Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/75 E. 2020/292 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/75
KARAR NO: 2020/292
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2016/200 Esas – 2018/603
DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıya genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan işyeri finansman kredisi nedeniyle 6.300 TL kredi kullandırma komisyonu kesildiği, davalı tarafından bu komisyonunun iadesi amacıyla müvekkili bankaya yapılan icra takibine itiraz edilmediği için paranın davalıya ödenmek zorunda kalındığı, oysa geri ödeme planında kesinti miktarının yazılı olduğu, her bir müşteri için ayrı düzenlenen ödeme planının genel işlem koşulu niteliğinde bir düzenleme barındırmadığı, karşılıklı müzakere edilerek imzalandığı, ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin davalı tarafından ödenen komisyonun daha sonra icra takibi ile müvekkilinden haksız olarak tahsil edilmiş olması nedeniyle davalıya icra dosyasında ödenen toplam 8.684,03 TL nin istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Bankadan kullanılan kredinin ticari nitelikte bulunmadığı, konut kredisi kullanıldığı, bu nedenle tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, daha önce kullanılan kredilerin ticari nitelikte olması bu kredinin de ticari olduğu anlamına gelmeyeceği, tüketici yasası kapsamındaki işlerde tarafların eşitliğinden sözedilemeyeceği, genel işlem koşullarına aykırı olarak konulan hükümlerin sözleşme serbestisi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği,6.300,00 TL nin haksız olarak fon kullandırma komisyonu adı altında tahsil edilmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında imzalanan 05/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredinin, geri ödeme planında yazılı olduğu üzere 14/03/2013 tarihinde 6.300,00 TL komisyonun tahsil edildiği, davalı tarafından imzalanan ödeme planında 6.300,00 TL olarak belirtilen komisyonunu tahsilinin usulüne uygun olduğu, bu durumda icra takibi ile davacı bankadan 8.684,03 TL olarak tahsil edilenin tutarın davacı tarafından istenmesinin haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, konut kredisinin ticari nitelikte olmadığı, tüketici yasası kapsamında kaldığı ve ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, Müvekkilinin açık iradesiyle komisyonu ödediğinden bahsedilemeyeceği, sözleşmenin tip sözleşme olup genel işlem şartlarına aykırılık teşkil ettiği, tam metni sunulmayan sözleşmenin 27. Sayfasındaki genel işlem şartlarından yola çıkılarak komisyon tutarının müvekkili tarafından kabul edildiğinin varsayıldığı, Davacı bankanın kredi kullandırma masrafı olarak tüketiciden herhangi bir bedel almasının mümkün olmadığı, fahiş miktarda 6.300,00 TL komisyon alındığı ve mahkemenin de, bankanın bu tahsilatını yasaya uygun görmesinin haksız olduğu ileri sürülerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan işyeri finansman kredisi nedeniyle tahsil edilen kredi kullandırma komisyon bedelinin, icra takibi ile geri alındığı iddiasıyla davalıdan istirdatına ilişkindir. Taraflar arasında aktedilen 05/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine göre kullandırılan işyeri finansman kredisi sebebiyle davacı banka tarafından, ödeme planı çerçevesinde davalıdan 14/03/2013 tarihinde 6.300,00 TL komisyon tahsil edilmiş ve davalı tarafça bu bedelin iadesi amacıyla 07/07/015 tarihinde yapılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine icra dosyası borçlusu davacı banka tarafından icra dosyasına 6.300,00 TL ana para faiz ve ferileriyle 19/08/2015 tarihinde 8.684,03 TL ödenmiş olup, 24/02/2016 tarihinde açılan iş bu davada icra dosyasına ödenmek zorunda kalınan bedelin istirdatı istenmektedir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Davalı tarafından, davacı bankanın Mahmutbey şubesine 27/02/2013 tarihinde işyeri finansman kredisi başvurusunda bulunulduğu ve aynı tarihli formun düzenlendiği ve davalının imzasını havi olduğu ve davacı banka tarafından başvurunun kabul edilerek taraflar arasında 05/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşme kapsamında davalı tarafa 600.000,00 TL tutarında işyeri finansman kredisi kullandırıldığı anlaşılmaktadır. Kredinin geri ödeme planında kullandırılan kredinin 600.000,00 TL olduğu,% 0.84 aylık faizin uygulanacağı, her biri 13.375,80 TL miktarında 60 eşit taksitte toplam 802.547,53 TL olarak geri ödeme yapılacağı ve kredi kullandırma komisyonunu 6.300,00 TL olduğu belirtilmiştir. Davalı tarafından konut kredisi kullanıldığı ileri sürülmüşse de, imzası inkar edilmeyen kredi başvuru formunda işyeri finansman kredisi talep edildiği gibi yine imzası inkar edilmeyen genel kredi sözleşmesi kapsamında davalının talebi doğrultusunda işyeri finansan kredisi kullandırıldığı tespit edildiğinden, taraflar arasındaki sözleşmenin tüketici sözleşmesi buna bağlı olarak yapılan işlemlerin, tüketici işlemi olmadığı açıkça anlaşıldığından davalının görev itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin genel işlem koşullarına ilişkin istinaf nedenine gelince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarına göre, bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’ya, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır. Tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir. Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Bununla birlikte, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır. Somut olaya dönüldüğünde, taraflar arasındaki sözleşmesinin 01/07/2012 tarihinden sonra 05/03/2013 tarihinde imzalanmış olması nedeniyle genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması gerektiği açıktır. Yapılan inceleme sonucu, davalının 27/02/2013 tarihinde kredi başvurusunda bulunduğu ve 05/03/2013 tarihinde genel kredi sözleşmesinin imzalandığı ve 600.000,00 TL kredi kullandırıldığı, matbu olan genel kredi sözleşmesinden ayrı olarak her bir kredi için ayrı ayrı yapılan ve sözkonusu kredi için iki sayfadan ibaret olarak düzenlenen davalının imzasını içeren kredi geri ödeme planında, kullandırılan kredinin miktarı, faiz oranları ve 6.300,00 TL tutarında kredi kullandırma komisyonunun 14/03/2013 tarihinde tahsil edileceğinin açıkça yazılı olduğu görülmektedir. Bu itibarla, davacı banka tarafından ibraz edilen işbu belge kapsamı gözetildiğinde dava konusu kredi tahsis ücretinin ilişkin hükmün, genel işlem koşulu olarak kabul edilemeyeceği aksine sözleşme serbestisi çerçevesinde sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmü olduğu sonucuna varılmalıdır. Diğer taraftan, bankaların kredi müşterilerinden yaptıkları işlemlerin karşılığında faiz dışı menfaat ve komisyon talep etme konusu temel olarak TTK’ya dayanmaktadır.TTK’nun “Ücret İsteme Hakkı” başlıklı 20. maddesi “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir.” hükmünü haizdir. T.C. Merkez Bankası’nın 09.12.2006 tarih ve 26371 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2006/1 sayılı tebliğ’in 4. maddesinin “Bankalarca reeskont kaynaklı krediler dışında ki kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir.” hükmü ile TCMB, bankalara kredi işlemlerinden faiz dışı elde edilecek menfaat ve komisyonların belirlenmesinde 03.10.2014 tarihine kadar herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Bu hüküm ile bankaların müşterilerinden vermiş oldukları hizmetler için ücret talep edebilecekleri açıktır. Taraflar arasındaki kredi sözleşmesi uyarınca alınan kredi tahsis komisyon ücretinin minimum düzeyde olduğu zira alınan komisyonun % 1.05 oranına tekabül ettiği, emsal uygulamalara göre orantılı ve taraflar arasındaki menfaati bozacak şekilde fahiş olmadığı(Yargıtay 11.H.D 02.04.2020 tarih ve 2018/3971E-2020/884 K) anlaşıldığından, bu haliyle ücretin miktar ve oranı da göz önünde bulundurulduğunda, ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararı isabetli olup, davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf nedenleri yerinde değildir. Bu itibarla, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırılan 148,31-TL istinaf karar harcının alınması gerekli olan 593,20-TL harçtan mahsubu ile bakiye 444,69 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/11/2020