Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/876 E. 2022/454 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/876
KARAR NO: 2022/454
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2017/570 Esas-2019/176 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ:14/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşme kapsamında düzenlenen bir adet kur farkı faturasından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının kur farkı alacağının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda; taraflar arasındaki sözleşmede alım satım akdinin yabancı para cinsinden olduğu ve ödemelerin Türk Lirası olarak yapılacağı, arada kur farkı doğması halinde bu miktarın da ayrıca ödeneceği kararlaştırılmış olmakla bu durumda, kural olarak doğacak kur farkının istenebilmesi mümkün ise de huzurdaki davada dava konusu mal bedeline karşılık TL üzerinden düzenlenen çeklerin verildiği, çekin bir ödeme vasıtası olup, ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan, verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek taraflarca kararlaştırıldığı ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL olarak çek alan davacının artık kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerektiği dolayısıyla davacı alacağının tahsili için davalı tarafından verilen çekleri teslim almış olmakla çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemeyeceği, davacının tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle;Bilirkişi raporu da denetime elverişli olmayıp, aşamalarda sunulan belgelerin nazara alınmadığı, raporda “….kur farkı alacağı 251,32-TL’dir, denildiği, buna mukabil davacı tarafından hesap ve talep edildiği gibi kur farkı hesaplaması aşağıdaki şekilde olacaktır” dedikten sonra oluşturmuş olduğu tabloda “… 3.555,65 TL kur farkı talep edilebileceğini ifade edildiği, süresinde bilirkişi raporuna itiraz edildiği ve bilirkişinin yapmış olduğu hesap hatasının detaylıca yazıldığı ve dosyanın ek bilirkişi raporu düzenlenmek üzere yeniden bilirkişiye tevdiinin talep edildiği, ancak mahkemece bu itirazlar dikkate alınmadan ve dosya yeniden bilirkişi gönderilmeden davanın reddine karar verildiği, 01.12.2015 tarihli sözleşmeye konu kur farkı alacağının bilirkişi raporunda, (86,61 USD)251,32 TL, olduğununu hesaplandığı, 31.12.2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan talebin ise kur farkı alacağına ilişkin herhangi bir sözleşme olmadığını ancak yine de hesap yapılacak olursa 3.355,65 TL kur farkı olduğunun hesaplandığı ancak 30.12.2014 tarihli sözleşmeye ilişkin hesaplamanın hatalı yapıldığı, zira 31.12.2014 tarihli sözleşmenin dosyada mevcut olup, bu sözleşmede de tüm satış sözleşmelerinde olduğu gibi kur farkı uygulanacağının açıkça yazılı olduğu, davalının 11.12.2014 tarihli sözleşme sonrasında 11.12.2014 tarihinde ödemesi gereken 20.000,00-TL’yi ödemediği ve bu meblağın 20.000,00- TL ( 31.12.2014 tarihli kur USD= 2.365 TL) = 8.596,6 USD olduğu, 09.05.2015 tarihinde 7.000,00-TL ödendiği ( 09.05.2015 tarihindeki TCMB kuru 2.6948 ) davalının ödediği meblağ 2.597,60 USD olduğu, 18.06.2016 tarihinde 6.500,00-TL ödendiği (18.06.2016 tarihindeki TCMB kuru 2.9397 ) bunun 2.211,11 USD’ye karşılık geldiği, 30.06.2016 tarihinde yapılan 6.627,00-TL ödemenin de (30.06.2016 tarihindeki TCMB kuru 2.9031) 2.282,73 USD olduğu, bu hesaplamaya göre 31.12.2014 tarihinde ödenmesi gereken meblağ zamanında ödenmediği için o tarihteki kur ile 8.596,60 USD olarak ödenmesi gereken meblağın diğer üç ödeme ile birlikte topam 7.091,44 olarak gerçekleştiği ve 1.505,16 USD kur farkı alacağı oluştuğu, bilirkişinin de 2 ve 3 no’lu ödemelerden toplam 1.148,54 USD kur farkı olacağını tespit ettiği ancak 09.05.2015 tarihli 1 No’lu ödemedeki kur farkını göremediği, ödeme tarihi olarak 09.05.2015 tarihini değil de sehven 09.02.2015 tarihini baz almış olma ihtimalinin mevcut olduğu, KDV uygulama esaslarına göre “bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde … satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade fark mahiyetinde olduğundan matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerektiği, bu hususun, hem kur farkı alacağını ispatladığı hem de bu meblağa KDV eklenmesi gerektiğini vurguladığı, müvekkilinin davaya konu alacağının 4.461,75-TL+803,11-TL (%18KDV) olup toplamı 5.264,86- TL olduğu, bilirkişinin hesaplamayı yanlış yaptığı gibi KDV’ye ilişkin de bir açıklama yapmamış olmasının eksiklik olduğu, ekte sunduğu Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/9853 E. 2013/14066 K sayılı18.9.2013 tarihli kararında; kur farkıyla ilgili uyuşmazlığa gelince; teklif mektubunda kalıp bedelinin Euro, profil ve işçilik bedellerinin ise usd üzerinden kararlaştırıldığı ve ödeme şekli başlıklı bölümde ödemelerin ne şekilde yapılacağı açıkça belirtildiği, buna göre borcun kararlaştırılan gündeki döviz kuru üzerinden ödenmiş olması halinde kur farkı istenemeyeceği, ne var ki, kararlaştırılan günde ödenmesi gereken döviz karşılığı borcun, Vergi Usul Kanunu gereğince zorunlu olarak TL üzerinden faturalandırılıp ödeme günü yerine daha sonraki bir günde ödenmesi halinde ise fiili ödeme günündeki kur ile sözleşme uyarınca ödenmesi gereken tarihteki kur arasındaki kur farkının istenebileceğinin kabulü gerektiğinin belirtildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kur farkı faturasından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında 01.12.2015 tarihli satış sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşme kapsamında davacının davalıya teslim ettiği malların bedelinin ödendiği ihtilafsız olup, davacı taraf sözleşmede kararlaştırılan kur farkı alacağı için 31.08.2016 tarihli faturayı tanzim ederek bu faturaya dayalı olarak icra takibi yapmıştır. Anılan sözleşmenin 5.2 maddesinde; satım bedelinin döviz olarak kararlaştırıldığı halde alıcının, TL olarak ödeme yapmak istemesi halinde, peşin veya vadeli ödemelerde ödenen miktarın, ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek hesaplanacağı ve ödeme tarihindeki kurun sözleşme tarihindeki kurun altına düşmesi halinde sözleşme tarihindeki kurdan işlem yapılacağı hükme bağlanmıştır. Ne var ki yargılama sırasında davacı vekilince sunulan beyan dilekçesi ve taraf defterleri üzerinde yapılan incelemede; kur farkına ilişkin takip ve dava konusu 31.08.2016 tarihli faturanın, sözleşmeden önceki tarihte tanzim edilen 31.12.2014 tarihli fatura bakiyesinin iki adet çek ile 2016 yılında ödenmesinden kaynaklandığı anlaşılmakta olup, davacı vekili tarafından ibraz edilen 11.12.2014 tarihli sözleşmede de, satım bedelinin yabancı para üzerinden yapıldığı anlaşılmakla birlikte kur farkı alacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ve ödemelerin TL bazında düzenlenen çeklerle gerçekleştirildiği görülmektedir. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi için yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında yabancı para üzerinden devam eden ticari ilişkinin bulunması gerekir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2008/6163 E-2008/7544 K sayılı kararı) Yabancı para cinsinden olan borcun, TL üzerinden düzenlenen çek ile ödenmesi halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edileceğinden alacaklı artık kur farkı isteminde bulunamaz. Takip ve dava konusu kur farkı faturasının dayanağı olan 31.12.2014 tarihli faturanın 01.12.2015 tarihli sözleşmeden önceki tarihli olduğu gibi 11.12.2014 tarihli sözleşmede de kur farkı alacağının talep edilebileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı, 31.12.2014 tarihli satım faturasından bakiye bedelin, TL olarak düzenlenen iki adet çekle ödendiği, davacının TL cinsinden düzenlenen çekleri alırken yabancı para cinsinden oluşacak kur farkı alacağını saklı tutmadığı, 11.12.2014 tarihli sözleşmede de, kur farkına ilişkin hüküm bulunmadığı gözetildiğinde; ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın, alınması gerekli olan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,3‬0-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/04/2022