Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/736 E. 2022/456 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/736
KARAR NO: 2022/456
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2019
NUMARASI: 2016/392 Esas-2019/510 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne yönelik hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; davalıdan satın aldığı fermuarların ayıplı olması nedeniyle tamir ettirildiği ve üçüncü kişilere tamir bedeli olarak 34.689,72TL ve 26.335,71 TL ödemek zorunda kaldığı ayrıca kullanılmamış 79.000 adet fermuarın davalıya iade edilip, 41.949,00 TL bedelli iade faturası kesildiği, ürünlerin ayıplı olduğunun davalı şirket tarafından gönderilen 28.02.2016 tarihli e-posta ile kabul edildiği, buna rağmen tamir için ödenen bedeli ilişkin olarak düzenlenen 65.599,15 TL reklamasyon faturası ve kullanılmayan fermuarların iade faturası 41.949,00 TL lik faturaların davalı tarafından ödenmeyerek iade edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ayıplı ürünler nedeniyle uğradığı 61.558,64 TL zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; satım konusu fermuarlarda bir ayıp olmadığı, satım faturalarına davacı tarafından itiraz edilmediği, süresinde yapılan bir ayıp ihbarının da olmadığı, davacının dikim hatası nedeniyle fermuarların işlevini yerine getirmediği davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen kök ve ek bilirkişi raporu doğrultusunda; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının ihraç edeceği ürünlerde kullanılmak üzere davalıdan fermuar satın alındığı, fermuarların ürünlere dikimi sonrasında açma kapama sorunu tespit edilerek yasal süresinde davalıya ayıp ihbarında bulunduğu, ayıbın ilk bakışta anlaşılmayan ancak dikim sonrasında ortaya çıkan ayıp olması nedeniyle gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, nitekim bilirkişiler tarafından yapılan yerinde incelemede dikimi yapılmamış fermuarlarda sorun yaşanmamasına rağmen dikimi yapılan fermuarlarda açma kapama sorunu bulunduğunun tespit edildiği ayrıca açma kapama sorununun dikişten kaynaklanmadığı, dolayısıyla davacının kusurundan kaynaklanan bir durumun söz konusu olmadığı, davacı tarafından ayıplı ürünlerin onarımının üçüncü kişilere yaptırılmış olduğu, bu kapsamda onarımı yapan … ve … firmaları tarafından davacıya onarıma ilişkin faturalar düzenlendiği, bu faturaların aynen davacı kayıtlarında mevcut olduğu, bu faturaların incelenmesinde; ürün kodlarının bire bir aynı olduğu görülmekle ayıplı ürünlerde iki ayrı işlem yapılarak onarımın gerçekleştirilmiş olduğu, davacının ayıplı ürünlerin onarımı için yapmış olduğu masraf tutarının toplam 65.599,15 TL olduğu ayrıca ayıplı olması nedeniyle dikimi yapılmayan 79.000 adet fermuarın bedelinin 41.949,00 TL olarak tespit edildiği, bu nedenle davacının toplam zararının 107.548,15 TL olduğu, bu tutardan tarafların ticari defter kayıtları kapsamında tespit edilen 45.989,49 TL davalı alacağının düşülmesi sonucunda davacının bakiye zararının 61.558,66 TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişilerin tekstil mühendisi ve serbest muhasebeci mali müşavir olup, davaya konu ürünlerle ilgili teknik bilgilerinin olmadığı, söz konusu dava uyuşmazlığı uzmanlık gerektiren bir konu olduğu için teknik bilgiye sahip sektörel bilirkişilerden rapor alınması gerektiği, tekstil mühendisi ve serbest muhasebeci mali müşavirin yanında fermuar konusunda uzman bir sektörel bilirkişinin de bulunması gerektiği, ancak mahkemece raporlara itirazların dikkate alınmadığı, Hiçbir teknik bir inceleme yapılmadığı, aradan 3-5 tane ürün seçilerek denendiği ve kusurlu olduğuna karar verildiği, davacı tarafından pantolonlara dikilmiş olan fermuarlardaki sorun konusunda yeterli inceleme yapılmadan, sorunun dikimden kaynaklanmadığına ve sorumlunun davalı müvekkil şirket olduğuna karar verildiği, pantolonlara dikilmeyen fermuarlarda sorun olmadığının belirlendiği ancak pantolonlara dikilen fermuarlarda açma-kapama sorunu olduğunun açıklandığı, oysa sorun olmadığı belirtilen 75.000 adet fermuarın dikim ustası bilirkişilerce pantolona dikişi yapılmalı ve sorunun kaynağının bulunması gerektiği, dolayısıyla yapılmış olan incelemenin kapsamlı ve detaylı olmadığı, kullanılmayan fermuarlarda sorun yokken, kullanılan fermuarlarda neden sorun olduğuna dair bir cevap bulunmadan sorunun dikimden kaynaklanmadığına ve davalı müvekkil şirketin sorumlu olduğuna dair görüş belirtilmesinin hatalı olduğu, yapılan incelemede yıkanmış ve yıkanmamış ve rastgele seçilen pantolonlarda fermuarların açılıp kapanırken zorlandığını beyan edip, işbu durumun dikimden kaynaklanmadığını beyan ettikleri, gerek dikili fermuarların ürün üzerinden sökülmesinden sonra gerekse dikilmemiş fermuarlar için Intertek’e yaptırılan testlerde 500 adım testinde ve fiziksel testlerde herhangi bir sorun olmadığının anlaşıldığı, ancak ek raporda da söz konusu bu test sonuçlarını göz önüne alınmadığı, fermuarların dikildiği pantolonlar “kasar yıkama” yani ağırlaştırılmış beyazlatıcıyla yapıldığı, işbu yıkama sonrası pantolonlar çekmeden dolayı fermuar bölgelerinin marullaştığı zaten fermuarların 7-9 cm dipli fermuar olduğu, kısa bölgede daha da takılma yaşandığı, müvekkilinin şirket yetkilileri tarafından inceleme yapıldığı, yıkama sonrası ürünlerin incelendiği, yine yıkanmış pantolonlardan fermuarları sökmüş ve sökülen fermuarların dahi sorunsuz çalıştığını ancak dikili olanların zorlandığının tespit edildiği, davacı şirketin 22.237 adet sorunlu fermuarların tamiri için ödemiş olduğunu belirttiği 57.816,20 TL’lik tutarın fahiş olduğu ve tamir bedeli için müvekkiline gönderilmiş olan 65.599,15 TL bedelli reklamasyon faturasının kabul edilmediği, bilirkişilerin herhangi bir gerekçe göstermeden bu bedelin piyasa rayicine uygun olduğunu beyan ettikleri, Türk Ticaret Kanunu’nda belirtildiği üzere tacirin gizli ayıplarda 8 günlük muayene ve ihbar külfeti bulunduğu oysa davacının ihbarını 8 günlük sürede yapmadığı gibi usülüne uygun bir ayıp ihbarında da bulunmadığı, TTK m.18’e göre, her tacirin, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiği, buna göre davacının e-posta yoluyla yapmış olduğu ayıp ihbarının usul ve yasaya aykırı olduğu, Malların satışı sonrasında herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmayıp, faturaya itiraz edilmediği dolayısıyla davacı işbu faturanın içeriğini kabul ettiği, müvekkilince en son 21.01.2016 tarihli fatura kesilmiş olup, davacı tarafından 04.04.2016 tarihinde iade faturasının kesilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, tanık beyanlarına göre, fermuarların ayıplı olduğu iddia edilmesine rağmen davacı tarafından pantolonlara dikildiği ve dikimden sonra sorun ortaya çıktığı, dava dilekçesinde de dikimden sonra hata ortaya çıktığının belirtildiği, müvekkilinin göndermiş olduğu metal fermuarlarda herhangi bir ayıp söz konusu olmayıp, siparişlerin usulüne uygun teslim edildiği, fermuarlarda teslimden ve ihbar süresinden sonra gerçekleşen kusurun davacının kullanımından kaynaklandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesi kapsamında ayıplı olarak teslim edildiği iddia olunan emtia nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır. (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır (Yargıtay HGK’nın 24.05.2017 tarih, 2017/19-1633 E.- 2017/1013 K. sayılı kararı) 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesine göre ise, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. TBK’nın 223/2. maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Ayıba karşı tekeffül borcu, satılan şeyde satıcı tarafından zikir ve vaat edilen vasıfların bulunmamasından veya satılan şeyin değerini yahut akit gereğince ondan beklenen faydaları azaltan veya kaldıran noksanları bulunmasından satıcının sorumlu tutulmasını ifade eder. Satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun doğabilmesi için ayıbın sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması, ayıbın önemli olması, alıcının sözleşmenin kurulduğu anda ayıbın varlığından haberdar olmaması ve en nihayetinden alıcının kendisine düşen muayene ve ihbar yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir. Aksi halde satılan, alıcı tarafından mevcut haliyle kabul edilmiş sayılır. Somut olayda, taraflar arasındaki satım sözleşmesi çerçevesinde, davacının davalıdan fermuar satın aldığı bedelini ödendiği ihtilafsız olup, uyuşmazlık, satım konusu fermuarların ayıplı olup olmadığı, süresinde yapılan bir ayıp ihbarının bulunup bulunmadığı ve davacının uğradığı zararın tazmini isteyip isteyemeyeceği konusundadır. Satım konusu malların ayıplı olduğu ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığını ispat yükü HMK 190 ve TMK 6. maddelerine göre alıcıya ait olup, somut olayda bu hususların alıcı olan davacı tarafından ispatlanması gerekir. Davacı taraf, ayıp ihbarının yapıldığını ispat noktasında; davalı tarafından gönderilen 28.01.2016 tarihli e-postaya dayanmış olup, içeriği incelendiğinde; satıma konu fermuarların tek tek kontrol edilerek teslim edildiği açıklanmakla birlikte işlevini yerine getirememesi durumunda doğacak sorumluluğun kabul edildiği bildirilmiştir. Davalı tarafından, anılan e-postanın kendilerinden sadır olmadığı ileri sürülmediğine göre, artık süresinde usulüne uygun bir ayıp ihbarının olduğunun kabulü gerekmekte olup, davalı vekilinin, ayıbın süresinde ve TTK 18. maddesindeki usulle ihbar edilmediği yönündeki savunmasına ve istinaf nedenine itibar edilmesi mümkün görülmemiştir. Mahkemece benimsenen kök ve ek rapora esas teknik inceleme mahallinde ürünler görülmek suretiyle yapıldığı gibi ürün sayısı gözetildiğinde sondaj usulünün uygulanmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Anılan raporlarda; satım konusu fermuarların pantolonlara dikilmemiş olanlarında, açılıp kapanırken bir sorun olmamakla birlikte pantolonlara dikilmiş olanların işlevini yerine getirmediği, yıkanmış ve yıkanmamış pantolonlarda fermuar açılıp kapanırken zorlandığı, takıldığı veya kapanmadığı, dikiş işleminin, fermuarın açılıp kapanmasına engel olmayacak şekilde yapıldığı, bir hatanın bulunmadığı bu nedenle fermuarların, dikimden sonra ortaya çıkan açılıp kapanma işlevini yerine getirmemesi nedeniyle gizli ayıplı olduğu, davacının fermuarların tamiri için ödediği bedelin piyasa rayicine uygun bulunduğu, hiç kullanılmayan ve davalıya iade edilen 79.000 adet fermuar için düzenlenen 41.949,00 TL bedelli fatura olduğu, davacının tamir için iki ayrı firmaya ödediği bedeli için davalıya düzenlediği 65.599,15 TL bedelli reklamasyon faturasının ve 41.949,00 TLtutarlı iade faturasının davacı defterlerinde kayıtlı olup, davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu faturalar dikkate alınmadığında davalının cari hesaptan 45,989,49 TL alacaklı olduğu açıklanmış olup, bu haliyle bilirkişi incelemesinin, tarafların iddia ve savunmalarını karşılar mahiyette ve uyuşmazlığın çözümü için gerekli inceleme ve izahatı içerdiği sonucuna varılmaktadır. İlk derece mahkemesince taraflar arasındaki satıma konu fermuarların, pantolonlara dikilmesi neticesinde açma kapama sorunu olup, dikiş işleminde hatalı bir uygulama olmadığının teknik bilirkişi incelemesi ile saptanması karşısında, satım konusu fermuarların gizli ayıplı olduğu ve ayıp ihbarında bulunulduğunun kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gibi yine bilirkişi incelemesi ile davacının ayıbı gidermek için yaptığı masrafları için düzenlediği piyasa rayicine uygun olduğu belirlenen 65.599,00 TL miktarındaki reklamasyon faturası ile hiç kullanılmayan 79.000 adet ayıplı fermuar için tanzim edilen 41.949,00 TL fatura bedeli toplamı107.548,15 TL olan davacı zararından davalının cari hesap alacağı olan 45.989,49 TL ‘ni tenzil edilerek bakiye kısmın hüküm altına alınmasında da bir isabetsizlik olmadığından davalı vekilinin yerinde olmayan nedenlere göre istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 1.052,4‬-TL istinaf peşin karar harcının alınması gereken 4.205,07-TL harçtan mahsubu ile 3.152,67‬-TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 14/04/2022