Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/856 E. 2022/350 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/856
KARAR NO: 2022/350
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2019
NUMARASI: 2015/1077 Esas-2019/445 Karar
DAVA: Ortaklıktan Çıkma-Kar Payı Alacağı
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekili, davalı … ve … vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin ve gerçek kişi davalıların, diğer davalı şirketin ortakları olup, davalı …’in aynı zamanda şirket müdürü olduğu, kar payı alacağının ödenmediği, davalı şirket müdürünün dava dışı … şirketini hizmet alınmadığı halde alacaklı hale getirip davalı şirketi borçlandırdığı bu nedenle şirketin kar dağıtımı yapamadığını belirterek davalı şirket ortaklığından çıkmasına ayrılma akçesinin ödenmesine ve 30.000 TL kar payı alacağının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davanın haksız olup reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davanın, haklı sebeple şirket ortaklığından çıkma ve kâr payı alacağına ilişkin olduğu, davacı ve davalılar tarafından davalı … Ltd. Şti’nin kurulduğu, şirket sermayesinin 50.000,00 TL olup, davalı …’in %80, davacı ve diğer davalının ise %10 hisse oranıyla şirkete ortak oldukları, davalı …’in hissedarı olduğu dava dışı … şirketi tarafından davalı şirkete toplamda 275.585,32 TL tutarında 5 adet hizmet bedeli açıklamasıyla fatura kesilmiş olduğu ancak söz konusu faturaların dayanağının bulunmadığı, hangi hizmete istinaden kesildiğinin ve davalı şirkete verilmiş hizmet bulunduğunun kanıtlanamadığı, bu suretle borçlandırılan şirketin bilirkişi kurulu tarafından da tespit edildiği üzere zarar ettirildiği ve kâr elde edemeyip borca batık duruma geldiği, sermaye artırımı da yapılmaması nedeniyle münfesih hale geldiği, şirketin bu hale gelmesinde özellikle çoğunluk hissesine sahip bulunan davalı …’in ortağı olduğu dava dışı … Mümessillik tarafından düzenlenen faturalardan kaynaklandığı, davacının şirket kayıtlarına erişiminin de engellendiği, tüm bu olgular dikkate alındığında davacının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkma koşullarının oluştuğu, bilirkişi raporuyla tespit edildiği üzere davacının talep edebileceği kar payı tutarının 11.308,20 TL olduğu, davalı şirketin yargılama sırasında genel kurul kararına dayalı olarak ticaret sicilinden terkin edildiği, bu nedenle davacının şirket ortaklığından çıkma isteminin konusuz kaldığı, davacının kâr payı alacağına ilişkin olarak davalı şirket hakkında açılan davanın husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerektiği ayrıca şirket ortaklığından çıkma istemiyle şirket ortaklarına karşı dava açılması mümkün olmadığından bu istem yönünden davalı … ve … aleyhine açılan davanın reddine, açılmış olan söz konusu davadan haberdar olmalarına rağmen aldıkları genel kurul kararıyla şirketi sicilden terkin ettiren davalıların bu davanışının MK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesiyle bağdaşmayacağı ve bu nedenle kâr payı alacağından sorumlu tutulmaları gerektiği gerekçesiyle davalılar … ve … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne ve kar payı alacağının bu davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesiyle; dava konusu yapılan her üç talebin de muhatabının davalı şirket olduğu, davalı şirketin sicilden terkin edilmiş olup, 23.10.2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, davacı tarafından ihya davası da açılmadığı bu durumda davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, diğer müvekkillerinin ise husumetinin olmadığı ve haklarındaki davanın bu sebeple reddine karar verilmesi gerekirken hatalı olarak kısmen kabulüne karar verildiği,genel kurulda dağıtılmasına karar verilen kar payının davacıya ödendiği, kar payının ödendiği hususunda yemin hakkına dayanıldığı ancak mahkemece bu hakkın kullanılmasına ilişkin usulün yerine getirilmediği, haklı nedenle ortaklıktan çıkma talebi yönünden şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden sicilden terkin edilse dahi lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiği, Davalı tarafça yapılan 700.00 TL masraf yönünden; 350 TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesinin hatalı olduğu, şirket ortaklığından çıkma ve kar payı alacağı olarak istenen tutarın 18.692,00 TL’sinin reddedildiği, bu durumda yaklaşık kar payının 1/3 ‘inin red, ortaklıktan çıkma davasının da reddedildiği dikkate alındığında 700.00TL masrafın 3/4’ü olan 525,00 TL’nin davalılara ödenmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçsiyle; bilirkişi raporları ile de teyit ve ispat olduğu üzere müvekkilinin de ortağı olduğu davalı … Ltd. Şti.’nin dava dışı … Ltd. Şti.’nden gerçekte hizmet almasını gerektiren bir husus olmadığı dolayısıyla toplam 275.588,32TL’lik bir kapitalin davalı şirket uhdesinden davalının diğer şirketine kaçırılmış olduğunun sabit olduğu, davalı …’in hakim ortağı olduğu ve kendi yakın aile bireylerine ait dava dışı … Ltd. Şti tarafından kesilen ve tüm açıklaması “hizmet bedeli” ibaresinden ibaret olan ancak hiçbir şekilde, dayanağı olmayan 5 adet fatura olduğu, bilirkişi ilk raporunda aldığı üzere, 2013 ve 2014 yıllarına ait kar payı dağıtımına ilişkin her ne kadar karar var ise de bunun gerçekleştiğini gösterir hiçbir belgeye yapılan incelemelerde rastlanılamadığı, bunun da davalıların kar payı dağıtımına ilişkin iddialarını çürüttüğü, ayrıca her iki şirketin de hakim ortağı ve imza yetkilisi olan her türlü evrağı düzenlemeye yetkili bulunan … ve faturalarda imzası bulunan diğer davalı … şirketlerinden birinden diğerine para transfer yaparak müvekkilinin uğradığından daha fazla mali açıdan devleti de uğratmış oldukları vergi zararı inkar edilemeyecek kadar açık olduğu, müvekkilinin noter ihtarıyla 2015 yılında davalı şirketteki teknik müdürlük görevinden çıkarıldığı, bu durumun aynı yıl içerisinde olması bütün bu usulsüzlüklerle parelellik ve uyumluluk gösterdiği, Davalılar … ve … tarafından usulsüz yapılan para transferleri ile davalı şirketin borca batık hale getirilmiş olduğu, yine 21-11-2017 tarihli bilirkişi raporunda 13. sayfada da belirtildiği üzere davalı şirket 2013 ve 2014 yıllarında genel itibariyle mali yapısının güçlü olmasına rağmen müvekkilinin işine son verildiği 2015 ve 2016 yıllarında mali yapısının zarar durumuna geçirilmiş olduğunun sabit olduğu, Davalı şirket dışındaki davalı gerçek kişilerin kötüniyetli olarak şirketin önce içini boşalttıkları, kardan zarara getirdikleri ardından da mahkemenin davanın sürüncemede bırakmasını fırsat bilerek, şirketin tasfiye sürecini tamamlayıp kendilerince avantaj elde ettikleri, hem tasfiyeye uğratılmış davalı şirket hem de şirketin hakim ortakları müşterek ve müteselsilen sorumlu tutularak dava tevcih edildiği, her ne kadar kendi içinde süreçler işletilerek davalı şirket tasfiyeye uğratılmış ise de bu süreçlerin hiçbirisinden müvekkiline haber verilmediği, zaten haberi olmuş olsa bile hakim ortakların yapacağı işlemleri durdurma noktasında etkisinin bulunmadığı, Mahkemece TMK 2. maddesine dayanan gerekçelerle 2013 ve 2014 yılında dağıtılması gereken 11.308,20TL kar payı alacağının müvekkiline ödenmemiş olması nedeniyle MK 2. maddesi hükmüne göre bundan sorumlu tutarken, aynı şirketin raporda tespit edilen şekilde boşaltılmasından sorumlu tutulmadığı dolayısıyla 2015 ve 2016 yıllarındaki olması gereken karlılık durumu yok sayılarak davalıların aynı dürüstlük kuralını ikinci defa ihlal etmelerini hukuka uygun görerek kendi içerisinde çelişkili karar verildiği, dava dilekçesinde 30.000TL kar payının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, bu yönde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olmasının haksız ve hukuki olmadığı, oysa 21.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda sonuç kısmında yazılı olduğu üzere müvekkilinin 34.206,26 TL alacaklı olduğu tespit edilerek ispat olunduğunu ileri sürerek davanın 30.000TL üzerinden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma ve kar payı alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacının %10, davalılardan …’in %80 ve davalı …’in %10 hisse ile ortağı oldukları davalı şirketin, yargılama sırasında 13.02.2018 tarihli sicil gazetesinde ilan edilen 30.01.2018 tarihli ortaklar kurulu kararı ile tasfiyeye girdiği, davalı …’in tasfiye memuru olarak atandığı ve 04.10.2018 tarihli ortaklar kurulu kararı ile tasfiyesinin sonlandırılarak kararın ticaret sicil gazetesinin 23.10.2018 tarihli nüshasında ilan edildiği ve bu karar doğrultusunda davalı şirketin sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece 08.03.2019 tarihli celsede, şirketin ihyasına ilişkin dava açması için davacı vekiline bir sonraki celseye kadar süre verilmiş ve duruşma 09.04.2019 tarihine ertelenmiştir. Bu sürede, davacı vekili tarafından ihya davası açılmadığı gibi 09.04.2019 tarihli celsede, ihya davası açılmayacağı açıkça beyan edilmiş ve mahkemece yargılamaya son verilerek davalı şirketin sicilden terkin edilmiş olması nedeniyle davacının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkmaya izin verilme istemine ilişkin olarak açtığı davada, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, alacak talebine ilişkin olarak davalı şirketin sicilden terkin edilmiş olması nedeniyle davalı şirket hakkında açılan davanın husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davalılar … ve … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile 11.308,20 TL kâr payı alacağının davalılar … ve …’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK 638. maddesine dayalı olan haklı nedenle ortaklıktan çıkma davasının sadece şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olduğu gibi şirket ortağı kar payı alacağını da yine ancak şirketten talep edilebilir. Davalılar … ve …’in davalı … Ltd.Şti’nin ortakları olup, dava konusu talepler ortaklara karşı ileri sürülemez. Yargılama devam ederken davalı şirket sicilden terkin edildiğine göre, şirket hakkındaki davaya devam edilebilmesi için yeniden canlandırılması gerekmekte olup, bu husus ancak ticaret sicil ve tasfiye memuruna yöneltilerek açılan bir ihya davası ile sağlanabilir. Davacı vekilince, ihya davası açılmayacağının beyan edilmesi nedeniyle artık mahkemece yeniden kesin süre verilmemesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamakla birlikte davanın yöneltileceği bir şirketin bulunmamasına göre, davalı şirket hakkındaki davanın taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, çıkma davası yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Maddi vakıaların anlatımı taraflara, talebin hukuki niteliğini tavsif mahkemeye ait olup, (İBK. 04.06.1968, 15/6 sayılı), davacı vekili yargılama aşamasındaki tüm dilekçelerinde, şirket müdürü ve ortağı olan davalıların eylem ve işlemleriyle davalı şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürmüş olmakla birlikte bu davalılara karşı açtığı davasında; şirketin zararının tazminini değil, kar payı alacağının tahsilini talep ettiği görülmektedir. Bu durumda adı geçen davalılara karşı açılan dava, sorumluluk davası olarak nitelendirilemez. Yukarıda açıklandığı üzere, davacının alacak istemine konu kar payının sadece şirketten istenebilecek olmasına, şirket ortağı veya müdüründen talep edilememesine göre, davacının bu davalılara yönelttiği kar payı alacağının tahsili davasının da pasif husumet yokluğundan reddi gerekirken, yargılama sırasında aldıkları ortaklar kurulu kararı ile şirketin tasfiyesinin kapatılarak terkinini sağladıkları gerekçesiyle kar payının bu davalılardan tahsiline karar verilmesi isabetsizdir. Zira eldeki dava şahsi sorumluluk davası değildir. Bir an için bu davalıların eylem ve işlemlerinden dolayı şirketin uğradığı zarar nedeniyle şahsi sorumluluk davası olduğu düşünüldüğünde dahi; genel dava teorisine göre, sorumluluk davasında da, davaya konusu zararın, dava tarihinden önceki olaylara dayanması zorunlu olup, yargılama sırasındaki eylem ve işlemler o davanın konusu oluşturamayacağı gibi bu eylem ve işlemler davaya dayanak veya hükme gerekçe oluşturamaz. Kaldı ki, davacının, şirketi ihya etme hakkı varken bu hakkını kullanmadığı da dosya içeriği sabittir. Öte yandan, bir şirketin mali durumunun zayıflaması nedeniyle kar payının ödeyemeyecek hale gelmesi şirketin doğrudan, ortağın ise dolaylı zararını oluşturur. Nitekim, dolaylı zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır. (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir zira bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır. Dolaylı zararın tahsiline ilişkin davalarda tazminatın, şirkete ödenmesinin talep edilmesi gerekmekte olup, somut olayda davacı ortak tarafından, şirketin doğrudan zararının kendisine ödenmesinin talep edilmesi karşısında bu kez talebin davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle usulden reddi gerekir. (Yargıtay 11 HD, 20/12/2018 tarih ve 2017/337-2018/8127 EK; 23/10/2018 tarih ve 2016/13409 -2018/6594 E.K sayılı ilamları) O halde, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından, davalı şirketin sicilden terkin edilmesi ve davacı tarafından ihya davası açılmamasına göre, davalı şirkete karşı açılan davanın taraf ehliyeti yokluğundan reddine, diğer davalılara karşı açılan davanın pasif husumetten reddine, kararın kaldırılma nedeni nazara alındığında, davacı vekilinin istinaf başvurusunun da esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, 3-Davalı … Ltd. Şti. yönünden davanın HMK.’nın 114/1-a maddesi uyarınca taraf ehliyeti yokluğundan reddine, 4-Diğer davalılar … ve … yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, 5- Alınması gereken 80,70-TL harcın davacı tarafça yatırılan 772,46-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 691,76‬-TL’nin istemi halinde davacı tarafa iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar … ve … tarafından yapılan 700-TL bilirkişi ücreti masrafının davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, 5-Davalı … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.100-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, 6-Davacının yatırmış olduğu gider avansının kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesini müteakip davacıya iadesine, kalan avansın iadesi için yapılacak tebliğ giderinin 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca iade edilecek avanstan karşılanmasına, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 36,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, b-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, c-İstinaf aşamasında davalılar … ve … tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL ve posta masrafı 65,70-TL olmak üzere 187‬-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, 8- Gerekçeli kararın HMK.’nın 359-(4) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK ‘nın 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 31/03/2022