Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/842 E. 2022/660 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/842
KARAR NO: 2022/660
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2016/262 Esas – 2019/630 Karar
DAVA: Alacak (Simsarlık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıların ortağı oldukları … Anonim Şirketi’nin hisselerinin satışı için mesleği emlakçılık olan davacı müvekkile başvurduğunu, Tarafların talepleri doğrultusunda müvekkilinin satış talep eden davalılar ile hisselerin alıcıları arasında iletişim kurduğunu, tarafların talepleri konusunda uzlaşmalarını sağlayarak … Ticaret Anonim Şirketi’nin hisselerinin … Şirketi’ne devrini sağladığını, Asıl sözleşmenin alıcı ve davalı satıcılarının menfaati doğrultusunda simsarlık faaliyeti gösteren davacı müvekkile herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi, bir de sözleşmenin kurulmasıyla, devrin gerçekleşmesiyle hiçbir ilgisi bulunmayan, olay ile tek bağlantısı davalı … ‘in eski iş ortağı ve çok yakın arkadaşı olmaktan ibaret olan … ’e simsarlık ücreti ödendiğini, Dosyaya sunulmuş olan e-maillerde de görüleceği üzere davalılar müvekkiline … Anonim Şirket’nin satışı konusunda görevlendirdiklerini, Müvekkili ile davalı … ve … arasında icap- kabul şeklinde yazışmalar olduğunu, hisselerin devredileceği bir alıcının bulunması için emlakçı müvekkilden hizmet talep ettiğini, müvekkilinin tamamen güven ilişkisine dayanarak davalıların taleplerine istinaden hareket ettiğini, davalı satıcılardan aldığı devir konusu hisselerin fiyat bilgilerini, binanın müsaitlik durumunu, alıcıların binayı görebilecekler gün/saat bilgilerini alıcılar ile paşlaştığını ve binayı gezdirdiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000-TL simsarlık ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; simsarlık sözleşmesinin yazılı olması ve tarafların imzalarını ihtiva etmesi TBK m. 520/3 gereği olduğunu, alıcı ile satıcıyı buluşturan, sözleşmenin kurulmasını sağlayan simsarın, bahse konu taşınmazın hangi bedelle satıldığını ve dolayısıyla hak kazandığı ücreti bilmemesi mümkün olmadığını, Davacı elektronik posta yazışmalarını delil olarak kullanılamayacağını, İşbu hususta muvafakatlerinin bulunmadığını, Dava dilekçesinin ekinde yer alan elektronik posta yazışmalarına ve tüm içeriğine itiraz ettiklerini, Elektronik posta yazışmalarının itiraz halinde yazılı delil başlangıcı olarak dahi kabul edilmesi mümkün olmadığını, davaya konu taşınmaz … adlı kişi tarafından satın alınmadığını, Davacı tarafın, taşınmazın alıcısı ile satıcısı hakkında bilgi sahibi olmaması dahi davacının simsarlık hizmeti vermediğini en açık şekilde ortaya koymadığını, satış davacının aracılık ettiğini iddia ettiği dava dışı 3. kişi ile iş sahibi arasında gerçekleştirilmediğinin açık olduğunu, müvekkillerinin ne … ’e ne de başka bir kimseye tellallık ücreti altında bir ücret ödemediklerini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tüm dosya kapsamı ile davacının dava dilekçesindeki beyanlarından davaya konu hisse satışının asıl amacı, dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davadışı/… Şirketi’ne geçirilmesi, yani taşınmazın davadışı/… Şirketi’ne satılması olup, dava konusu olayda, yazılı bir simsarlık sözleşmesi akdedilmemiştir. Kaldı ki “tek tarafın imzasını” içeren bir simsarlık sözleşmesi dahi akdedilmemiştir. Davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu e-mail yazışmaları, taraflarca imzalanmış yazılı sözleşme metni olarak kabulü mümkün olmayıp , e-mail yazışmalarının taraflarca imzalanmış yazılı sözleşme metni olarak kabul edilebilecekleri farz edilse söz konusu e-mail yazışmalarının içeriğinde, taraflar arasında simsarlık sözleşmesi kurulmasına yönelik bir irade uyuşması, yani simsarlık sözleşmesinin “esaslı unsurları” hususunda bir anlaşma yer almadığından, e-mail yazışmaları ile taraflar arasında simsarlık sözleşmesi akdedildiği kabul edilemez. Taraflar arasında simsarlık sözleşmesi kurulmasına yönelik bir irade uyuşmasının varlığından söz edilebilmesi için; söz konusu e-maillerin içeriğinden, “davacı/simsarın yürüteceği simsarlık faaliyetinin neticesinde davalı/satıcı ile davacı/simsar arasında taşınmaz satışının (hisse devrinin) gerçekleşmesi halinde, davalı/satıcının davacı/simsara ücret ödemeyi vaad ettiği” hususlarının anlaşılması gerekmektedir. Ne var ki davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu e-mail yazışmalarının içeriğinden, böyle bir irade uyuşmasının varlığından söz edilemeyecektir. TBK.md.520/f.3’ de yer alan hükme göre; “Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Bu hükme göre; taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmelerinin geçerli olması için, yazılı şekilde yapılmaları şarttır. Simsarlık sözleşmesi, her iki tarafa da borç yükleyen bir sözleşme niteliğinde olduğundan, geçerli olması için, yazılı şekilde yapılmış olması (yani tarafların irade beyanlarının yazılı bir metinde düzenlenmiş olması) ve yazılı metnin altının satıcı ve simsar tarafından imzalanmış olması (TBK.md.14/f.1) şarttır. Taşınmaz konusundaki simsarlık sözleşmesi bu şekle uyularak akdedilmediği takdirde geçersiz olur ve sözleşme geçersiz olduğu için de, simsar (davacı) bu sözleşmeden dolayı herhangi bir simsarlık ücreti alacağına hak kazanamaz. Anılan durum karşısında davacı/simsar ile davalı/satıcı arasında, yazılı bir simsarlık sözleşmesi akdedilmemiş olduğundan, davacının davalıdan simsarlık ücreti alacağına hak kazanamadığı, Davacının tespit taleplerinin hukuki menfaat yokluğundan reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmenin yazılı şekilde yapılmaması nedeniyle davanın reddinin TBK madde 520’de düzenlenen simsarlık hükümlerine aykırı olduğunu, taraflar arasında sözleşmenin taşınmaz devrine ilişkin olduğunun kabul edilebilmesi için öncelikle mahkemece bu taşınmazın devri ile doğan verginin kayıtlarının incelemesi gerektiğini, davalı taraf işbu hisse devri yapılırken vergi idaresine yaptığı bildirimin incelenmediğini, söz konusu işlem bir şirket hisse devri olup simsarlık anlaşmasının yapıldığı e-posta yazışmalarında da görülmesine rağmen mahkemece yalnızca sözleşmenin yazılı yapılıp yapılmadığına bakıldığını, bilirkişi incelemelerinde de çok yüzeysel incelemeler yapılmış olduğunu ve davanınh sehven yanlış tarafa açıldığını, bu hususun değerlendirilmediğini, davanın usulden reddi gerektiğini, asıl sözleşmenin alıcı ve davalı satıcılarının menfaati doğrultusunda simsarlık faaliyeti gösteren davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, sözleşmenin kurulmasıyla, devrin gerçekleşmesiyle hiçbir ilgisi bulunmayan, olay ile tek bağlantısı Davalı …’in eski iş ortağı ve çok yakın arkadaşı olmaktan ibaret olan …’e simsarlık ücreti ödendiğini, birbirlerini tanımayan taraflar arasında davacının mesleki uğraşları sonucunda hisse devir sözleşmesi kurulmuş, sözleşme alıcısı sözleşme konusu şirket hisselerini satın almış, davalı satıcılar ise bu şirket hisselerini talep ettiği bedelden satarak menfaat sağlamış, ancak simsarlık faaliyetleri ile hisse devir sözleşmesinin kurulmasını sağlayan davacı müvekkil sözleşmenin kurulmasının ardından olay dışı bırakılarak, satış işlemlerinde hiçbir faaliyeti olmayan …’e ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki e-mail yazışmaları simsarlık sözleşmesinin şekil şartının sağlandığını, icap-kabul beyanı ise sözleşmenin kurulmuş olduğunu göstermekle, gerekçeli karar hukuka ve kanuna aykırı şekilde hükmedildiğini, simsarlık sözleşmelerinde sadece taşınmazlara ilişkin sözleşmeler için yazılı şekil şartı arandığını, oysa davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme hisse devrine ilişkin simsarlık sözleşmesi olup yazılı şekil şartının aranması hukuka ve kanuna aykırı olduğunu (TBK madde 520), dava konusu olayda da taşınmaz devri değil hisse devri yapılmasından dolayı taraflar arasında bulunan simsarlık sözleşmesinin geçersizliği konusundaki kararın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının istinaf dilekçesinde dahi davayı hangi şirkete yöneltmesi gerektiğine dair tereddüt yaşadığını, davacının taraflar arasında var olduğunu iddia ettiği ilişkiyi ispat edemediğini, taraflar arasında bir simsarlık sözleşmesinin akdedildiğinden söz edilebilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde ve tüm esaslı/objektif unsurları barındırıyor olması gerektiğini, davacı, istinaf aşamasında iddialarını değiştirmekle kalmayıp hukuka aykırı şekilde yeni delil ileri sürmeye çalıştığını davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, simsarlık sözleşmesi nedeniyle komisyon ücretinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının komisyon ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır. Davacı taraf, simsarlık faaliyeti sonucunda asıl sözleşmenin kurulduğundan bahisle komisyon ücretinin tahsili istemiyle eldeki alacak davasını açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 520/1. Maddesine göre, simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Anılan maddenin 3. Fıkrasına göre ise, taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Davacı taraf, dava dışı … ‘e ait olan taşınmazın(…) devri amacıyla hisse devri yapılmasına aracılık ettiğini ileri sürmektedir. Ancak taraflar arasında yazılı bir simsarlık sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı, taraflar arasında yapıldığını iddia ettiği mail yazışmalarına dayanmaktadır. Davalı taraf ise davacının dayandığı mail yazışmalarını kabul etmemiştir. Her ne kadar hisse devrinin taşınmazın devrine yönelik olduğu ileri sürülmüş ise de, işlem temelinde hisse devrine ilişkindir. Kaldı ki, taşınmazın mülkiyeti hiç el değiştirmemiştir.Söz konusu taşınmaz dava dışı … A.Ş. adına kayıtlı olup, bu şirketin ise tüm hisseleri … A.Ş. ne ait iken, önce … A.Ş.nin unvanı 04.11.2015 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile … A.Ş. olarak değiştirilmiş ve ardından … A.Ş.’deki … A.Ş. nin tüm hisseleri 16/11/2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan tescil beyannamesi ile … Firmasına devredilmiştir. TBK’nın 1 ve 2. maddelerine göre, sözleşme, esaslı noktalarda tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. TBK’nın 12/1. Maddesine göre de, sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Dava konusu esasen hisse devrine ilişkin olup, taşınmazlara ilişkin simsarlık sözleşmesi hakkındaki TBK’nın 520/3. Maddesindeki yazılı şekil şartının eldeki davada uygulama yeri yoktur. Simsarın ücrete hak kazanabilmesi için, simsarın faaliyetleri sonucunda asıl sözleşmenin kurulması gerekmektedir. Davalı tarafça sunulan 24/01/2014 tarihli mail yazışmasında … ile ilgili yapılan yazışmada, davacı satış yönünden daha önce teklif ettikleri müşterilerden geri dönüş olması halinde nasıl ilerleneceğini sormuş, davalı … ise cevabında daha önce teklif edilen ve görüşme sağlanan müşterilerle ilgili hakların baki olduğu bildirilmiştir. Davacının dayandığı mailler ise 30 Nisan ve 4-5 Mayıs 2015 tarihlerine ilişkindir. Bu maillerde binanın gezdirileceğinden bahsedilmiş ve bina fotoğrafları ile giderlerine ilişkin bilgi gönderilmiştir. Davalı taraf söz konusu bu mailleri kabul etmediğinden bu maillerin davalılar aleyhine delil teşkil etmesi mümkün değildir. Kaldı ki, davacının dayandığı mail içerikleri itibariyle hisse devrinin davacının faaliyeti sonucu kurulduğunu ispata elverişli değildir. Davacının, kendi faaliyetleri sonucunda asıl sözleşmenin kurulduğunu ispatlayamamış olmasına göre tellalık ücretine hak kazanması söz konusu değildir. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı istinaf dilekçesinde “davanın sehven yanlış tarafa açıldığını, dava konusu olayın hisse devrine ilişkin olmasından dolayı …… Şirketine açılması gerekirken sehven davalıların taraf gösterildiğini ve mahkemenin davayı usulden reddetmesi gerektiğini” ileri sürmüş ise de, simsarlık sözleşmesinin tarafının hisse maliki olması zorunlu olmayıp ilk defa istinaf aşamasında ileri sürülen bu iddianın HMK’nın 357. Maddesindeki düzenleme karşısında incelenmesi mümkün değildir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davalı yan gider avansından karşılanan 24,60 TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/05/2022