Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/878 E. 2022/359 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/878
KARAR NO: 2022/359
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2018/963 Esas – 2019/605 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili şirket ile davalı arasında web sayfası tasarımına ilişkin şifahi sözleşme akdedildiğini, müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği işi eksiksiz ifa ettiğini, akabinde davalıya ödenmesi gereken miktar için fatura gönderildiğini, davalının geçen süre içerisinde herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturaların tarafların ticari defterlerine işlendiğini, davalıya borcun ödenmesi için defaatle talepte bulunulmasına rağmen cevapsız kaldığını, alacağın tahsili için yukarıda ayrıntılı yazılı icra takibinin başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini, itirazın kötü niyetli olduğunu, izah edilen nedenlerle, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davacının icra takibinde 30/11/2017 tarihli faturaya dayanıldığını, borcun dayanağı gösterilen 30/11/2017 tarihli faturanın icra dosyasında yer almadığını, mahkeme dosyasında da bu yönde bir fatura bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi, müvekkili arasında web sayfası tasarımı sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin davacıdan böyle bir hizmet almadığını, izah edilen nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı ile davalı arasında, davacının mal satışına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine 26/09/2018 tarihinde, ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davacının ibraz ettiği yasal ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu,davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ,davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi (26/09/2018) ve dava tarihi (10/10/2018) itibariyle davalıdan ¨288.862,68 cari hesap alacağının olduğu,davalının aleyhine olan ticari defter ve belgelgelere göre takip tarihi itibariyle davacıya ¨224.893,37 borçlu olduğu,yukarıda yapılan ayrıntılı açıklamalara göre davacı tarafından düzenlenen faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olması nedeniyle malların davalıya teslim olgusunun ihtilafsız olduğu,bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda davacının,davalıya verdiği ¨25.000,00’lik çekten dolayı da alacaklı olduğu ve bunun davacı alacağına yazılması gerektiği belirtilmiş ise de,söz konusu çekten kaynaklı alacağın icra takibine konu edilmediği,bu nedenle davacı alacağı içerisinde değerlendirilemeyeceği,kaldı ki çekin bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verilebileceği aksinin davacı tarafından ispat edilemediği,ödeme emrine alacaklı olunan tüm faturuların tek tek yazılmaması,takip konusu yapılan faturaların ödeme emrine eklenip icra dosyasına sunulması karşısında sonuca etkili olmadığı, neticeten davacının takibe konu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan olan bakiye alacağının takip ve dava tarihi itibariyle ¨263.862,68 olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir. Davalı 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun Borçlunun Temerrüdü başlıklı 117’nci maddesine uygun olarak takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve belirli bir vade de olmadığından, takip tarihi itibariyle davacının işlemiş faiz alacağının bulunmadığı,davalının aleyhine girişilen icra takiplerinin tamamına haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği,dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesinde temel ilişki olarak önce taraflar arasında şifahi web sayfası tasarım sözleşmesi bulunduğunu iddia etmiş olup oysa taraflar arasında böyle bir sözleşme ve 30.11.2017 tarihli 288.862,68-tl bedelli fatura bulunmadığını, icra takip dosyasında zikredilen borcun dayanağının 30.11.2017 tarihli fatura icra dosyasında yer almadığı gibi ödeme emri ekinde söz konusu fatura gönderilmediğini, mahkeme dosyasında da bu yönde sunulu fatura bulunmadığını, gerçekte var olmayan bir faturaya dayalı talepte bulunduklarını, takip talebinde ve gerekse de ödeme emrinde borcun sebebi olarak 30.11.2017 tarihli fatura belirtilmiş olup fatura bedeli olarak 288.862,68-tl ve 32.164,89-tl faiz olmak üzere toplam 321.027,57-tl talep edildiğini, dava aşamasında ise bu kez icra takibinde zikredilmeyen/icra takibine konu edilmeyen bir takım faturaları icra dosyası ve icra takibinin devamı niteliğindeki itirazın iptali davasına dahil etmeye çalıştığını, takip hukukunun şekli hukuk olup bu esaslar çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiğini, itirazın iptali davasının amacı itiraz sonucu duran takibin devamını sağlamak olduğu gibi takip talebi ve ödeme emri ile bağlılık olduğunu, mahkemenin ödeme emrine ödenmeyen faturaların eklenmiş olduğu şeklindeki değerlendirmesinin tamamen afaki ve temelsiz olduğunu, istinaf dilekçe ekinde takip talebi-ödeme emri-itiraz dilekçesi-ödeme emri tebligat zarfını sunduklarını ve ne takip talebi ve ödeme emrinde ne de tabligat zarfında faturalara ilişkin bir kayıt yer almadığını, bu nedenle yerel mahkemenin faturaların ödeme emrine eklendiğini dile getirmesinin maddi gerçeklerle örtüşmediğini, 26/03/2019 tarihli bilirkişi raporundaki hukuki değerlendirmelerine ve taraflar arasında temel ilişkiye dair tespitlerine katılmadıklarını, ek rapor alınmasını talep ettiklerini ve reddedildiğini, davacının ticari defterlerine üstünlük tanınarak hüküm tesis edildiğini, davacı defterlerinde 288.863,21-tl davalı defterlerinde 224.893,37-tl borç görünürken davacı defter kayıtlarına itibar edilerek hüküm tesisinin hatalı olduğunu, gerçekte var olmayan bir faturaya dayanılarak açılan icra takibine yapılan itirazın cezalandırılması düşünülemeyeceğinden aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi hatalı olduğunu, reddedilen kısım üzerinden haksız takip tazminatına hükmedilmesi gerekirken, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddedilmesinin hatalı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, takibe konu alacak iddiasıyla ilgili olarak mal ve hizmetin teslim edilip edilmediği ve takibe bağlılık kuralına uyulup uyulmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, Bakıköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “30.11.2017 tarihli ödenmeyen fatura” sebebine dayalı olarak 288.862,68 TL asıl alacak ve 32.164,89 TL işlemiş faizinin tahsili istemiyle 25/09/2018 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Davacı taraf takip talebinde borcun sebebi olarak 30.11.2017 tarihli ödenmeyen fatura göstermiş ise de, gerek takibe konu edilen 288.862,68 TL tutarında 30.11.2017 tarihli bir faturanın bulunmaması, gerekse alacak tutarı ile uyumlu faturaların takip talebine eklenmiş olması nazara alındığında, icra takibinin takip talebi ekindeki faturalara dayandığının kabulü gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Mahkemece bilirkişi aracılığıyla tarafların ticari defterleri incelenmiştir. Davacının incelenen ticari defterlerine göre davalıdan 288.863,21 TL alacaklıdır. Davalı, ticari defterlerine göre davacıya 224,893,37 TL bakiye borcu bulunmaktadır. Taraf ticari defterlerindeki mutabakatsızlık, davalının davacının düzenlediği toplam 118.969,84 TL bedelli 7 adet faturayı ödenmiş gibi ticari defterlerine kaydetmiş olması ve davacının 25.000,00 TL bedelli çek ödemesi ile davalının 80.000,00 TL ödemesinin davalı ticari defterinde kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır. Davalının ticari defterlerine 7 adet fatura ile 80.000,00 TL’lik ödeme işlenip davacının defterlerinden de 25.000,00 TL çek ödemesi çıkarıldığında taraf defterleri çok yakın bir şekilde mutabık olmaktadır. Borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerekir(Yargıtay 23. HD’nin 10/02/2016 tarih ve 2015/4576 Esas – 2016/621 Karar sayılı ilam). Zira, davalının kendi ticari defterlerindeki kayıtlar aleyhine delil teşkil eder(Yargıtay 19. HD’nin 09/11/2016 tarih ve 2016/3391 Esas – 2016/14472 Karar sayılı ilam). Bu durumda davalı davacının faturalarını benimseyerek ticari defterine kaydettiğine göre, kendi ticari defter kayıtlarının aksini yazılı delille ispatlaması gerekir. Dava dosyasında bu yönde bir ispat bulunmadığı gibi ödenmiş olarak ticari defterlere kaydedilen 7 adet faturanın ödendiği de ispatlanamadığından davalı takip borçlusunun icra takibine itirazı haksız ve yersizdir. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Eldeki davada, dava konusu fatura alacağı likit (belirlenebilir) olup, mahkemece hükme esas alınan miktar üzerinden davacı yararına ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesinin şartları oluşmuş bulunmamaktadır. Davanın reddedilen kısmı üzerinden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, davacının takibinde kötüniyetli olması şarttır. Eldeki davada ise davacının takibinde kötü niyetli olduğu ispatlanamamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan toplam 4.506,11‬ TL harcın, alınması gerekli olan 18.024,46 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13.518,35 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.31/03/2022