Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/76 E. 2020/296 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/76
KARAR NO: 2020/296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/04/2018
NUMARASI: 2014/1364 Esas – 2018/292
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan 01/06/2013 tarihli yetkili satıcılık sözleşmesinin 5/b maddesinin davalı tarafından ihlal edildiği, taahhüt edildiği miktarda satış yapılmadığı, buna göre davalının 6/f maddesi uyarınca 30.000 USD cezai şart ödemesi gerektiği, Kadıköy … Noterliğinden gönderilen 25/03/2014 tarihli ve cezai şart alacağının ödenmesi istemli ihtara, Kartal … Noterliğinden gönderilen 02/05/2014 tarihli ihtarname ile cevap verilerek sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğinin bildirildiği ve cezai şart ödemesi de yapılmadığı, davalı …’ın sözleşmede garantör -müteselsil kefil sıfatının bulunduğu belirtilerek yetkili satıcılık sözleşmesinin 5/b ve 6/f maddeleri uyarınca 30.000 USD cezai şartın temerrüt tarihi 02/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile imzaladıkları yetkili satıcılık sözleşmesi ile davacıdan ürün alımına başlandığı ancak aynı ürünleri satan dava dışı … Ltd. Şti ile davacı arasında sorun çıkması üzerine satışlarında düşüş yaşandığı, davacının 31/12/2013 tarihi itibarıyla mal siparişini durdurduğu ve tarafların biraraya gelerek Şubat 2014 tarihinde sözleşmeyi karşılıklı olarak feshetttikleri, feshin sözlü yapıldığı, davacının bu konuda yazılı belge vermediği daha sonra davalı şirket çalışanına davacı tarafından ürün satış teklifinde bulunulması ve davacının sözleşmedeki satış fiyatlarına ilişkin düzenlemeye uymaması nedeniyle 02/05/2014 tarihli ihtarla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiklerini ileri sürerek haksız davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, benimsenen kök ve ek bilirkişi raporu doğrultusunda, sözleşmenin 5/b maddesinde aylık olarak kararlaştırılan alım taahhüdüne, davalının 2103 yılı haziran, temmuz, ağustos aylarında hiç uymamasına ve sözleşmenin aynı hükmü gereğince de davacının eksik mal alımında fatura düzenleme hak ve yükümlülüğünde olmasına rağmen fatura düzenlemeyerek devam eden aylarda da ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin mal satışına devam ettiği böylece cezai şart talep edilmeyeceği yönünde davalı tarafta haklı bir güven oluştuğu, sözleşmenin 6/f maddesinin uygulanamayacağı, TBK 131/2 maddesi koşullarının da bulunmadığı, sözleşmedeki cezai şartın TBK 179/2 maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şart olduğu nazara alındığında davacının cezai şart talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, dosyada mevcut kök ve ek raporlarda, müvekkilinin cezai şart alacağının doğduğunun ifade edildiği, davalının sözleşmenin 6/f maddesine göre davalının cezai şart ödemekle yükümlü bulunduğu, müvekkilinin ilk defasında cezai şart talebinde bulunmamasının bu haktan vazgeçtiği anlamında yorumlanamayacağı, davalının eksik alım yapması halinde müvekkilince fatura düzenlenmemesinin vergisel boyutta değerlendirilebileceği ve davalı tarafta cezai şart istenmeyeceği yönünde haklı bir güven oluşturduğundan sözedilemeyeceği, sözleşmede alımı kararlaştırılan ürünlerin miktarının açıkça belirlendiği, davalı tarafından taahhüt edilen miktarda alım yapılmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince davanın reddedilmesinin yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, taraflar arasındaki 01/06/2013 tarihli sözleşmenin 5/b maddesindeki alım taahhüdünün davalı tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmenin 6/f maddesi gereğince davalının cezai şart ödemesi gerektiğini ileri sürmüş, davalı ise sözleşmenin varlığı ve içeriğini kabul etmekle birlikte davacının fiyat listesine uymadığı ve çalışanına ürün satışı teklif ettiği bu nedenle sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, davacının cezai şart isteminin haksız olduğunu savunmuştur. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle dava reddedilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle sınırlı olarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 01/06/2013 tarihli yetkili satıcılık sözleşmesinin iki yıl süreli olup, sürenin sona ermesinden üç ay önce taraflardan herhangi birinin itiraz etmemesi halinde bir yıllık süreler halinde kendiliğinden uzayacağı, sözleşme konusu ürünün ” …” marka tüm el shrink cihazları ve ilgili yedek parçaları olduğu, davalının yetkili satıcı konumunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 5/b maddesinde, davalının, bu anlaşma kapsamında ilk 6 ayda, aylık olarak 8 adet toplam 48 adet … cihazı almayı taahhüt ettiği, 6 aydan sonra aylık 12 adet alım taahhüdünde bulunduğu, aylık bazda alınacak ürünlerin iki veya üç periyotta alınabileceği ancak ay sonunda taahhüt edilen miktarda ürün alınmaması halinde davacı tarafından, alınmayan ürün tutarında …pack cihazı faturasının düzenleneceği, 6/f maddesinde de, iş bu sözleşmenin 4a,5b,5j,6c maddelerinin ihlali halinde, davalının 30.000 USD ceza şartı derhal nakden ve defaten ödeyeceği, sözleşmenin her ihlalinde davacının ayrı ayrı cezai şart talep etme hakkının saklı olduğu, cezai şart bedelinin davacı tarafından ilk defasında talep edilmemesi bu haktan vazgeçildiği veya feragat edildiği olarak yorumlanamayacağının hükme bağlandığı anlaşılmıştır. Sözleşme 01/06/2013 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Davacı tarafından, alım taahhüdünün ihlal edildiği ileri sürülerek 25/03/2014 tarihli ihtarname ile davalıdan cezai şart ödemesi talep edilmiş, davalı tarafından keşide edilen 02/05/2014 tarihli ihtarname ile sözleşme feshedilmiştir. 6098 Sayılı TBK 179 .maddesi uyarınca, sözleşmenin hiç ve gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun yada cezanın ifasını isteyebilir. Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Bu hükme göre borçlunun borca aykırı davranması halinde alacaklı hem aynen ifayı hemde kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilmesi için alacaklının borcun ifasını ceza koşulu alacağını saklı tutarak kabul etmesi gerekmekte olup, ifanın ceza koşulu alacağını saklı tutmadan kabul edilmesi halinde alacaklı ceza koşulu talep etme hakkını kayıp edecektir. Alacaklı ifaya eklenen ceza koşulu alacağını kayıp etmemesi için bu hakkını saklı tuttuğunu en geç ifa anına kadar açıkça ortaya koyması gerekir. Alacaklı taraf bu iradesini açıklamadığı takdirde ceza koşulu talep edebilme hakkını kayıp eder ceza koşulu alacağa bağlı ( fer’i ) nitelikte bir alacak olduğundan ifa ile birlikte TBK 131 maddesi gereğince son bulur. (Prof. Dr. Ahmet . M. Kılıçoğlu Borçlar Hukuk Genel Hükümler Sayfa 808-809 Davaya konu cezai şart, cihaz alımında asgari alım taahhüdünün ihlali nedeniyle talep edilen ifaya eklenen cezai şart niteliğindedir.YHGK.’nun 20.01.2013 tarih 2012/19-670 E. ve 2013/171 K. sayılı kararında ve sonraki kararları uyarınca (örn. Y. 19. HD. 07.04.2014 tarih 2014/4694 E. ve 2014/6585 K. S.lı kararları). cezai şartın talep edilebilmesi için takip eden yılda henüz mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Fesih tarihine kadar davalı şirket alımlarına çekince konmadan ifaya devam edilmiş ve borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşturulmuş ve oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşulları talep edilemeyecektir. Önceki yıllara ilişkin olarak ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş ise eksik alımda ancak son yılın cezai şart tutarı talep edilebilecektir. Somut olaya dönüldüğünde, taraflar arasındaki sözleşmede asgari alım taahhüdü aylık olarak yapılmıştır. Davalı tarafından, sözleşmenin yürürlüğe girdiği haziran ayında iki adet, temmuz ayında üç adet, ağustos ayında da altı adet olmak üzere üç ayda toplam 11 adet ürün alındığı tespit edilmiştir. Böylece davalının sözleşmenin 5/b maddesindeki, ilk altı ay için aylık 8 adet cihaz alma konusundaki taahhüdünü ihlal ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Esasen bu durum ilk derece mahkemesince de kabul edilmiş ancak davacının eksik alınan ürün tutarında fatura düzenleme hak ve yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hazirandan sonraki temmuz ve ağustos ayında ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin ürün satımına devam etmesi karşısında artık davalıda, cezai şart istenmeyeceği yönünde haklı bir güven oluşturması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme, davalı tarafından fesih ihtarının gönderildiği 02/05/2014 tarihine kadar ayaktadır. Nitekim, davalılar tarafından sözleşmenin 2014 yılı şubat ayında karşılıklı olarak anlaşma yoluyla sonlandırıldığı savunulmuşsa da, bu yönde yazılı bir belge ibraz edilemediği gibi yine feshe ilişkin anlaşmanın yazılı olarak yapılmadığı ve sözleşmenin 02/05/2014 tarihli ihtarnamenin gönderilerek tek taraflı olarak feshedildiğinin beyan edilmesi karşısında ve HMK 200.maddesi hükmü de dikkate alınarak bu yöndeki savunmaya itibar edilemeyecektir. Bu durumda fesih ihtarının davacıya ulaştığı ana kadar sözleşmenin yürürlükte olduğunun kabulü gerekir. Davalı taraf fesih ihtarında, davacının, sözleşmenin 4/c maddesine aykırı olarak fiyat listesine uymadığı ve davalı şirketin satış ve pazarlama sorumlusu olan çalışanına ürün satışı teklifinde bulunduğu gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Mahkemece davalının bu savunması ve buna bağlı olarak sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı konusunda araştırma yapılmamıştır. Tarafların iddia ve savunması ve tüm dosya kapsamına göre, iş bu davanın halli için öncelikle davalının sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığının tespiti gerekir. Nitekim sözleşme davalı tarafından feshedildiğine göre, davacının cezai şart alacağının isteyebilmesi için davalının sözleşmeyi fesihte haksız olduğunun sabit olması gerekmekte olup, bu durum borçlar kanunu hükümleri ve özellikle TMK 2. maddesindeki dürüstlük kuralının bir sonucudur. Bu nedenle öncelikle davalının sözleşmenin feshinde haklı olup olmadığının açık ve somut gerekçelerle ve delillere dayalı olarak ortaya konulmasından sonra mahkemenin ve tarafların kabulünde olduğu üzere, davalı tarafından sözleşmenin devam ettiği 11 aylık sürede, ilk üç ay eksik alım yapıldığı, devam eden aylarda ise hiç alım yapılmadığı, buna göre asgari alım taahhüdünün davalılar tarafından ihlal edildiği, davacı tarafından gönderilen 25/03/2014 tarihli ihtarname ile temerrüde düşürüldükleri gibi asgari alım taahhüdünün aylık olarak yapıldığı nazara alındığında, davacının mart ayında gönderdiği ihtarın, bir sonraki ay olan nisan ayı bakımından ihtirazi kayıt olarak kabul edilmesi gerektiği( Yargıtay 19 Hukuk Dairesi 2014/1853 E : 2014/13693 K sayılı 17.09.2014 tarihli, 2013/6585 e 2014/4148 K sayılı 03.03.2014 tarihli ilamları) gözetilerek ceza koşuluna ilişkin alacak hakkındaki talebin sonuca bağlanması ayrıca yerleşik yargıtay içtihatları gereği (Yargıtay 19. HD 2016/6702 Esas 2016/16086 Karar 21/12/2016 tarihli ilamı) 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz borçlu, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de kararlaştırılan cezai şartın, davalının ekonomik yönden yıkımına sebep olacak derecede fahiş olduğunun belirlenmesi halinde makul düzeyde indirim yapılabileceği dikkate alınarak cezai şartın ekonomik yönden davalının yıkımına sebep olup olmayacağı konusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki açıklamalara göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunu kabulü ile HMK’nın 356/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa önemli ölçüde etki edecek delillerin toplanmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacının vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstinafa konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353(1) a-6 gereği KALDIRILMASINA; 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye İADESİNE, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca oy birliği ile KESİN olarak karar verildi.12/11/2020