Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/829 E. 2022/366 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/829
KARAR NO: 2022/366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2016/930 Esas-2019/89 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen hükmün taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; 19.05.2016 tarihli “hisse devir sözleşmesi” ile davalı şirketin açılacak İzmir Şubesi’nin %50 hissesinin müvekkiline devri konusunda uzlaştıkları %50 hisse bedeli olarak belirlenen 30.000,00 TL’nin 18.05.2016 tarihinde davalı şirket hesabına ödendiği, davalı tarafça sosyal medya hesabından 18.05.2016 tarihinde İzmir Karşıyaka Şubesi’nin Haziran ayında açılacağını ilan ettiği, açılması planlanan şubenin bir taşınmaza ihtiyacı olması nedeniyle davalı tarfından, dava dışı …’a taşınmaz kiralandığı ancak davalının açılışı sürekli ertelediği, bedeli alınmasına rağmen hisse devri yapılmadığı, bu bedelin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali davanın İstanbul 12. Asliye ticaret Mahkemesinin 2016/906 esas sayılı dosyasında görüldüğü, davalı şirket yetkilisinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda “dolandırıcılık” suçundan dolayı şikayet edildiği, davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranması, müvekkilinin İstanbul’da yerleşik düzenini bozarak gelip İzmir’e yerleşmesi ancak şubenin davalı tarafın kusuru ile faaliyete geçmemesi nedeniyle, müvekkilinin beklenen kardan mahrum kaldığı gibi İzmir’de taşınması nedeniyle nakliye masrafı kadar zararı olduğunu belirterek 7.000,00-TL nakliye masrafı ile fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 23.000,00-TL mahrum kalınan kar bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı ile müvekkili şirket yetkili arasında hisse devir sözleşmesi imzalanıp, 30.000-TL hisse devir bedeli alınmakla birlikte davacının kardeşi …’a verilen vekaletin kötüye kullanılması nedeniyle, adı geçenin vekillikte azledildiği, bu nedenle aralarındaki güven ilişkisinin sarsıldığı ve sözleşmenin uygulanamaz hale geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi aksi halde davacının kardeşi hesabına yapılan 5.600-TL ödemenin mahsubuna karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller kapsamında; taraflar arasında davalının sahibi olduğu şirketin İzmir’de açılacak şubesinin yarı yarıya hissedarı olacaklarına ilişkin anlaşma imzalandığı, şube açılışı için bazı aşamalar katedilse de hukuken şubenin açılıp faaliyete başlamadığı, bu aşamada yapılan masrafların davalı tarafça karşılandığı, sonrasında tarafların yaşadığı güven bunalımı sebebiyle sözleşmenin feshedildiği, sözleşme sonrası şube açılacağı inancıyla davacı taraf evini İzmir’e taşıdığı için talep ettiği 7.000,00-TL taşıma masrafının piyasa koşullarına uygun olup, davalı taraftan istenmesinin hakkaniyete uygun olduğu ancak sözleşme imzalandığı anda hukuken ve fiilen bulunmayan bir şubeden dolayı kâr mahrumiyetine uğranıldığı iddiası ispat olunamayacağı gerekçesiyle kâr mahrumiyeti talebinin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca açılması planan eğitim şubesinden kar elde edileceği hedefiyle yola çıkıldığı, müvekkilinin sözleşme gereği kendi üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmesine rağmen davalı tarafın sözleşme şartlarını yerine getirmediği, zira müvekkilinin sözleşme gereği 30.000,00 TL olan hisse bedelini davalı şirket yetkilisine ödediği ancak şirket yetkilisi tarafından hisse devri yapılmadığı gibi sözleşmenin konusu olan şubenin açılışının da yapılmadığı, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere müvekkilinin kuracak olduğu eğitim kurumunun İzmir’de mevcut diğer eğitim kurumlarına nazaran artı özelliklerinin olduğu, müvekkilinin İzmir’de açacağı eğitim kurumunda “…” sınavlarına hazırlık eğitimi vereceği, bu eğitimin o tarihte İzmir’de başkaca bir eğitim kurumu tarafından verilmediği, bu yönüyle ticari anlamda oldukça karlı görünen, makul bir yatırım olup, 20.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda, ortalamaya esas alınan öğrenci sayısı ancak sıradan bir yabancı dil kursu hizmeti veren eğitim kurumları için olabileceği, raporda belirlenen öğrenci sayısının, müvekkilin o dönem açacak olduğu kurs için çok düşük olduğu ve bu yönüyle hatalı bir hesaplama yapıldığı, bu nitelikteki kurs fiyatlarının, kişi sayısı ve ders saatlerine bağlı olarak 2.250,00 TL ile 6.400 TL arasında değiştiği, raporda düşük tutarlardan hatalı hesaplamaya itiraz edildiği ancak mahkemece bu talebin tamamen reddedilmesinin hukuka ve usule aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin değerlendirmesinin yapılmadığı, hisse devir sözleşmesinin hangi nedenle feshedildiğinin araştırılmadığı, fesih nedenleri olarak ileri sürülenlerin incelenmiş olması halinde müvekkilince sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin anlaşılacağı ve bu durumda da davanın tümden reddi gerektiği, dosyadaki tek somut delilin davalı olarak davacıya yapılmış olan ödeme makbuzları olduğu, müvekkilinin davacı tarafa yaptığı ödemeler nedeniyle zarara uğradığı, mahkemece davacının nereden kaynaklandığı ve nasıl hesaplandığı belli olmayan ve buna ilişkin hiçbir delil sunulmayan 7.000,00 TL. nakliye bedeline hükmedilmesinin dosya içeriğiyle uygun olmadığı, davacının 7.000 TL.lik taşınma masrafını 3.500,00 TL+ 3500,00 TL. olarak izah ettiği oysa davacının taraf İzmir’e bir kez taşındığı, kabul anlamına gelmemek kaydıyla taşınma masrafının 3.500,00 TL olarak karar altına alınabileceği,Taraflar arasındaki sözleşmeye göre İzmir biriminin bir “adi ortaklık” şeklinde sayılması gerektiği, buna göre yapılan tüm masrafların “adi ortaklık” gereği yarı yarıya eşit olarak paylaşılması gerektiği, taraflar arasında bir “adi ortaklık” kurulduğu kabul edildiğinde bu defa mahkemece takdir ettiği 7.000,00 TL.lik taşınma masrafının sadece yarısının davalı tarafça karşılanması gerektiği böyle bir ihtimalde dahi yerel mahkemenin gerekçeli kararının hukuka aykırı olduğu, esasen davacı tarafın İzmir’e hiç taşınmamış bile olabileceği, mahkemenin bir olasılıktan hareketle eldeki kararı verdiği, yazılı belge ve delil yok iken hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle 7.000,00 TL’lik kısmın kabul edilmesinin hatalı olduğu, dosyada mevcut birinci rapor ve alınan ikinci rapor arasında tamamen çelişkili tespitler olduğu gibi ikinci raporda davacının talebini aşan tespitler ve hesaplamalar yapıldığından; ayrıca birinci raporda taşınma masraflarına ilişkin hiçbir delil olmadığından hesap yapılmadığı yönündeki bilirkişi tespitine rağmen davanın kısmen kabul edilmiş olmasının hukuki olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hisse devir bedeli sözleşmesinin ihlali ve haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır.Davacının dayandığı adi yazılı 19.05.2016 tarihli hisse devir sözleşmesi; davacı ile davalı şirketin yetkilisi ve ortağı tarafından şirket sahibi sıfatıyla şirket adı veya kaşesi olmaksızın imzalanmış olup, adı geçen tarafından, davacının ödeyeceği 30.000 TL karşılığında şirketin İzmir’de açılacak şubesinin yarı hissesinin davacıya devredileceği hükme bağlanmıştır. Davacının 30.000 TL’yi davalıya ödediği, ancak davalı şirketin İzmir şubesi açılmadığı gibi hisse devrinin de yapılmadığı ihtilafsızdır. Davacı taraf, bu sözleşme gereği davalı şirketin %50 hissesinin devredilmediğini, sözleşmenin ihlal edildiği ve haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek uğradığını iddia ettiği zararı şirketten talep etmektedir. Ne var ki İzmir’de açılacak şubenin yarı hissesinin devri taahhüdü şirket tarafından değil, şirketin tek ortağı ve yetkilisinin şahsi taahhüdü olup, sözleşme, davalı şirketin yetkilisi … tarafından şirket sahibi sıfatıyla imzalandığı gibi içeriğine bakıldığında da sözleşmedeki karşı edimlerin dava dışı yetkili … tarafından yerine getirileceği görülmektedir. Sözleşmelerin nispiliği prensibi gereği, bir sözleşme o sözleşmenin tarafları arasında geçerli olup, taraflarını bağlar ve kural olarak üçüncü kişilere yükümlülük getirmez. Davalı şirketin sicil kaydına dosya içerisinde rastlanmamakla birlikte tek ortaklı bir şirket olması ve tek ortağının da, şirket yetkilisi … olmasının neticeye etkisi yoktur. Zira şirket, ortaklarından bağımsız ayrı bir tüzel kişiliktir. Davaya esas hisse devir sözleşmesi davacı ile dava dışı … arasında akdedilmiş olup, sözleşmeye aykırılık veya haksız fesih nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkin bu dava, sözleşmenin tarafı olmayan davalı şirkete yöneltilemez. Bu hale göre, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden,davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından açıklanan nedenlerle; davanın pasif husumet yokluğundan reddine, kararın kaldırılma nedenine ve yeniden verilen karara göre, davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70-TL harçtan davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 512,33-TL’nin mahsubu ile kalan 431,63‬-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 3- Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca, takdir edilen 5.100-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 36,30- TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,b-Davalı tarafından yatırılan 119,9‬0-TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,b-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve dosyanın posta masrafı toplamı 31,50- TL olmak üzere toplam 152,80-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022