Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/828 E. 2022/637 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/828
KARAR NO: 2022/637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2017/827 Esas – 2019/611 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01.11.2012 tarihinde, davalı … A.Ş. bünyesinde çalışmaya başladığını, 15.10.2014 tarihinden itibaren … firmasının grup şirketlerinden … A.Ş.’ de ve son olarak da 01.02.2015 tarihinden itibaren yine grup şirketi … A.Ş.’ de “ürün müdürü” olarak çalışmaya devam ettiğini, müvekkilinin 30.10.2013 tarihinde, kendisi ile davalı şirket arasında “Rekabet Yasağı Sözleşmesi” akdedildiğini, davaya konu olan senedin sözleşme gereğince kendisinin sadece isim, soy isim ve bedel kısmım doldurulup “teminat içindir” ibaresini yazarak imzaladığı bir teminat senedi olduğunu, müvekkille aynı tarihte (30.10.2013), davalı şirketle, 6 Yardımcı Ürün Müdürü ve 3 Ürün Sorumlusu olmak üzere toplam 9 işçi arasında yeni iş sözleşmelerinin akdedildiğini ve benzer teminat senetlerinin bu kişiler tarafından da aynı şekilde doldurularak davalı işverene teslim edildiğini, müvekkilinin 14.05.2015 tarihinde davalı şirketin grup firması olan … Tic. AŞ’den ayrılırken, teminat olarak verdiği senedin iadesini talep ettiğini ancak söz konusu senedin davalı şirket tarafından iade edilmediğim ve daha sonra davalı şirket tarafından, müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla, 1 adet 20.000,00-TL bedelli kıymetli evrakın ödenmemesi sebebiyle kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığım, müvekkilinin davalı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını takibin ve takibe konu senedin iptaline, davalının dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketteki görevinden ayrılmasının hemen ardından yapılan SGK sorgulamasında müvekkile rakip şirketlerden olan … A.Ş. ünvanlı ilaç şirketinde işe başladığının gözüktüğünü, davacının müvekkili şirkette son olarak “Ürün Müdürü” sıfatıyla çalıştığım, 01.11.2012 tarihinde işe başladığım ve 14.05.2015 tarihinde Bakırköy … Noterliğinin ihtarnamesi ile istifa ederek iş sözleşmesini sona erdirdiğini, davacımn işe girdiği tarihte ilk olarak müvekkilinin grup şirketlerinden … A.Ş. ile rekabet yasağı sözleşmesi imzaladığım, müvekkilinin yine grup şirketlerinden olan … A.Ş.’ ye aktarılmasıyla beraber bu defa bu şirket ile aralarında yeni bir rekabet yasağı sözleşmesi imzalandığını, davacımn dilekçe ekinde de yer verilen ayrı ayn 2 adet rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik taahhütnamesini imzaladığını, davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan 01.11.2012 ve 30.10.2013 tarihli rekabet yasağı sözleşmelerinde özetle, davacımn ürün müdürü olarak çalışması sebebiyle, işverenin yeni ürün projeleri ve proje detayları bilgilerine vakıf olduğu, çalıştığı pozisyon ile ilgili pazar satış stratejilerini ve müşteri çevresi olmak üzere tüm iş ve ticari sırlan öğrendiğini beyan ettiğini, bu kapsamda davacının müvekkili ile aralannda imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesini müvekkilin veya kendisinin sona erdirmesinden itibaren 2 yıl süre ile İstanbul ilinde müvekkilin iş dalında kendi adına iş kurmamayı ve iş yapmamayı, rakip firma veya kurumlara ortak olmamayı, müvekkili nezdinde çalıştığı biçimde ürün müdürü görevi ile işveren ile aynı sektörde faaliyet gösteren bir şirket veya işyerinde çalışmamayı kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, davacının bu taahhüdüne aykırı davranışı veya ihlali halinde davalı, rekabet yasağı kuralına maruz kalan müvekkiline rekabet yasağı sözleşmesinin imzalanmasıyla birlikte alınan 20.000- TL bedelli teminat senedindeki bedeli ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, hal böyle olmasına rağmen, davacının müvekkil ile imzaladığı rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik taahhütnamesine aykırı şekilde 2 yıllık yasak sona ermeden İstanbul sınırlan içinde … A.Ş’ de çalışmaya başladığını, müvekkili ile olan iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağını ihlal eden bir davranışta bulunduğunu savunarak davanın açıkça kötü niyetli olarak açılmasından dolayı uğrayacaklan herhangi bir zararda dava açılması haklarının saklı tutarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü adına teknik bilirkişiler eliyle inceleme yapılmış ve hazırlanan teknik raporlar hükme esas alınmıştır. Buna göre; davacının davalı nezdinde, ürün pazarlama stratejilerinin belirlenmesi ve saha çalışmalarının aktarılması görevlerini yaptığı, orijinal ilaç üretimine ilişkin düzenlenen formülasyon toplantılarına katılmadığı ve üretim sırları oluşturacak orijinal ilaç formülasyonlarına erişimi imkânı olmadığı, davacının davalı … firmasında sorumlu olduğu orijinal ilaçlar ile sonradan çalışmaya başladığı … firmasında sorumlu olduğu jenerik ilaçların birbirlerinden farklı ilaçlar olduğu, bu ilaçların aynı hastalıkların tedavisinde de kullanılan ilaçlar olmadığı ve davacının davalı … firması nezdindeki müşteri çevresi ile davalının yanından yarıldıktan sonra çalışmaya başladığı … firmasında hitap ettiği müşteri çevresinin farklı olduğu, davacının … firmasında sorumlu olduğu ilaçların davalı … firmasındayken sorumlu olduğu ilaçların jenerikleri olmadığı ve bu bağlamda davacının davalı … firmasında çalışırken sorumlu olduğu ilaçların müşteri çevresini yeni işyerinde kullanmadığı, dolayısıyla davacının davalı şirketin yanından ayrıldıktan sonra dava dışı … firmasında çalışmaya başlamasının rekabet yasağını ihlal eden bir fiil olmadığı, dolayısıyla rekabet sözleşmesinin konusu olan bonodan dolayı sorumlu tutulamayacağı takdir ve sonucuna varılarak davacı tarafın davasının kabulüne ve Bakırköy … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının davalı şirkette ürün müdürü olarak çalıştığını, çalıştığı pozisyon nedeniyle taraflar arasında işçinin rekabet yasağına aykırı davranmaması için kanunun aradığı şartlarda rekabet yasağı sözleşmesi imzalanmış olup aykırı davranması halinde 20.000-TL cezai şart alacağı düzenlendiğini ve karşılığında kambiyo senedi alınmış, davacının rekabete aykırı davranışı nedeniyle bu bedel üzerinden icra takibi yapıldığını, davacınnı rekabet yasağına aykırı davrandığını, İlacın etken maddelerini ve ayrıntılarını, şirketin hitap ettiği doktor kitlesini, pazarlama stratejilerini bilen davacının, aynı doktor çevresine hitap eden ilaçla yeni şirketinde çalışmaya başlayarak daha önce birlikte çalıştığı doktor çevresini de yeni ilaç firmasına taşıdığını, dolayısıyla rekabet yasağının şartlarının oluştuğunu, bu kapsamda ilacın “orijinal” veya “jenerik” olması, davalının çalıştığı sürenin bu durumu etkilememekte olup, Borçlar Kanunun 180/1 maddesi uyarınca, şirketin hiçbir zarara uğramamış olsa bile kararlaştırılan cezanın ifası gerektiğini, rekabet yasağı nedeniyle şirketin zarar tehlikesinin bulunduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davalının beyanlarının tamamen hukuka aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı müvekkilin davalı firmada sorumlu olduğu ürünler ile buradan ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı dava dışı firmada sorumlu olduğu ürünler birbirinden tamamen farklı olup bilirkişi raporlarında rekabet yasağı sözleşmesini ihlal edebilecek bir durum olmadığını açıkça ortaya koyulduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın hukuka uygun olup; davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağı sözleşmesi ile karalaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şartın tahsili istemiyle başlatılan icra takibi ve takibe dayanak bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti(menfi tespit) alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır. Davacı, davalı şirkette 01/11/2012 tarihinde çalışmaya başlamış ve süreç içerisinde taraflar arasında 01/11/2012 tarihinde hizmet sözleşmesi, 30/20/2013 tarihinde de rekabet yasağı sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı tarafından 30/10/2013 tarihinde davalı lehine 20.000,00 TL bedelli ve 14/05/2015 vade tarihli bono keşide edilmiştir. Bonoda nakten kaydının yanı sıra “teminat içindir” ibaresi da bulunmaktadır. Davacı 14.05.2015 tarihli dilekçesi ile istifa ederek işten ayrılmıştır. Daha sonra, davalı takip alacaklısı tarafından, davacı takip borçlusu hakkında, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, bonoya dayalı olarak 20.000,00 TL asıl alacak ve 125,00 TL işlemiş faizinin tahsili istemiyle 09/06/2015 tarihli takip talebi ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatılmıştır. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72. maddesi uyarınca davaya konu icra takibi ve dayanağı bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinde, işçinin, iş akdinin feshinden itibaren 2 yıl süreyle İstanbul İlinde işveren nezdinde çalıştığı biçimde ürün müdürü görevi ile işveren ile aynı sektörde faaliyet gösteren bir şirket veya işyerinde çalışmamayı taahhüt ettiği, bu taahhüdün iptali halinde 20.000,00 TL bedelli teminat senedindeki bedelin ödenmesinin kabul edildiği düzenlenmiştir. SGK kayıtlarına göre davalı 25/05/2015 tarihinden itibaren … A.Ş.’de çalışmaya başlamıştır. Ticaret sicil kayıtlarına göre de davalı firma da, davalının çalışmaya başladığı … A.Ş.’de tıbbi ilaç sektöründe faaliyet göstermektedir. Her iki şirket de İstanbul merkezli olarak faaliyet göstermektedir. Davacı hizmet akdi sona ermeden önce davalı şirket nezdinde ürün müdürü olarak çalışmıştır. Ürün müdürünün İlaç firmalarının ürettikleri tıbbi ürünlerin hekim, eczacı veya diş hekimi vs. sağlık mesleği mensuplarına yapılan periyodik ziyaretler ile muadil ilaçlar arasından çalıştığı firmanın ilaçlarının hastalara reçete edilmesini ve ilaçların satışını arttırmayı sağlamaya yönelik çalıştığı anlaşılmaktadır. Yani ürün müdürünün ilaç tanıtımı yaptığı kişiler doktorlar olup, doktorlar ise müşteri sıfatında değildir. Doktora yapılan tanıtım sonunda dahi hastaya hangi ilacın reçete edileceği doktorun tercihine bağlıdır. Dolayısıyla davacının ürün tanıtımı yaptığı doktorların davalı şirketin müşteri çevresi olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca davacının görevi ilaçların tanıtımını yapmak olup, işin niteliği gereği bu ilaçların müşteri niteliği bulunmayan doktorlara pazarlandığından söz edilemez. Davalı taraf, müvekkili şirketin pazarlama teknikleri ve müşteri çevresi gerekse tanıtım ve satışı yapılan ilaçların kimyasal içerikleri, hangi endikasyonlara iyi geldiği ve en önemlisi muadil ilaçların neler olduğunu, ürün müdürlüğünü yaptığı pazarın piyasa koşullarını, müvekkil şirketin bu sektördeki Pazar payını, cirosunu ve hedef kitlesini çok iyi bildiği iddia edilmiştir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi davacının görevi ürünü pazarlayıp satışını gerçekleştirmek değil, ilaç reçete etme yetkisi bulunan doktora ürünü tanıtarak hastalara firmasının ilacının reçete edilmesini sağlamaktır. Dolayısıyla davalının pazarlamaya ilişkin iddialarına itibar edilmesi mümkün değildir. Bunun yanı sıra davacının pozisyonu itibariyle üretim sırlarını bildiği de ispatlanamamıştır. Alınan bilirkişi raporlarına göre de ilacın hangi endikasyonlara iyi geldiği ve muadil ilaçların neler olduğu hususlarının gizli olmayıp sektördeki herkes tarafından bilindiğine göre davacının, davalı şirket nezdindeki çalışması sırasında işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte bilgiler edindiği ispatlanamamıştır. Davaya konu takip dayanağı bononun davacının rekabet etmeme taahhüdünün teminatı olarak verildiği ihtilaf konusu değildir. Davacının, davalı işyerinden ayrılarak … A.Ş.’de çalışmaya başlamış olması rekabet yasağını ihlal eder nitelikte bulunmadığından davalının doğmuş bir cezai şart alacağı bulunmamaktadır. Bu nedenle rekabet yasağının ihlali halinde ödenecek cezai şart alacağı bulunmadığından davalının takibe konu bono nedeniyle bir alacağı bulunmamaktadır. Bu halde davacının dava konusu takip nedeniyle davalıya borcu bulunmadığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 350,00 TL harcın, alınması gerekli olan 1366,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.016,00 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2022