Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/803 E. 2022/742 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/803
KARAR NO: 2022/742
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI: 2015/162 Esas – 2018/1246 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin “…” isimli kuyumcu dükkanını işlettiğini, 24.09.2014 tarihinde 4.803.17 gr 8 ayar işlenmiş ve takı haline getirilmiş altını sunum yapıp satmak amacıyla, iş yerinde siyah bir çantaya koyarak yanlarına aldıklarını, beraberlerinde yine işyerinden içi altın dolu iki çanta daha aldıklarını, daha sonra … plakalı otomobile binerek 3 çanta altınla Anadolu Yakası’na geçtiklerini, davalı şirkete ait olan kapalı otoparka giriş yaptıklarını, araçtan inerken içerisinde altın olan 3 çantadan ikisini yanlarına aldıklarını, dava konusu 4.803.17 gr 8 ayar altını ise arabanın arka tarafında bırakarak otoparktan yürüyerek çıktıklarını, davalının işlettiği otoparkın kapalı kamera sistemi ve güvenlik nedeniyle müvekkilinin devamlı kullandıkları ve tercih ettikleri bir yer olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin altın dolu çantayı, davalıya ait otoparka, çalıştırdığı güvenlik görevlilerine, tecrübe ve tedbirlerine güvenerek yanında taşımaktansa otomobilde bıraktığını, çevredeki kuyumcuları gezdikten ve yaklaşık 2,5 – 3 saat sonra, 17.40 sıralarında aracın bulunduğu otoparka dönüş yapan müvekkilinin aracın sağ arka camının kırılarak araç içerisinden, piyasa satış değeri 215.000 TL olan, 4.803.17 gr, 8 ayar altının çalındığını görüp derhal polise bildirdiğini, ancak şu ana kadar suçun failleri ve çalınan altınların bulunamadığını, davalının olayda tamamen kusurlu olup müvekkilinin maddi ve manevi zararından sorunmlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; davalı şirketin işlettiği otoparkta hırsızlık neticesinde çalınan 4.803 gram 8 ayar altının bedeli olarak oluşan maddi zaranın karşılığı olan 215.000 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle; müvekkilin uğradığı 10.000 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, kuyumcu olan davacının içinde ne olduğu belli olmayan araç içerisinde bıraktığı siyah bir çantada yaklaşık 5 kilo altının çalındığı iddiasına dayalı olarak müvekkiline kusur izafe atfedilemeyeceğini, otopark içerisinde “Lütfen değerli eşyalarınızı aracınızda bırakmayınız.” “Teslim edilmeyen değerli eşyalarınızdan müessesemiz mesul değildir.” uyarılarının yer aldığını, davacının müvekkili işletmenin çalışanlarına araçta herhangi bir değerli eşya olduğu bilgisi vermeden ve olduğunu iddia ettiği altınları emanete vermeden otoparkı terk ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliler doğrultusunda, davacının davalı otopark işletmesine bıraktığı araç içerisinden aracın arka camı kırılmak suretiyle aracın içerisinden siyah bir çanta alındığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacı bu çanta içerisinde 4809,17 gram 8 ayar işlenmiş altını olduğunu, meydana gelen hırsızlık sonucunda bunun tamamen çalındığını iddia ettiği, ancak buna ilişkin herhangi bir kayıt veya belge bulunmadığı, kaldı ki, davacının defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan incelemeler sonucunda, davacı defterlerinde 1/1/2014 tarihi itibariyle 168.840,00-TL tutarında ham madde stokunun bulunduğu, 30/09/2014 tarihli kayıt uyarınca 138.903,21-TL’lik ham maddenin 8 ayar altına dönüştürüldüğü, diğer bir ifade ile davacı tarafın işletmesinde 138.903,21-TL tutarında 8 ayar altının bulunduğu, hırsızlık olayının meydana geldiği 24/09/2014 tarihinden sonra da (31/12/2014 tarihli devir kaydı itibariyle) sonrada 8 ayar altın miktarının aynı görüldüğü ve herhangi bir çıkışın yapılmadığı, buna göre de davacı stoklarında yer alan 8 ayar altın miktarında olay öncesi ve sonrasında herhangi bir değişiklik olmadığı, davacının çalındığını iddia ettiği altın miktarına karşılık gelen maddi tazminat talebinin yerinde olmadığı, olay tarihinde davacının otoparka bıraktığı aracının arka camının kırılması suretiyle aracın arka koltuğunda bulunan siyah bir çantanın alınması eylemi sabit olduğundan, açıklanan olayın davacıda yaratmış olabileceği üzüntü ve sıkıntı, davacının ruh halinde olay nedeniyle oluşabilecek olan olumsuz durum gözetildiğinde davacının manevi dünyasında davalının yukarıda açıklanan kusuru ile bir zarar meydana geldiğinin kabulü hakkaniyet açısından zorunlu olduğundan; tarafların sosyal ve ekonomik durumu, davacının uğradığı manevi zararın boyutu, davalının kusur durumu dikkate alınarak davacının manevi isteminin kısmen kabul edildiği gerekçesiyle davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile, 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 29/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise, 18.06.2019 tarihli ek kararıyla kesin süreye rağmen eksik yatan istinaf harçlarının yatırılmaması nedeniyle davalının istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, bu ek karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçelerinde özetle; gelir vergisi kanunu gereği, çalınan malların giderleştirilip çıkışı yapılamadığını, emtianın tekrar bulunma ihtimali gözönünde tutularak stokları azaltmak yerine 2015 yılında stoklar hesabında alt hesap açılarak çalınan mallar, takip edilmek üzere muhasebe kayıtlarına geçirildiğini, 2015 yevmiye defterine bu şekilde geçirilerek, açıklamasına çalınan mallar şeklinde bir not düşülerek miktarı 215.000 TL olarak yazıldığını, oysa hükme esas alınan bilirkişinin buna ilişkin bir tespiti veya değerlendirmesinin olmadığını, diğer taraftan, yine bilirkişi raporunda hırsızlık olayının meydana gelişinde davalı şirkete % 20 kusur atfedilerek bu orana karşılık gelen bir zararın tazmini doğrultusunda değerlendirme yapılmış olmasının da kabul edilmediğini, zira müvekkil mahiyeti ve işin icabı gereği altın taşıdıklarını güvenlik tedbirleri nedeniyle kimseye söylemediğini, anahtarları müvekkilde olmayan bir kasaya altınların bırakılmasının da güvenli bir hareket olmayacağını, manevi tazminata hükmedilen tutarın da çok düşük olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Davalı vekilinin istinaf dilekçelerinde özetle; öncelikle ilk derece mahkemesinin istinaf harçlarının kesin sürede yatırılmadığından bahisle müvekkilinin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayıldığına dair ek kararının doğru olmadığını, zira gerekçeli karar henüz taraflarına tebliğ dahi edilmeden 25.04.2019 tarihinde istinaf harçlarını ve avansını uyap üzerinden yatırıldığınıi ancak uyap üzerinden yatırırken sehven istinaf harç ve avansını toplu şekilde “istinaf avansı” şeklinde yatırıldığını, ancak haliyle ilk derece mahkemesince istinaf harçlarını yatırılmadığından bahisle, 25.04.2019 tarihli makbuz da görülmediğinden harçların yatırılması için ihtar çıkarıldığını, taraflarınca harç yatırılmış olduğu gerekçesi ile tekrar yatırılmadığını, ek kararının kaldırılarak esas karara yönelik olarak manevi tazminat koşullarının oluşmadığı halde manevi tazminata hükmedildiğini, müvekkili lehine tamamen reddedilen maddi tazminat açısından nispi vekalet ücretine hükmedilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava saklama sözleşmesinden (TBK 579. maddeye aykırılıktan) kaynaklanan tazminat davasıdır. Davacı, kuyumcu olarak faaliyet gösterdiğini, diğer kuyumculara sunum ve satım yapmak amacıyla aracında içi altın dolu iki çanta yanında işlenmiş ve takı haline getirilmiş dava konusu 4.803.17 gr 8 ayar altını bulundurduğu halde davalının işlettiği kapalı otoparka aracı park ederek dava konusu 4.803.17 gr 8 ayar altının bulunduğu çantayı araçta bırakarak diğer iki altın dolu çantayla otoparktan ayrıldığını, aracın sağ arka camının kırılarak dava konusu altınların çalındığını iddia ederek dava konusu altının bedeli karşılığı 215.000 TL maddi tazminata ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, maddi tazminatın reddine, manevi tazminatın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı taraflar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesinin ek kararıyla davalının süresi içerisindeki istinaf başvurusu yönünden kesin süreye rağmen istinaf harçlarının yatırılmadığından bahisle istinaf talebinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilmişse de, davalı vekilinin 25.04.2019 tarihli “İstinaf Avansı” adı altında mahkeme veznesine 357,30 TL yatırılmış olduğu, tahsil edilen tutarın istinaf başvurusu tarihinde geçerli olan istinaf harçları ve masrafı (121,30 TL istinaf başvuru harcı+ 86,00 TL istinaf karar harcı ve 150,00 TL istinaf avansı) toplamına tekabül ettiğinden ilk derece mahkemesinin ek kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından aracın davalının işlettiği otoparka bırakılması ile davacı ile otopark işletmecisi arasında 6098 sayılı TBK’nun 561 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan saklama sözleşmesi ilişkisi kurulmuştur. TBK’nun 561 vd. maddelerinde düzenlenen saklama akti gereği, menkul bir malı saklamak üzere alan malı aldığı şekliyle teslim etmekle yükümlüdür, kanunun kendine yüklediği yükümlülüğe uymayan saklayan bu nedenle oluşacak zararlardan sorumludur. TBK 579 md. uyarınca da sorumluluğu vardır. (Yargıtay 17. HD 2015/18452 2016/4547,2015/3725 2015/12006 ). Türk Borçlar Kanunu’nun 579. maddesindeki düzenleme uyarınca, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenler, kendilerine bırakılan veya çalışanlarınca kabul edilen hayvan, at arabası, bunlara ait koşum ve benzeri eşya ile motorlu taşıt ve eklentilerinin yok olmasından, zarara uğramasından veya çalınmasından sorumludur. Ancak, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu, kendilerine veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe, saklananların her biri için alınan günlük saklama ücretinin on katını aşamaz. Somut olayda, davacıya ait ticari aracın, davalının işlettiği kapalı otoparkta bulunduğu sırada aracın arka camının kırılması suretiyle araç içerisinde bulunan siyah bir çantanın çalındığı sabittir. Kuyumcu olan davacının olay günü çok sayıda kuyumcu esnafını ziyaret ederek ziynet eşyalarını tanıtma ve pazarlama işini yaptıktan sonra elinde kalan altınlarla birlikte aracını davalının işlettiği otoparka park ederken 2 çanta altını yanına aldığı, hırsızlığa konu içinde işlenmiş ve takı haline getirilmiş dava konusu 4.803.17 gr 8 ayar altının bulunduğunu iddia ettiği siyah çantayı davalı otoparkta emanet kasası bulunmasına ve uyarılara rağmen aracın arka camlarının film korumalı olduğuna güvenerek arka koltuğuna bıraktığı, bu durumun hayatın doğal akışı ile örtüşmediği gibi kuyumculuk mesleği uygulamalarına da ters düştüğü, davalı otopark işletmesinde fiziki gözetim (devriye) hizmetleri verilmediği, güvenlik kameraların izlendiği otomasyon bölümüne 7/24 gözetim elemanı görevlendirilmediği, sadece otopark giriş/çıkış kapısı ile dahilde 7/24 kamera kaydı yapıldığı, bu hizmetin olayda caydırıcılık etkisi bulunmasına rağmen, 7:24 otomasyon (kamera izleme) hizmeti sunulmadığından anlık müdahale yapılmasında herhangi bir etkisinin bulunmadığı gözetildiğinde dosyada alınan gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda davacıya %80, davalıya %20 oranında kusur atfedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki, hırsızlığa konu siyah çantanın içerisinde dava konusu ziynet eşyalarının olup olmadığı ve/veya ne kadar ve ne evsafta altın olduğuna dair davacının beyanı ve her zaman düzenlenebilecek davacıya ait sevk irsaliyesi dışında herhangi bir yazılı delille rastlanılmadığı gibi davacının salt ticari defter ve kayıtlarının da ispata yeterli olmadığından ispatlanamayan maddi tazminat isteminin reddinde isabetsizlik görülmemiştir. Kural olarak, her sözleşmeye aykırılık manevi tazminatı gerektirmeyeceği, somut olayın kişilik hakkını (örneğin hayatını, sağlığını, vücut bütünlüğünü, şeref ve haysiyetini) nasıl ihlal ettiği hususunun ispat edilmesi gerekmekte ise de, her somut olayın kendi içerisindeki özelliğe göre bu hususun değerlendirilmesi gerekir. Davalı, edimini ayıplı bir şekilde ifa etmiştir. TBK’nın 114/2. maddesi uyarınca, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Olayın oluş şekli itibariyle, davacının bu süreçte yaşadığı acı ve üzüntü nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünün kabulü ile, TBK’nın 58. maddesinde ifade edilen şekilde, davacı kişilik haklarında meydana gelen zararın tazmin edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken aynı Kanun’un 56. maddesi uyarınca durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önünde tutmalıdır. Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi hükmüdür. Bu kapsamda manevi tazminatın miktarı belirlenirken tarafların kusur oranı, sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi dikkate alınmalıdır. Manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olmalı fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği göz önünde tutularak miktar belirlenmelidir. Yani, bu tazminatın miktarı, onun amacına göre belirlenmelidir. Somut olayda, davacının sosyal ve ekonomik durumu, olayın oluş şekli, davalının özensiz davranışı neticesinde, davacının olay gününde maruz kaldığı sıkıntı ve üzüntü dikkate alındığında, takdir edilen manevi tazminat miktarı dosya içerisine uygun olduğundan, her iki tarafın bu yöndeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Davacının maddi tazminat talebi reddedildiği halde kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)-b-1 maddesi uyarınca, ESASTAN REDDİNE, B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353(1)-b-2 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 1-Davacının maddi tazminat isteminin reddine, 2-Davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile, 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 29/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Alınması gerekli 341,55 TL harçtan peşin alınan 3.842,45 TL harcın mahsubu ile bakiye harcın davacı tarafa iadesine, 4-Davacı tarafından bilirkişi ve tebligat ücreti olarak yatırılan 2.865,80 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranı dikkate alındığında bakiye 63,68 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT m.10/II gereğince, takdir olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacının maddi tazminat talebi tümden reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT m.13/IV gereğince takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı tarafından yatırılan 44,40TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istemi halinde kendisine iadesine, b-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, c-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d-Davalı vekilince istinaf aşamasında yapılan 121,30 istinaf başvuru harcı ile 30 TL yargılama gideri toplam 151,30 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.