Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/865 E. 2022/436 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/865
KARAR NO: 2022/436
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2014/795 Esas – 2019/204 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli),Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … A,Ş.’nin 03.04.2006 tarihinde tescil edildiği, İstanbul Ticaret Odası … sicil numaracıyla kayıtlı olduğu, kurumun iştigal konusunun her türlü gayrimenkul alım-satımı, inşası, emlak yönetim ve danışmanlık olduğu; Sermayesi 24.456.286 TL olan şirketle müvekkilinin % 42 oranla azınlık pay sahibi olduğu, şirketin hakim hissedarının % 58 oranla … olduğu: davalı şirkette %1 hisseye sahip olan …nın ise şirket hakim hissedarı …’nın öz kardeşi olup, uzun zamandır şirketin tüm işlerini münhasır yetkili olarak yürüttüğü, Davalı şirketin 2009, 2010 ve 2011 yılları olağan genel kurul toplantısının 06.06.2012 tarihinde yapıldığı: bu toplantı öncesi müvekkili şirketin mali belgeleri inceleme taleplerinin reddedildiği ve gerekli mali tablolar ile mali raporların müvekkili şirkete gönderilmediği, bu nedenle TTK 377, maddesi gereğince, müvekkili şirket temsilcisi talebi ile bilanço görüşmelerinin, bilanço ile ilgili diğer gündem maddeleri ile yönetim ve denetim kurulunun ibralarına ilişkin maddelerinin görüşülmesinin de ertelendiği; Müvekkili şirketin 06.06.2012 tarihli genel kurulun ardından, bilanço görüşmelerindeki çekinceleri doğrultusunda davalı şirket ticari defter ve diğer tüm kayıtlan üzerinde bağımsız denetim şirketine denetim yaptırdığı, Bağımsız denetim şirketi tarafından hazırlanan mali durum tespit raporunda, sirketin mali açıdan kötü yönetildiği, şirketin içinin boşaltıldığı ve şirketin özvarlığının sonraki yıl, bir önceki yıla göre yaklaşık yansını kaybedeceğinin belirtildiği, Türk Ticaret Kanunu nun 531. maddesi ile haklı sebeplerin varlığı halinde şirket feshinin talep edilebileceği düzenlenmekle birlikte haklı sebeplerin neler olabileceğinin kanunda düzenlenmediği, tasarıda tanımlanmadığı, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanmasının yargı kararları ile öğretiye bırakıldığı; haklı sebebin varlığı halinde Mahkemenin şirketin feshine karar verebileceği gibi müvekkili şirketin paylarının gerçek değerinin ödenerek müvekkil şirketin şirketten çıkarılmasına da karar verebileceği: Bu nedenle, dilekçe ekinde sunulan bağımsız mali denetim rapor içeriğinin, şirketin yönetim şekli ve şirket diğer ortaklarının şirketin içini boşaltmaya yönelik hareketlerinin TTK 531. maddesi gereğince haklı sebebin varlığını ortaya koyduğu: Davalı şirketin genel olarak arsa niteliğindeki gayrimenkul yatırımları üzerinde yapmış olduğu projeleri inşa ettiği veya al/sat niteliğindeki gayrimenkul yatırımları üzerindebakım onarım çalışmalarım tamamlayarak satışa sunduğu, bu işlere ilişkin çalışmaların bizzat davalı şirket tarafından vapıldığı gibi çoğunlukla davalı şirket hakim hissedarının ortak olduğu taşeron firma … Ticaret Limited Şirketi aracılığıyla gerçekleştirdiği bu firmanın davalı şirket ortaklan aile firması niteliğinde olduğu: davalı şirketin mali kayıtlarının incelenmesi neticesinde, taşeron firmaya yaptırılan işlemlerin ticari olarak kayıtlara geçmediği, kurum hesap dökümlerinin gerçek mali durumu yansıtmadığı, böylelikle pay sahibi müvekkilin yanıltılmaya çalışıldığı ve şirketin zarara uğratıldığının ortaya çıktığı, … şirketi tarafından davalı şirkete yapılan İşlerin, .. şirketi için vergi sorumluluğu doğuracağından faturalandırılmadığı dava dışı şirkete avans hesabı açılarak bu şirkete yapılan para transferlerinin bu hesap vasıtası ile yapıldığı: yapılan bu ödemeler ile iki şirket arasında proje bazlı taşeronluk anlaşmalarındaki tutarların örtüşmediği: bu şekilde şirketin İçinin boşaltıldığı: Bahsi geçen bu işlemlerin davalı şirket hakim hissedarı … denetiminde, …’nın kardeşi yönetim kurutu üyesi ve münhasır yetkili … tarafından yapıldığı, … ile davalı şirketin ilişkili şirket niteliği taşıması sebebi ile davalı şirketin büyük bir vergi cezası riski ile karşı karşıya kaldığı, bu hususun bağımsız mali denetim raporunda belirtildiği, müvekkili şirketin bilgi alma hakkının ihlal edildiği ve davalı şirketin içinin boşaltıldığının kesin olarak tespitinin yapıldığı mali denetim raporunda, taşeron, maliyet ve satış fatura düzenleme işlemlerini tamamlandığında şirketin projelerden toplam 10.024.572,29 TL zarar ederek özvarlığının kaybedileceğinin tespit edildiği, davalı şirketin, Anadolu Hisarında sahip olduğu gayrimenkulun değerinin çok altında 4.500.000,00-TL bedelle satıldığı; bu satıştan davalı şirketin ve dolayısıyla müvekkilinin 599.913,03 TL zarar ettiği, davalı şirketin, Bodrum Gökçebel’de yer alan taşınmaz üzerinde inşaat devam ederken yetersiz finansman nedeniyle ruhsat şifresinde tamamlanamayacağının anlaşıldığı beyan edilerek projenin kat karşılığı tamamlanması için 10.08.2011 tarihinde … Limited Şirketine Kat Karşılığı Sözleşme imzaladığı ve projenin yaklaşık %45’lik bölümünün bu firmaya devredildiği: bu sözleşmeye ilişkin yönetim kurulu karan alınmadığı, projenin tamamlanmamış ve tamamlanacak maliyetlerine ilişkin bütçe çalışması bulunmadığından, %45-%55’lik bölüşüm hesaplamasının piyasa ve ticari hayatın gereklerine uygunluğu konusunda ciddi şüpheleri bulunduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre … şirketinin inşaat alanında tecrübeli olmadığı, anılan kat karşılığı sözleşme imzalanmadan çok kısa bir süre önce 07.03.2011 tarihinde kurulduğu, ayrıntılı olarak değinildiği üzere, mali denetim raporuyla sabit olan şirketin içinin boşaltıldığı gerçeği karşısında şirket malvarlığı üzerine tasarruf yetkisini ortadan kaldıracak nitelikte ihtiyati tedbir konulmasının büyük önem arz ettiğini belirterek TTK 531, maddesi kapsamında haklı nedenin varlığı sabit olduğundan davalı şirketin feshine karar verilmesine, bu talep yerinde görülmediği takdirde müvekkili şirket paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve müvekkili şirketin davalı şirketten çıkarılmasına; HMK m. 389 hükmü uyarınca davalı şirket malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin, müvekkili şirket faaliyet konusunu her türlü gayrimenkul alım-satımı inşasır emlak yönetimi ve danışmanlığııolarak bildirdiği müvekkili şirketin faaliyet konuları arasında inşaat yapmak olmadığı ve bugüne kadar hiç inşaat yapmadığı, 2000 yılında Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına dönüştürülmek üzere kurulan şirketin, GYO mevzuat gereği kendi mülklerinin inşaatını yapamayacakları için esas sözleşmeye özellikle inşaat faaliyeti yazılmadığı, davacının kuruluşta müvekkil şirketin %75, …’nın %25 hisse ile ortağı olduğu, davacının müvekkil şirketteki sermaye payı artırımına kendi iradesi ile katılmadığından hissesinin %42 oranına indiği; bununla birlikte şirkette %75 oranında pay sahibi iken ortaklar sözleşmesi ile sahip olduğu bütün haklarını koruduğu; yönetim Kuruluna bir üye atama hakkı çerçevesinde eski TTK hükümlerine göre bütün Yönetim Kurulu kararlarının oybirliği ile alınmasını sağladığı; yine esas sözleşmenin 8. maddesinde yer alan Yönetim Kurulunun oy birliği ile karar alabileceği konularda da yeni TTK’ya göre ikiye bir yeter sayısı ile karar almasını engellediği, davacının atadığı Yönetim Kurulu Üyesinin hiçbir Yönetim Kurulu toplantısına katılmadığı; bu sebeple 2009, 2010 ve 2011 yılı genel kurullarının yapılması kararının alınamadığı; şirket denetçisinin zorlaması ile yönetim kurulunun toplandığı, bu toplantı da davacı şirketin azınlık haklarını kullanarak bilanço görüşmelerini ertelettiği; Denetçi Raporunda, davacının atadığı Yönetim Kurulu üyesinin toplantılara katılmamasının eleştirildiğinin beyan edildiği; müvekkili şirkete ait her türlü defter ve kayıtlar ile mali tabloların yönetim kurulu üyelerine açık olduğu, bunları incelemenin davacının esas sözleşmeden kaynaklanan hakkını kullanarak atadığı yönetim kurulu üyesinin görevi olduğu, kuruluştan itibaren müvekkili şirket faaliyetlerine katılmayan davacı şirketin amacının, Türkiye de yaptığı yatırımı, 2006 yılında koyduğu sermaye payını alarak çekilmek istediği; Müvekkil şirketin hiçbir zorluk çıkarmadan talep edilen bütün belgeleri 06.06.2012 tarihinde tutanakla teslim ettiği, bu belgeler incelenerek Bağımsız Özel Denetim Raporunun hazırlandığı; YMM … tarafından hazırlanan 30.07.2012 tarihli raporun gerçeği yansıtmadığı, büyük hatalar içerdiği, …’nın davalı şirketi eki sermayesinin 14,.67.860 TL olduğu; başlangıçta koymuş olduğu sermaye 3.896,000 TL iken davacının katılmadığı sermaye artırımlarıyla son 4 yıl içinde 10.271.860 TL daha nakit sermaye koyduğu; sermaye payının tamamının ödendiği; YMM raporunda, şirketin içini boşalttığı beyan edilen …’nın şirkete 10.271.860-TL nakit para koyduğu; davalı şirketin Muğla Bodrum’da sadece yabancılara satılmak üzere 300 civarında villa/konut geliştirmek üzere yola çıktığı, bu nedenle arsaları aldığı, yatırıma girdiği ancak 2008 tarihinden itibaren global kriz yaşandığı: sadece … projesinin tamamlandığı, ancak bütün bağımsız bölümlerin satılamadığı, … projesinin neredeyse yapı kullanma izin belgesi aşamasına geldiği: … projesinde ise yatırımın devam ettiği; … projesinin üçüncü bir şirkete kat karşılığı inşa ettirildiğinden maliyetinin olmayacağı: gerek … gerekse … projeleriyle üretilen bağımsız bölümlerin piyasa rayiçlerine uygun olarak satılması halinde şirketin kar edeceği; şirketin bu güne kadar sermayesini koruduğu; kar elde edememe sebeplerinin henüz yatırımların tamamlanmamış olması ile davacı şirketin iştiraklerinden olan … Bankasından kullanılan kredinin gerekçe gösterilmeksizin geri çağrıldığı; Anadolu Hisarındaki yalı ve …’taki villaların bazılarının haciz tehdidi altında yok fiyatına satılmak zorunda kalındığı; bunların da yetmeyip …’nın şahsi servetinden 5.009,000,00-TL para koyup … Bankasının 4.500,000 Euro tutarındaki kredisini faiz ve avukatlık ücretiyle birlikte kapadığı, bu dönemde davacı ortağın hiçbir katkıda bulunmadığı; iştiraki olan bankayla görüşmelere katılmadığı; davacı ortağın şirketten zarar ederken diğer ortağı … Bankasından büyük kar elde ettiği, YMMraporunda bu hususa yer verilmediği; YMM Raporundu, Muğla İli Bodrum İlçesi, … Köyü … pafta … parselde bulunan inşaatın taşeron tarafından inşa edilerek tamamlandığı, bu tespitle birlikle inşaatla ilgili hesapların yasal defterlerde 151.01.03 -yarı mamuller üretim- hesabında takip edildiğinin belirtildiği: burada çelişkiye düşüldüğü: bitirilmeyen inşaatlara ilişkin Maliye Bakanlığı özelgesinde belirtildiği üzere İşin bitmiş olarak kabul edilmesi için iskan ruhsatının alınması veya fiilen kullanıma sunulması gerektiği,iskan ruhsatları alınarak arsa payı tapularının kat mülkiyeti tapularına dönüştürüleceği: müşterilere (tslim edilen konutların faturalarının düzenlenerek teslim edileceği, YMM Raporunda, daha inşaata başlama aşamasında müşterilere verilen arsa payı tapusundan hareketle inşaatın bittiğinin kabul edildiği, gerçekte inşaatın son kısımlarının yapılarak iskan ruhsatı almak İçin 2.000.000 TL kadar harcama gerektiği: YMM Raporunda, müvekkili şirketin satış, fiyat, maliyet, bütçe politikasının olmadığı ve satış fiyatlarında farklılıklar olduğunun eleştirildiği, satış fiyatlarında oluşan farklılıkların tamamen piyasa şartları, şirketin ödeme gücü ve içinde bulunulan finansman sıkıntılarına göre değişebildiği; raporda belirtildiğinin aksine tahsil edilen satış bedellerinin 340 hesapta bekletilmesinin MSUGT tebliği hükümlerine uygun olduğu: yapılan işlemin satış olmakla birlikte, alınan paranın satış bedelinin bir kısmını teşkil ettiği ve 340 hesapta takip edilmesinin yasa gereği olduğu: … Ltd. Şti. firması İle çalışıldığı; ortaklarının aynı olduğu ve parasal hareket düzeninin grup şirketi mantığıyla gerçekleştiği ve bunun bir kusur alarak belirtildiği; … Ltd. Şti. ile müvekkili şirket ortakları arasında imzalanan hissedarlar sözleşmesi gereği … ve … tarafından kurulduğu; bir gayrimenkul yatırım şirketi olan … AŞ’nin inşaatlarını yapmak üzere sözleşmesinin ekine inşaat sözleşmesi konulmak suretiyle daha ortaklığın kurulması aşamasında görevlendirildiği; YMM Raporunda … Ltd. Şti. ‘nin davalı müvekkili şirketin taşeronu olarak gösterildiği; oysa … Ltd. Şti. nin tüm gayrimenkul yatırımlarının ana yüklenicisi olduğu, inşaatları emanet usulü yaptığı ve hak edişlerle para aldığı; … Ltd. Şti.’ne hak ediş karşılığı yapılan ödemelerin şirket kayıtlarında görüldüğü, devam eden işlerin faturasının henüz alınmadığı; yasal olarak inşaatların bitiminde almanın mümkün olduğu; inşaat şirketlerinin muhasebelerinin yıllara sari tutulduğu; faturaların şimdi alınmasının …ye 3.000.000 TL’ye yaklaşan oranda KDV ödeme yükümlülüğü gerektirdiği: … Bankasınakasına yapılan ödeme sebebiyle ödemeler dengesinin bozulduğu, gerek VUK gerekse sair mevzuat gereği faturanın kesilmesinin inşaat bitimine bırakıldığı; Müvekkili şirketin vergisel risklerinin bulunduğu rapor edilmiş olup, davalı şirketin 6111 sayılı yasa hükümlerine göre Kurumlar Vergisi ve stopajlar yönünden matrah artırımında bulunduğu: bu nedenle vergisel riskinin olmadığı: TTK 531. maddesine göre şirket tasfiyesinin gerekmeyeceğinin muhakkak olduğu: bu durumun farkında olan davacı şirketin 6.000.000 USD tutarındaki sermayesini alıp çıkma amacı güttüğü, Mahkeme tarafından bu yönde karar alınması hafinde şirketin iflasına yol açabileceği; davacının nakit sıkıntısının olmadığı, bu noktada %58 hisseye sahip olan ortakların belirlenecek değer üzerinden bedeli karşılığı hisseleri davacıya devretmeye hazır olduğu; Mahkemenin şirket hisselerinin davacıya ait olmayan kısmının takdir edilecek kıymet üzerinden davacıya satışına karar verebileceği belirtilerek davacının ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddine, aksi halde gerek ortaklar ve gerekse üçüncü kişiler açısından en uygun çözümün Türk ortaklara ait %58 hissesinin davacı tarafından satm alınması yönünde karar verilmesi: davanın haksız ve kötü niyetle açılması sebebi ile HMK 329. maddeye göre davalı şirket tarafından ödenen vekalet ücretinin davacıya tahmiline ve takdir edilecek disiplin para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı davalı şirketin 03/04/2006 tarihinde tescil edildiği, iştigal konusunun her türlü gayrimenkul alım satımı, inşaası, emlak yönetimi ve danışmanlık olduğu, şirket ortağı …’nın 14.167.860 hisse adedi ile %57,93 paya, davacı şirketin 10.288.423 hisse adedi ile %42,07 paya, şirket ortakları …’nın, …, …’ın ise 1’er hisseye sahip olup, davalı şirketin son ortaklık yapısı ile hisse/sermaye dağılımının bu şekilde olduğu anlaşılmıştır. Yargılama aşamasında mahkememizce alınan ve yukarıda ayrıntılı şekilde özetlenen bilirkişi raporlarında; davalı … A.Ş.’nin ortağı … ve … tarafından kurulan dava dışı … Ltd. Şti.’nin taşeron firma olarak davalı şirketin işlerini yaptığı, davalı şirketten … Ltd. Şti.’ye avans olarak aktarılan kaynağın 11.525.000,00-TL’lik bölümünün bu şirket nezdinde uzun vadede geri dönüşü olacak duran varlıkların hesabı altında avans hesabına kaydedildiği, dava dışı şirketin incelenen dönem aralığında toplam aktifinin ortalama %60 oranındaki bu varlığın nereye aktarıldığı ve yaklaşık aynı düzeyde neden 4 yıl boyunca durağan seyrettiği durumlarının belirsiz olduğu, şirketin içinde bulunduğu sektör ve faaliyet özellikleri dikkate alındığında ise sürecin ekonomik doğasına uygun görülmediğinin, dava dışı şirketçe avans olarak tahsil edilmiş durumda görülen tutarların inşaat maaliyetlerine yansıdığından söz etmenin de finansal yönden olanaklı görülmediğinin değerlendirildiği, belge kayıt sisteminde yer almayan bu tutar karşılığında davalı şirketçe ne alındığının (hizmet, mal, inşaat) belli olmadığı, davalı şirkete ait İstanbul İli Beykoz İlçesi … Mahallesi … pafta … ada … parselde yer alan taşınmazın gerçek değerinin altında satıldığı, bu nedenle davalı şirketin yaklaşık 4.000.000,00-TL zarar ettiği, davalı şirketin mali tablolarının dava tarihi itibari ile şirketin varlık ve kaynak yapısının gerçeğe yakın durumunun ortaya konmasına elverişli bulunmadığından şirketin 2012 yılı sonu itibari ile raporlanan öz kaynaklarının gerçeği yansıttığından söz edilmesinin olanaklı bulunmadığı, tüm bu hususların davalı şirketin 2009, 2010, 2011 yıllarına olan güvenilirliği sarsıcı nitelikte olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine davalı şirketin 2009, 2010, 2011 yıllarına ilişkin olarak 06/06/2012 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali talebi ile İstanbul 14. ATM’nin 2013/35 esas sırasında açılan davada alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından davalı …, … aleyhine TTK 553 maddesine dayalı olarak tazminat talebi ile İstanbul 18. ATM’nin 2013/123 esas sırasında açılan davada alınan bilirkişi raporlarında da aynı içerikte tespitlerin yapıldığı görülmüştür. Tespitlere konu olaylar davacının hakkaniyete uygun ve fakat objektif olarak ortaklığın devam etmesinde umduğu faydaları ortadan kaldıran niteliktedir. Bu durumda yönetim kurulu üyeliğini elinde bulunduran hakim ortağın kötü niyetli tutum ve davranışlarda bulunduğu, ortaklık anlayışının ortadan kalktığı, mevcut durumun şirketin feshi için haklı neden olduğu kanaatine varılmıştır. TTK’nun 531 maddesinde haklı nedenlerin varlığı halinde şirketin feshine veya fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebileceği düzenlenmiştir. Somut olayda davacı ortağın ortaklıktan ayrılması pay bedeli hususunda diğer ortaklar ile anlaşamamaları hali, davalının aşamalarda tekrarladığı cevap dilekçesinde öncelikle davanın reddini, aksi halde gerek ortaklar ve gerekse 3. kişiler açısından en uygun çözümün Türk ortaklara ait %58 hissesinin davacı tarafından satın alınması yönünde karar verilmesine ilişkin talebi, davalı şirketin bilirkişilerce tespit edilen mâli tablosu bir bütün olarak değerlendirildiğinde haklı sebeplerin varlığı halinde TTK 531. maddesi kapsamındaki fesih yerine seçimlik diğer yetkilerin kullanılmasına somut olayın elverişli olmadığı değerlendirilerek neticeten şirketin feshine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin hüküm kurmaya ve kanaat oluşturmaya elverişli olmadığına hükmettiği 25/10/2016 tarihli bilirkişi raporunu hükme esas alarak karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesine yönelik olarak yeni bir rapor alınmasına veya ek rapor alınmasına karar verilmesinin gerektiğini, Mahkemece hüküm kurmaya, kanaat oluşturmaya yeterli görülmeyen 25.10.2016 tarihli bilirkişi raporundan sonra, yeni atanan bilirkişi heyetince sunulan 06.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, müvekkili Şirketin 24.456.286,00 TL olan öz sermayesini 2.114.710,99 TL fazlası ile koruduğu, yani borca batık olmadığı ve şirketin tasfiyesine gerek olmadığının tespit olunduğunu, Mahkeme hükmünde, dava dışı … Ltd. Şti’ye avans olarak aktarılan kaynağın 11.525.000,00 TL’lik bölümünün avans hesabına kaydedildiği ve uzun yıllar sabit kaldığı, bunun sürecin ekonomik doğasına uygun görülmediği, avans olarak tahsil edilmiş durumda görülen tutarların inşaat maliyetlerine yansıdığından söz edilmesinin olanaklı gözükmediği, Anadolu Hisarı’ndaki taşınmazın gerçek değerinin altında satıldığı ve şirketin bu nedenle 4.000.000,00.-TL zarar ettiği ile öz kaynaklarının gerçeği yansıtmadığı hususlarının müvekkili şirketin feshine karar verilmesi yönünde kanaat oluşturulduğunun ifade olunduğunu, bu tespitlerin Türk Ticaret Kanunu’nun 531. Maddesi çerçevesinde anonim ortaklığın feshine gerekçe gösterilebilecek haklı sebepler olarak nitelendirildiğini, ancak bu tespitlerin hiçbirinin yerinde olmadığı gibi, gerçeklerle de bağdaşmadığını, Şirketin feshi için haklı sebeplerin bulunmadığını, şirketin öz varlığını koruduğunu, Kar dağıtımı yapılamamasının sebebinin, davacı tarafın ortağı bulunduğu Yapı Kredi Bankasının müvekkil şirketin kullandığı kredileri geri çekmesi olduğunu, 2008 yılında başlayan ve 2011 yılı sonuna kadar süren global kriz ve yabancılara konut satışı engeli de müvekkili şirketin kar dağıtımı yapmamış olmasının haklı sebep sayılamayacağının kanıtı olduğunu, azınlık pay sahiplerinin haklarının kısıtlanmadığını, davacı tarafın kendi isteği ile sermaye artırımlarına katılmadığını, ayrıca yapılan her genel kurulda beyan ve talepleri alınmasına rağmen, her bir genel kurula karşı iptal davası açarak şirketi kilitlediğini, genel kurulların düzenli şekilde yapıldığını, ancak davacı tarafın genel kurul kararlarının iptaline yönelik olarak sistematik şekilde davalar açarak şirketi organsız bırakmaya ve işlemez hale getirmeye çabaladığını, Anadolu Hisarındaki gayrimenkulün satışından 4.000.000.-TL zarar edildiği tespit ve iddiasının da bilirkişilerin raporlarında yaptıkları hatanın Mahkeme tarafından tekrarından ibaret olup hatalı olduğunu, söz konusu gayrimenkul 4.000.000.-TL’sına alınarak üzerine 1.099.913,03 TL harcama yapılıp maliyeti 5.099.913,03 TL olmuş ve 01.12.2010 tarihinde 8.694.780 TL’sına satılan yalıdan 4.194.780.-TL kar edilmiş olduğunu, bu basit hatanın bile 25.10.2016 tarihli raporun hükme esas alınamayacağının göstergesi olduğunu, bilirkişilerin huzurdaki davada haklı sebeplerin oluştuğunu beyan ederken, hangi haklı fesih sebebinin hangi gerekçelerle oluştuğuna raporlarında değinmediklerini, dolayısıyla huzurdaki davada müvekkili şirketin feshine karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirketin haklı nedenle feshi, olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma payının ödenmesi davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, şirketin feshi için haklı nedenlerin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davalı şirket, 15.585.000 sermaye ile 11.688.750(%75) hissesi …, 3.896.247(%25) hissesi …, 1 hissesi …, 1 Hissesi, … ve 1 hissesi …’a ait olacak şekilde 28/03/2006 tarihinde kurulmuştur. İlk genel kurul yapılıncaya kadar … yönetim kurulu başkanı, … yönetim kurulu başkan yardımcısı ve … yönetim kurulu üyesi olarak seçilmiştir. Şirketin semayesinin 24.456.256 hisseye çıkarılması ile davacının şirketteki hissesi 10.288.423(%42,07), …’nın ise 14.167.860(%57,93) olmuştur. 06/06/2012 tarihinde yapılan genel kurul ile yönetim kuruluna …, … ve … seçilmiş ve yapın görev dağılımı ile … yönetim kurulu başkanı, … ise başkan yardımcısı olarak şirketi münferiden temsil yetkisi verilmiştir. Davacı taraf, haklı nedenlerin bulunduğundan bahisle şirketin fesih ve tasfiyesi olmadığı takdirde ayrılma payı ödenerek şirketten çıkmasına karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 531. maddesinde, haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahiplerinin, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilecekleri, mahkemenin, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi maddede haklı fesih sebep tanımlanmadığı gibi, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır(madde gerekçesinden). TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın maddede düzenlendiği gibi feshine karar verilebilmesi için haklı bir sebebin varlığı şarttır. Her şeyden önce anonim şirketler çoğunluk prensibinin geçerli olduğu bir sermaye şirketidir. Bu itibarla pay sahiplerinin kendi aralarında söz konusu olabilecek fikir ayrılıkları veya ihtilaflar kural olarak feshe dayanak teşkil eden bir haklı sebep olamazlar. Haklı sebebin; pay sahibinin hak ve menfaatlerinin sürekli olarak , ağır ve ciddi şekilde ihlal eden ve dürüstlük kuralı gereğince davacı pay sahibi yönünden ortaklığa devamı çekilmez kılan, süreklilik arz eden ve ayrıca Kanunda pay sahibine tanınan imkanlarla aşılamayan veya pay sahibinin sürekli olarak aykırılığı gidermek için mahkemeye müracaat etmek zorunda bırakan karar, işlem ve davranış niteliğinde olması gerekir. Tekrar etmeyen veya aşırı külfet gerektirmeyen müracaatlar ile çözüme kavuşturulabilecek hususlar ise haklı neden teşkil etmez. Doktrinde anonim ortaklığın feshine ilişkin olarak, şirketin, çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle mali sıkıntı içinde bulunması, şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması, mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmamasına rağmen, en az 3-4 yıl boyunca kâr payı dağıtılmaması, azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması, bunlar dışında, genel kurulun sürekli olarak toplantıya davet edilmemesi, şirket amacı ile bağdaşmayan faaliyetler, şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi (toplanmasının ve/veya karar almasının engellenmesi) haklı sebep olarak sayılmaktadır. Mahkemece alınan 25/10/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davalı şirketin büyük ortağının şirketi olan ve davalı şirketin inşaat işlerini yapan dava dışı … Ltd. Şti’ye avans olarak aktarılan kaynağın 11.525.000,00 TL’lik bölümünün avans hesabına kaydedildiği ancak bunun neden verildiğine ilişkin kaydın bulunmadığı ve bu durumun yeni bir olgu olmayıp yıllara sari bir şekilde zaman içerisinde artarak devam ettiği, Anadolu Hisarı’ndaki taşınmazın gerçek değerinin altında satıldığı ve şirketin bu nedenle 4.000.000,00 TL’den fazla zarar ettiği, ayrıca davalı şirketin mali tablolarının dava tarihi itibariyle şirketin varlık ve kaynak yapısını gerçeğe yakın durumunun ortaya konulmasına elverişli bulunmadığı, dolayısıyla davalı şirketin 2012 yıl sonu itibariyle öz kaynakların gerçeği yansıttığından söz edilemeyeceği, haklı sebeple fesih yaptırımının uygulanabilmesi gerekli alt yapı koşullarının gerçekleştiği ve fakat feshi ultima ratio niteliği kapsamında kullanılabilecek başkaca hukuki imkanların varlığı halinde, onlara başvurulabileceği tespit ve ifade edilmiştir. 06/11/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise şirketin haklı feshi için haklı sebeplerin mevcut olduğu, ancak şirketin fesih ve tasfiyesine gerek olmadığı ifade edilerek davacının çıkma payı hesaplanmıştır. Ancak 25/10/2016 tarihli raporda şirketin feshedilmeden devamında fayda bulunup bulunmadığı ve alternatif çözüm yolları değerlendirilmemiş, 06/11/2018 tarihli raporda ise genel ifadelerle fesih için haklı sebebin bulunduğu ifade edilmekle birlikte fesih sebepleri somutlaştırılmamıştır. Ayrıca her iki raporda şirketin öz varlığıyla ilgili tespitlerde çelişki bulunmaktadır. Haliyle bilirkişi raporları hüküm vermeye elverişli değildir. Ayrıca mahkemece somut olayda davacı ortağın ortaklıktan ayrılması pay bedeli hususunda diğer ortaklar ile anlaşamamaları hali, davalının aşamalarda tekrarladığı cevap dilekçesinde öncelikle davanın reddini, aksi halde gerek ortaklar ve gerekse 3. kişiler açısından en uygun çözümün Türk ortaklara ait %58 hissesinin davacı tarafından satın alınması yönünde karar verilmesine ilişkin talebi, davalı şirketin bilirkişilerce tespit edilen mâli tablosu bir bütün olarak değerlendirildiğinde haklı sebeplerin varlığı halinde TTK 531. maddesi kapsamındaki fesih yerine seçimlik diğer yetkilerin kullanılmasına somut olayın elverişli olmadığı yönündeki gerekçesi yerinde değildir. Kanunda açıkça alternatif çözüm yolu olarak davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilebileceği düzenlenmiştir. Fesih ve tasfiye talebinin yerinde görülmemesi halinde davacının talebi de açıkça bu yöndedir. Davalı tarafın, davacı tarafın ortaklıktan çıkarılmasına rıza göstermesine gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının fesih ve tasfiye talebinin yerinde görülmemesi halinde ortaklıktan çıkarılmasına ve çıkma payının ödenmesine ilişkin talebinin gerekçeli kararda değerlendirilmemesi yerinde olmamıştır. Bu halde mahkemece, yeni bir bilirkişi heyetine dosya tevdi edilip, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında ve önceki raporlara itirazları değerlendirilip 06/11/2018 ve 25/10/2016 tarihli raporlar arasındaki çelişkiler de giderilerek şirketin fesih ve tasfiyesi yerine devamında fayda bulunup bulunmadığı, bunun sonucuna göre alternatif çözüm yolları ile uyuşmazlığın giderilip giderilemeyeceği, alternatif çözüm olarak davacının ortaklıktan çıkarılmasının belirlenmesi halinde çıkma payının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin belirlenmesi suretiyle somut, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022