Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/765 E. 2022/464 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/765
KARAR NO: 2022/464
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2019
NUMARASI: 2014/1789 Esas – 2019/251 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı … A.Ş.nin Almanya’dan ithal ettiği araba parçalarını sigortaladığı, söz konusu ithal araba parçalarının davalı taşıyıcının sorumluluğu altında taşınırken hasar gördüğünü, oluşan hasarların araç sürücüllerin iştiraki sağlanmak suretiyle tutanağa bağlandığını ve yaptırılan ekspertiz incelemesine göre belirlendikten sonra tazmin edildiğini, müvekkilinin nakliye sürecinde oluşan zararı sigortalısına ödemekle sigortalılısının yerine geçip onun halefi olduğunu, temlikname ile sigortalısının alacağının devraldığını, bu durumda da tazminatı, ödediği 06/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan talep edebileceğini, rucen tahsilini teminen davalı aleyhine icra takibi de başlatıldığını, ancak davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esasında başlatılan takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, icra takibine yapılan itirazın iptali için iş bu davanın açılmasının zaruriyet doğduğunu , davanın dayandığı icra takibine vaki itirazın iptaline, takibin kaldığı yerden devamına ve müvekkillinin alacağına, hasar tazminatının ödendiğini 06/01/2011 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun md.4/a’ya göre döviz faizi işletilmesine karar verilmesini ve davalı aleyhine icra inkar tazminına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu taşımanın tabi olduğu CMR Konvansiyonu hükümlerine göre davacının rücu konusu yaptığı alacağın zamanaşımına uğradığı, söz konusu hasarın taşıma esnasında oluşamayacağını, müvekkilinin organize ettiği taşımalarda gönderici tarafından yapılan yükleme ve istifleme hatalarının sebep olduğu zarar dolayısıyla tazminat bağlamında müvekkilene mesuliyet de yüklenemeyeceğini, davanın kabulü anlamına gelmemesi kaydıyla her halükarda taşıyıcının mesuliyetinin, müterafik kusuru olup olmadığının, sorumluluk üst sınırının talep edilebilecek faizin ve faizin hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağının davacının talebine göre değil CMR hükümlerine göre belirlenebileceğini, CMR hükümleri uygulanacağından davacının talep edebileceği tazminat miktarının %5 olduğunu, %20 oranında icra inkar tazminatının istenemeyeceğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini ve haksız yere takip başlatan davacı aleyhine % 20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “davalı tarafından dava dışı … A.Ş. Firmasının Almayandan ithal ettiği araba parçalarının, …, …, …, …, … plakalı araçlar ile muhtelif tarihlerde taşıması esnasından, taşınan emtianın hasara uğraması dolayısıyla davacının sigorta poliçeleri kapsamında dava dışı şirkete ödemeler yaptığı, söz konusu hasar tespitlerine ilişkin tutanakların davalı şirket şoförlerinin de katılımı ile imzalandığı, tutanakların tarihlerinin; 16.09.2010, 05.2010, 13.09.2010, 18.06.2010, 21.06.2010 olduğu, davacının icra takibine 27.12.2011 tarihinde geçtiği, davalı-borçlunun yetkiye ve borca yönelik itirazı üzerine takibin 27.12.2012 tarihinde sürdürüldüğü, ilk takip tarihi itibariyle CMR 32.maddede öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğu tespit edilmiş, davalı tarafın dava konusu alacak talebinin zaman aşımına uğradığı yönündeki itirazı yerinde bulunmakla ve davacı talebinin ilk icra takip tarihi itibariyle ve takipten sonra zamanaşımına uğradığı belirlenmekle davanın zamanaşımı yönünden reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin ret sebep ve gerekçesinin yanılgıya dayalı olduğunu, somut olayda davalının İst. … İcra müdürlüğünün … sayılı dosyasına yaptığı yetki itirazı üzerine 27.12.2012 tarihinde Sultanbeyli icra dairesine gönderilmiş ve 28.12.2012 tarihinde Sultanbeyli … İcra müdürlüğünce (… Esas dosya numarasıyla) Karar Tensip Tutanağı düzenlendiğini, buradan davalı borçluya ödeme emrinin gönderilmemiş olduğunun anlaşılması üzerine 03.12.2013 tarihinde tarafımızca talep açılarak davalı borçluya ödeme emri gönderilmesine dair karar alındığını, İstanbul … İcra Müdürlüğündeki son talep (Dosyanın Sultanbeyli icra dairesine gönderilmesi talebi) ile Sultanbeyli icra dosyasındaki (davalı borçluya ödeme emri gönderilmesi) talep arasındaki zamanın bir yıldan az olduğunu, bir yıllık zamanaşımının geçtiği görüşünün doğru olmadığını, davalı borçlunun İst … İcra müdürlüğüne yaptığı itirazlarından sadece yetki itirazı kabul edilerek tarafınca dosyanın Sultanbeyli icra dairesine gönderilmesi 27.12.2012 de talep edilmiş ve karar alındığını, başlayan yeni bir yıllık zamanaşımı süresi 27.12.2013 te sona erecek olduğunu, fakat Sultanbeyli icra dairesinde, davalı borçluya ödeme emri gönderilmesi talebini 03.12.2013 te açmış ve karar almış olup o halde aradaki zaman bir yıldan az olduğu için zamanaşımı gerçekleşmediğini, ödeme emrinin tebliğinden sonra davalı 16.12.2013 tarihinde itiraz etmiş, icra müdürlüğünce 18.12.2013 tarihinde itirazla ilgili karar verildiğini, böylece 18.12.2013 tarihinden itibaren yeni bir bir yıllık zamanaşımı süresi başladığını, İİK.m.67 ye göre itirazın iptali dava açma süresi; itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıl olduğunu, davalının itirazının tebliğ edilmediğini, fakat davalının itirazından itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi dolmadan 15.12.2014 tarihinde dava açtığını, CMR Konvansiyonunun 32/1. Maddesinde dava açma süresinin bir yıl olduğu belirtilmiş ise de 32/2. Maddesinde “Yazılı bir istem, taşımacı bunu yazılı bildiri ile geri çevirip, ona ilişkin belgeleri de iade edinceye kadar zaman limitini erteler.” denildiğini, davacı tarafça 01.03.2011 tarihinde davalıya rücu mektupları gönderildiğini, davalının halen dahi rücu mektuplarına cevap vermemiş, CMR 32/2 de belirtilen iade işlemini yapmadığını, o halde hak düşürücü süre halen dahi dolmadığını, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/378 Esas sayılı dosyası ile açtığımız başka bir davamızda davalı taraf aynı şekilde zamanaşımı (hak düşürücü süre) itirazında bulunmuş ve fakat mahkeme, davalıya 01.03.2011 tarihinde ihtarların (burada bahsedilen ihtarlar, rücu mektuplarıdır) gönderilmiş olduğunu, Yargıtay 11. HD’nin Esas 2013/11872, Karar 2014/1837 sayılı ilamında, taşıyıcıya gönderilen ihtarnamenin, CMR 32/2 gereğince zamanaşımını durduracağı yargısına vardığının, uygulanması gereken hak düşümü süresi 3 yıl olacağından davalının hak düşümü itirazının yerinde olmadığını, taşıyıcının hasar ve zarara hiçbir açıklama ve neden getirememiş olması taşıyıcının kastına veya kasta eşdeğer kusuruna örnek olarak gösterildiğini, taşıyıcının zarara hiçbir açıklama ve neden getirememiş olmasının taşıyıcının kastına veya kasta eşdeğer kusuruna örnek olarak gösterildiği Yargıtay karar ve uygulamalarıyla sabit olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, uluslararası karayolu taşımasına konu yükün alıcısına hasarlı teslim edilmesi nedeniyle sigortalısının uğradığı zararı tazmin eden sigorta şirketinin, ödediği zarar tutarını taşıyıcıdan rücuen tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır. Dava dışı … A.Ş.’nin Almanya’dan ithal ettiği kamyon ve otobüs parçaları davalı tarafça muhtelif araçlarla taşınmış olup, taşımaya konu bir kısım emtianın hasarlı çıkması üzerine hasar tutanakları düzenlenmiştir. Davaya konu taşımalar davacı sigorta şirketi tarafından sigortalanmış olup, hasar ihbarında bulunulması üzerine, ekspertiz raporu alınmış ve tespit edilen hasar bedeli 8.696,72 Euro olarak 06/01/2011 tarihinde sigortalı ödenmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, 4.833,18 Euro asıl alacak ve 290,80 Euro işlemiş faizinin tahsili istemiyle 27/12/2011 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, yetkiye ve borca itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafından 27/12/2012 tarihinde yetki itirazının kabul edilmesi üzerine icra dosyasıİstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …(Sultanbeyli … İcra Müdürlüğü’nün …) esasına kaydedilmiş ve borçluya bu dosyadan 28/12/2012 tarihinde yeniden ödeme emri düzenlenerek 03/12/2013 tarihinde tebliğe çıkarılmış ve itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf ise istemin zamanaşımına uğradığını savunmuştur. CMR Konvansiyonu’un 1. Maddesinde, sözleşmenin, sözleşmede belirtildiği gibi yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin en az biri akit ülke olan iki ayrı ülkede olması halinde, tarafların ikametgahı ve milliyetine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait her mukaveleye uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda davaya konu taşımanın CMR Konvansiyonu hükümlerine tabi olduğu hususunda taralar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. CMR’nin 32/1. Maddesine göre, CMR Konvansiyonu gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların bir yıl içinde açılması gerekir. Ancak, bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda, bu süre üç yıldır. Dava açma süresi kısmi kayıp, hasar veya gecikmelerde, teslim tarihinden itibaren işlemeye başlar. Maddenin 2. Fıkrasına göre ise, yazılı bir istemin, taşımacı bunu yazılı bildiri ile geri çevirip, ona ilişkin belgeleri de iade edinceye kadar zaman limitini erteleyeceği düzenlenmiştir. Dava konusu hasar iddiası 5 ayrı taşımaya ilişkindir. Bu taşımalara ilişkin olarak emtiaların teslimi ile düzenlenen son hasar tutanağı 16/09/2010 tarihi olup, bu tarihten icra takibinin başlatıldığı 27/12/2011 tarihi itibariyle talep zamanaşımına uğramıştır. Davacı taraf gerek cevaba cevap dilekçesinde gerek bilirkişi raporlarına itirazlarında 01/03/2011 tarihinde davalıya rücu mektupları gönderildiğini ileri sürmüştür. Davalı taraf ise kendilerine ulaşan bir ihtar veya bildirim bulunmadığını savunmuştur. Davacı taraf, 01/03/2011 tarihinde davalıya rücu mektupları gönderildiğini ileri sürmüş ise de, bahsi geçen bu belgelere dava dosyasında rastlanılmamıştır. Bilirkişi raporlarında da yazılı istemin davalıya ne şekildi tebliğ edildiğine ilişkin denetime elverişli bir belgenin dosyada mevcut olmadığı bildirilmiştir. Gerek 16/11/2017 tarihli kök ve 0503/2018 tarihli ek raporda gerekse 08/10/2018 tarihli raporda bu husus belirtilmiş ve davacı tarafça bu tespitlere itiraz edilmiş olmasına rağmen, bilirkişi raporlarına itiraz dilekçeleri ve en nihayetinde istinaf dilekçesinde dahi yazılı istemin davalıya ulaştığına ilişkin bir belge sunulmamıştır. 01/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda ihtarname ile zamanaşımının kesildiği ve ihtarnameye henüz cevap verilmediği ve davalının ihtarnameye cevabi bir itirazı olmadığı ifade edilmiş ise de, bu tespitler dosya kapsamıyla uyuşmamakta olup, davacının davalıya tebliğ edilen bir ihtarnamesi dosya kapsamı itibariyle bulunmadığından bu raporun esas alınması mümkün değildir. Dolayısıyla CMR’nın 31/ 2. Maddesindeki düzenlemenin somut olayda uygulanma yeri yoktur. Davacı taraf uygulanması gereken hak düşümü süresi 3 yıl olacağından davalının hak düşümü itirazının yerinde olmadığını, taşıyıcının hasar ve zarara hiçbir açıklama ve neden getirememiş olması taşıyıcının kastına veya kasta eşdeğer kusuruna örnek olarak gösterildiğini ileri sürmüş ise de, davacının yaptırdığı eksper incelemesinde hasarın nakliye aracının aşırı savrulması ve ani fren yapması nedeniyle metal kasalar içinde yer alan emtiaların zarar gördüğü belirtilmiştir. Eksper tarafından açıklanan hasar nedeni davalı tarafça kabul edilmemekle birlikte taşıyıcının bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusuru sonucu hasarın meydana geldiği de ispatlanamamıştır. Haliyle zamanaşımının 3 yıl olarak uygulanması mümkün değildir. Bu nedenlerle mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.14/04/2022