Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/845 E. 2022/170 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/845
KARAR NO: 2022/170
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/03/2019
NUMARASI: 2017/167 Esas – 2019/318 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin dava dışı … AVM ile yaptığı anlaşma gereği davalıdan … markalı … seri numaralı engelli asansörü satın alınılarak 03/09/2015 tarihinde teslimi ve dava dışı üretici … Tarafından montajı yapıldığını ancak bahse konu engelli asansörü ilk günden itibaren sıklıkla arızalanmış ve her arızalanmanın akabinde davalıya bilgi verildiğini ve davalınında bu arızayı onarmaya çalıştığını, tüm bu mağduriyete son verilmesi amacıyla yapılan ihtarnameler çekildiğini, Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/85 değişik iş sayılı dosyasından delil tespiti ve keşif ile asansörün kullanım amacına ve yerine uygun şekilde üretilmediğinden bahisle, fazlaya ilişkin her türlü talep dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 28.968,00 TL. maddi tazminatın ve 5.000,00 TL. manevi tazminatın bu hususta ihtarın yapıldığı 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının adresinin Ankara olduğundan işbu davanın görevli ve yetkili Ankara Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, müvekkilinin, ürünün muhafazası yönünde sorumluluğunun olmadığını, alıcının ürünün muhafazada zafiyet göstermesi ve ücretsiz bakımda ısrar etmesi sonucu kullanıcı hatasına bağlı olarak ürünün arıza verdiğini, müvekkili tarafından ürünün teknik şartnameye uygun olarak çalışır vaziyette kusursuz olarak teslim edildiğini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dava konusu engelli platform merdiven asansöründe sık sık meydana geldiği belirlenen arızaların sebebinin işbu asansör sisteminde mevcut olan yukarıda çalışma görevi ayrıntılı olarak belirtilen güç kaynağının kapasite olarak çok yetersiz olmasından kaynaklandığı ,bu durumun üretimden kaynaklı gizli ayıp olduğu,halihazır durumu itibari ile çalıştırılamayan söküldüğünden dolayı demonte konumunda bulunan imalat kusurlu engelli platform merdiven asansöründen sorumlu firmaların davalı satıcı … Ltd. Şti. İle beraber ihbar edilen imalat ve montaj yüklenicisi … Ltd. Şti. Olduğu, davacının sürekli arıza ihbarlarının dosya içerisinde yer aldığı kaldı ki ayıbın üretimden kaynaklı olduğu nazara alındığında ayıp ihbarının da süresinde olduğu anlaşılmakla; Asansöre ödenen bedel 17.000,00 TL, asansörün söküm masrafının 1.000,00 TL olmak üzere toplam 18.000,00 TL üzerinden kabulü ile 05/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, diğer kalem maddi taleplerin yargılama masrafı olarak addedilmesi gerektiği, davacının sözleşmesel vekalet ücretinin ise bu davaya konu olamayacak davacı ve vekili arasındaki ilişki olması ,manevi zarar talebinin de içtihatlar doğrultusunda koşulları oluşmadığından reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının, işbu davada talep edilen tüm alacak kalemleri hususunda ihtar edilmiş olmasına rağmen, bilerek ve kasten üzerine düşeni yapmamakta direndiğini, müvekkilinin asansörü 22.000TL’ye AVM ye satmış iken; ayıplı imalatın iade alınması sonrasında 22.000 TL’yi iade ettiğini ve neticeten 22.000 TL zarara uğradığını, bu nedenle 17.000TL değil, davacı müvekkilinin iade etmek zorunda kaldığı meblağ dikkate alınarak 22.000TL olarak kabul edilmesi gerektiğini, işbu davanın ikamesinden önce ihtarname ve delil tespiti için yapılan giderlerin tamamının (600 TL +1728 TL) ödenmesine karar verilmesinin gerektiğini, davacı müvekkilinin davalıya asansörü iade edebilmek ve zararını tazmin edebilmek için tüm yolları denediğini, bu halde davalının, HMK 329’da tanımlandığı şekliyle kötü niyetli olduğunu, bu halde söz konusu talebin mahkemenin kanaatinin aksine işbu davanın konusu olabileceğini, işbu davanın ikamesi için davacı müvekkili ile imzalanan vekalet ücret sözleşmesi ve ödeme makbuzlarının dosyada mübrez olduğunu, buna rağmen HMK m.329’a dayanan sözleşmesel vekalet ücreti talebinin reddedilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, davacı müvekkilinin AVM dışındaki diğer müşteri ve potansiyel müşteri çevresinde itibar kaybına uğradığını, manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen ret kararın kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; delil tespitine konu ürün, tedbir isteyenlerin uhdesinde bulunmasına rağmen, istisnai hüküm uygulanarak gıyapta delil tespiti yapılarak savunma (hukuki dinlenilme) hakkının engellendiğini, delil tespiti kararı ve uygulaması sonrası, davalı tarafından davaya konu ürünün yerinden söküldüğünü ve davanın esasına girmekle yetkili ve görevli Mahkemenin araştırma ve yargılama hakkının engellendiğini, mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere, bilirkişiler tarafından ürünün yerinde incelenemediğini, kutulanmış hali görülebildiğini, ürünün her türlü mukavemet ve yeterlik test sonuçlarının mevcut olduğunu, teknik şartnameye de uygun olarak üretilen üründe, güç kaynağından kaynaklı herhangi bir arıza meydana gelmesinin söz konusu olmadığını, müvekkiline iletilen ilk arıza sonrası yetkili servis tarafından “engelli merdiveninin bulunduğu yerin aynı zamanda sigara içme mekanı olarak kullanılmasından dolayı, bu alanı kullanan şahısların merdiven asansörüne ait raylara yaslanması, ayak dayaması, meraklı ve art niyetli kişilerin asansörün şarj yerlerini bilinçsizce kurcalaması sonucunda park noktalarında bulunan şarj yuvaları ve kabloları zedelenme veve kopma şeklinde 3. kişilerin müdahalesi ile hasar görmüştür.” şeklinde tespit yapıldığını, sonraki arızlarda da benzer şekilde arızanın nedeninin -AVM teknik personelince de tespit edildiği üzere- “cihazın uygunsuz kullanımı ve zorlanması sonucunda sigortasının atması” olduğunun belirlendiğini, özetle; üründe meydana gelen arızanın sebebi, cihazın uygunsuz kullanımı – zorlanması ve dış müdahale ile kurcalanması olduğunu, 3. kişilerin sigara içerken asansörü kurcaladığı ve asansör raylarına dayanmak suretiyle raylara zarar verdikleri de aslında keşif icrasında tespit edildiğini, … AVM’nin ürünün bakımı ve muhafazasında zafiyet gösterdiği ve kullanıcı hatasına bağlı olarak ürünün arıza verdiğinin sabit olduğunu, davalı … şirketinin “temin eden” olduğu ve kusurunun bulunmadığı yönündeki tespite rağmen, müvekkili aleyhine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, ürün bedeline hükmedilse dahi, ürünün iadesi yönünde hüküm kurulmamasının ve manevi tazminat yönünden red vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için üründe ayıp olduğu kabul edilse dahi, tarafların tacir olması sebebiyle, TTK’dan kaynaklı ürünü inceleme ve ayıplı olması durumunda ihbar yükümlülüğü uyarınca da davanın reddi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesi kapsamında ayıplı olarak teslim edildiği iddia olunan emtia nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, sözleşmeye konu ürünün ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı ve davalının iddia edilen ayıp nedeniyle sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davacı şirket, davalıdan 07/09/2015 tarih ve … nolu fatura ile 17.000,00 TL satış bedeli karşılığında “engelli platform merdiven asansörü” satın almıştır. Ayrıca asansörün … için alındığı ve sipariş no … ibareleri faturaya işlenmiştir. Bunun yanı sıra 07/09/2015 tarihli taahhütnamede ürünün davalıya 03/09/2015 tarihinde teslim edildiği ve 2 yıl garantili olduğu belirtilmiştir. Zaman içerisinde engelli asansörünün çeşitli tarihlerde arızalanması üzerine … A.Ş. Davacıya … nolu faturanız kısmi iade açıklamasıyla 28/08/2016 tarihinde 22.000,00(Kdv dahil 25.960,00)TL bedelli fatura kesmiştir. Davacı tarafından, davalı ve üretici muhataplarına çekilen Üsküdar … Noterliği’nin 20.06.2016 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile engelli asansörünün gizli ayıplı olması nedeniyle ürünün iade alınması ve bedelinin ödenmesi ihtar edilmiştir. Davalı tarafından davacı muhatabına çekilen Ankara … Noterliği’nin 01.07.2016 tarih ve … YN’lu cevabi ihtarname ile tüm işlemlere ait bilgilendirme, tespit, öneri ve iş akışının bildirildiği beyan edildikten sonra ihtarnamedeki hususların kabul edilmediği ihtar edilmiştir. Davacı taraf, satılanın ayıplı olması nedeniyle uğradığı zararın tazmini istemiyle eldeki davayı açmıştır. Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır(Yargıtay HGK’nın 24.05.2017 tarih, 2017/19-1633 E.- 2017/1013 K. Sayılı kararı). Ayıba karşı tekeffül borcu, satılan şeyde satıcı tarafından zikir ve vaat edilen vasıfların bulunmamasından veya satılan şeyin değerini yahut akit gereğince ondan beklenen faydaları azaltan veya kaldıran noksanları bulunmasından satıcının sorumlu tutulmasını ifade eder. Satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun doğabilmesi için ayıbın sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması, ayıbın önemli olması, alıcının sözleşmenin kurulduğu anda ayıbın varlığından haberdar olmaması ve en nihayetinden alıcının kendisine düşen muayene ve ihbar yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir. Aksi halde satılan, alıcı tarafından mevcut haliyle kabul edilmiş sayılır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Satış sözleşmesinde, satıcı zapttan ve ayıptan ari bir şekilde satılanın, mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür. Satılanın ayıplı olması halinde alıcı TBK’nın 227/1. maddesinde düzenlenen seçimlik haklarını kullanabilir. Bunun yanı sıra TBK’nın 227/2. Maddesinde, alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklı tutulmuştur. Alıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanabilmesi için muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması gerekir. TTK’nın 23/1-c maddesine göre de ticari satımlarda muayene süresi sekiz gündür. Davacı tarafından bu süre içinde alınan ürünün muayenesinin yapıldığına ilişkin bir beyan ya da belge sunulmamıştır. Bunun yanı sıra, davalı taraf engelli asansörünün teknik şartnameye uygun olduğunu savunmuştur. Davacı taraf ise buna karşılık cevaba cevap dilekçesinde, davalının teknik şartnameye uygunluk dışında bir yükümlülüğü olmayacağından söz etmenin abesle iştigal olduğunu beyan etmiştir. Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/85 D.iş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda güç kaynağının yetersiz olması dolayısıyla sistemin arıza yaptığı ve imalatın yer ve şartlar dikkate alınmadan yapıldığı kanaati bildirilmiştir. Dava dosyasında alınan 15.11.2017 tarihli raporda da engelli asansörün güç özellikleri belirlendikten sonra güç kaynağının kapasite olarak çok yetersiz olduğu belirtilmiştir. 27.12.2018 tarihli raporda ise engelli asansörünün çalışma ortamına göre dizayn ve tasarlanmamış olduğu rapor edilmiştir. Ancak bilirkişi raporlarında dosya arasında bulunan ve davacı tarafın itiraz etmediği teknik şartnameye ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu haliyle bilirkişi raporları hüküm vermeye elverişli değildir. Davanın tarafları arasında eser sözleşmesi değil satış sözleşmesi bulunmaktadır. Bu nedenle bilirkişiler tarafından engelli asansörünün imalatına ilişkin değerlendirmeler taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözecek nitelikte değildir. Zira satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğunun olabilmesi için ayıbın satış sözleşmesi anında mevcut olması ve satılan şeyde satıcı bildirilen vasıfların bulunmaması veya akit gereğince ondan beklenen faydaları azaltan veya kaldıran noksanları bulunması gerekir. Engelli asansörünün güç kaynağı kapasitesinin ayıp olarak kabul edilebilmesi için bunun alıcının siparişine uygun olmaması veya satıcının vaadettiği nitelikte olmamasına bağlıdır. Ancak dosya kapsamı itibariyle davacı tarafın engelli asansörünün sipariş edilen özelliklerde olmadığı veya satıcının vaadettiği özelliklerin bulunmadığına ilişkin bir iddiası bulunmamaktadır. Bilirkişiler tarafından satış sözleşmesine konu ürünün mevcut özellikleriyle piyasada ticaretinin yapılıp yapılmadığı da incelenmemiştir. Davaya konu engelli asansörünün mevcut güç kapasitesinin … AVM’deki kullanım durumu tek başına ürünün ayıplı olduğunu ispata elverişli değildir. Bu halde mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak, teknik şartname ve ürünün piyasadaki durumu da değerlendirilerek davaya konu engelli asansörünün ayıplı olup olmadığı var ise ürünün ayıplı olduğu hususunun teslim sırasında açıkça belli ve anlaşılabilir(açık ayıp) olup olmadığı, ayıp teslim anında açıkça belli değilse yapılan inceleme(muayene) sonucunda malın ayıplı olduğunun anlaşılabilecek nitelikte olup olmadığı, satılanda olağan bir gözden geçirme ve TTK 23/1-c maddesi anlamında muayeneyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunup bulunmadığı, ayıbın malın kullanılmasıyla birlikte sonradan anlaşılacak(gizli ayıp) nitelikte olup olmadığı, ayıbın varsa davalının garantisi kapsamında kalıp kalmadığı, ayıbın onarılıp onarılamayacağı, varsa ayıbın giderilmesi için gerekli olan masraf tutarı, ayıbın niteliği ile engelli asansörünün bedelinin iadesi talebinin orantılı/makul olup olmadığı, bedel iadesi makul ve orantılı değilse ayıp oranındaki indirim bedelinin tespiti yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Bu haliyle mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf başvurusu bu aşamada incelenmeksizin davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 4-İstinaf başvurusu bu aşamada incelenmediğinden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcı ile istinaf başvuru harcının istemi halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022