Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/746 E. 2022/453 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/746
KARAR NO: 2022/453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2016/753 Esas – 2018/1113 Karar
DAVA: Sözleşmenin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin, … Ltd.Şti’nin hisselerini devralarak tek ortağı olduğu şirketin işlerini de yürüttüğü ancak aile büyüğünün hastalığı nedeniyle şirket işleri ile ilgilenemediği dönemde, daha önceden davalılar … ve …’yi verdiği 11.03.2016 tarihli vekaletnameye dayalı olarak adı geçen davalılarca, hisselerinin gizlice rızası ve bilgisi dışında diğer davalı …’a devredildiğini öğrendiğini belirterek şirket hisselerinin davalı …’a devrine ilişkin hisse devir sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının şirket çalışanı olup, öncesinde şirket hisselerini devralmasının da inançlı işlem olduğu, hisseleri devir alırken para ödemediği halde müvekkillerinden ödeme isteminde bulunduğu diğer taraftan hisse devrinin iptalini istediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanları doğrultusunda; 2013 ile 2016 yılları arasında davalılar … ile kardeşi … yanında çalıştığı, yine bu süre içerisinde davacı tarafça satın alındığı iddia edilen hisselerin yaklaşık 5 ay kadar sonra davalı …’ a vekaletname ile devredildiği, davaya konu hisselerin devrine ilişkin olarak davacı tarafça düzenlenen vekaletnamenin noter tarafından resmi şekilde düzenlendiği ve davalılar … ile kardeşi …’ ye hisselerin devri hususunda açıkça yetki verildiği, bu bağlamda resmi senedin geçerliliğini ortadan kaldırır nitelikte yazılı bir delil ibraz edilmediği gibi ayrıca dinlenen davalı tanıklarından, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen hisse devri kararına ilişkin ek protokolde imzası bulunan …’in davalı tanığı olarak alınan beyanında; “dava dışı şirketin temsilcisi olduğunu, şirket hisselerine gerçekte davalı …’ ye devretme konusunda anlaştıklarını, ancak ilgili davalının bazı sıkıntıları sebebiyle hisse devrinin davalı …’ nin yanında çalışan davacıya devredildiğini; ancak ödemelerin davalı … tarafından yapıldığını, teminat olarak alınan senede de bu sebeple davalı … tarafından kefil olunduğunu” beyan ettiği, bahse konu tanık beyanı ve dinlenen diğer davalı tanık beyanlarının da aksinin davacı tarafça ispat edilemediği, dosya kapsamına sunulan taraf delillerinin değerlendirilmesi sonucunda; davacı tarafça düzenlenen vekaletnamenin hukuka ve kanuna aykırı olarak muvazaalı şekilde düzenlendiği ve kullanıldığı hususunun ispat edilemediği, hatta davacı tarafça Beyoğlu … Noterliğinin 07.06.2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; davalı … aleyhine keşide edilerek, hukuka aykırı olarak düzenlenerek kullanıldığı iddia edilen vekaletname ile devire konu dava dışı … Tic. Ltd. Şti’ye ait hisselerinin bedelinin ödenmesinin ihtar edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; TTK ve yerleşik uygulama ve yargıtay içtihadlarına göre vekaletle hisse devrinde vekaletin yanı sıra hisse malikinin muvafakati de alınması gerekirken devir işleminin sıhhat şartı olan bu hususun yokluğunda sadece vekalete dayalı olarak müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında iş bu devir gerçekleştirilmiş olup, mahkemece işlemin kurucu unsuru olan muvafakat şartını hiç gözetmeksizin davalı tarafın iddiaları doğrultusunda söz konusu karar verdiği, limited şirketlerde hisse devrinde, ortağın sermaye payını devri yani hisse devrinin, noterde düzenlenen devir sözleşmesi ile yapılabileceği (TTK md.520/5) sadece dilediği kişiye devredebilir şeklinde düzenlenen vekaletname ile iş bu devir işleminin gerçekleştirilemeyeceği, hissenin devredilebilmesi için ortakların en az dörtte üçünün onayı ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması gerektiği, böyle bir onaya dair davamızda her hangi bir belge olmadığı, imzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmeleri ile devre muvafakat edildiğini gösteren ortaklar kurulu kararının, noter tasdikli bir örneğinin ticaret sicili memurluğuna verilmesi gerekiyor (ttk md.519). böyle bir muvafakat belgesi düzenlenmemiş ve kesinlikle ticaret siciline sunulmadığı, devir hukuki sürecinin tamamlanmış olup olmadığını incelemesi gerektiği, limited şirket hisse devrinin yasal dayanaklarının hiç birisinin mahkemenin red kararı ile koruduğu hisse devri işleminde söz konusu olmadığı zira mahkeme dava konusu şirket hisse devrinin iptaline ilişkin davayı incelerken HMK uyarınca ticari davalarda belge ile iddia ve savunma esas iken söz konusu hisse devrinin safahati ile nasıl gerçekleştiğine ait hiç bir inceleme yapmadığı, ticaret sicilinde ki devir işlemlerinin celbine bile gerek görmediği ve usule aykırı olarak sadece davalı tanıkları üzerine bir karar tanzim ettiği, eksik inceleme olduğu, yine davalı yanın kendi iddia ve savunmalarında açıkça kamu alacaklarından kaçmak amacı ile hisse devri yaptıklarını söylemelerine rağmen hukukun ve kanunun kötü niyeti korumayacağı kuralı da ihlal edilerek davalıların bu itiraf ettikleri kamu borçlarından kaçma niyetleri ve eylemlerinin korunduğu, bu durumun dahi mahkeme kararının bozulması için önemli bir gerekçe oluşturduğu, davalı tanıklarından hiç birisi müvekkilinin iş bu hisse devrinde rızası olduğunu söylemediği ancak taraflı bir şekilde davalıların kamu borçlarından kaçmak için şirketi müvekkili üzerine devrettiklerini söyledikleri, dava konusunun, müvekkilinin şirketi devralması olmayıp müvekkilinin rızası hilafına hisselerin davalılara devredilmesine ilişkin olduğu, devir işleminin hukuka uygun olduğuna dair davalı taraf hiç bir delil ileri sürülmediği, sadece aslında şirketin kendilerine ait olduğu şeklinde savunma yaptıkları, oysa müvekkilinin hisselerin rızası ile ve hukuka uygun bir şekilde devredilip devredilmediğinin araştırılması gerektiği, müvekkili tarafından … Ltd. Şti’ne ait hisselerin 85.000,00TL bedelle peşin para verilmek suretiyle satın alındığı, şirkete ilişkin işlemlerin bizzat müvekkili tarafından yürütüldüğü, daha sonra müvekkil bir aile büyüğünün tedavi süreci nedeniyle hastanede bulunmak zorunda kaldığından davalılar … ile kardeşi …’ye Beyoğlu … Noterliğinin 11.03.2016 tarihli vekaletnamesi ile işlerin yürütülebilmesi için vekalet düzenlendiği ancak müvekkilinin bilgisi dışında, bu vekaletname kullanılmak suretiyle dava dışı şirketteki hisselerinin rızası hilafına davalı …’a diğer davalılar tarafından 24.04.2016 tarihinde hukuka aykırı bir şekilde ve bedelsiz olarak devredildiği ve huzurda ki dava hukuka aykırı iş bu hisse devrinin iptalinin istendiği, davalı tarafın dinlettiği tanık ifadelerinde ki açık çelişkiler,dava dışı … isimli şahsın şirket bünyesinde ki konumuna ilişkin şüphe uyandıran hususlar, hisse devrinin 17.000,00TL gibi komik bir bedelle yapıldığı savunması ortada hukuka uygun bir devrin olmadığını zaten davalıların da ifşa ettiği gerçeğini ortaya çıkardığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket hisse devir sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı, davalılar … ve …’ye verilen vekalet yetkisinin kötüye kullanılarak rızası ve bilgisi dışında dava dışı şirketteki hisselerinin diğer davalı …’a devredildiğini ileri sürerek hisse devrinin iptalini talep etmiş, davalılar ise, davacının öncesinde şirket hisselerine malik olmasının inançlı işlem olup, şirketin, gerçek sahibinin davalılar olduğu, davacının ihtarname ile hisse devir bedelini istediği bu davayla da hisse devrinin iptalini talep etmesinin kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davacının, dava dışı şirketin %95 hissesini 22.09.2015 tarihli noterden onaylı devir sözleşmesi ile dava dışı …’den, % 5 hissesini de, yine noterden imzaları onaylı 06.10.2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile dava dışı …’den satın aldığı, bu devirlere, aynı tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket tarafından onay verildiği, devirlerin sicile tescil ve ilan edilmesi suretiyle şirketin tek hissedarı haline geldiği anlaşılmaktadır. Davacı, %95 oranındaki hisseyi devraldığında, % 5 hisseye sahip ortak … ile aldıkları ortaklar kurulu kararı ile şirketi münferit imza ile temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır. Daha sonra %5 hisseyi de devralmış ve şirketin tek hissedarı olduktan sonra Beyoğlu … Noterliğinin 11.03.2016 tarihli vekaletnamesi ile davalı …’yi, şirketteki hisselerini devretme, ahzu kabza, ibraya, şirketin ortaklar kuruluna çağrı yapmaya, oy kullanmaya ve her türlü şirket işinde temsil ve ilzam dahil olmak üzere çok geniş yetkiler ile vekil tayin etmiştir. İş bu davada; anılan vekaletname ile verilen yetkinin kötüye kullanılarak hisselerinin tamamının davalı …’a devredildiği ileri sürülerek bu devrin iptali istenmektedir. Şirketin sicil kaydına göre; davacıya ait hisselerin tamamı Beyoğlu … Noterliğinden tanzim edilen 18.04.2016 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davalı …’a devredildiği, devir işleminde, davalı …’nin davacının vekili sıfatıyla yer aldığı, devre aynı tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket tarafından onay verildiği, ortaklar kurulu kararının, devredenin vekili olarak davalı …’nin ve devralan … tarafından alındığı, kararın 09.05.2016 tarihinde sicile tescil edilip, sicil gazetesinin 13.05.2016 tarihli nüshasında ilan edildiği görülmektedir. Dava konusu hisse devrinin 18.04.2016 tarihinde yapılmasına göre, devre ilişkin koşulların 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, davacı vekilinin istinafında ileri sürdüğünün aksine çifte çoğunluğun arandığı eski TTK 520 maddesinin somut olayda uygulama alanı yoktur. Limited şirket hisse devri 6102 sayılı TTK 595.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca, esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir. Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir. Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır. Somut olayda, hisse devri yazılı yapıldığı gibi imzaları noterden onaylı olup, şirketin de devre onay vermesine göre, TTK 595. maddesi uyarınca geçerli bir hisse devrinin bulunduğu tartışmasızdır. Dosya kapsamında, davacının, davalı …’ye verdiği vekaletnamenin kötüye kullanıldığını ispata elverişli bir delil sunulamadığı gibi aksine iş bu dava açılmadan önce, davacı tarafından davalı …’ye Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 07.06.2016 tarihli ihtarnamede açıkça, şirketteki mevcut hisselerinin devri için Beyoğlu …Noterliğinden 11.03.2016 tarihli vekaletname ile görevlendirmiş bulunduğu, hisselerinin 24.04.2016 tarihinde başkasına devredildiğini öğrendiği ve devir edilen hisselerin bedelinin tarafına ödenmediğini belirterek, devir bedelin ödenmesini istemesi karşısında, esasen hisse devrinin davacının iradesine aykırılık teşkil etmediği veya devre onay verdiği, buna göre rızası ve bilgisi dışında yahut vekalet görevinin kötüye kullanılarak yapılan bir devir olmadığı sonucuna varılmakta olup, çelişkili davranış yasağına aykırı olarak eldeki davada, hisse devrinin rızası dışında, vekaletin kötüye kullanılarak yapıldığı iddiasının dinlenme olanağı bulunmadığından, ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla isabetli olmakla; davacı vekilinin yerinde istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin karar harcının alınması gereken 80,70-TL harçtan mahsubu ile 36,3‬0-TL eksik harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 14/04/2022