Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/730 E. 2022/330 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/730
KARAR NO: 2022/330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2019
NUMARASI: 2015/1090 Esas-2019/329 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne dair hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile … Sigorta arasında 20/11/1996 tarihinde A tipi acentelik sözleşmesi akdedildiği, … Sigorta’nın unvanının 2000 yılında … Sigorta A.Ş. olarak değiştiği, 18/12/2000 tarihinde sağlık branşında ek acentelik sözleşmesi akdedildiği, acentelik sözleşmelerinin 11/08/2011 tarihinde … Sigorta tarafından tek taraflı olarak feshedildiği, … Sigorta’nın 30/09/2014 tarihinde sözleşmelerin tümü ve aktifi pasifiyle … Sigorta’ya devredildiği, davalının Kasım 2010 tarihinden itibaren komisyon bedellerini A tipi acente için öngörülen oranlar yerine B tipi acente oranlarına göre ödemeye başladığı, eksik ödenen komisyon davalı defterlerinde tespit edilebileceğinden davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, İRİS sisteminin davalı tarafından kapatılana kadar müvekkili tarafından etkin olarak kullanıldığı ve A tipi poliçe üretildiği ve komisyonlarının da A tipi ödendiği, davalı tarafından sınav zorunluluğu getirilerek sözleşmeye aykırı olarak ek yükümlülük getirildiği ve B tipi acente komisyonu ödendiği oysa bu dönemde de A tipi poliçe tanzim edildiğini belirterek müvekkiline A tipi acentelere uygulanan komisyon oranlarına göre ödemesi gereken komisyon bedellerinin Kasım 2010 tarihinden itibaren B tipi acenteler için belirlenmiş daha düşük bedellerden ödendiğinin tespitine, eksik ödenen komisyon bedellerinin belirsiz alacak davasına esas olmak üzere şimdilik 15.000-TL tutarının faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; dava konusunun belirlenebilir olmasına göre davanın, belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı, davacının IRIS sistemine geçmiş olduğu dönemde bu sistemi kullanmak için gerekli eğitimi almadığı ve poliçelerini IRIS sisteminde kendisi üretmeyerek şirket merkezinde üretim yaptırdığı, bu nedenle acentenin komisyon sınıfı A tipinden B tipine dönüştürüldüğü, 26/11/2010 tarihinden sonraki hangi poliçelerin şirket merkezinde üretildiğine ilişkin çalışma dilekçeleri ekinde sunulduğu, davacıya bu konuda gerekli bildirimlerin yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen üçüncü rapor doğrultusunda; taraflar arasında akdedilen sözleşmeler ve davalı tarafça verilen vekaletname içeriğine göre, davalının, davacıyı davalı şirketin nam ve hesabına poliçe kesmenin yanı sıra prim tahsil etmeye de yetkili kıldığından A tipi yetkili acente olarak çalıştığı, 20/11/1996 tarihli acentelik sözleşmesi ile 18/12/2000 tarihli ek sözleşmelerin 11/08/2011 tarihinde feshedilerek tescil ve ilan edildiği, 11/08/2011 tarihine kadar anılan yetkilerin davalı tarafça acentelik sözleşmesi 46. maddeye göre herhangi bir sebep göstermeksizin kısıtlama ve kaldırma yetkisi olduğu halde kısıtlamadığı ve kaldırmadığı, davacının eğitiminin tamamlamadığını ispat edecek başkaca yazılı belgeler ile davacının eğitim sonrasında sınava girmediğine dair herhangi bir belge sunulmadığı ayrıca taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde, davalıya doğrudan veya dolaylı olarak davalıya tek taraflı olarak komisyon bedellerinde değişiklik yapma yetkisi verilmediği, aynı şekilde aynı sebepten dolayı taraflar arasında bu yönde akdedilen bir sözleşmenin de bulunmadığı, acentelik sözleşmesi 37. maddesi gereğince, mutabakatname de yapılmadığı, uyuşmazlık konusu Aralık 2010-Ağustos 2011 arasındaki 9 aylık dönemde, davalı tarafın davacıya ödediği komisyonların, B tipi komisyon oranlarına göre değil, davacının nam ve hesabına poliçe kesmenin yanı sıra prim tahsil etmeye de yetkisi olduğundan A tipi komisyon oranlarına göre ödenmesi gerektiği, Aralık 2010-Ağustos 2011 arasındaki dönemde davacı tarafça üretilen poliçedeki A tipi komisyon oranlarına göre davacının lehine tespit edilen eksik komisyon tutarı olan 13.062,45-TL olup, aynı dönemde iptal edilen poliçelere ilişkin primlere tekabül eden 1.322,45-TL iptal komisyonlarının tenzili sonucu eksik komisyonun 11.740-TL olduğu, davalı vekilince, önceki bilirkişi raporları ile son alınan rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi istenmişse de; önceki iki raporun aksine son bilirkişi raporunun dosyaya sonradan yansıyan delillerin de tartışılması sonucunda tanzim olunması ve esas olarak kullanılan araçların farklı olması sebebiyle düzenlenen raporlar arasında çelişki bulunduğundan bahsedilemeyeceği, davacının IRIS sistemine geçilen dönemde gerekli eğitimi almadığı, poliçelerini kendisi üretemeyecek durumda olması sebebiyle komisyonunun düşürüldüğü ve gerekli bildirimlerin yapıldığını savunmasını ispatlayamadığı ayrıca acentelik sözleşmesinde davalıya bu ve benzeri işlemler sebebiyle tek taraflı olarak komisyon bedellerinde değişiklik yapmak yetkisinin verilmediği, davalının komisyon bedellerinde yaptığı tek taraflı değişikliğin acentelik sözleşmesi hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu ile tespit edilen eksik 11.740-TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; HMK m.107/1 hükmünde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” denildiği, belirsiz alacak davalarının, kural olarak tazminat davaları bakımından mümkün olduğu ancak huzurdaki davanın alacak davası olup, varsa alacak miktarının davacı tarafından tespit edilmesinin imkansız olmadığı, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası şeklinde ikame edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gibi mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken hatalı olarak davanın kısmen kabul edildiği, Mahkemenin hükme esas aldığı rapor ile dosyada bulunan 05.07.2017 tarihli raporun çeliştiği ve bu çelişki giderilmeden karar verilmesinin usule uygun olmadığı ayrıca yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olduğu zira 05.07.2017 tarihli raporda; sigorta şirketinin bilgi işlem yazılım sistem değişikliğinin sonucu olarak; sigorta poliçesi üretiminde de acentelerin sisteme entegresi için gerekli olduğu, davacı acentenin portföyünde bulunan tecdit ve/veya yeni teklif poliçeler ile iptal işlemlerinin sistem değişikliği sonrası belli bir dönemde iş ve işlemlerinin davalı şirket tarafından gerçekleştirildiği ve komisyonlarının da davacıya ödendiği, davacının davalıdan acentelik fesih tarihine kadar B tipi acente komisyonu tahsil etmiş olmasının, bu tip acente komisyon oranlarına rızasına karine teşkil ettiği, poliçe üretim sarf külfetine katlanmamış ve yeni bilgi işlem sistemine de entegre olamamış davacı acentenin acentelik sözleşmesi ilgili hükmü kapsamında A tipi acente komisyon oranlarına göre ödeme talep etmiş olmasının yerinde olmadığı buna göre davacı acentenin davalı … şirketinden herhangi bir eksik ödenen bakiye komisyon alacağı bulunmadığının açıklandığı, son bilirkişi raporunda, bu tespitlerin hiç değerlendirmeye alınmadığı, çelişkinin giderilmediği yine 05.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda da kabul edildiği üzere davacının yeni sisteme uyumsuzluğu sigortalının şikayeti üzerine Hazine Müsteşarlığı nezdinde müvekkili şirketin sorgulanmasına neden olduğu, bu durum göz ardı edilerek hazırlanan bilirkişi raporunun hiç bir şekilde kabulünün mümkün olmadığı, Davacı acentenin, müvekkili şirketin İRİS sistemine geçmiş olduğu dönemde bu sistemi kullanmak için gerekli eğitimi almadığı ve poliçelerini İRİS sisteminde kendisi üretmeyerek şirket merkezinde üretim yaptırdığı, bu nedenle komisyon sınıfının A tipinden B tipine dönüştürüldüğü, müvekkili tarafından acentenin komisyon tipinin B tipine çevrilmiş olduğu 26.11.2010 tarihinden sonraki hangi poliçelerin şirket merkezinde üretildiğine ilişkin bir çalışma yapılmış olup, söz konusu çalışmanın bilirkişilere iletildiği, dilekçe ekinde sunulan listede yer alan poliçelerin şirket merkezinde üretilmiş olup, bu nedenle davacı tarafın A tipi acente olduğu iddiası ile komisyon bedellerinin eksik ödendiğine ilişkin talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanı reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, acentelik sözleşmesi kapsamında eksik ödenen komisyon bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı ile … Sigorta A.Ş arasında akdedilen 20.11.1996 tarihli “Sözleşme Yapma ve Prim Tahsil Yetkisine Haiz Acentelik Sözleşmesi” kapsamında davacıya A tipi acentelik yetkisi verildiği, … Sigorta A.Ş.’nin ünvanın 2000 yılında … Sigorta A.Ş. olarak değiştiği 18.12.2000 tarihli Ek Acentelik Sözleşmesi ile davacının hastalık sigorta branşında da acenteliğe yetkili kılındığı, … Sigorta A.Ş tarafından acentelik sözleşmelerinin 11.08.2011 tarihli ihtarname ile feshedilerek feshin ve davacının vekâletnamedeki tüm yetkilerden azledildiği, bu hususun 12.08.2011 tarihinde sicile tescil edilip, 18.08.2011 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, Aralık 2010 ile sözleşmenin feshedildiği Ağustos 2011 arasındaki dokuz aylık dönemde davacıya A tipi yerine B tipi acente komisyon ücreti ödendiği, … Sigorta A.Ş.’nin 30.09.2014 tarihinde davalı …Ş. ye devredildiği dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflar arasında da ihtilafsızdır. Davacı, davalının yetkili A tipi acentesi olmasına rağmen Aralık 2010 tarihi ile sözleşmenin feshedildiği Ağustos 2011 arasındaki dönemde komisyonun eksik ödendiğini ileri sürerek ödenmesi gereken ile ödenen arasındaki farkı talep etmiş, davalı ise davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı gibi 2010 Kasımdan itibaren IRIS sistemin geçildiği ve davacının sistemi kullanmak için gerekli eğitimleri almadığından poliçe üretimi yapmayıp, davalı nezdinde poliçe ürettirdiğinden komisyon sınıfının A tipi yerine B tipine dönüştürüldüğü, davacıya eksik ödeme yapılmadığını savunmuştur. İstinaf gelen uyuşmazlığa göre öncelikle davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağının belirlenmesi gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde ”Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmü düzenlenmiştir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir. Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn:6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md 50, 51,56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 23.01.2020 tarih, 2018/3593 E-2020/715 K sayılı, 13.01.2020 tarih, 2019/2214 E-2020/296 K sayılı kararı) Alacağın belirlenebilmesinin mümkün olduğu hallerde, belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmelidir. Hukuki yarar, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilir. Somut olayda, davacı taraf, A tipi acente komisyon alacağı yerine B tipi acente komisyonu ödenmesi nedeniyle aradaki fark olan ve eksik ödenen komisyon alacağını talep etmiştir. Davacı yetkili acente olup, eksik ödeme yapıldığını iddia ettiğine göre, davalı tarafından ödenen komisyon tutarlarını bildiği bir yana ticari işletme sahibi olarak kendi ticari defter ve kayıtlarından ödenmesi gereken komisyonu da belirleyebilecek durumdadır. Zira acentelik sözleşmesinde hangi tür poliçeler için ne oranda komisyon ödeneceği kararlaştırılmış olup, ihtilaf konusu dönem ve davacı tarafından kesilen poliçeler belirli olduğundan, poliçe türlerine ve her bir poliçede müşteriden tahsil edilecek prim tutarlarına göre ödenmesi gereken komisyon da belirlenebilir niteliktedir. Acentelik sözleşmesinin 37/3 maddesinde, ihtilaf halinde sigorta şirketinin defter ve kayıtlarının ispat belgesi olacağına ilişkin düzenleme, HMK da tanımlanan delil sözleşmesine niteliğinde bir hüküm olup, belirsiz alacak davası açılmasına dayanak teşkil etmez. Öte yandan komisyonların davalı tarafından belirlenerek davacıya ödenmiş olması veya davalı defterleri üzerinde inceleme yapılması için bilirkişiye başvurulması da neticeye etkili değildir. Nitekim davanın belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağının tespitinde önemli olan, dava konusu alacağın davacının kendi elindeki belge ve bilgilere göre belirleyip belirleyemeyeceğidir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacının kendi elindeki belge ve kayıtlar ile eksik ödenen komisyonu belirlemesi mümkün olduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın dava şartı/hukuki yarar yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353(1)b-2 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA; 1-Davanın hukuki yarar yokluğundan USULDEN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70-TL maktu harcın peşin alınan 256,17-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 175,47‬-TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT tarifesi uyarınca, 5.100-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 4-Davacının yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 50-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından artan tutarların hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 6-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 121,30-TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 200,49-TL istinaf peşin karar harcının istek halinde davacıya iadesine, b-Kararın mahiyetine göre, davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7- Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(4) maddesi uyarınca, taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2( iki) haftalık süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/03/2022