Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/814 E. 2022/104 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/814
KARAR NO: 2022/104
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2019
NUMARASI: 2015/1159 Esas – 2019/297 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2022
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, 2010 yılı Eylül ayında davalı ile müvekkili şirket arasında davalıya akaryakıt bayiliği verilmesi konusunda görüşmeler başlatıldığını, davalının iki talep öne sürerek; birincisi tüm masrafı müvekkili şirkete ait olmak üzere mevcut istasyonun yıkılarak tümüyle yeniden inşası, ikincisi ise satışlarına destek olması amacıyla kendisine KDV hariç 1.400.000 USD geri ödemesiz satış desteği verilmesi ve kendisinin ek kredilerle desteklenmesi olduğunu, bu taleplerin karşılanması halinde müvekkili şirket ile bayilik sözleşmesi imzalayacağını ve 5 yıllık bayilik sözleşmesi süresince 27.000 m3 akaryakıt satın alacağını beyan ve taahhüt ettiğini, taahhüdünü gerçekleştireceği konusunda geçmiş dönem satışlarını da referans olarak gösterdiğini, davalı tarafın beyan ve taahhüdüne inanılarak davalının taleplerinin kabul edilerek taraflar arasında 15.09.2010 tarihinde tüm bu hususları düzenleyen protokol düzenlendiğini, protokolün oluşturularak 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketin hiç bir aksamaya meydan vermeksizin protokolde belirtilen hususları harfiyen yerine getirdiğini, istasyon inşası için 639.178.-USD harcadığını, KDV’si ile birlikte davalıya 1.400.000.-USD karşılığı 2.468.317,00 TL geri ödemesiz kredi verdiğini, toplam yatırımın 2.291.178.-USD olduğunu, taahhüdün yerine getirilmemesi halinde her metre küp başına 100.-USD cezai şart olduğunu, davalı tarafın kendisine verilen kredi desteklerini veriliş amaçları doğrultusunda kullanmadığını, yapılan sözlü ve yazılı uyarılara rağmen satışlarını artırmak için çaba harcamadığını, tüm sözleşme süresince 9.300 m3 alım yaptıklarını, bu rakamın taaahüdün 17.700 m3 altında olduğunu, 5 yıllık sözleşme süresi dolmak üzere iken davalı tarafından Beşiktaş … Noterliği 18.09.2015 tarihli ihtarı ile davalının sözleşme süresinin 24.09.2015 tarihinde dolacağını, sözleşmeyi yenilemeyeceğini, istasyonda mevcut ariyet malzemelerin alınmasını ihtar ettiğini, ihtara alımlar ve yatırım tutarları hatırlatılarak cevap verildiğini, davalı taraftan eksik satış karşılığı 1.700.000 USD tutarındaki miktarın talep edildiğini, davalı tarafa bir öneri de sunarak taahhüt edilen 27.000 m3 akaryakıt satışını tamamladıkları takdirde sözleşmeyi fesih hakkı tanıyacaklarını, bu öneriye dahi cevap verilmediğini, ayrıca müvekkili şirketin yine, satış artırıcı bir çaba olarak, otomobil bakım, temizlik, motor yağı ve motor katkı maddeleri ile istasyona gelen araçlara servis ve bakım hizmeti veren … Servisleri A.Ş. ile davalının sözleşme imzalamasına aracılık ederek, anılan firmanın bayiliğini almasını sağladığını, … ile imzalanan protokol gereği müvekkil şirketin, bu hizmetlerin verilebilmesi için gerekli alt yapının kurulması amacıyla davalıya geri ödemesiz 45.000 TL + KDV tutarında kredi verdiğini, 5 yıl süreli bu sözleşmeyi davalının 24.09.2015 tarihinde fiilen sona erdirdiğini, anılan Protokol’ün 3.maddesinde, “sözleşmenin 5 yıldan önce feshi halinde,sözleşmenin kalan süresine tekabül eden tutarı, kendisine yapılan ilk ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ve KDV’si ile birlikte …’ya iade edecektir.” şeklinde düzenlemenin yer aldığını, dolayısıyla sözleşmenin bakiye süresine ve karşılıksız kısma tekabül eden 29.250 TL.nin %18 KDV’si ve yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili gerektiiğini ileri sürerek 1.700.000 USD’nın 30.09.2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince, … ile olan sözleşmeden kaynaklı olarak da sözleşme bakiye süresine tekabül eden 29.250,00 TL’nin %18 KDV si ve yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, sözleşmenin süre sonuna kadar ifa edildiğini, yıllık olarak kararlaştırılan tonaj taahhütlerinin hiçbir zaman yerine getirilememesine karşın ödemelerin hiçbir ihtirazi kayıt konulmaksızın kabul edildiğini, sözleşme süresince davacı tarafından ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin ticari ilişkiye devam edilmesi, akabinde sözleşmenin sona ermesi üzerine, cezai şart alacağının talep edilmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, asgari alım taahhüdüne ilişkin cezai şartın hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğunu, cezai şartın fahiş olup müvekkilinin ekonomik mahvına neden olacağını, … firması ile olan ticari ilişkinin devam ettiğini, bu yöndeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında imzalanan 5 yıl süreli bayiilik sözleşmesinde, davacı tarafça davalı bayiye sağlanan kredi ve diğer kazanımlara karşılık sözleşmenin 4.maddesinde açıkça “…söz konusu istasyonda, bayilik sözleşmesinin geçerli olduğu süre için, akaryakıt ürünlerinden(kurşunsuz benzin, euro dizel ve motorin) en az 27.000 m3 Deltadan, …’nın tüm istasyonları için uyguladığı standart koşul ile satın almayı taahhüt etmiştir” şeklinde karşı edim olarak taahhütte bulunmuş olduğu, buna göre davalının temelde en önemli yükümlülüğünün sözleşme süresi boyunca 27.000 m3 ürün almak olduğu, ancak bu edimin yerine getirilmemesi halinde yine sözleşmenin 2.maddesinde açıkça kararlaştırıldığı üzere “bu taahhüdün yerine getirilmeyen beher metreküpü için bayi, …’ya 100 USD (Yüz Amerikan doları) ceza ödemeyi kabul eder” şeklinde bir cezai şart hükmünün taraflar arasındaki protokol ile kararlaştırılmış olduğu, cezai şartın imkansız ve hükümsüz olduğu yönündeki davalı savunmasına itibar edilmediği, davalının tacir olması nedeniyle 6102 sayılı yasanın 22.maddesi gereğince cezai şarttan indirim talep edemeyeceği, kaldı ki sözleşmedeki karşılıklı edimler arasındaki denge dikkate alındığında ve davacı tarafça davalıya özellikle peşin olarak sözleşmenin başında hibe mahiyetinde sağlanan 1.400.000 USD’lik parasal destek de dikkate alındığında kararlaştırılan bu cezai şartın fahiş olmadığına, keza indirilebilir karakterde taşımadığına kanaat getirildiği, sözleşme süresi boyunca davalının alması gereken 27.000 m3 taahhüdünden 17.705,66 m3 eksik alımı olduğunu usulüne uygun olarak taraf defterleri de dikkate alınmak suretiyle tespit edilmiş olduğu, ancak davacı tarafın 17.000 m3 eksik alım taahhüdü dikkate alındığında taleple bağlılık kuralı gereği 17.000 m3 eksik alımın kabul edildiği, bilirkişilerin cezai şartın türüne ve alım taahhüdüne ilişkin yorumlarına ve hukuki nitelendirmelerine itibar edilmediği, her ne kadar davacı tarafça çekilen taahhüt hatırlatılmasına ilişkin taleplerini içeren ihtarnamelerde yıl/yıllık ibaresi kullanılmış ise de, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın yıllık olarak kararlaştırılmış bir cezai şart olmadığı, aksine tüm sözleşme süresine ilişkin sözleşmenin 2.maddesi ile sabit olan 5 yıllık bir süre için öngörülmüş 27.000 m3’lük alım taahhüdü olduğu, yine taraflar arasındaki protokolün yazılı olarak bu hükmünün değiştirilmediği gibi fiili uygulama ile bunun değiştirilmesinin söz konusu olmadığı, bu nedenle de 17.000 m3 üzerinden metreküpü 100 USD’den (100×17.000=) 1.700.000 USD’lik davacı talebinin yerinde olduğu, davacının bir diğer talebi olan, … markalı bakım ürünlerine ilişkin her ne kadar sözleşmeye uyulmadığı, sözleşmenin sonlandırıldığı belirtilmiş ise de bu yöndeki iddiasının subuta ermediği gerekçeleriyle davacının cezai şarttan kaynaklı 1.700.000 USD’ye ilişkin talebinin kabulü ile, bu miktara 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca 02.10.2015 tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının diğer … A.Ş ile yapılan sözleşmeden kaynaklı kıstelyevm hesabına göre talep edilen 29.250,00 TL’ye ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; cezai şartın müvekkil şirketin ekonomik olarak mahvına sebep olup olmadığı konusunda mali bilirkişi incelemesi yapmaksızın karar verildiğini, yıllık olarak kararlaştırılan tonaj taahhütlerinin hiçbir zaman yerine getirilememesine karşın ödemelerin hiçbir ihtirazi kayıt konulmaksızın kabul edilmesi ve bu anlamda cezai şartın uygulanmaması ve sözleşme sonuna kadar ticari münasebetin devam ettirilmesi ve bu şekilde ticari yarar sağlanmaya devam edilmesi karşılığında artık cezai şartın talep edilemeyeceği hukuken tartışmasız olduğunu, tonaj taahhütleri nedeniyle cezai şart talep edilmesi muafiyet kapsamı dışında tutularak, Rekabet Kanunu 4. madde uyarınca rekabet yasakları içerisinde değerlendirildiğini, davacının pazar payının artmadığı nazara alındığında taahhüdün yerine gelmesinde aslında müvekkil şirketin hiçbir rolü bulunmadığı gibi sektörün ticari yapısı da dikkate dahi alınarak protokoldeki böyle bir cezai şartın Türk Borçlar Kanunu’nun 26. ve 27. madde kapsamında hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğunu, davacı tarafından talep edilen cezai şart tutarları hakkında fatura keşide edilmediği dolayısıyla da iddia edilen alacak hakkında fatura keşide edilmeden talepte bulunulmasının hukuki ve mali olarak mümkün olmadığını, bu nedenle de herşeyden önce bu konuda alacak talebinde bulunulamayacağını, kararda cezai şart koşulunun tamamlanabileceği hakkında haksız görüşlere yer verildiğini, bilirkişinin inceleyip tespit edebileceği bir konuda hatalı teknik değerlendirmede bulunuduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, asgari alım taahhüdüne dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında akdedilen 5 yıl süreli akaryakıt bayiilik sözleşmesinin süresi sonunda yenilenmeyerek sona erdiğini, taraflar arasındaki protokolde ön görülen davalı bayiinin ürün alım taahhüdünü sözleşme süresi içinde yerine getirmediğini iddia ederek sözleşmede öngörülen cezai şart alacağının tahsilini istemiş, davalı ise, sözleşmenin süresi sonunda yenilenmeyerek sona erdiğini, cezai şart hükmünün hükümsüz ve geçersiz olduğunu, yıllık olarak kararlaştırılan asgari alım taahhütlerinin yerine getirilememesine karşın ödemelerin hiçbir ihtirazi kayıt konulmaksızın kabul edildiğini, cezai şartın fahiş olup ekonomik mahvına neden olacağından tenkisinin talep edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunuluştur. HMK 355. Maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Davalı tarafın istinafı cezai şart alacağına yöneliktir. Somut olayda, davacı dağıtım şirketi ile davalı bayii arasında 15.09.2010 tarihli “Protokol” ve 24.09.2010 tarihli 5 yıl süreli “Akaryakıt Bayiilik Sözleşmesi” akdedildiği, bayiilik sözleşmesinin süresi sonunda yenilenmeyerek sona erdiği, 15.09.2010 tarihli Protokolün 2.maddesinde; “…Bayi söz konusu istasyonda, bayilik sözleşmesinin geçerli olduğu süre için akaryakıt ürünlerinden (kurşunsuz benzin, euro diesel ve motorin) en az 27.000 (yirmi yedi bin) metreküp …’dan, …’nın tüm istasyonları için uyguladığı standart koşullar ile satın almayı taahhüt etmiştir. Bu taahhüdün yerine getirilmeyen beher metreküpü için …’ya 100 USD (Yüz Amerikan Doları) ceza ödemeyi kabul eder” şeklinde cezai şartın kararlaştırıldığı, sözleşme süresi boyunca davalı bayiinin alması gereken 27.000 m3 taahhüdünden 17.705,66 m3 eksik alım yaptığı dosya kapsamından sabittir.Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan ”yıllık asgari alım taahhüdü” ‘ ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/11. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/11.) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. Alacaklı iki halde ceza koşulu isteyemez. Eğer alacaklı ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde talepte bulunamaz. Ayrıca alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifaya devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir akaryakıt sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın B.K’nun 158/11. (TBK 179/11.) maddesi uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bakiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili ”çekince (ihtirazi kayıt) ” bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yani, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulu istenebilecektir. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 gün 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda ”ceza koşulu istenemeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.” şeklindedir ( Bkz. Yargıtay 19 HD, 25.12.2014 tarih, 2014/13097 -2014/18715; 24.12.2015 tarih, 2015/11021 -2015/17584 E.K sayılı ilamları). Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın yıllık olarak kararlaştırılmış bir cezai şart olmadığı, aksine tüm sözleşme süresine ilişkin olarak 5 yıllık bir süre için öngörülmüş alım taahhüdü olduğu, bu sürenin -dolayısıyla 5 yıl süreli sözleşmenin- sona ermesinden sonra, davacının davalı bayiinin alım taahhüdünden eksik kalan kısma karşılık muaccel hale gelen cezai şart alacağını talep edebileceğinden ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesi yerindedir. Her ne kadar asgari alım taahhüdünden dolayı 17.705,66 m3 eksik alım yapılmış ise de, davacının talebi ile bağlı kalınarak 17.000 m3 esas alındığında, 17.000 m3 üzerinden metreküpü 100 USD’den (100×17.000=) 1.700.000 USD cezai şart alacağı hesaplanmıştır. Davalı tarafça, fahiş cezai şartın ekonomik mahvına neden olacağı ileri sürülmüş olup, ilk derece mahkemesince, protokolde kararlaştırılan cezai şartın davacının protokoldeki edimlerine karşılık bir edim olarak belirlendiği ve karşılıklı edimler arasındaki denge gözetilerek davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiş ise de, akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan ”yıllık asgari alım taahhüdü” ‘ ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu, asli bir edim değil, TBK m. 179/II’de öngörülen ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. O halde, TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz bir borçlu, fahiş olduğu iddiası ile cezai şarttan indirim yapılmasını isteyemez ise de; sözleşmede belirtilen cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek derecede fahiş olduğunun saptanması halinde istisnaen cezai şarttan indirim yapılabileceği Yargıtay’ın kararlılık kazanmış içtihadı ile kabul edilmiştir. Bu durumda, cezai şarttan indirim yapılırken borçlunun ekonomik yönden yıkımına sebep olacak şekilde fahiş bir cezai şart kararlaştırılıp kararlaştırılmadığının saptanması gerekmektedir. Bunun için borçlunun iktisadi durumu, bilançosu uzman bir bilirkişiye ayrıntılı şekilde incelettirilip belirlenen cezai şart miktarının ekonomik yönden yıkıma neden olup olmayacağı belirlendikten sonra uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan tüm bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-Davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK ‘nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.02/02/2022