Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/801 E. 2022/592 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/801
KARAR NO: 2022/592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI: 2017/340 Esas – 2019/525 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili firmanın, uluslararası lojistik sektöründe iştigal ettiğini, davalı firma ile aralarında akdedilen 08.01.2016 tarihli sözleşme uyarınca, davalı tarafından müvekkil firmanın müşterisine ait ürünlerin Türkiye – Polonya arası taşınması üstlenildiğini, davalı firma tarafından müvekkilin müşterisine ait emtia eksik bir şekilde teslim edilmiş olup eksik teslim hususu CMR belgelerine de şerh edildiğini, davalı borçlu tarafından 555,66 kg ve 7.362,66 Euro bedelli emtia alıcısına teslim edilmediğini, malın teslim edilmemesi sebebiyle müvekkilin müşterisi … tarafından müvekkile 17.01.2017 tarihli 7.362,03 Euro bedelli fatura kesildiğini, bu fatura bedelinin de … firmasından olan cari alacaktan mahsup edilmek sureti ile ödendiğini, keza müvekkil firma tarafından da davalıya 19.01.2017 tarihli 29.814,02 TL bedelli faturanun düzenlendiğini, bu faturaya dayalı alacağın tahsili için girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının alt taşıyıcı olduğunu, muhtelif satıcılara ait yurt dışına ihraç edilmek üzere taşıması müvekkili tarafından üstlenilen eşyanın bir kısmının taşıma sırasında ziyaa uğradığını, somut olayda alt taşıma sözleşmesiyle taşımayı üstlenmiş olan “Ardışık Taşıyıcı olan” davacıya karşı ne ilk ne de son taşıyıcı olmadığı için sorumluluk davası açılamayacağını, gönderene karşı sorumluluğu bulunmayan dolayısıyla da kendisine husumet yöneltilemeyen davacının ziya nedeniyle bir tazminat ödemesinin de söz konusu olamayacağını, ilk taşıyıcı (…) firmasına yaptığı tazminat ödemesinin ex gratia ödemesi olduğunu, ayrıca taşıyıcılardan birinin diğer taşıyıcıya karşı rücu talebinde bulunabilmesi için tazminat ödemiş olmasının şart olduğunu, müvekkilinin gerçek zarardan ve sınırlı sorumluluk limiti dahilinde sorumluluğunun bulunduğunu belirterek davanın reddine ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, … firması tarafından davacı şirket adına düzenlenen 7.01.2017 tarihli faturanın da İngilizce dilinde olduğu, yabancı dilde sunulan belgeler için HMK 223. Maddenin 1. Fıkrasında ”Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye sunmak zorundadır.” hükmü bulunmasına rağmen belgelerin Türkçeye çevirilerinin dosya içinde bulunmadığı, dava dosyası içinde kayıp olduğu ileri sürülen ve ikraren kayıp oldukları kabul edilen malların ne şeklide zayi olduklarına dair bir raporun mevcut olmadığı, emtianın kayboluşuna dair bir rapor olmadan, emtianın kaybında taşıyıcıya kusur atfetmenin mümkün olamayacağı, faturanın ödeme tarihinin fatura üzerinde 23.02.2017 olarak belirtilmesine rağmen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. saydı dosyasında takip tarihinde 29.814,02 TL davalıdan alacaklı olduğundan dolayı alacak muaccel hale gelmeden takip başlatıldığı, bu nedenle muaccel olmayan alacak için takibe itirazın yerinde olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; davalı taraf yargılamada hasarın kendi taşıması sırasında meydana gelmediğine dair bir itirazının olmadığı gibi, CMR belgeleri üzerinde de şerhin bulunduğunu, fatura düzenlenmesi vergisel açısından gerekli olduğu için yapıldığını, sehven bir vade tarihi konulduğunu, kaldı ki alacağın muaccel olup olmadığı hususunun dava şartı olmadığını, oluşan zarar bedelinin müvekkili tarafından ödenmediğini, oluşan hasar nedeni ile davalının kusurunun bulunduğunu, delil eklerinin yabancı dil olması nedeni ile kararın da bu hususta bahsetmiş ise de, tarafımıza Türkçe tercümelerinin ibrazına ilişkin olarak bir ara karar oluşturulmadığını, bilirkişi tarafından da bu hususta bir talepte bulunulmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Davacı, yurt dışına ihraç edilen emtianın taşıma işini üstlendiğini, fiili taşımanın davalı tarafça yapıldığını, taşımaya konu emtianın bir kısmının hırsızlık suçuna konu olmasından dolayı ödenen bedelin davalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, karara karşı süresi içerisinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda; dava dışı … Ltd firmasının Türkiye’de muhtelif firmalardan tekstil, cam eşya ve benzeri cinsi emtiayı ithal ettiği, taşıma konişmentolarında göndericilerin muhtelif firmalar, alıcının … Ltd., taşıyıcının ise davacı firma olduğu, bunun birlikte alıcı firmanın emtianın İstanbul/Türkiye- …/Polonya’ya taşınması için … firması ile de anlaştığı, bu firmanın da taşıma işini davacı firmaya verdiği, davacı ile davalı firma arasında akdedilen 08.01.2016 tarihli taşıma anlaşması ile davalının dava konusu emtianın fiili taşıma işini üstlendiği, taşıma yapılan aracın davalının sürücüsünün evinin bulunduğu sokakta park halindeyken hırsızlık olayının meydana geldiği, dava konusu emtiadan 539 kap 555,66 kg ağırlığındaki emtianın alıcısı olan firmaya eksik teslim edildiği, yurt dışındaki alıcı firmanın eksik teslim nedeniyle oluşan 7.362,03 Euro zararını … firmasından tazmin ettiği, bu firmanın bu zararını davacıya fatura ile yansıttığı ve cari hesap ilişkisinden kaynaklı davacı alacağından mahsup edildiği, bunun üzerine davacının da kendisine yansıtılan ve cari hesap alacağından mahsup edilen faturayı davalıya yansıttığı, iddia, savunma, deliller ve tüm dosya kapsamından sabittir. Uyuşmazlık, davacının aktif husumet ehliyetini haiz olup olmadığı, alacağın muacceliyeti ve hırsızlık nedeniyle zayi olan emtia sebebiyle davalının sorumluluğu ve sorumluluğunun sınırlı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davaya konu taşıma Türkiye-Polonya arasında gerçekleştiğinden somut uyuşmazlığın CMR Konvansiyonu hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. CMR 34. maddesi anlamında bir “müteakip taşımadan” bahsedebilmek için, mutlaka “tüm taşımanın” “tek bir taşıma sözleşmesiyle” gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu ise ancak, gönderen ile ilk taşıyıcı arasında, tüm mesafe için bir taşıma sözleşmesi yapılması ve bu sözleşmenin ilk taşıyıcı tarafından diğer taşıyıcılara devredilmesiyle mümkün olabilir. Eğer gönderen, her taşıyıcıyla ayrı sözleşme yaparsa veya ilk taşıyıcı, diğerleriyle kendi adına yeni bir taşıma sözleşmesi yaparsa, tek taşıma sözleşmesinden bahsedilemeyeceğinden, müteakip taşımadan da söz edilemez. Bu şart, maddedeki “tek bir mukavele ile düzenlenen taşıma” ifadesinden ortaya çıkmaktadır. Yine ancak bu sayede, maddenin ikinci cümlesinde belirtildiği gibi “ikinci taşımacı ile onu takip eden taşımacılar, malları ve sevk mektubunu kabul etmiş olmaları dolayısıyla ve sevk mektubundaki koşullar altında anlaşmaya katılmış olurlar.” Böylece ilk taşıyıcı dışındaki diğer taşıyıcılar, yükü ve sevk mektubunu kabul etmekle müteakip taşıyıcı sıfatını kazanırlar ve gönderen ile asıl taşıyıcı arasındaki sevk mektubunun şartları altında anlaşmaya katılmış olurlar. Ayrıca bu maddede belirtilen “taşıma senedinin varlığının şart olması” kuralı, CMR. 4. maddesinde belirtilen “taşıma senedinin yokluğunun CMR Konvansiyonu’na tâbi bir taşıma sözleşmesinin varlığını ve geçerliliğini etkilemez” kuralının bir istinasıdır. Diğer bir deyişle CMR. 4. maddesi, sevk mektubunu sadece taşıma sözleşmesinin bir teyidi olarak görürken, CMR. 34. maddesi müteakip taşımanın gerçekleşebilmesi için mutlaka sevk mektubunun “varlığını” şart koşmaktadır. CMR. 34. maddesinde belirtilen şekilde bir müteakip taşımanın varlığı halinde, CMR. 36. maddesi uyarınca kayıp, hasar veya gecikme sorumluluğu ile ilgili davalar, ancak birinci, sonuncu veya “kayıp” “hasar” veya “gecikmenin” oluştuğu sırada taşıma işini yapmakta olan taşımacının aleyhine açılabilir.(Y11. Hukuk Dairesi , 02.03.2009 tarih ve E:2007/13775- K:2009/2287) Dava konusu taşımada, alıcı-gönderilen … Ltd firmasının Türkiye/Polonya arası taşıma işi için … ve hem de davacı firma ile anlaşmaya vardığı, davacının da davalı ile yapmış olduğu ayrı bir taşıma sözleşmesi ile fiili taşıma işini davalı firmaya verdiği gözetildiğinde taşımanın aynı sözleşme kapsamında gerçekleşmediği ve her bir taşımanın ayrı bir sözleşme kapsamında yapıldığının kabulü gerekmiştir. Buna göre CMR Konvansiyonu’nun 36.maddesinin olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır. Bu durumda davacının aralarındaki taşıma sözleşmesi kapsamında, dava konusu taşımada meydana gelen ziya ve hasardan dolayı uğradığı zararını davalıdan talep etmekte aktif husumet ehliyeti bulunmaktadır. Dava konusu taşımada meydana gelen hırsızlık olayından dolayı uğranılan zarara karşılık düzenlemiş olduğu 19.01.2017 tarihli 29.814,02 TL bedelli fatura içeriğinde, vade tarihi olarak 23.02.2017 olarak gösterildiği ve faturanın 20.01.2017 tarihinde icra takibine konu edildiği ve süresi içerisinde itiraza uğrayan takibin durduğu sabit olup, dava konusu faturanın ve içeriğinin kabul edilmemesi karşısında, taraflar arasında kabul edilen bir vadeden söz edilemeyeceğinden itiraza ve ihtilafa konu faturadaki vadeye itibar edilemez. Bu durumda, davaya konu icra takibinden evvel gerçekleşen zararından dolayı davacının muaccel alacağının varlığının kabulü gerekir. Somut olaya uygulanması gereken CMR 17/1. Maddesine göre taşımacı, yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar, bunların kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan sorumludur. 17/2. Madde, “Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut da taşımacının önlenmesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise, taşımacı sorumlu tutulamaz.” şeklindedir. 17/3. Maddede de; taşımacının, taşımayı yapmak için kullandığı kusurlu taşıtları, bu taşıtı kiraladığı kişinin veya vekilinin yahut çalışanlarının hata ve ihmallerinden dolayı sorumlu olduğu ifade edilmiştir. Bu durumda kural olarak, taşıyıcı kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebepten ileri geldiğini ispat edemedikçe eşyaya gelen hasarı tazmin borcu altındadır. Bir başka deyişle taşıyıcının kusurlu olduğu karine olarak kabul edilir. Sorumluluktan kurtulabilmesi için taşıyıcının kusurlu olmadığını ispat etmesi zorunludur. CMR’nin 23.maddesi, taşıyıcıyı sınırlı sorumluluk ilkesiyle koruma altına almış, ancak, Konvansiyon’un 29. maddesinde, bazı durumlarda taşımacının sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlanamayacağını hükme bağlamıştır. Anılan 29. maddeye göre; eğer zarar ve hasar taşıyıcının kastından veya kararı veren mahkemenin iç hukukuna göre, kasta eşdeğer sayılan bir kusurundan meydana gelmişse, taşıyıcı sınırlı sorumluluk hükümlerinden yararlanma hakkını kaybeder. Bu değerlendirmeler ışığında, somut olayda yükün çalınması yüklü taşıtın araç şöforünün evinde istirahat halindeyken evinin önündeki sokakta herkese açık yerde bırakılması halinde taşıyıcının sorumlu olacağı, şöförün taşıtı güvenlikli park alanına çekerek yükün güvenliğini sağlaması gerekirken herkese açık yerde tırın bırakılması ve gerekli tedbirler almadığından dolayı hırsızlık sonucu teslim edilemeyen mallar nedeniyle taşıyıcının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiğinden davalının sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlandırılmasına gerek görülmemiştir. Öte yandan, CMR 23. maddesine göre, ziyaa halinde ödenecek tazminat eşyanın teslim alındığı yer ve zamanındaki borsa ya da piyasa fiyatına böyle bir fiyat yoksa aynı tür ve nitelikteki eşyanın değerine göre belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Nitekim taraflar arasındaki anlaşmada; “Anlaşmaya konu olan taşıma, CMR sigortası yapılmamış bir araç ile taşınması veya taşıyıcı firma çalışanı ve/veya taşeronun ağır kusurundan kaynaklanan her türlü hasar, hırsızlık ve kayıp durumunda mal bedelinin tamamının karşılanması ile sorumludur.” denilmiştir. Oysa ki, dosyada alınan raporu düzenleyen bilirkişilerin, dava konusu çalınan malların niteliği bakımından değerinin belirlenmesi hususunda uzman olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda, çalınan malların cinsi göz önüne alınarak alanında uzman (tekstil) bilirkişi marifetiyle, dosyaya sunulan faturalar da değerlendirilmek suretiyle, malın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değeri belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.10/05/2022