Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/79 E. 2020/271 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/79
KARAR NO : 2020/271
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI : 2011/435 -2018/727 E.K
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında, davalı tarafından üretimi ve ticareti yapılan … serisi ürünlerin Büyük Britanya’da (İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti Bölgelerinde) genel satış, pazarlama ve dağıtımına ilişkin 22.02.2008 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin internette ve TV yayınlarında dava konusu … ürününün verimliliğine ve şirketin yıllık cirosuna ilişkin çok iddialı ve net sunumlar ile tanıtımlar yaptığını, bu şekilde kamuoyunda bir güven oluşturduğunu, distribütör arayışında olduğunu duyurması üzerine müvekkili şirketin davalı ile iletişime geçerek oluşan güven çerçevesinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, sözleşme imzalanmadan önce davalı tarafından davacıya sunulan … raporuna göre ürünün, %8,69 yakıt tasarrufu, %10 C02 gazı salımını azalttığı, motor performansını arttırdığı ve %12 oranında motor yağı ısısında azalma sağladığının belirtildiğini, imzalanan sözleşme ile İngiltere’de pazar oluşturulabilmesi için İngiltere piyasasında ve kamuoyunda ciddi bir tanıtım kampanyası yürütüldüğünü, sunumlar düzenlendiğini, bu süreçte, davalı tarafından verilen ürün sigorta belgesinin doğru olmadığının öğrenilmesi üzerine, davalının taahhütlerinin sorgulanmaya başlandığını, davalı tarafından yaptırılan raporların bir kısmının tahrif edildiğini, sözkonusu ürünlerin tanıtıldığı gibi % 8,69 oranında yakıt tasarrufu sağlamadığını, en fazla % 2 oranında yakıt tasarrufu sağladığını, müvekkiline sözleşme aşamasında sunulan raporların gerçeği yansıtmadığını, ürüne ilişkin gerçekleri bilmesi durumunda müvekkilinin söz konusu distribütörlük sözleşmesini yapmayacağını, müvekkilinin kamuoyu ile birlikte aldatıldığını ve sözleşmenin hile ile imzalatıldığını, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek yapılan masraflar, yoksun kalınan kâr ve itibarın kaybı nedeniyle şimdilik 50’şer bin TL’lik tazminatın sözleşme tarihinden itibaren işlyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili, 03/06/2013 havale tarihli ıslah dilekçesinde, sözleşme uyarınca yapılan masraf alacağını 20.000,00 TL den 1.520.000,00 TL daha arttırmak suretiyle 1.540.000,00 TL’ye yoksun kalınan kâr alacağının da 20.000,00 TL’den 1.520.000,00 TL daha artırmak suretiyle 1.540.000,00 TL’ye ıslah suretiyle artırdığı, böylece maddi tazminat talebinin 3.080.000,00 TL ve 40.000,00 TL de manevi tazminat talebi söz konusu olmak üzere toplam 3.120.000,00 TL’ye hükmedilmesini istemiştir. Dava dilekçesi tebliğ: 25/08/2011
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmedeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığından sözleşmenin kabul edilmediğini, müvekkili şirketin ürünlerini markalaştırdığını, davacı şirketin ise müvekkiline gönderdiği e-postalar ile dava konusu ürünün önemli oranlarda yakıt tasarrufu sağlandığını ve ürünün başarılı bir ürün olduğunu bildirdiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda, davacı ile davalı arasında 22/02/2008 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesinin imzalandığı, davacı tarafın bu sözleşmeyi davalının Almanya … laboratuvarlarından alınan raporda …. isimli ürünün araç yakıtında %8,69 oranında yakıt tasarrufu sağladığı, %10 oranında karbondioksit gazı salımında azalma sağladığı ve %12 oranında motor yağı ısısında azalma sağladığı, ayrıca performans artışı sağladığı şeklinde gerçek dışı Tuv test sonuçlarının aracılığıyla kendisinin sözleşme imzalamaya ikna edildiği, oysa söz konusu ürünün tanıtıldığı gibi %8,69 oranında yakıt tasarrufu sağlayan bir ürün olmadığı, en fazla %2 oranında yakıt tasarrufu sağladığı, yine davacı tarafça … ile yapılan yazışmalarda %8,69 oranındaki yakıt tasarrufu sağladığına dair raporu ve sertifikaların hileli ve sahte olduğunun belirtildiği, davalının davacıyı sözleşmeyi imzalaması aşamasında hataya düşürdüğünü, hileli ve beyan ve davranışları ile sözleşmeyi imzalattığını belirterek sözleşmenin feshi sebebiyle yapılan masraflar, yoksun kalınan kar ve uğradığı itibar kaybının tazminin talep edilmiş ise de, davacı ile davalı arasında 22/02/2008 tarihli distribütörlük sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmeye konu olan Borpower isimli motor yağı katkı maddesinin, motor yağına katılması halinde belirli oranlarda yakıt tasarrufu karbondioksit salınım azalımını, motor yağı ısısında azalım meydana geldiği, her ne kadar davacı tarafça davalının 2007 yılında …laboratuvarlarından aldığı test raporunun çarpıtması ve sahte rapor düzenlemesi sebebiyle bu sözleşmeyi imzaladığını ileri sürmüş ise de, hem davacının hem davalının tacir olduğu, tacirlerin basiretli bir tacir gibi davranması bir sözleşme imzalarken o sözleşme içeriğini ve sözleşme içeriği konu malı test ettirmesi gerektiği, nitekim ilgili ürünün aldırılan diğer test raporlarında ve mahkemece de yaptırılan bilirkişi incelemeleri de dahil belli bir oranda yaktı tasarrufu sağladığı, bu yakıt tasarrufunun %2’den başlayıp %14’e kadar devam edebileceği, ancak bu şekilde bir yakıt azaltımı sağlayabilmesi için buna uygun teknik kullanım şartlarının gerektiği, yine aldırılan raporlarda da %14’e ve daha fazlasına varacak şekilde de yakıt tasarrufu sağladığının tespit edildiği, ancak bu şekildeki bir tespitin aracın hızı, kullanım şekli, kullanılan alanın zemin yapısı, fiziki durumu, o günkü rüzgar, kullanıcının acemiliği ya da ustalığı gibi çeşitli etkenlerin neden olduğu, dolayısıyla sözleşmeye konu ürünün hiç yakıt tasarrufu sağlamadığı yönündeki iddianın ya da her kullanışta %10 yakıt sağlamadığı şeklindeki iddia’nın doğru olmadığı gibi, tek başına sadece bir test raporu ile ya da test raporundaki farklılık ya da sahtelik iddiasıyla bu durumun ve sözleşmenin bu nedenle imzalandığının ileri sürülemeyeceği, kaldı ki esasen her ne kadar ağır ceza mahkemesi tarafından davalı şirket yetkilisine özel belgede sahtecilik suçundan ceza verilmiş ise de, mahkememize sunulan tercümelerde de test raporlarına ilişkin 29/03/2007 tarihli test sonucunda %11,37 oranında tasarruf sağladığı, 04/04/2007 tarihli test sonucunda ise %10,46 oranında tasarruf sağladığı ve … sayılı sertifika aldığı, 14/09/2010 tarihli cevabi yazısında ise sertifikalandırılan testte elde edilen yakıt tasarrufu ve karbondioksit emisyon gazını sözleşme konusu ürün kullanıldığında %2,7 oranında düşüş gösterdiği ifade edildiği belirtildiği, yine 26/08/2010 tarihli e-posta yazısında da 29/03/2007 tarihli test protokolü ilgili 072887 nolu test raporunun bir parçasının olmadığının belirtildiği, esasen … tarafından 21/03/2007 tarihinden, 05/04/2007 tarihine kadar söz konusu dönemde farklı farklı testlerin yapıldığı, bu testlerde %3’den başlayıp %16’ya kadar giden yakıt tasarruflarının sağlandığı, bu farklılığında ürünün kullanıldığı araç, yol, hız, rüzgar, kullanıcı vs gibi değişkenlerin önemli rol oynadığı, davalı tarafın internet sitesinde sunmuş olduğu test raporlarının ürün için en büyük yakıt tasarrufu sağlayan testlerin sonuçlarını internet sitesinde yayınladıkları, ancak bu testlerin yayını sırasında test rapor numaralarının farklı gözüktüğü, ağır ceza’dan davalı şirket yetkilisinin mahkumiyetine neden olan kararında bu farklılıktan kaynaklandığı, ancak bu hususun tek başına söz konusu ürünün hiç yakıt tasarrufu sağlamadığı anlamınında getirmediği, nitekim davacı tarafın dosya ya sunulan video görüntüleri de dikkate alındığında sözleşme öncesi sadece …t dışında değil pek çok laboratuvar aracılığıyla inceleme yaptırdığı ve davaya konu yakıtın hem yakıt tasarrufu hem karbondioksit salınımı yönünden büyük düşüşler sağladığını bizzat kendisinin ifade ettiği, tüm bu hususlar dikkate alındığında hem davacının söz konusu ürünün gerekli yakıt tasarrufu sağlamadığı yönündeki iddianın geçerli olmaması, ürünün %2’den %14’e kadar yakıt tasarrufu ve karbondioksit salınımı azaltıcı etkisinin bulunduğu, ancak bu etkinin kullanan araç türü, lastik durumu, hızı, rüzgar, sürücünün kullanım esnasındaki hareketleri, frene veya gaza fazla ve aşırı basılması vs gibi sebeplerle farklılık gösterdiği, hemde davacı tarafın bizzat kendi ifadelerine göre üründeki gerek İngiltere gerek Almanya’da yapılan testlerle yakıt tasarrufu sağladığının göstergesi olduğu, dolayısıyla davacının sözleşmeyi davalının hilesi ile imzaladığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı süresinde cevap vermeyerek davayı inkar ettiğinden artık yeni bir vakıa, def’i ileri sürmesi mümkün olmadığını, bu vesileyle karşı tarafın ileri sürmüş olduğu vakıa ve itirazların savunmayı genişletme anlamında olup buna muvafakatlerinin bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde müvekkilinin basiretli tacir gibi davranmadığından sözedildiğini, oysaki, müvekkilinin tam da aksine basiretli bir tacir gibi davranarak sözleşme yapmadan davalıdan ürüne ilişkin bütün belgeleri istediğini, bu belgelerin en önemlisinin de bütün dünyada kabul görmüş olan Alman TÜV NORD sertifikası olduğunu, müvekkilinin de esas itibarı ile bu belgeye güvenmiş ve davalının internet sitesinde dahi yer alan, kendisine de sunulan bu belgeye güvenle sözleşme imzalayarak İngiltere’de bu yatırımı yaptığını, Alman TÜV NORD sertifikasının davalı tarafından sahtecilik suçu işlenerek tahrif edildiğini, içeriğinin değiştirildiğini, bu hususun İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/576 D.iş sayılı tespit raporu ve Tuv Nord yazışmaları ile belgelendiğini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ‘Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’ nün 11.12.2012 tarihli toplantısı ceza tutanağında “reklam kurulunun 11.10.2011 tarih ve 193 sayılı toplantısında www…..om.tr adresli internet sitesinde yer alan aynı ifadelerde kullanılan rakamların bilimsel olarak desteklenmediği gerekçesi ile durdurma cezası verilmiş olmasına rağmen söz konusu ifadelerde yer alan rakamların kullanılmaya devam edildiği.. Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırı olduğu sebebiyle para cezası verildiğini, ürünün tasarruf degerlerinin gerçeği yansıtmadığının açıkca belirtildiğini, davalının bu tahrifat nedeni ile Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/68 E sayılı dosyası ile “Belgede sahtecilik ve Dolandırıcılık” suçundan ceza aldığını, davalının dava esnasında distribütörlük sözleşmesini dahi inkar ettiğini, davalının kötü niyetli hareket ettiğini, dosyada mübrez 4 heyet raporundan, üçünün müvekkili lehine olduğunu, dosyaya sunulan … ve … hazırlamış olduğu raporlardan hiç bahsedilmediğini, tüm bu hususlar görmezden gelerek dosya içeriği ile bağdaşmayan ve taraflarınca itiraza uğrayan tek rapora göre karar vermiş olmasının doğru olmadığını, ayrıca, seçilecek bilirkişi kurullarının tek sayıdan ( 1-3-5 gibi) oluşması gerekirken, 4 kişiden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınarak HMK 267. maddesine aykırı davranıldığını, ayrıca, bilirkişi kurulunun görev verilmeyen konuda görüş bildirmesinin de usule aykırı olduğunu, dolayısıyla hükme esas alınan raporun yok sayılması gerektiğini, rapordaki tespit ve değerlendirmelerin kabul edilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, hile iddiasına dayalı sözleşmenin feshi ve tazminat istemine ilişkindir.Davacı, davalının üretimini ve ticaretini yaptığı Borpower serisi ürünlerin Büyük Britanya ülkelerinde satış, pazarlama ve dağıtımına ilişkin taraflar arasında 22.02.2008 tarihli distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, bu amaçla yurt dışında kurulan davacı şirketin davalının sözleşme konusu Borpower serisi ürünlerini %10 ve üzeri yakıt tasarrufu sağlayan ürünler olarak tanıtması ve bu tanıtımını dünyaca ünlü, uluslararası geçerliliği olan Tüv Nord laboratuarından alınan Borpower ürününün sağladığı %8.69 yakıt tasarrufu ve %10 CO2 emisyon gazı azaltılması gibi yararlarını onaylayan rapor ve sertifika ile desteklemeleri sonucunda duyduğu güven ile sözleşmenin imzalandığını, ancak davalının söz konusu raporda gösterdiği rakamların doğru olmadığının sonradan öğrenildiğini, esasen sözleşmenin davalının … test sonuçlarına ilişkin yapmış olduğu sahtecilik dolayısıyla hile nedeniyle geçersiz olduğunu, davalının bu şekilde hile ve desise ile kendilerini yanılttığını ve sözleşme yapmaya sevk ettiğini, bu nedenle imzalanmış olan distribütörlük sözleşmesinin feshedildiğini iddia ederek uğranılan zararların tazminini istemiş, davalı ise, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olayda, taraflar arasında, davalının üretimini ve pazarlamasını yaptığı Borpower serisi ürünlerin davacı tarafından Büyük Britanya ülkelerinde münhasıran satışı ve pazarlanması amacıyla 22/02/2008 tarihli distribötürlük sözleşmesinin akdedildiği, davacı distribütörün anılan sözleşme uyarınca, davalı şirketten veya davalı şirket adına …..’den ürünleri satın alıp sözkonusu bölgede satmayı, pazarlamayı, tanıtmayı yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, davacının ürünleri …’den almak suretiyle sözleşmenin fiilen hayata geçtiği, daha sonradan sözleşmenin davacı tarafça, 17.02.2011 tarihli noter ihtarnamesi ile feshedildiği ihtilafsızdır. Uyuşmazlık, hile olgusunun şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmeidği noktasında toplanmaktadır.Dosyada alınan teknik bilirkişi raporlarında, sözleşmeye konu ürünün, her biri farklı oranlarda da olsa ölçümlenebilir ve kayda değer yakıt tasarruf oranlarının tespit edildiğinin dosyada mübrez test ölçüm raporlarından anlaşıldığı vurgulanmıştır. Nitekim, bu yakıt tasarruf oranlarının en düşüğü, dava dışı … şirketinin yaptırdığı Tüv Nord’ un pek çok testten birinde elde edilen %2,7 oranı iken, en yükseği, davalı tarafından yaptırılan ve KTO Karatay Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Oktan’ın tespit ettiği üzere, %7 (-+) %17,13 oranıdır. Diğer taraftan, davacı tarafından alınmış MIRA/Lorry Logic ve Terry Bushell Travel başlıklı teknik raporlarda tespit edildiği belirtilen ortalama yakıt tasarruf oranlarının en düşüğü %5,3, en yükseği ise %10,8’dir.Davacı tarafça, dosyaya sunulan davalı şirketin internet sitesinde yer alan Tüv Nord laboratuarı test sonuçları olduğunu ileri sürdüğü söz konusu sayfalardan “Borpower’den Önce” başlıklı sayfada Tüv Nord laboratuarının 29.03.2007 tarihli ve “Borpower’den Sonra” başlıklı sayfada ise Tüv Nord laboratuarının 04.04.2007 tarihli test sonuçları gösterilmiş, “Borpower’den Önce” başlıklı sayfanın sonunda, “Almanya TÜV NORD merkezinde 0 km 2007 model Mercedes S 320 CDI model araç BorPower katkılı ve katkısız olarak performans, yakıt tüketimi, eksoz emisyonu, yağ ısısı testlerine tabi tutulmuştur. Orijinal olarak motor yüzeyleri elmas kaplama olan bu araçta, Alman mühendisler herhangi bir fayda beklemezken, test sonuçları BorPower ‘ın eşsiz özelliklerini ortaya koymuş ve TÜV çalışanlarım şaşırtmayı başarmıştır”’ yazarken, “Borpower’den Sonra” başlıklı sayfanın sonunda, “Test sonucunda: yakit tüketiminde %8,69 tasarruf, karbondioksit gazlarında %10 azalma, motor yağ ısısında %12 azalma ve performans artısı sağlamıştır. Dünyadaki hiçbir yağlayıcı ürün … ‘in üst model aracında ve TÜV gibi dünyaca ünlü akreditasvon kurumunda bu tarz testler yapamamaktadır” yazdığı görülmektedir.Yine dosyada alınan teknik bilirkişi raporunda; “07.1780 no.lu testler ile 07.2887 no.lu testler birbirinden farklı olmakla birlikte, her ki testin de dava dışı .. … şirketi tarafından Tüv Nord şirketine yaptırılmış olduğu,.. özetle, 44 203 799 350344 kayıt no.lu Tüv Nord Sertifikası, Dava dışı …. şirketi adına düzenlenmiştir. Bu sertifikaya esas 07.2887 no.lu test sonuçlarına göre yakıt tasarruf oranı %2,7 iken, 07.1780 no.lu test sonuçlarına göre yakıt tasarruf oranı %8’dir.” denilmiştir. Davacının sözleşmeyi fesih ihtarnamesinde; “..müvekkil şirketi sözleşmeyi akde yönlendiren sözleşme öncesi sunumlarınızda ısrarla; Borpower ürünüzün çok değerli mucize bir ürün olduğu, %8,69 yakıt tasarrufu sağladığı ve %10 CO2 emisyon gazını azalttığı, bu hususun Tuv Nord ve Southwest Research Institue (SWRI) gibi uluslararası tanınan ve akreditasyonu olan laboratuarlardan alınan raporlarla sabit olduğu ve sertifika verildiği, sertifika numaralarının ise Tuv Nord Sertifika No: 44 205 799 350344, SWRI ASTM certifica olduğunu, Borpower ürünlerinin yurt içi piyasada çok iyi talep gördüğünü, ürünün çok beğenildiği ve 2007 yılında 25-30 milyon Euro ciro yaptığınız, bu ciroyu 3 yıl sonra 10 katına, 250-300 nilyon Euro’ya çıkaracağını, beyan ve taahhüt ederek ürünlerinizin yurt dışı satışları için distribütör aradığınızı belirtmiş bulunmaktasınız. Müvekkili şirket yetkilileri önce tereddüt etmişler ve bu nedenle bahsi geçen raporları görmek istemeleri üzerine kendilerine Borpower ürünlerinin yakıt tasarrufu, CO2 emisyonu azalımı, motor gücünün artması, yağ sıcaklığının düşmesi gibi bir çok olumlu özelliğe sahip olduğuna ilişkin TUV Nord, SWRI, BAM, MAHA vs gibi testler ile ilgili olarak tüm test raporları değil de sonuçlarının belirtildiği bazı ingilizce dokuman fotokobileri verilmiştir. Müvekkili şirket yetkililerinin rapor asıllarını görmek istemeleri üzerinde de siz sayın muhataba güvenmeleri telkin edilerek bunun gerekçesi olarak da istenilen belgelerin zaten şirketin web sitesi olan www…..com.tr adresinde yer aldığı bildirilmiştir. Yine ikna etmek için Borpower ürünleri hakkında yaptıkları ciro açıklamalarının ulusal ve görsel basında yer aldığına ilişkin belgeler gösterilmiştir. Bütün bunlardan sonra müvekkil şirket yetkilileri ikna olmuş ve sözleşmeyi imzalamışlardır..” denilmiştir.Tüm bu açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki sözleşmede, davalının üretimini ve pazarlamasını yaptığı ürünler hakkında, belli bir oranda yakıt tasarrufu ve emisyon azalımı hususlarında herhangi bir taahhütte bulunmadığı, hile iddiasının dayanağını oluşturan …şirketince yapılan her ki testin de dava dışı … şirketi tarafından bu şirkete yaptırılmış olduğu, Tüv Nord Sertifikasının da yine bu dava dışı şirket adına düzenlenmiş olduğunun davacının bilgisi dahilinde olduğu, salt davalı şirket yetkilisi hakkındaki henüz kesinleşmeyen belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet ilamının hile olgusunu ispata yeterli olmadığı, davacının yukarıdaki fesih gerekçesinde ileri sürdüğü nedenler ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, hile olgusunun şartlarının somut olayda gerçekleşmediği, somut olayda ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğu, bu bakımdan süresi içerisinde davaya cevap vermeyen davalı taraf münkir addedilse de, davada ileri sürdüğü savunmasının inkar kapsamında kaldığı, hukuki yorum hakime ait olup, bilirkişi raporları ile bağlı olmadı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde olduğundan yerinde görülmeyen davacının bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davacı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK 353(1)-b-1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)-b-1.maddesi uyarınca, ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, HMK 359 (4) maddesi gereğince, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2( iki )haftalık süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.