Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/777 E. 2022/240 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/777
KARAR NO: 2022/240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2019
NUMARASI: 2014/544 Esas – 2019/368 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı kısıtlıya velayeten … vekili, kısıtlı …’nın müvekkilinin …’nın oğlu olduğunu, kısıtlı …’nın uyuşturucu madde bağımlısı olup, akıl sağlığının yerinde olmadığını, müvekkilinin oğlu …’nın vesayet altına alınması için 18/10/2012 tarihinde dava açmış ve İstanbul Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1834 E.S ve 2013/ 438 Karar Sayılı Dosyası ile 10/04/2013 tarihinde vesayet altına alındığını, anılan dosyada kısıtlı hakkında Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden düzenlenen raporda, “madde kullanımına bağlı kalıcı psikoz” saptanmış ve bu durumu ile “ayırt etme güçünden yoksun olduğundan sürekli bakıma muhtaç” hale geldiğine karar verildiğini, bu rapora istinaden de müvekkilin oğlu …’nın mahkemece kısıtlanarak vesayet altına alındığını, davalıların kısıtlının temyiz gücünün yerinde olmadığını, doğru yanlışı ayırt edemediğini fark edip adlarına olan şirket hisselerini kısıtlıya devir ve temlik ettiklerini, hatta kısıtlıyı en geniş yetkili olarak müdür tayin edip, kendilerine imza yetkisi alarak hem şirket adına hem de kısıtlı adına borçlandırıcı işlemler yaptıklarını ileri sürerek kısıtlı …’nın “Madde kullanımına bağlı kalıcı psikoz” hastası olması nedeni ile Beyoğlu … Noterliğinden 04/02/2011 Tarih ve … Sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesinin, Üsküdar … Noterliğinin 05/07/2012 Tarih ve … Sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesinin, Kadıköy … Noterliğinin 18 Şubat 2011 Tarihli ve … yevmiye numarası ile verilmiş olan vekaletnamelerin, sözleşmelerin ve … Bankası AŞ ile ve başkaca bankalar da tespit edildiğinde onlarla ilgili de yapmış olduğu bankacılıkla ilgili tüm sözleşmelerin iptali ve hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve …’ın müşterek verdikleri cevap dilekçesinde, hisse devrine konu şirketin kurucu ortaklarından olduklarını, şirketin tasfiyesi yerine hisselerinin devrinin daha masrafsız olduğundan hareketle davacı kısıtlıya şirket hisselerini bila bedel devrinin yapıldığını, devir işlemlerinde davacıya vekaleten …’nin yer aldığını, davacı kısıtlıyı bizzat görmediklerini, davacının işlem tarihinde fiil ehiyetinin olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, davacı tarafça kısıtlı davacının fiil ehliyetinin bulunmadığından bahisle hisse devir ve temlik sözleşmeleri, vekaletnameler ve kredi sözleşmelerinin hükümsüzlüğü ile iptali talep edildiği, davacı …’nın fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, davacı muayene de edilmek suretiyle, ATK 4. İhtisas Kurulundan ve ATK Genel Kurulundan rapor alınmış, alınan raporlara göre davacının işlem tarihleri olan 04/02/2011, 18/02/2011 ve 05/07/2011 tarihleri itibari ile fiil ehliyetini haiz olduğu mütala edildiği, bu hali ile davacının fiil ehliyetinin bulunduğunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; kısıtlı hakkında daha önce gerek kısıtlılık dosyasında gerekse ceza davalarında alınmış raporlar ile mahkemece hükme esas alınan rapor arasında çelişki olduğunu, hükme esas raporda kısıtlının 8 yıllık tedavi sürecini, ailesinin bu süreçte gösterdiği fedakarlığı, iyileşme sürecini yok sayarak bu günki durumunu baz alarak rapor oluşturulduğunu, eksik ve hatalı olarak düzenlenen ve son raporlar olan 2018 tarihli ATK 4. İhtisas Kurulundan ve ATK Genel Kurulundan gelen raporlara değil, dava konusu olayın yani sözleşmenin kurulduğu ana daha yakın tarihte alınmış olan raporlara itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, kesin hükümsüzlüğün tespiti istemine ilişkindir.Eldeki davada, davacı kısıtlı …’nın “Madde kullanımına bağlı kalıcı psikoz” hastası olması nedeni ile fiil ehliyetinden yoksun olduğunu, bu nedenle şirket hisse devir sözleşmelerinin, vekaletnamelerin, bankacılıkla ilgili tüm sözleşmelerin geçersiz olduğundan kesin hükümsüzlüğünün tespiti istenmiştir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı kısıtlı …’nın İstanbul Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1834 E. – 2013/488 K. sayılı ve 10.04.2013 tarihli kararı ile vesayet altına alındığı ve kendisine babası …’nın vasi olarak atandığı, iş bu davanın ise vesayet kararından sonra 18.12.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Kısıtlının kişiliği ve mal varlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmek TMK’nun 403. maddesi gereği vasiye aittir. Bu nedenle öncelikle davadan önce vesayet altına alınan … hakkında dava açılabilmesi için TMK’nun 462/8. maddesi uyarınca sulh hukuk hakiminden izin alınması ve izin alındıktan sonra davanın vasi huzurunda görülmesi gerekir. Bu bağlamda vesayet makamı tarafından vasiye verilmiş bir izne, dava dosyasına rastlanmamıştır. Kanuni temsilcinin dava açıp yürütmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerinin bulunması dava şartı olup, bu durum mahkemece kendiliğinden (re’sen) davanın her aşamasında gözetilebileceği gibi taraflarca da her zaman ileri sürülebilir. Dava ehliyeti ve dava takip yetkisine sahip olunması dava şartlarından olup (HMK md. 114/d-e), mahkemece dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmalıdır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece davanın esasına girilmeden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez (HMK md. 115). Mahkemece, anılan yasa hükmü gereğince, vasiye, vesayet makamından izin alınması için süre verilmesi, verilen sürede eksik giderildiği takdirde dilekçeler teatisi tamamlanarak duruşma açılıp işin esasının incelenmesi, aksi halde davanın usulden reddi gerekir. Öte yandan, hükümsüz olduğunun tespiti istenen Beyoğlu … Noterliğinden 04/02/2011 Tarih ve … Sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesinde hisse devir bedeli 330.000 TL, Üsküdar … Noterliğinin 05/07/2012 Tarih ve … Sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesinde ise 150.000 TL olduğu halde, davacının dava değerini 5.000,00 TL olarak gösterip bunun üzerinden harçlandırması karşısında mahkemece 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. ve 32. maddeleri uygulanarak eksik harç tamamlanmadan yargılamaya devam edilmesi doğru olmadığı gibi, dava dilekçesinin talep kısmında ayrıca banka kredi sözleşmelerin iptali talep edilmiş ise de, bu sözleşmelerin hangi sözleşme ve/veya sözleşmeler olduğunun belirtilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 119/2. maddesi uyarınca işlem yapılarak davacı tarafa açık bir şekilde talep sonucunun açıklattırılmadan karar verilmesi de doğru değildir. Açıklanan bu nedenlerle, işin esasına yönelik istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-4 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022