağı 403.737,80 TL’dir. 10/07/2012 tarihinde yapılan 138.821,19 TL ise borca itiraz dilekçesinde belirtilen ve muaccel olmayan borçlar için yapılmış olup, muaccel alacaktan düşülmesi söz konusu değildir. Davadan sonra yapılan ödemenin ise takip sırasında icra müdürlüğünce nazara alınması gereklidir. Birleşen İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/90 Esas sayılı dava dosyası bakımından alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafın kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 2.517.477,70 TL alacaklı durumda olduğu, davalının ise kendi ticari defterlerine göre davacıya 2.517.135,50 TL borçlu durumda olduğu tespit edilmiştir. Davacının 342,20 TL bedelli bir adet faturası dışında takibe konu edilen faturalar davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Davacının 342,20 TL bedelli faturası davalı defterinde kayıtlı olmayıp, bu faturanın düzenlenmesine dayanak teşkil eden işlemler ispat edilemediğinden davacının bu faturasına da itibar edilemeyecektir. Davacının, davalı defterinde kayıtlı olmayan yukarıda açıklandığı gibi dayanak işlemleri ispat edilemeyen faturası kayıtlarından çıkarıldığında taraf ticari defterleri tam mutabık olup, sonuç itibariyle davacının 2.517.135,50 TL alacağı bulunmaktadır. Davalı taraf ise, takas mahsup iddiasına konu herhangi bir alacağını ispat edememiştir. Davacı itirazın iptali davası açarken ödemeleri asıl alacaktan düşerek dava değerini belirlediği için, davadan önce 25/02/2013 tarihinde 1.269.431,75 TL yapılan ödemeler düşüldüğünde davacı alacağı 1.247.703,75 TL’dir. Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1035 Esas sayılı dava dosyası bakımından alınan bilirkişi raporunda, takibe konu faturaların fiyat farkı ve vade farkı faturalarından oluştuğu ve davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Vade farkı istenebilmesi için, yanlar arasında bu yönde yazılı bir sözleşmenin ya da bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması şarttır (Y.İ.B.K.’nun 27.6.2003 gün ve E:2001/1, K:2003/1 Sayılı ilamı). Teamülün mevcut olduğunun kabulü için ise en az iki ya da daha fazla vade farkı faturasının davalı tarafça itirazsız olarak ödenmiş olması gerekmektedir.(HGK’nın 2004/19-470 E. 2004/462 K. Sayılı Kararı) Vade farkının mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar yani mal veya hizmetin yeni fiyatıdır. Temerrüt faizi ise, ödemenin süresinde yapılmaması halinde, doğrudan kanuni düzenlemeler ile ortaya çıkan feri nitelikte olan bir alacaktır. Bu nedenle taraflar arasında bu yönde bir teamül bulunmadığı da nazara alındığında, sözleşmede vade farkına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadan, sözleşmedeki temerrüt faizi düzenlemesine atıfla vade farkına karar verilmesi mümkün değildir. Taraflar arasındaki sözleşmede vade farkı istenebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, bilirkişilerce taraflar arasında vade farkı faturası düzenlenmesine ilişkin teamül bulunmadığı tespit edilmiştir. O halde davacının vade farkı faturası düzenlemesi yerinde değildir. Fiyat farkı faturasının ise davacının beyanlarına göre, motorin fiyatlarında gerçekleşen fiyat değişikliklerinden kaynaklı olarak yapılan artışların davalı şirket tarafından Pro Dizel birim fiyatı dikkate alındığı, dikkate alınması gereken birim fiyatın … İzmir Merkez EURO Dizel fıyatlarının esas alınması gerektiğinden aradaki farkın davalı şirket tarafından ödenmesi gerektiği sebebine göre düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf bu iddiasını dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan Sözleşmenin 5.7 maddesindeki “Motorin fiyatlarındaki değişimlere esas olarak … İzmir Merkez Euro Dizel fiyatları baz alınacaktır.(01.01.2011:3,28 TL/Lt)” düzenlemeye dayandırmaktadır. Ancak bilirkişilerin de tespit ettiği üzere bu sözleşme üzerinde taraf şirketlere ait kaşe ve imza bulunmamaktadır. Taraf şirketlerin kaşe ve imzasının bulunduğu Sözleşmenin 5.7 maddesi ise, “Motorin fiyatlarındaki değişimlere esas olarak … İzmir Merkez Dizel fiyatları baz alınacaktır.(01.01.2011:3,28 TL/Litre)” şeklindedir. Tarafların imzasını taşıyan sözleşmede euro dizel birim fiyatlarının nazara alınacağına ilişkin bir düzenleme bulunmayıp, taşımayı yapan araçların niteliği de dikkate alındığında Motorin fiyatlarındaki değişimlere Pro Dizel biriminin esas alınmasında bir aykırılık bulunmamaktadır. Davalı taraf sözleşmenin davacı tarafından fesihinin haksız olduğunu bu durum karşısında, her halükarda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, dava konusu talepler sözleşmenin feshine bağlı olmayıp, davaya konu uyuşmazlık bakımından sözleşmenin haksız feshedilip edilmediğinin sonuca etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca mahkemece esas alınan miktarlar bilirkişi raporunda tespit edilen miktarlar ile tutarlı ve uyumludur. Mahkeme kararı ile bilirkişi raporları arasında rakamsal tespitler yönünden bir uyumsuzluk söz konusu değildir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer alan delil hükmü doğrultusunda, her türlü uyuşmazlıkta müvekkilin ticari defter ve kayıtlarının esas alınacağı düzenlemesi karşısında davalının ticari defter ve kayıtları doğrultusunda davanın haksız ve dayanaksız olması sebebi ile reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen mahkeme kararının hatalı olduğu savunulmuş ise de, delil sözleşmesi yapılmış olması ticari defterlerin mevzuata uygun tutulması şartını ortadan kaldırmayacağından, davalı defterlerindeki dayanak işlemi ispat edilemeyen kayıtlara itibar edilmesi mümkün değildir. Bunun dışındaki hususlar yönünden zaten davalının ticari defterleri esas alınmıştır. Bunların yanı sıra icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Kabulle sonuçlanan eldeki asıl ve birleşen davada, dava konusu fatura alacağı likit (belirlenebilir) olup, mahkemece hükme esas alınan miktar üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinin şartları oluşmuş bulunmaktadır. Ancak, davada davalı borçlu tarafından asıl alacağın bir kısmı dava tarihinden önce ödenmiş olup, davacı alacaklının asıl alacak yönünden itirazın iptali davası açmasında hukukî yararı bulunmadığı da nazara alındığında, davacı alacaklı lehine icra inkâr tazminatına esas alınabilecek matrah da takipten sonra, davadan önce yapılan ödemelerin nazara alınması mümkün değildir. Asıl davanın reddedilen kısımları ve reddedilen birleşen dava yönünden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, davacının takibinde kötüniyetli olması şarttır. Asıl davada, takipten önce ödenen 18.612,26 TL ile muaccel olmayan 270.080,91 TL yönünden dava reddedilmiş olup, takipten önce yapılan ödemeler büyük çoğunluğu düşülerek dava açılmış olup, 18.612,26 TL ödeme tenzil edilmeden davanın açılması da davacının takibinde kötüniyetli olduğunu ispata elverişli değildir. Aynı şekilde takibe konu edilen çok sayıda fatura bulunmakta olup bunlardan 270.080,91 TL’lik kısma ilişkin alacağın muaccel olmaması ve bu tutarında takibe konu edilmesi takibin kötüniyetle başlatıldığını göstermez. Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1035 Esas sayılı dava dosyasına konu takipte talep edilen alacağın ispatlanamamış olması da, takibin kötüniyetle başlatıldığını ispata elverişli değildir. Buna göre asıl ve anılan birleşen dosya yönünden davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin şartları oluşmamıştır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesine göre konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla nispi olarak belirlenir. Ayrıca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 169. Maddesine göre; yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. Bu düzenlemelere göre, karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti dava konusunun değerine göre belirlenir. Hal böyle olunca avukatlık ücretinin davadan önce ödenen kısımlarda nazara alınarak hesaplanması mümkün değildir. Davacı tarafça, İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/90 Esas sayılı dava dosyasına konu icra takibine itiraz sonrasında ancak dava tarihinden önce 25.02.2013 tarihinde ödenen 1.269.431,75.TL faiz hesabı için dava öncesinde ödenen 1.269.431,75.TL’nin de dikkate alınarak ödeme tarihine kadar faiz işletilmesi yönünde karar oluşturulması gerektiği ileri sürülmüştür. Ancak davacı taraf yapılan kısmi ödemeyi işlemiş faizden değil asıl alacaktan düşerek eldeki davayı açmıştır. TBK’nın 131/1. Maddesinde, asıl borcun ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçların da sona ermiş olacağı düzenlenmiştir. Davacı, ödemeyi asıl alacaktan mahsup ettiğine göre, ödenen tutara ilişkin faiz borcuda sona erdiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki, takipten önce ödenen tutarın işlemiş faizine ilişkin harçlandırılmış bir dava da bulunmamaktadır. Dolayısıyla ödenen tutarın işlemiş faizinin hükümde nazara alınması mümkün değildir. Tüm bu hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının asıl ve birleşen davalar bakımında usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından asıl ve birleşen davalar davacısı vekili ile asıl ve birleşen davalar davalısı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Asıl ve birleşen davalar davacısı vekili ile asıl ve birleşen davalar davalısı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Asıl ve birleşen dava davacısı tarafından, asıl ve birleşen davalar yönünden başvuru sırasında istinaf karar harçları ayrı ayrı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Asıl dava yönünden davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 6.888,69 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 27.554,74 TL harçtan mahsubu ile bakiye 20.666,05‬ TL istinaf karar harcının davalı … Ltd. Şti.’den alınarak hazineye irat kaydına 4-Birleşen İstanbul Kapatılan 46. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/90 esas sayılı dosyası yönünden davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 21.307,66 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 85.230,64 TL TL harçtan mahsubu ile bakiye 63.922,98‬ TL istinaf karar harcının davalı … Ltd. Şti.’den alınarak hazineye irat kaydına 5-Birleşen İstanbul 9. Asliye Tİcaret Mahkemesi’nin 2014/1035 esas sayılı dosyası yönünden davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,6-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/10/2022