Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/838 E. 2022/369 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/838
KARAR NO: 2022/369
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2019
NUMARASI: 2018/154 Esas – 2019/553 Karar
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYA
DAVA: Hissi Devrinin Tespiti ve Pay Defterine Kaydı
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Asıl ve birleşen dosya davalıları vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVADA;
DAVA: Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; aile şirketi olan davalı şirketin ortaklarının bir baba ile bir erkek ve iki kız kardeşten oluştuğunu, aile bireylerinin davalı şirketteki sermaye pay ve oranlarının uzun süre eşit olarak devam ettiğini, son yıllarda ise erkek çocuk lehine ortaklık pay oranlarının değiştiğini ve şirketin ortaklık paylarının … (baba) %2, … (oğlu)%68, … (kız)%l5, … (Kız)%15 olduğunu, 15/01/2018 tarihinde ise davalı şirket ortaklarından …’nın %15 ortaklık payının tamamına ilişkin nama yazılı 1.500 paya karşıık 15.000,00-TL’lik sermaye hak ve hissesinin tamamını bir diğer şirket ortağı …’e devrettiğini, müvekkili ile ortaklık payını devreden …’nın Bakırköy …Noterliğinden 15/01/2018 tarihlive … yevmiye numaralı ihtarname ile hisse devrinin karar ve pay defterine usulü dairesinde işlenmesinin ihbar ve ihtar edildiğini, davalı …nin Bakırköy … Noterliğinden gönderdiği 24/01/2018 tarih ve … yevmiye no’lu cevabi ihtarnamaede, hisse devrine ilişkin dayanak bildirilmediği, geçerli nedenle yapılmadığı, yönetim kuruluna bilgi verilmediği, hisseleri devralan …’in şirket aleyhine açtığı davalar bulunduğu, hisse devir işleminin iyi niyetle bağdaşmadığı, esas sözleşmenin 14.maddesinde pay devrinin şirket yönetim kurulunun muvafakatına tabi olduğu, şirket yönetim kurulunun pay devrine muvafakat etmediği, bu nedenlerle karar ve ortak pay defterine hisse devrinin işlenmediğinin ihtaren bildirildiği, davalı şirket tarafından, şirket karar ve pay defterine işlenmeyen, müvekkil davacı …’in …’dan devraldığı nama yazılı 1.500 paya karşılık 15.000-TL’lik sermaye hak ve ortaklık payının tespitine ve davalı şirket pay defterine tesciline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının açıkça kötü niyetli olduğunu, maksadının sadece baba … tarafından yoklukla var edilen ve erkek kardeş … tarafından ise zaman içinde hacmi büyütülen müvekkili şirketten bir an önce yangından mal kaçırırcasına acele ve telaşla bir an önce şahsi varlığa kavuşmak ve ne kadar çok para koparabilirse o kadar iyi mantığı ile hareket etmekte olduğunu, fahiş taleplerle mümkün olduğu kadar çokça pay almaktan başka bir niyeti olmadığını, 02/06/2008 tarihinde baba …’nın %54,99 hisseinin %31,99 kısmını oğlu …’ya devrettiğini, sadece oğluna değil aynı toplantıda %4 hisseyi kızı davacı …’e, %4 hisseyi de kızı …’ya devrettiğini bu hisse devirlerinden sonra ve müteakiben 30/06/2008 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, 19/10/2010 tarihinde de şirketin takip eden olağan genel kurul toplantısında davacı … de dahil olmak üzere tüm ortakların hazirun cetvelinde de görüldüğü üzere bu yeni pay oranları ile ve oranları temsilen hazır bulunduklarını ve her türlü belgeyi imzaladıklarını, ve bu hisse devirlerine ilişkin hiçbir itirazda bulunmadıklarını olağan genel kurul toplantısının usulüne uygun olarak yapıldığını ve tescil edildiğini, davacının taleplerinin usul ve yasaya aykırı, mesnetsiz ve kötü niyetli davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesinin talep etmiştir.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2018/157 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA: Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin aile şirketi olduğunu, aile üyelerinin davalı şirketteki sermaye pay oranlarını uzun yıllar eşit olarak devam etmesine rağmen son yıllarda ortaklardan … lehine artış gösterdiğini, 15.01.2018 tarihi itibari ile …’nın %52 …’nın %68, …’nın %15, …’in ise %15 pay sahibi olduğunu, 15.01.2018 tarihli işlem ile …’nın %15 ortaklık payının tamamını davacı …’e devir ettiğini, devir eden ve devir alanın birlikte Bakırköy … Noterliği’nin 15.01.2018 tarihli ihtarı ile pay devrinin şirket kayıtlarına işlenmesinin talep edildiğini, 24.01.2018 tarihli cevabi ihtarda pay devrine ilişkin dayanak bildirilmediği geçerli bir devir bulunmadığı devir alanın şirket aleyhine açtığı davalar bulunduğu ve pay devrinin geçersiz olduğunu bildirildiği oysa A.Ş. Çıplak pay devrinin şekle bağlı olmadığını, pay devri serbestiyetinin esas olduğunu ileri sürerek davalı şirke tarafından karar ve pay devrine işlenmeyen devrin geçerliliğinin tespitine müvekkilinin 7.050,00-TL paya karşılık 70.500,00-TL’lik sermaye hak ve ortaklık payının tespiti ile davalı şirket pay defterine tesçiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle;davacının kötü niyetli olduğunu, taraflar arasında bir çok dava ve uyuşmazlık bulunduğunu, davalıca şirket aleyhine çok sayıda dava açıldığını, davacının amacının şirkette bir an önce fahiş taleplerde bulunarak mal varlığının artırmak olduğunu şirket kurucusu olan …’nın değişik tarihlerde çocuklarının paylarını devir ettiğini, pay devr alanlarının devir aldıkları paylar oranları ile şirket genel kurullarında temsil edilerek her türlü belgeyi imzaladıklarını bu nedenle dava dilekçesinde sözü edilen olguların gerçeği yansıtmadığını, şirket paylarının nama yazılı olması nedeni ile devrin özel şekle tabi olduğunu, belirtilen şekilde pay devrinin yapılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tarafların iddia ve savunmaları, 28.06.2018 tarih ve 02.05.2019 havale tarihli bilirkişi raporları, ticaret sicil kayıtları, taraflara ait defter ve ticari kayıtlar ile sunulan diğer tüm deliller dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; Asıl dava kapsamında, davalı şirketin, şirket tamamı ödenmiş sermayesinin 15.000,00-TL olduğu, ortaklık payının, …’dan, …’e devri ile ilgili; Bakırköy …Noterliği’nin 15/01/2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “…15/01/2018 tarihinde davalı şirket ortaklarından …’nın %15 ortaklık payının tamamına İlişkin nama yazılı 1.500 paya karşıık 15.000,00-TL’lik sermaye hak ve hissesinin tamamının şirket ortağı …’e devredildiğinin, hisse devrinin karar ve pay defterine usulü dairesinde işlenmesinin” ihbar ve ihtar edildiği, davalı şirketin ortalık payının pay defterine işlenemeyeceğiyle ilgili; Bakırköy .. .Noterliği’nin 24/01/2018 tarihli … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile “…hisse devrine ilişkin dayanak bildirilmediği, geçerli nedenle yapılmadığı, yönetim kuruluna bilgi verilmediği, hisseleri devralan …’in şirket aleyhine açtığı davalar bulunduğu, hisse devir işleminin iyi niyetle bağdaşmadığı, esas sözleşmenin 14.maddesinde pay devrinin şirket yönetim kurulunun muvafakatına tabi olduğu, şirket yönetim kurulunun pay devrine muvafakat etmediği, bu nedenlerle karar ve ortak pay defterine hisse devrinin işlenmediğinin ihtaren bildirildiği,…”, 23/06/2013 tarihli, 2013/02 numaralı Yönetim Kurulu kararı ile şirketin hisse senedinin basılması, basım için matbaa araştırılmasına oy birliği ile karar verildiği, hisse senedi basım işinin yaptırıldığı, hisse senetlerinin 145 adet basıldığı, ancak şirketin basılan hisse senetlerinin, şirket ortaklarına teslim edildiğine ilişkin dağıtım tablosuna teslim imzalarının alınmadığı, teslimin gerçekleştiğinin Pay Defteri veya başkaca bir belge ile kayıt altına alınmadığı, sonuç olarak, şirketin paylarının bastırıldığı ancak şirket ortaklarına dağıtılmadığı, bu sebeple şirketin paylarının senede bağlanmamış (çıplak pay) niteliğinde olduğu, çıplak payların geçerli bir şekilde devredilebilmesi için yazılı temlik beyanının gerekli olduğu, şirket pay defterine kayıt açısından, yönetim kurulunun devrin geçerliliğini inceleyebileceği ve kanuni ve iradi sınırlamaların varlığı halinde devre onay vermeyi reddedebileceği, açıklanan nedenlerle, davacı talebinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmakla, asıl davanın kabulüne, davalı … tarafından şirket karar ve pay defterine işlenmeyen, davalı şirket ortağı davacı …’in …’dan devraldığı nama yazılı 1.500 paya karşılık 15.000,00-TL’lik sermaye hak ve ortaklık payının tespitine ve davalı şirket pay defterine tesciline karar vermek gerekmiştir. Birleşen dosya kapsamında, Davalı şirketin 2013 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerini süresinde yaptırmış olduğu, ortaklar pay defterinde 2013 yılı itibariyle ortaklık paylarının ne kadar olduğunun yazıldığı, şirketin ödenmiş sermaye bakiyesinin 470.000 TL olduğu, şirketin, hisse senedi basımı için 23.06.2013 tarihinde yönetim kurulu kararı aldığı, 12.07.2013 tarihli matbaa faturası ve teslim tutanağı ile 144 adet nama yazılı hisse senedi teslim aldığı, şirketin, işbu senetleri ortaklara teslim ettiğine dair herhangi bir teslim tutanağı ibraz edilmediği, şirket ana sözleşmesinde, pay devrinin yönetim kurulunun onayına veya başka bir şarta bağlı olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığı, ayrı bir pay devri sözleşmesinin bulunmadığı, ancak deliller kısmında bahsi geçen ihtarnamelerde bu yönde beyan bulunduğu, açıklanan nedenlerle, davacı talebinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmakla, birleşen davanın kabulüne, davalı … Petrol Ürünleri A.Ş. tarafından şirket karar ve pay defterine işlenmeyen, davalı şirket ortağı davacı …’in …’dan devraldığı nama yazılı 7.050 paya karşılık 70.500,00-TL’lik sermaye hak ve ortaklık payının tespitine ve davalı şirket pay defterine tesciline,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın her iki şirketteki ilgili devirlerinin tamamen kötü niyetli olduğunu, bu konudaki beyan ve iddiaların mahkeme kararında layıkı ile ele alınmadığını, asıl davada davalı şirket …ve birleşen davada davalı … A.Ş., iki şirketin de aynı aile üyelerine ait birer aile şirketi olduğunu, Davacı …’in şirketlerin kurucusu baba …’nın aniden rahatsızlanması ve vefatı ile fahiş ve haksız taleplerle ortaya çıkmış ve işbu haksız ve fahiş taleplerine mümkün olursa biran önce kavuşmak için kime ne zarar verdiğine bakmaksızın, yine mümkünse şirketlerin iş ve işlemlerini kilitleyip, fahiş taleplerinin kabulünü sağlamak gizli niyeti ile şirketlere karşı her türlü iş ve işlemleri için ve dahi fesihlerini de talep ederek dava üzerine dava açmaya başladığını, ilgili hisse devirleri ile her iki şirkette de bulunan tüm hisseleri (mal varlığının büyük bir bölümünü oluşturan) elinden bir bedel ödenmeksizin, muvazzalı olarak alınan kardeş diğer ortak …’nın hasta ve bakıma muhtaç olduğunu, bu konudaki beyan ve iddiaların mahkeme kararında layıkı ile ele alınmadığını, hisselerinin tamamını elinden almaya kalkıştığı kız kardeş …’nın uzun yıllardır içerisine düştüğü rahatsızlıklarla mücadele ettiğini, bakıma muhtaç olduğunu, kendi kendine yaşadığını, işbu hisselerinin tamamını devretmesi halinde, yokluk ve yoksulluğa düşeceğini, bu hisselerinin sağlıklı bir düşünce ile ve kabul edilebilir bir kararla devretmiş olmasının akla mantığa aykırı olup bu hisselerin devri ile ilgili olarak kendisine herhangi bir bedel de ödenmemiş olduğunu açıkça kötü niyetle elinden aldıklarını, …’nın yapılan bu işin vahameti karşısında, zaruren kız kardeşi …’nın işbu rahatsızlıklarından istifade ile mal varlığının elinden alınmasının yokluk ve yoksulluğa düşürülmesinin önüne geçilebilmesi bakımından kız kardeşi …’nın vesayet altına alınabilmesini ve böylece bu vahim tehlikeleri kendisi adına bertaraf edebilmek maksadıyla davanın açılmasını sağladığını, davanın derdest olup, bu davada 07.06.2018 tarihli duruşmada, mahkemenin …’yı huzura almış ve dinlediğini, fiziken ve haleti ruhiye olarak nasıl da rahatsız olduğu Sayın Mahkeme’ce açıkça görüldüğünü, gelirlerinin ne kadar olduğu bilememiş, “aylık 700 TL” civarında olduğunu belirtmiş, yeni vefat eden babasından emekli aylığı bağlanması beklentisi içerisinde olduğunu beyan etmiş, yine mahkemece yöneltilen soru üzerine hisselerini …’e devir ettiğini beyan etmiş, buradan gelen bir geliri olduğunu, buna karşı bir bedel alıp, almadığını açıklayamadığını ve bizzat kendisinin huzurda ilgili beyanları ile açıkça milyonlar değerindeki işbu hisselerin elinden bedelsiz alındığı hususu kendi beyanı ile açıkça sabit olduğunu, 3.no.lu Ara Karar’ında Merkezi Kayıt Kuruluşu’na müzekkere yazılarak, hisse devirleri konusunda bir bedel ödenip, ödenmediği hususunun araştırılmasına ve sorulmasına karar verildiğini, bilirkişi incelemesi aşamasında bulunduğunu, … hakkında açılmış olan vasilik davasının bekletici mesele yapılması yönündeki taleplerinin de göz ardı edilerek davanın kabulü yönünde karar verildiğini, kişinin fiil ehliyetine sahip olması için ayırt etme gücüne sahip olması ve ergin olması yetmeyeceğini, ayrıca kısıtlı da olmaması gerektiğini, kısıtlı olmak, kanunun belirlediği sebeplerden birinin bulunması durumunda bir kimsenin fiil ehliyetinin mahkeme kararıyla sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması olup kısıtlama sebeplerinin TMK. m. 405 408’de sayıldığını, hisselerini devreden … hakkında sırf bu hisseleri devrettiğinden bahisle açılmış bir vasilik davası varken ve bu davada kısıtlanması talep edilmişken ve dahi dava derdestken mahkemenin … hakkında açılmış ve derdest olan vasilik davasını bekletici mesele yapması gerekirken devir tarihinde akıl sağlığı yerindedir diyerek davanın başından beri bekletici mesele yapılması yönündeki taleplerimizin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu yerleşik Yargıtay İçtihatlarının da bu yönde olduğunu; müvekkil şirketleri, söz konusu bu devirlerin her iki şirkette de pay defterine işlenmesini reddettiğini, reddine gerekçe olarak; devrin “iyi niyete dayanmadığını” ” gerçek bir irade ile yapılmadığını”, nama yazılı hisse senetlerinin basıldığını, teslim edildiğini ve buna göre TTK 416/2 Md. ve ilgili hükümlerine göre devrin yapılmadığını, davalının, aile şirketi olan müvekkil şirketlerin basılı hisse senetlerini teslim aldığını inkar etmiş ve buna ilişkin imzaları da bulunmadığından bahisle, basılı hisse senetlerinin bulunmadığını ve hisselerin çıplak pay olduğunu ve devrin geçerli olduğunu beyan ettiklerini, hisse senedi basılı olsun veya olmasın, ister TTK 416.Md. v.d. maddelerine göre veya isterse BK. 183.Md. v.d. maddelerine göre yapılsın, geçerli olması ve korunması için mutlaka iyi niyet ilkelerine uygun olmalı ve gerçek bir irade ürünü ve gerçek bir satış olması gerektiğini, yapılan bilirkişi incelemelerinde de bu bulunması ve aranması gereken irade açıklığı üzerinde durulmuş ve açık irade bildiren bir “Temlikname” aranması gerektiği ve ancak bunun dosyada bulunmadığı ve ibrazının istenmesi gerektiği ve bulunmaması halinde de devrin geçersiz olacağı bildirilmiş, buna rağmen mahkemece bu husus araştırılmaksızın karar verildiğini, ilgili devirler hakkında temlikname mevcut olmadığını ve yasal unsurlar yerine gelmemiş olup, devirlerin serbest irade ürünü olmadığını, hisse devri nedeniyle yapılmış olması gereken bir ödeme ve dekontu ve belgesi mevcut olmadığını, davacının aynı kötü niyeti ile bir diğer ikame ettiği davada (Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1041 E sayılı derdest davada 12.04.2019 tarihinde ibraz edilen bilirkişi heyet raporu) bilirkişi incelemesi ile hisselerin değerlendirilmesi yapılmış ve sadece bir şirketteki (…’deki) %15 hissenin değeri 5.402.507,18 TL olarak hesaplanmış olup, bu sadece bir şirkette hesaplanmış hisse değeri ve iki şirket olarak nazara alındığında bu hisselerin bedelsiz devirin nasıl da usul ve yasaya, akla mantığa ve iyi niyet ilkelerine aykırı olduğu ve devredenin hayatını ve istikbalini nasıl da mahvedeceği hususu açıkça gözler önüne serildiğini, bu hususlar nazara alınmaksızın aksine verilen ilgili kararın bu bakımdan da kabulünün mümkün olmadığını, bakıma muhtaç olan …’nın bu hisselerini satması, hali hazır durumu ve istikbali yönünden akla ve mantığa aykırı olup, bu hisseler kalan mirasının ve tüm varlığının çok önemli bir bölümü olup ileride yokluğa düşeceğini, bu halde hastalıklarının tedavi giderlerini nasıl karşılayıp, yaşamını nasıl devam ettireceğini, dolayısı ile, açıkça akla, mantığa ve hayatın akışına aykırı ilgili hisse satışının gerçek iradeyi yansıtmadığının ortada olduğunu, şirketleri beğenmeyen ve ayrılmak isteyen, tasfiyesini dahi isteyen, bu beyan ve taleplerle dava üstüne dava açan huzurdaki davacı diğer kız kardeş … (…)’nın, aynı şirketlere ait bu hisseleri parasını, değerini ödeyip, gerçek irade ürünü ile almış olmasının da akla ve mantığa ve olayın mahiyetine aykırı olduğunu, bütün bu izahatler ve vakıalar birlikte ele alındığında yasal unsurları ihtiva etmeyen, bir temliknameye dayanmayan, bir bedel de ödenmeyen ve izah da edilemeyen, ve akla, mantığa tarafların içinde bulundukları durumlarına ve hayatın doğal akışına aykırı devrin gerçek bir devir olmadığı, serbest irade ürünü olarak yapılmadığı ve iyi niyet ilkelerine uygun bulunmadığı ve dahi açıkça kötü niyetli olduğu hususları tartışmasız olarak ortaya çıktığını, dolayısı ile tüm bu beyanların önceden dosyaya sunulmuş olması ve dosyada mevcut olması karşısında, mahkemece bu hususların hiç ele alınmamış ve incelenmemiş ve değerlendirilmemiş olması, kabul edilemez bir eksiklik olduğunu, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davalıların istinaf dilekçesindeki gerekçelerinin gerçeği yansıtmadığı gibi dava konusundan uzaklaştırmaya, muğlak ve sürüncemede bırakmaya yönelik, hisse devirlerinin tespiti ve tescili dava konusu ile ilgisi olmayan mesnetsiz, hukuka, usule, hakkaniyete ve dosya kapsamına aykırı olup yerinde olmadığını, TTK, anonim şirketlerde hisse devir serbestisini ilke olarak benimsediğini, Dolayısıyla hukuka aykırı ve hakkın kullanılmasını engeller şekilde pay devrinin tescil edilmediğini, davalı şirket ortaklık payını devreden … ile devralan davacı …, noterden çektikleri ihtarname ile davalı şirketten olan devre konu hisselerini, devretme ve devralma iradelerini ayrı ayrı açıkça beyan ettiklerini, bu nedenle kararın istinafı hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalılar vekilinin, hisse devrinin gerçek iradeleri yansıtmadığı iddiasınında abesle iştigal olduğunu, …’nın davalılara bizzat kendisi hisselerini devrettiğine dair ihtarname gönderdiğini, davalı, hisse devrinin gerçek iradeleri yansıtmadığı iddiasını ileri de süremeyeceğini, bu iddiayı ileri sürebilecek hukuki yararı olmadığını, vesayet altına alınmak istenilen …’nın bugüne kadar davalı … Turizm ve … Holding şirketlerinden hiçbir kar payı elde etmemiş, şirketlerdeki hissedarlığının geçimini sağlamasına hiçbir katkısı olmadığını, aksine şirketteki hisseleri yıllar itibariyle davacı ağabeyi … tarafından küçültüldüğünü, nihayetinde de davacı, sermaye artırımları yöntemiyle … ve dava dışı kız kardeş …’in hisselerini sıfırlamak istediğini, …’nın mal varlığı olarak; İstanbul’da 2 adet dükkanının ve Çatalca’da arsasının bulunduğu,oturduğu dairenin bulunduğu 3 daireli apartmanın babalarından miras kaldığını, yine babasından menkul ve gayrimenkullerinin kaldığı, maaşının bulunduğunun tespit edilmiş olup …’nın bekar ve çocuksuz olduğu da tespit edilerek bakmakla yükümlü olduğu kimsenin olmadığı, dolayısıyla ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme ihtimalinin bulunmadığı da tespit edildiğini, Psiko – Sosyal incelemede; 3 kardeş ve bekar olduğu, üniversite mezunu olduğu, davacı … ile yıllardır iletişim kurmadıkları ve hiç görüşmedikleri, …’nın kendisine vasi atanmasını istemediğini, …’nın tasarrufunun kendisini yoksulluğa düşürmeyeceği tespit edildiğini, Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde, vesayet dosyasında …’nın 07.06.2018 tarihli beyanına ilişkin yorumları da gerçekle örtüşmemekte Mahkemeyi yanıltmaya yönelik çarpıtılmış iddialar oyduğunu, dosyada mevcut 07.06.2018 tarihli zapıt, Sayın Mahkemenizce incelendiğinde açıkça görüleceğini, vesayet davasında, vesayet kararı verilmesi halinde hisse devrinin geçerli olmayacağı iddiası da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira izah ettiğimiz üzere, hisse devirleri işlemi vesayet davasının açılmasından önce yapıldığını, devir işleminin vesayet davasından önce yapılmış olması ve …’nın huzurda görülen davanın tarafı olmaması nedeniyle vesayet davasının bekletici mesele yapılamayacağı, bekletici mesele talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, pay devir işlemlerinin yasanın öngördüğü şekilde ve anonim şirketlerde nama yazılı payın serbestçe devredilebilmesi ilkesi kapsamında yapıldığı sübut bulmuş, dosya kapsamında da sayın Mahkemesince hukuka ve hakkaniyete uygun olarak davaların kabulüne karar verildiğini bu nedenlerle istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, hisse devrinin şirket tarafından karar defterine işlenmesi davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, hisse devrinin geçerli olup olmadığı ve hisse devrine onay vermeyi reddetmesinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı noktasındadır. … ve davacı … tarafından davalı …’ye çekilen Bakırköy … Noterliği’nin 15/01/2018 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile, 15/01/2018 tarihinde …’nin ortaklarından …’nın %15 ortaklık payının tamamına ilişkin nama yazılı 1.500 paya karşılık 15.000,00 TL’lik sermaye hak ve hissesinin tamamını şirket ortağı …’e devrettiği, hisse devrinin karar ve pay defterine usulü dairesinde işlenmesi ihbar ve ihtar edilmiştir. … Tarafından … ve davacı …’e çekilen Bakırköy … Noterliği’nin 24/01/2018 tarih ve … YN’lu cevabi ihtarnamesi ile, hisse devrine ilişkin dayanak bildirilmediği, geçerli nedenle yapılmadığı, yönetim kuruluna bilgi verilmediği, hisseleri devralan …’in şirket aleyhine açtığı davalar bulunduğu, hisse devir işleminin iyi niyetle bağdaşmadığı, esas sözleşmenin 14. maddesinde pay devrinin şirket yönetim kurulunun muvafakatına tabi olduğu, şirket yönetim kurulunun pay devrine muvafakat etmediği, bu nedenlerle karar ve ortak pay defterine hisse devrinin işlenmediği ihtaren bildirilmiştir. Yine … ve davacı … tarafından davalı … Petrol Ürünleri A.Ş.’ye çekilen Bakırköy … Noterliği’nin 15/01/2018 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile, 15/01/2018 tarihinde …’nin ortaklarından …’nın %15 ortaklık payının tamamına ilişkin nama yazılı 7.050 paya karşılık 70.500,00 TL’lik sermaye hak ve hissesinin tamamını şirket ortağı …’e devrettiği, hisse devrinin karar ve pay defterine usulü dairesinde işlenmesi ihbar ve ihtar edilmiştir. … A.Ş. Tarafından … ve davacı …’e çekilen Bakırköy … Noterliği’nin 24/01/2018 tarih ve … YN’lu cevabi ihtarnamesi ile, hisse devrine ilişkin dayanak bildirilmediği, geçerli nedenle yapılmadığı, yönetim kuruluna bilgi verilmediği, hisseleri devralan …’in şirket aleyhine açtığı davalar bulunduğu, hisse devir işleminin iyi niyetle bağdaşmadığı, esas sözleşmenin 14. maddesinde pay devrinin şirket yönetim kurulunun muvafakatına tabi olduğu, şirket yönetim kurulunun pay devrine muvafakat etmediği, bu nedenlerle karar ve ortak pay defterine hisse devrinin işlenmediği ihtaren bildirilmiştir. Davacı/birleşen dosya davacısı tarafından …’dan devralınan hisselere ilişkin sermaye hak ve ortaklık payının tespiti ve şirket pay defterine kaydedilmesine karar verilmesi istemiyle eldeki asıl ve birleşen dava açılmıştır. 23/06/2013 tarih ve 2013/02 numaralı Yönetim Kurulu kararı ile şirketin hisse senedinin basılması, basım için matbaa araştırılmasına oy birliği ile karar verilmiş ve 145 adet hisse senedi basılmış ise de şirketin basılan hisse senetlerinin, şirket ortaklarına teslim edildiğine ilişkin dağıtım tablosuna teslim imzalarının alınmaması ve teslimin gerçekleştiğinin pay defteri veya başkaca bir belge ile kayıt altına alınmaması karşısında, şirket paylarının senede bağlanmamış (çıplak pay) niteliğindedir. Anonim ortaklığın çıplak paylarının devri konusunda TTK bünyesinde bir hüküm bulunmamaktadır. Payın devredilebilirliği ilkesi uyarınca, çıplak payın da senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebileceği hususunda görüş birliği mevcuttur. Ancak payın serbestçe devredilebilirliğine getirilen kanuni ve iradi sınırlamalar kuşkusuz çıplak pay için de geçerlidir. Çıplak payın devri genel hükümler doğrultusunda yapılır. Uygulanacak hükümler payın bedelinin tamamen ödenmiş olup olmadığı hususuna göre değişir. Bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devri genel hüküm niteliğindeki alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşir. Alacağın temliki tasarrufi bir işlem olduğu için, bununla çıplak pay devralana geçer. Şekil olarak bedeli tam ödenmiş çıplak payın devri, payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile söz konusu olur. Anonim ortaklık payı bünyesinde çeşitli alacak hakları bulundurmaktadır. İşbu alacak haklarının devredilmesi eğer pay senede bağlanmamışsa, ancak BK’da düzenlenen alacağın temliki vasıtasıyla gerçekleşebilir. Alacağın temliki de yazılı şekilde yapılır. Bedeli hiç ödenmemiş veya kısmen ödenmiş çıplak payın devrinin hukuki niteliği bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devrinden faklıdır. Zira, bedelinin tamamı ödenmiş pay tali yükümleri bir yana bırakacak olursak, pay sahibi açısından herhangi bir malvarlıksal borç içermediğinden sahip olduğu alacak hakkı niteliğindeki haklarından ötürü devri alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşecektir. Oysa, bedeli tam olarak ödenmemiş pay için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Çünkü bedeli tam ödenmemiş pay, pay sahibi dışından malvarlıksal borç niteliğindeki taahhüt edilen pay bedelinin ödenmesi borcunu içerir. Anonim ortaklıklarda pay sahibinin asli borcu, taahhüt ettiği payların karşılığını oluşturan edimin ifasıdır. Bu kural hem nakdi hem de ayni sermaye taahhüdü için geçerlidir. Pay sahiplerinin taahhüt ettikleri payların karşılığını oluşturan edimi ifa etme borçları, ortaklık dışında da bir alacak hakkı teşkil eder. Bu durumda, karşılığı tamamen ödenmemiş bir payın devri devralan kişi açısından bir borç yüklenmesi niteliğine sahip olacağından ötürü devir işleminin borcun üstlenilmesi hükümleri uyarınca, yani bir iç üstlenme sözleşmesi ve alacaklı konumundaki anonim ortaklığın onayı alınmak sureti ile yapılması gereklidir. İç üstlenme sözleşmesinin tabi olduğu şekil şartı hakkında hiç bir hüküm öngörülmemiştir. Bu nedenle, hukukumuzda hakim olan şekil serbestisi ilkesi uyarınca tarafların söz konusu nakil sözleşmesini herhangi bir özel şekle bağlı olmaksızın sözlü, yazılı veya resmi şekilde yapabilme hususunda serbest oldukları düşünülebilir. Ancak pay, sadece kendisine bağlanan borçların değil aynı zamanda hakların da kaynağını teşkil eder. Alacak haklarının devrinin alacağın devri hükümlerine tabi kılındığı düşünülecek olursa, taahhüt edilen payın karşılığını ödeme borcunun yanında, ortaklık haklarını da içeren bedeli tam ödenmemiş payın devri işleminin de yazılı şekilde yapılması zorunluluğu söz konusudur. Dolayısıyla bedeli tam olarak ödenmemiş çıplak payın devri yazılı bir devir beyanı ile birlikte anonim ortaklığın onayının alınması ile gerçekleşir. Anonim ortaklık adına devir işlemine onay vermeye eğer ana sözleşmede farklı bir düzenleme bulunmuyorsa yönetim kurulu yetkilidir. (Sevi, Ali Murat, Anonim Ortaklıkta Payın Devri , Ankara 2012, 294 vd.)(Yargıtay 11. HD’nin 12/11/2019 tarih ve 2018/1486 – 2019/7096 E-K). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 183/1. Maddesinde, Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği düzenlemiştir. Ancak TBK’nın 184/1. Maddesinde, alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlı tutulmuştur. … ve davacı … tarafından davalı …’ye çekilen Bakırköy … Noterliği’nin 15/01/2018 tarih ve … ve … YN’lu ihtarnamelerinin 1. Ve 2. Bentlerinde, …’nın şirketlerdeki hisselerinin tamamını …’e devrettiğine, …’in de hisselerin tamamını devir aldığına ilişkin beyanları mevcuttur. Alacağın temliki bir ivaz karşılığında yapılabileceği gibi ivazsız olarak da yapılabilir. Bu nedenle temlik sözleşmesinde bir temlik bedeli gösterilmemesi temlikin geçerliliğine engel değildir. Temlik beyanlarının muhataba çekilen ihtar içinde yer alması da temlikin geçerliliğine etkili değildir. Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/560 esas sayılı dosyasında talep edilmesi üzerine hazırlanan Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları E.A.H.’nin 22/05/2018 tarihli heyet raporunda adı geçende vesayeti gerektirecek akıl hastalığı ve akıl zayıflığı saptanmadığı bildirilmiştir. Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/560 esas sayılı dosyasında 07/06/2018 tarihli celsede dinlenen kısıtlı adayı …, hissedarı olduğum şirketten herhangi bir gelir elde etmediğini, … Turizim A.Ş’ de sermaye artırımı yapıldığını, sermaye artışı nedeniyle bu meblağı karşılayamayacağı için kendisine ait hisseleri kardeşi …’ e devrettiğini; 16/10/2018 tarihli celsede ise, iki ayrı şirketteki hissesini kardeşi …’e devrettiğini beyan etmiştir. Görüleceği üzere hisseleri devreden … her iki şirketteki hisseleri davacıya devrettiğini hakim huzurunda beyan ettiğine göre bu aşamada davalı tarafın sahtelik iddiasının dinlenmesine olanak yoktur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 499/1,2. maddesinde, şirketin, senede bağlanmamış pay ve nama yazılı pay senedi sahipleriyle, intifa hakkı sahiplerini, ad, soyad, unvan ve adresleriyle, pay defterine kaydedeceği ve payın usulüne uygun olarak devredildiği veya üzerinde intifa hakkı kurulduğu ispat edilmediği sürece, devralan ve intifa hakkı sahibinin pay defterine yazılamayacağı düzenlenmiştir. Birleşen dosyada alınan 28/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda, şirket ana sözleşmesinde pay devrinin yönetim kurulunun onayına veya başka bir şarta bağlı olduğuna dair bir kayıt görülmediği ifade edilmiştir. Davalı taraf da bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ana sözleşmede böyle bir kayıt olmasa da uygulamada ortaya çıkan maksadın görmezden gelinmesinin mümkün olmadığı beyan edilmiştir. Asıl dava dosyasında ise, … tarafından çekilen ihtarnamede TTK’nın 492. Maddesi gereği ve buna uygun olarak esas sözleşmesinde hisselerin devrinin sınılamaya tabi tutulduğu ve esas sözleşmenin 14. Maddesinde pay devrinin yönetim kurulunun onayına bağlandığı ifade edilmiştir. Ancak bahsi geçen TTK’nın 492. Maddesi nama yazılı hisse senitlerine ilişkin olup senede bağlanmamış çıplak paya uygulanma olanağı yoktur. Bu halde şirketin yönetim kurulunun tek yetkisi çıplak payın usulüne uygun olarak devredilip devredilmediğini denetlemekten ibarettir. Yönetim kurulunun bunun dışında bir sebeple hisse devrine onay vermeyi reddetmesi mümkün değildir. Yukarıda açıklandığı üzere senede bağlanmamış çıplak pay alacağın temliki hükümlerine göre usulünce devredildiğine göre bu devrin davalı şirketlerin pay defterine kaydı gerekir. Bu nedenle mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı tarafça, hisseleri devreden …’nın 17/12/2019 tarihinde vefat etmesi üzerine hisse devirlerinin geçersizliği ve muris muvazaası nedeniyle açılan Bakırköy 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2020/430 ve 431 esas sayılı dosyaların bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de sahtelik iddiası bakımından hisseleri devreden …’nın hakim huzurunda açık beyanının bulunması, muris muvazaası yönünden ise verilecek kararının dava konusu hisselerin davacı adına pay defterine kaydedildikten sonra uygulanacak olması nedeniyle bahsi geçen davaların bekletici mesele yapılması sonuca etkili olmadığından, bu dosyaların bekletici mesele yapılması istemi yerinde değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından asıl ve birleşen dosya davalıları vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen dosya davalıları vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen dosya davalıları tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Asıl ve birleşen dosya davalıları tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022