Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/773 E. 2022/490 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/773
KARAR NO: 2022/490
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2019
NUMARASI: 2017/217 Esas-2019/457 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında oluşan cari hesaptan alacaklı olduğu, davalının teslim aldığı ürünlerin ayıplı olduğu iddiasıyla ödeme yapmadığı, ürünlerin ayıplı olmadığı gibi süresinde yapılan ayıp ihbarının da bulunmadığını belirterek alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine davalının haksız itirazının iptaline takibin devamına ve alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı şirketten alınan ürünlerin ayıplı olması nedeniyle fatura ve ihtarnameye konu iade ve masraf faturaları kesildiği, ayıplı malların Uşak’ta üretildikten sonra gümrük işlemleri yapılarak Almanya’ya gittiği, malların ayıplı ve hatalı olması sebebiyle müvekkiline iade edildiği, bu nedenle düzenlenen iade faturalarının davacı tarafından alınmadığı, üretici firmaya ayıplı ürünlerle ilgili ihtarda bulunulduğu, iade ve yansıtma faturası nedeniyle müvekkilinin alacaklı olduğunu belirterek davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen teknik bilirkişi raporu doğrultusunda;satıma konu olan mallar üzerinde tekstil mühendisi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, davalının adresinde dava konusu olan fatura içeriğindeki yastıklar incelendiğinde; preslenmiş olan yastıkların ambalajı açıldıktan sonra olması gereken 40x40cm boyutuna gelmediği, aynen kaldığı, içerisi açıldığında içinde bulunan elyaf karışımında silikon oranının çok düşük olduğu, iç malzemesi silikon mamül olan yastıklar presi açıldığında çabucak önceki boyutuna gelmekteyken silikon oranı çok düşük olan yastıklarda geri dönüş olmadığı, tespite konu olan yastıklarda iç malzemesi olarak kullanılan elyaflardan silikon oranının çok düşük olduğunun tespit edildiği, içerisinde çok fazla geri dönüşüm materyallerinin kullanıldığı, ürünlerde gizli ayıp olarak tanımlanan ayıp halinin bulunduğu, taraflar arasında 27/12/2016 tarihli elektronik posta mesajında ayıplı mal miktarının 61.261,92 TL olduğu, 22/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda ürünlere yapılan masrafın 18.639,94 TL olmak üzere toplam 79.901,86 TL olup, takip talebinde 105.793,66 TL talep edildiği, davacı tarafça 25.891,77 TL ödeme yapıldığı, 79.901,89 TL bakiye ayıplı mala ilişkin indirim yapılması gerektiğinin tespit edildiği, tarafların, ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye konu 31.640 adet yastığın ayıplı olduğu, davalının ayıplı ürünleri kabul edilebileceği nitelikte bulunmadığı, davalının seçim hakkını iade yönünde kullandığı, bu nedenle iade faturası düzenlediği, ancak davacının iade almadığı, davalının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunduğu, iadeye konu olan malların değerinin 61.261,62 TL olup bu ürünlerin müşteriden geri dönmesi sebebiyle yaptığı masrafların 18.639,44 TL olmak üzere toplam 79.901,86 TL olup bu alacağın davacının alacağından mahsup edildiğinde bakiye 25.891,77 TL’nin davalı tarafından ödendiği gerekçesiyle davanın 25.891,77 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; sözleşmede açıkça ”iç malzeme slikon (elimizdeki malzemenin aynısı olma şartıyla) denilmesine rağmen ne kök raporda ne de ek raporda eldeki ürünün malzemesinin incelenmediği, bilirkişinin bu maddeye atıfta bulunarak slikon oranı ne olursa olsun malzemenin karışım olamayacağını belirttiği ve bu nedenle yanlış malzeme kullanıldığını ifade ettiği ancak kök raporda slikon oranının %5’in üzerinde olması durumunda yastıkların sözleşme şartlarına uygun olabileceği hususu üzerinde durduğu kök ve ek rapor arasındaki ilk çelişkinin bu olduğu, bilirkişinin kök raporda karışımın niteliğini irdeleyip ek raporunda karışımın kesinlikle kabul edilemeyeceğini belirtmesinin anlaşılamadığı kaldı ki sözleşme uyarınca eldeki malzemenin ne olduğu ve teslim edilen yastıklardaki malzeme ile benzerliğinden ne kök raporunda ne de ek raporunda bahsettiği, eldeki malzemenin tespiti ve teslim edilen yastıklarda kullanılan malzeme ile uygunluğunun belirlenmesinin davanın seyri açısından önem arz ettiği, ayrıca bilirkişi, kök raporunda slikon oranının %5’in üzerinde olan malzemelerin kullanılması durumunda ambalajları açılan yastıkların orijinal boyutlarına döneceğini belirtmiş ancak teslim etmiş olduğumuz yastıkların malzemelerinde kullanılan slikon oranının ne kadar olduğu hususunda hiçbir inceleme yapmadığı, yalnızca çıplak gözle yapılan bir inceleme neticesinde slikon oranının düşük olduğunu, malzemenin içerisinde gözle görülür nitelikte geri dönüşüm ürünü kullanıldığını belirttiği, teslim edilen yastıklarda kullanılan malzemenin içerisindeki slikon oranının daha teknik incelemeler sonucunda araştırılmasının gerektiği, bilirkişi ek raporunda -kesinlikle kabul edilmemekle birlikte- ürünlerdeki deformelerin, ambalajların normal oranlarından çok daha fazla küçültülmesinden kaynaklanmayacağını belirtiliş olsa da teknik anlamda iddiayı güçlendirecek bir gerekçe sunulmadığı, ürünlerin ambalajlanma şeklinin tamamen davalı firmanın talebi üzerine gerçekleştirildiği, yastıkların havalandırılması ile orijinal boyutlarına döndüğünün de şifaen belirtildiği buna rağmen bilirkişi, tamamen soyut gerekçelerle deformelerin taşıma ve preslenmeden kaynaklanmadığını ifade ettiği, varsa deformelerin taşıma ve preslenmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığının teknik araştırmalar sonucunda belirlenmesi ve gerekçelendirilmesi gerektiği, Kök raporda, ” ürünler açık ayıplı olmakla birlikte, hepsinin birebir aynı karakteristik özellikleri taşımadığı” denilmek suretiyle aslında ayıbın niteliğinin ”gizli ayıp” olarak tanımlamanın daha doğru olacağı kanaatine varıldığı, zira yastıkların pres yapılmış ambalajlı halde iken ayıbın belli olmadığı ambalajı kesildikten sonra ortaya çıktığı, ürünlerin hepsinin aynı karakteristik özelliği taşımadığı dikkate alındığında, ürünlerdeki ayıbı gizli ayıp olarak değerlendirmenin gerektiğinin ifade edildiği, davanın seyrini tamamen değiştirecek bu denli bir çelişkinin aynı bilirkişi tarafından kaleme alınmış olmasının kabul edilmesinin mümkün olmadığı, kök raporda ”açık ayıp” olarak nitelendirdiği eksikliğin ek rapor ile ”gizli ayıp” olarak nitelemesi kabul edilemez olduğu, TTK 23. maddesi uyarınca, alıcının açık ayıplarda iki gün , açıkça belli olmayan hallerde sekiz gün içinde ayıp ihbarı yapmak zorunda olduğu aksi takdirde TBK 223. maddesine göre de, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ürünlerin davalı firma tarafından Uşak ilinde 29.06.2016 tarihinde teslim alınmış olup, incelemelerin burada yapıldığı, mahkemece, eksik inceleme ve çelişkilerle hazırlanmış bilirkişi raporuna dayanarak, ihbar sürelerinin dikkate dahi alınmadan karar verilmesi tamamen usul ve yasalara aykırı olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemece, müvekkili aleyhine 25.891,05 TL üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu zira müvekkilinin dava sürecinde söz konusu 25.891,05 TL’yi ödediğinden kötü niyetli kabul edilemeyeceği, reddedilen kısım üzerinden müvekkili yararına kötü niyeti tazminatına hükmedilmesi gerektiği, bu istemin reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasına ile davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine, müvekkili yararına da kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki satım sözleşmesi kapsamında oluşan cari hesaptan bakiye alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında 25.04.2016 tarihli satım sözleşmesi imzalanmış olup, davacı, sözleşmede nitelikleri belirtilen silikon yastıkları davalıya teslim etmeyi üstlenmiştir. Sözleşmede, teslim yerinin davacının Uşak’ta ki fabrikası olduğu kararlaştırılmıştır. Davacı tarafından düzenlenen 25.04.2016, 28.06.2016, 03.10.2016, 03.11.2016, 30.11.2016 ve 15.12.2016 tarihli fatura içeriği yastıkların davalıya teslim edildiği ve davalı tarafından da bir kısım fatura bedellerinin ödendiği ihtilafsızdır. Davacı taraf, taraflar arasındaki 25.04.2016 tarihli satım sözleşmesine göre tanzim ettiği faturalar nedeniyle oluşan açık hesaptan bakiye alacağının tahsilini istemiş, davalı ise, davacının 28.06.2016 tarihli faturasına konu 31.640 adet yastığın ayıplı olup, Almanya’dan geri gönderilmesi nedeniyle iade edilen ürün bedeli ve iade sırasında oluşan gümrük ve nakliye masraflarına ilişkin olarak tanzim ettiği 27.12.2016 tarihli iki adet fatura nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu ve bu alacağının davacı alacağından tenzili ile davacının bakiye alacağının 25.891, TL miktarında bulunduğunu savunmuştur. Uyuşmazlık, 28.06.2016 tarihli fatura içeriği 31.640 adet yastığın ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliği ile süresinde ayıp ihbarının bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak davalının düzenlediği ürün iadesi ve iade masraflarına ilişkin 27.12.2016 tarihli iki ayrı fatura bedelinin davacı alacağından tenzili gerekip gerekmediği konusundadır. Ticari defterler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesiyle, taraf defterleri arasındaki arasındaki tek farkın, davalı tarafından tanzim edilen 27.12.2016 tarihli 61.261,92 TL iade faturası ile aynı tarihli 18.639,94 TL bedelli iade masraflarına ilişkin yansıtma faturasının davalı defterinde kayıtlı olup, davacı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı ve anılan iki fatura dikkate alınmadığında her iki taraf defterine göre, davacının cari hesaptan bakiye takip konusu miktar kadar 105.793,66 TL alacaklı bulunduğu saptanmıştır. Davalının düzenlediği 27.12.22016 tarihli 61.261,92 TL tutarlı ürün iadesi faturasının, davacı tarafından tanzim edilen ve bedeli davalı tarafından ödenen 28.06.2016 tarihli 61.261,92 TL fatura içeriği 31.640 adet yastığın iadesine, aynı tarihli 18.639,94 TL tutarlı diğer faturanın da, iade masraflarına ilişkin yansıtma faturası olduğu dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflar arasında da ihtilafsızdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi uyarınca, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. maddesine göre, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. 6100 sayılı TMK 6 ve HMK 190.maddeleri uyarınca, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğundan, somut olayda, 27.12.2016 tarihli iade faturasına konu yastıkların ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunun davalı tarafından kanıtlanması gerekir. Davalı nezdinde bulunan ihtilaf konusu 31.640 adet yastık üzerinde yapılan teknik inceleme sonucu düzenlenen kök raporda; 17*40 cm. olarak preslenmiş olan yastıkların ambalajı açıldıktan sonra olması gereken 40*40 cm. boyutuna gelmediği, içinde bulunan elyaf karışımında silikon oranının çok düşük olduğu, iç malzemesi silikondan mamul olan yastıkların, presi açıldığında çabucak önceki boyutuna gelmekte iken, silikon oranı çok düşük (%5 civarında) olan yastıklarda geri dönüş olmadığı, çok fazla geri dönüşüm materyalleri kullanıldığı, davacı firma tarafından sunulan lacivert renkli yastık numunesinin iç malzeme özelliklerinin tespit edilen ürünlerden farklı olduğu, zira numune alınan lacivert renkli yastık içinde bulunan malzeme de elyaf karışımlı silikon olmakla birlikte silikon oranının yüksek olması sebebiyle pres sonrası ölçülerine yaklaşmış olduğu, bu haliyle ürünler açık ayıplı olmakla birlikte hepsinin birebir aynı karakteristik özellikleri taşımadığı dolayısıyla farklı parti ürünlerde kullanılan elyaftaki silikon oranının değişken olduğu, ayıbın üretim safhasında silikon oranı çok düşük elyaf karışımı kullanılmasından kaynaklandığı açıklanmış, aynı bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda ise; taraflar arasındaki sözleşmede, açık olarak iç malzemenin silikon olması gerektiği belirtilmiş olduğu halde, karışım kullanılmasının hangi oranda olursa olsun sözleşmeye aykırı olduğu, ürünlerin deforme olmasının sebebinin prestenden değil, iç malzemesinde silikon oranı çok düşük dolgu malzemesi kullanılmasından kaynaklandığı, tüm yastıkların aynı özellikleri taşımadığı bu nedenle aslında ayıbın niteliğinin gizli ayıp” olarak tanımlamanın daha doğru olacağı, zira yastıklar pres yapılmış ambalajlı halde iken ayıp belli olmamakta, ambalajı kesildikten sonra ortaya çıkmakta olduğu ve ürünlerin hepsinin aynı karakteristik özelliği taşımadığı dikkate alındığında, ürünlerdeki ayıbı gizli ayıp olarak nitelendirmenin gerektiği belirtilmiştir. Esasen hem kök raporda hem ek raporda, ayıbın; yastıklarda kullanılan iç malzemede silikon oranının düşük olmasına bağlı olarak ambalajı açıldığında 40*40 cm boyutuna gelmemesine ilişkin olduğu ifade edilmiş, ek raporda sadece ayıplı olan tüm yastıkların düşük oranda silikon içermekle birlikte silikon oranlarının aynı olmamasına göre, tüm yastıkların aynı özellikleri taşımadığı bu nedenle ayıbın gizli ayıp değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayıp, silikon oranın sözleşmede kararlaştırılandan daha düşük olmasından kaynaklı olarak yastığın ambalajdan çıkarıldığında şişerek istenen boyuta ulaşmaması olduğuna göre, artık düşüklük oranının ne olduğu ve ürün sayısının önemi yoktur. Başka bir anlatımla, ürünlerin sözleşmede belirlenenden daha düşük ama farklı oranda silikon içermesi ve farklı partide olması ayıbın gizli ayıp olduğu anlamına gelmez. Zira ambalaj açıldığında şişme yapmadığının anlaşıldığı gözetildiğinde; ayıbın basit bir muayene ile tespitinin mümkün olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu durumda yastıklardaki ayıbın, açık ayıp olduğu kabul edilmelidir. Nitekim TTK ve 6098 sayılı yasa hükümlerine göre, ilk bakışta, çıplak gözle bile bakıldığında anlaşılabilen veya basit bir muayene veya inceleme ile tespit edilen ayıp, açık ayıp, basit bir inceleme ile anlaşılamayan ve kullanma ile ortaya çıkan ayıp ise gizli ayıp olarak tanımlanmaktadır. Davacının 28.06.2016 tarihli satım faturası içeriği 31.640 adet yastığın açık ayıplı olduğu sabit olmakla birlikte ayıba bağlı haklardan yararlanabilmek için satım konusunun ayıplı olması yeterli olmayıp, alıcının, 6102 sayılı TTK.’nun 23/1-c maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise teslim tarihinden itibaren iki gün, açıkça belli değilse yine teslimden itibaren sekiz gündür. Basit bir muayeneyle anlaşılamayacak gizli ayıp durumda ise TBK 223/2 maddesi gereğince, ayıbın ortaya çıktığı tarihten itibaren derhal bildirilmesi gerekir. Somut olayda, yastıklardaki ayıbın, basit bir inceleme ile anlaşılabilen açık ayıp olduğundan, alıcı olan davalının, yastıkları teslim aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde davacı satıcıya ayıbı ihbar etmiş olması gerekmektedir. Davalının yargılama sırasında sunduğu tüm beyan dilekçelerinde; iade faturasına yastıkların ilk yüklemesinin 25.04.2016 , ikinci yüklemenin ise 29.06.2016 tarihinde yapıldığı beyan edildiğine ve taraflar arasındaki sözleşmenin 3.maddesinde; davalı alıcının, malları davacının Merkezbucağı/Uşak’ta bulunan fabrika adresinden teslim alacağının kararlaştırıldığına göre; satım konusu ürünlerin davalının talimatı ile Almanya’ya gönderilmek üzere araca yüklemesinin yapılması ile teslimin 29.06.2016 tarihinde gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. Zira sözleşmede teslim yerinin davacının fabrikası olduğu hususu hükme bağlanmıştır. Esasen davalının fabrikada ürünleri teslim aldığı anda TTK 23. maddesi gereğince, inceleme yapmak veya yaptırmakla yükümlü olup, yastıkların istenen oranda şişme yapmadığının basit bir muayene ile anlaşılabilecek olmasına göre sekiz gün içerisinde davacı satıcıya bildirim yapmadığından malları olduğu haliyle kabul ettiği sonucuna varılmaktadır. Yastıkların ambalaj içerisinde olması sonuca etkili olmayıp, muayene ve ihbar yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Nitekim teknik inceleme ile;yastıklar ambalajdan çıkarıldığında silikon oranı düşük olduğundan şişme yapmadığının anlaşıldığı açıkça ifade edilmiştir. Davalı taraf, ilk yüklemeden sonra Almanya’ya gelen ürünlerin ayıplı olduğunun davacıya bildirildiğini ileri sürmüşse de, tacirler arasındaki satımda ayıp ihbarının TTK 18.maddesinde tanımlanan usulle yazılı olarak yapılması gerekmekte olup, davalı bu ihbara ilişkin yazılı bir belge ibraz edemediği gibi davacı yetkilisinin 27.04.2016 tarihli e-postasında; yastıkların yüklemesi ile ilgili bilgi verildiği, şişme yaptığından kolilere istenen miktarda yastığın sığdırılamadığı buna göre önlem alınacağının bildirildiği görülmektedir. Dosya kapsamından, davalının ayıp ihbarını ilk kez 29.06.2016 da yapılan ikinci yüklemeden sonra 27.07.2016 tarihli e-posta ile yaptığı, ihbarın yasada öngörülen sekiz günlük süreden çok sonra yapılmasına göre, davalının artık ayıba bağlı haklardan yararlanamayacağı tartışmasızdır. Bu durumda, davalının 27.12.2016 tarihli ürün iadesi ve iade masraflarına ilişkin iki adet fatura nedeniyle alacaklı olduğu kabul edilemez. Taraf defterlerine göre, davalının ayıp nedeniyle tanzim ettiği 27.12.2016 tarihli iki adet faturası nazara alınmadığında; davacının 105.793,66 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından, davacının bu alacağının hüküm altına alınması gerektiği kabul edilmiştir. Mahkemece, teknik bilirkişi raporu yeterince irdelenmediği gibi gerekçesi açıklanmaksızın ayıp ihbarının süresinde olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından; davanın kabulü ile davalının icra dosyasındaki itirazının 105.793,66 TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına ve bu alacağa takipten itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, itirazın haksız, alacağın da cari hesaba dayalı olup, likit bulunmasına göre kabul edilen kısmın %20 si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının takip ve dava tarihinden sonra yaptığı 25.891,77TL ödemenin infazda nazara alınmasına, kararın kaldırılma nedeni ve yeniden verilen karara göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353(1)-b-2 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 3-Davanın KABULÜNE, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 105.793,66-TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, dava tarihinden sonra 11.12.2017 tarihinde davalı tarafından yapılan 25.891,77 TL ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasına, 4-Hüküm altına alınan alacağın %20’si olan 21.158,73-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine. 5-Başlangıçta peşin olarak alınan 1.806,70-TL harcın, alınması gerekli olan 7.226,76-TL harçtan mahsubu ile eksik olan 5.420,06‬-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 6-Davacı tarafından peşin yatırılan 1.806,70-TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine 7- Davacı tarafından yapılan başvuru harcı 31,40-TL, peşin harç 1.806,70-TL, bilirkişi ücreti 1.200-TL ve posta ve diğer masraflar 246,10-TL olmak üzere toplam 3.284,2‬0-TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 14.000,40-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9- Davacı tarafından yatırılan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 9-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 442,15-TL harcın, alınması gerekli olan7.226,76-TL harçtan mahsubu ile eksik 6784,46‬-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, b-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, c-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30-TL ve posta gideri 49,5‬0-TL olmak üzere toplam 170,8‬0-TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022