Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/739 E. 2022/253 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/739
KARAR NO: 2022/253
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2019
NUMARASI: 2019/27 Esas-2019/690 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı şirket arasında akdedilen sözleşme kapsamında adı geçen şirkete kredi kullandırıldığı, davalının da sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı, kredinin geri ödemesi yapılmadığından alacağın tahsili için yapılan icra takibine davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Toplanan deliller, icra dosyası ve düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda; taraflar arasında asıl borçlu şirket ile davacı arasında ticari kredi sözleşmesinin varlığı ve davalının bu kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı hususunda ihtilaf olmadığı, ihtilafın davalının müteselsil kefil sıfatıyla takibe konu borçtan sorumlu olup olmadığı hususundan kaynaklandığı, davacı tarafın takip konusu genel kredi sözleşmesinden dolayı davalıdan bilirkişi tarafından tespit edilen miktar ve faiz oranı yönünden alacaklı olduğunu ispat ettiği, davalının kefil olarak dava dışı şirketin borcundan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, kefalete ilişkin eş rızasının bulunduğu, kefalet ilişkisini geçersiz kılan bir durum bulunmadığı, benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının borçlu davalı …’dan 27.107,65-TL asıl alacak, 55,61-TL işlemiş faiz, 6,24-TL %5 BSMV alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; müvekkilinin … Tic.Ltd.Şti.nin davacıdan çektiği … plakalı aracın taşıt kredisine kefil olduğu, krediye karşılık söz konusu aracın trafik kaydına rehin konulduğu, müvekkilim rehin konulduğu için kefil olduğu, borçlu şirket borcunu takistler halinde düzenli bir şekilde öderken 15.07.2016 tarihinde gerçekleşen hain darbe girişiminden sonra borçlu … şirketine FETÖ/PDY ile bağlantılı iddiası ile el konulduğu ve şirketin mallarına da el konularak hazineye devredildiği, daha sonra çıkartılan KHK’lar ile FETÖ/PDY ile ilgisi olduğu iddiası ile el konulan araç ve gayrimenkullerde 3.kişilerin rehin veya ipotekleri varsa alacaklıların rehinlerinin, ipoteklerinin korunacağı ve bu araçlara karşı cebri icra yolu ile satış yapılabileceğinin yasal olarak düzenlendiği,15.07.2016 tarihinden sonra şirket ile birlikte şirkete ait … plakalı araca devlet tarafından el konularak hazineye devredildiği, yasal düzenlemeler gereği rehinle temin edilmiş borçlarda önce rehine gitme zorunluluğunun olduğu, hukuka aykırı şekilde rehine gitmeden doğrudan kefile karşı takip yapıldığı, ayrıca müvekkilinin kefil olup, önce rehine ve asıl borçluya karşı takip yapılıp şayet borç tahsil edilemez ise bu durumda kefile gidilmesi gerektiği, tüm bunların mahkemece göz ardı edilerek hatalı olarak davanın kabulü yönünde karar verildiği, Ayrıca dosya kapsamında hem borçlu şirketin hem de şirkete ait rehinli … plakalı aracın hazineye devredilmiş olması nedeni ile Hazine’nin de davaya dahil edilmesi talep edilmesine rağmen mahkemece bu konuda da talebin yerine getirmeyerek eksik inceleme ile hüküm tesis ettiği, Bilirkişi raporunda müvekkilinin müteselsil kefil olması nedeni ile borçtan sorumlu olduğunun belirtildiği, bilirkişinin hukukçu değil, bankacı olduğu, hukukçunun da olduğu üç kişilik heyetten rapor alınmasının zorunlu olduğu, zira borçlu şirket ve kredi kullanılan rehinli aracın Hazineye devredildiği, hukukçunun da olduğu bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılması talebinin mahkemece dikkate alınmadığı, %20 icra inkar tazminatı ödenesine karar verilmesinin de hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari taşıt kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile dava dışı şirket arasında 22.12.2014 tarihli ticari kedi sözleşmesi akdedilmiş ve bu sözleşme kapsamında dava dışı şirkete aylık 1.935,15 TL tutarlı taksitlerle ödenmek üzere 36 ay vadeli 61.696,00 TL ticari taşıt kredisi kullandırılmıştır. Davalı bu sözleşmeyi kefil olarak imzalamıştır. Sözleşmenin ön yüzünde davalının müteselsil kefil olduğu belirtilmişse de; adının, imzasının bulunduğu arka sayfada, garantör başlığı altında, tutar belirtilip, ” adi kefilim” ibaresinin yazılı olduğu görülmektedir. Davalı taraf davaya cevap vermemiş olmakla birlikte yargılama sırasında bilirkişi raporuna karşı beyanında, dava dışı asıl borçlu şirkete Fetö/PDY ile bağlantılı olduğu iddiasıyla şirkete ve taşıtına ayrıca diğer mallarına el konularak hazineye devredildiğini ileri sürmüş ve bu husunun Adana Valiliğinden ve diğer kurumlardan sorulmasını talep etmiştir. Ayrıca rehne ve asıl borçluya karşı takip yapılmadan kefile başvurulamayacağını savunmuştur. Davaya esas ticari taşıt kredi sözleşmenin imzalandığı tarihte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583. maddesine göre, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Aynı yasanın 585. maddesi uyarınca, adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması veya Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi ya da borçlunun iflasına karar verilmesi yahut borçluya konkordato mehli verilmiş olması hallerinde alacaklı doğrudan kefile başvurulabilir.Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz. Somut olayda, sözleşmenin ön sayfasında matbu olarak müteselsil kefil ifadesi yazılı olmakla birlikte el yazısıyla kefalet limiti belirtilerek imzalanan arka sayfasında, müteselsil kefil olunduğuna veya bu anlama gelen başkaca bir ifadenin yazılı olmamasına aksine açıkça “adi kefilim” ibaresinin yazılarak kefalet sözleşmesinin imzalanmasına göre artık davalının müteselsil kefil olduğunun kabul edilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, asıl borçlu takip edilmeden kefile gidilmeyecek olduğu nazara alınarak asıl borçlu şirketin ve üzerinde rehin kurulduğu belirtilen aracın akibeti araştırılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemece, anılan döneme ilişkin KHK’ler kapsamında dava dışı asıl borçlu şirkete ve malvarlığına buna bağlı olarak üzerinde rehin kurulduğu belirtilen araca el konulup konulmadığı, şirketin sicilden terkin edilip edilmediği yahut akıbetinin ne olduğu ilgili kurum ve kuruluşlardan sorulması buna göre dava konusu alacağın asıl borçlu şirketten veya rehin konusundan tahsilinin mümkün olup olmadığının tespitinden sonra sonucuna göre bir karar verilmesi bakımından dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,3-Davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022