Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/786 E. 2022/320 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/786
KARAR NO: 2022/320
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2018/637 Esas-2019/288 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; davalıdan satın aldığı folyo kesim makinesinin ayıplı olduğu iddiasıyla ayıpsız benzeri ile değiştirilmesi veya bedelinin rayiç değer üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının ayıbı öğrendiği tarihten itibaren iki yıl geçmesi nedeniyle davanın zamanaşımına uğradığını belirterek reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, İstanbul Anadolu 2. Tüketici Mahkemesi tarafından 2014/1286 Esas, 2015/1976 Karar sayılı, 19/11/2015 tarihli aynı dava konusuna ilişkin olarak davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde yenilenmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği, davanın, 14/04/2015 tarihinde müracaata bırakılmış olmasına göre, 14/07/2015 itibariyle kanunen açılmamış sayılacağı, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin bu karar ile davanın açılmasının maddi hukuka ve usul hukukuna ilişkin bütün sonuçları geçmişe etkili olarak ortadan kalkacağı, dolayısıyla, somut dava tarihinden evvel zaman aşımının kesilmesinin söz konusu olmadığı, Eldeki davanın son servis raporun düzenleme tarihinden yaklaşık 3 yıl sonra 11/04/2017 tarihinde açıldığı, son servis raporu tarihinin 12/06/2014 tarihi olup servise alınmakla esasen borçlu ayıbı ve ayıptan doğan borcunu zımnen de olsa ikrar ettiği dolayısıyla 12/06/2014 tarihinden itibaren TBK’nın 231. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi işleyeceği, davacı vekili tarafından cevaba cevap dilekçesinde, her ne kadar anılan maddenin birinci fıkrasının son cümlesine göre 2 yıllık sürenin dolmadığı yönünde savunma getirilmiş ise de, bu cümleden anlaşılması gereken satıcının müşteriye açacağı karşı alacak davasında zamanında ayıp ihbarında bulunmak kaydıyla sürenin geçmesine rağmen alacak davasında alıcının ayıp def’inde bulunma hakkının mevcut olduğu, ancak, yeni bir ayıplı mal davası 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılamayacağı, TBK’nın 231/2. fıkrasındaki durumun uygulanabilmesi için, yani satıcının ağır kusurundan bahsedebilmek için ise satıcının alıcıyı iğfal etmesi, hile yaparak kandırması ve makinedeki ayıbı bilerek saklamak suretiyle satması gerektiği, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/14474 Esas, 2015/11761 Karar sayılı, 01/10/2015 tarihli içtihadı) oysa, davacının satıcı davalı tarafından kandırılarak ayıbın bilerek saklandığı yönünde bir iddiada bulunmadığı, bu yönde açılmış herhangi bir cezai soruşturma da bulunmadığı, buna göre 2. fıkranın somut davaya uygulanmasının da mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23, madde yollamasıyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun satış sözleşmesi ile nal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacağı,6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 231/1. maddesinin son cümlesinde ise; “Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.” şeklinde olup alıcının iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkının bu sürenin geçmesiyle ortadan kalkmayacağını düzenlendiği, somut olayda müvekkili tarafından dava konusu malin ayıplı olduğu hususunda davalı firmaya iki yıl içinde bildirimde bulunduğundan ayıptan doğan def’i hakkı devam ettiği, mahkemece TBK’nun 231. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesini satıcının alıcıya açacağı karşı alacak davasında zamanında ayıp ihbarında bulunmak kaydıyla sürenin geçmesine rağmen alacak davasında alıcının ayıp def’inde bulunma hakkı olarak yorumlamış ise de madde metninde bu şekilde bir sınırlama yapılmadığı, öte yandan davalının ağır kusurunun bulunmadığına yönelik kabulün de hatalı olduğu, ağır kusura ilişkin olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 231/2 maddesinin satıcının, satılan malı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden faydalanamayacağını düzenlediği, garanti kapsamında olan cihazın zaman zaman kesim yapmama ve kesim yaparken folyo kaydırma şeklinde oluşan sorunların toplam üç kez servis görmesi iki kez Mainboard (anakart) değiştirilmesine rağmen sonuç alınamadığı ve aynı arızaların devam etmekte olduğundan müvekkilinin mağduriyeti ve zararının giderilmediği, cihazdaki ayıbın, alıcı tarafından yapılan incelemeler neticesinde ortaya çıkmayan ancak kullanım halinde anlaşılabildiğinden gizli ayıp olduğu, gerek iİmalat sonrası gerekli koöntroller yapılmadan cihazın ayıptı şekilde satışa sunulması gerekse satış sonrası arızanın giderilmesindeki başarısızlığğa rağmen ayıpsız bir benzeri ile değiştirmeye gitmek yerine cihazın tamirinde ısrar edilmesi eylemlerinde satıcının kusurunu gözler önüne serdiği, davanın başından bu yana izah ettiğimiz üzere davalı firmanın uyuşmazlık konusu folyo kesim makinesini ayıplı olarak sattığı, cihazdaki arızalı durumun, kullanım sonucu ortaya çıktığından ayıbın gizli ayıp olduğu ve davadalı firmanın da söz konusu eksikliği gidermemiş olması nedeniyle ağır kusurlu olduğu, bu nedenle davanın reddinin hakkaniyete uygun düşmediği, Kaldı ki kabule göre davanın açılmamış sayılmasına dair karardan sonra 60 günlük ek sürede dava açıldığından davacının TBK 158. maddesinde öngörülen süreden faydalanacağı, kararının gerekçesinde de yeraldığı üzere uyuşmazlık konusu folyo kesim makinesindeki ayıp nedeniyle evvelinde açmış olduğu davayı takip edememesi nedeniyle, İstanbul Anadolu 2. Tüketici Mahkemesi’nce 2014/1286 Esas, 2015/1976 Karar sayılı ve 19/11/2015 tarihli kararı ile açılmamış sayılmasına karar verildiği, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinde “Dava veya def’iş mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması sebebiyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” hükmünün yer aldığı, açılmamış sayılma kararlarında, maddedeki ek süre, kararın yazıldığı tarihten değil, kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı, buna göre ilk dava zamanaşımı süresi dolmadan açıldığı gibi akabinde davanın takip edilememesi nedeniyle 19/11/2015 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de kararın müvekkiline tebliğ edilmediği, açılmamış sayılmasına dair karardan 10/03/2017 tarihinde muttali olunduğundan 60 günlük ek süre de bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, huzurdaki davanın 11/04/2017 tarihinde, yani 60 günlük ek süre içinde açıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, satıma konusunun ayıplı olması nedeniyle misli ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır.Taraflar arasındaki 03.02.2014 tarihli satım sözleşmesi kapsamında, davalının, satım konusu folyo kesme makinesi programını davacıya teslim ettiği ve davacının da 4.999,66 TL satım bedelini davalıya ödediği ihtilafsızdır. Anılan makine en son 13.06.2014 tarihinde davalı nezdinde teknik servise götürülmüş olup, mainboard (ana kart) üzerinde y motor sürücüsünün arızalı olması nedeniyle değiştirilmiş ayrıca alt ve üst kapaklarının değiştirilerek yapılan test ile sorunsuz çalıştığı tespit edilmiştir. Davacı, makinenin ayıplı olduğunu ileri sürerek misli ile değiştirilmesini veya bedelinin iadesini istemiş, davalı ise davanın zamanaşımı nedeniyle reddini savunmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve 6098 sayılı TBK 158. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı konusundadır. 6102 sayılı TTK 23 maddesi hükmü yollamasıyla TBK. m. 231. maddesi uyarınca satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaaşımı süresinden yararlanamaz. Somut olayda, satım konusu makine davacıya 03.02.2014 tarihinde teslim edilmiş, bakım veya arızaları nedeniyle davalı nezdindeki teknik servise en son 13.06.2014 tarihinde getirilmiş ve arıza giderildikten sonra davacıya yine 14.06.2014 tarihinde teslim edilmiştir. Dava ise teslim tarihinden yaklaşık üç yıl sonra 11.04.2017 tarihinde açılmış olup, davanın açıldığı tarihe göre yasada öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği tartışmasızdır. Dosya kapsamında, iki yıllık süreden daha uzun bir süre için garanti verildiği yönünde bir delil bulunmadığı gibi davacı tarafından bu yönde bir iddia da ileri sürülmüş değildir. Davacının daha önceden aynı nedene dayalı olarak açtığı davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğine göre, o davanın zamanaşımı süresini kesmeyeceği açık olup, bunun dışında somut olayda, TBK 154. maddesinde sayılan zamanaşımı kesen diğer hallerden hiç birisi bulunmamaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 231. maddesinin 2. cümlesinde ifadesini bulan, “alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz” hükmü alıcı tarafından ayıba haklara dayalı olarak açılan davalar için öngörülen bir düzenleme olmayıp, satım sözleşmesinin diğer tarafı olan satıcı tarafından satım bedeline ilişkin olarak açılan veya açılacak davalarda, alıcının savunma hakkı kapsamında ayıba ilişkin def’i hakkının bulunduğuna ilişkin bir düzenlemedir. Bu nedenle somut olayda olduğu gibi alıcının ayıba bağlı haklara dayalı olarak açtığı bu davada uygulama alanı yoktur. Ayrıca iki yıllık zamanaşımının uygulanmasına engel olabilecek nitelikte davalının, satılanı ayıplı olarak teslim etmekte ağır kusurlu olduğuna yönelik iddia veya bir delil de bulunmamaktadır.Davacı vekilinin, 6098 sayılı yasanın 158. maddesinin uygulanması gerektiğine yönelik istinaf nedenine gelince; dava, önce tüketici mahkemesinde açılmış olmakla birlikte takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılmış ve üç aylık yasal sürenin sonunda 19.11.2015 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 158. maddesi “Davanın Reddinde Ek Süre” başlığını taşımakta olup, maddede; dava veya def’i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklıya haklarını kullanması için altmış günlük ek süre tanınmıştır. Görüldüğü üzere, anılan düzenleme, yetkili veya görevli mahkemede dava açılmaması veya usulü bir hata yahut yanlışlık nedeniyle davanın usulden reddi halinde, yapılan usuli hatanın, hakkın sukuta ermesinin önüne geçilmesi amacını taşımaktadır. Kanunun lafzı, ruhu ve kanun koyucunun amacına göre, davanın takip edilmemesi ve yasal üç aylık sürede yenileme hakkı olduğu halde bu hakkın kullanılmaması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde uygulama alanı olmadığı şüphesizdir. Bu nedenle, davacı anılan hükümden yararlanamaz. Hal böyle olunca; ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe doğrultusunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 36,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022