Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/73 E. 2020/130 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/73
KARAR NO: 2020/130
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2018
NUMARASI: 2016/757 Esas 2018/377 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; Taraflar arasındaki ticari alım-satım sonucu oluşan cari hesaba göre 30/06/2016 tarihi itibariyla davalıdan 246.608,47 TL alacaklı olduğunu, bu alacağın tahsili amacıyla Bakırköy …İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasıyla yapılan icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini belirterek, anılan icra dosyasındaki itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın %20si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesiyle; Müvekkilinin, davacı şirkete borcunun bulunmadığını, zira 25/06/2016 keşide tarihli, 20/07/2016 keşide tarihli iki adet, 05/08/2016 tarihli ve her biri 250.000TL bedelli olmak üzere toplam 1.000.000,00 TL çek bedelinin davacı tarafından ödenmediğini bu bedelin tahsili amacıyla … E, … E. Ve … E. Sayılı icra dosyalarıyla takibe geçildiğini, davacının kendi borcunu ödemeksizin, cari hesap alacağı olduğu iddiasıyla bu davayı açmasının dayanaksız olduğunu, karşı tarafın iddia ettiği gibi müvekkilinin davacıya borcunun bulunmayıp aksine müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki cari hesap ilişkisine göre davacının takip tarihi itibarıyla davalıdan 246.608,47 TL alacaklı olduğu, davalının ise bu borca karşılık davacıya 08/12/2015 tarihinde her biri 250.000TL olmak üzere 4 adet toplam 1.000.000,00TL bedelli çek verdiği, bu çeklerin taraf defterlerine göre davalının cari hesabında davacıdan alacak olarak kayıtlı bulunduğu, davalı tarafından Bakırköy …İcra dairesinin …, …, … E. Sayılı dosyalarıyla davacıya karşı takip yapıldığı bu çekler nedeni ile davacının davalı tarafa borçlu olduğunu ve davalının takas mahsup talebi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Mahkemece; davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 246.608,47 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği ve davalının takas mahsup talebi nedeni ile davanın red edildiğinin belirtildiği, oysa davalının sadece borcunun olmadığını belirttiği, cevap dilekçesinde usulüne uygun olarak ileri sürdüğü takas mahsup talebinin bulunmadığı ve yine takas mahsup talebinin kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının 246.608,47 TL alacağının bulunduğunun sabit kabul edilmesine göre yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılması yerine davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesi gerekirken mahkemece aksine hüküm kurduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece davacının, davalı taraftan 246,608.47 TL alacağı olduğunun tespit edilmesi ile birlikte, davalının da davacıdan 1.000.000,00TL alacağının bulunması karşısında, davalının takas mahsup talebini dikkate alarak davanın reddine karar verilmiş ve bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, cari hesaba göre, davalıdan 246.608,47 TL alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise, davacıdan 4 adet çeke dayalı olarak 1.000.000,00 TL alacakları olması nedeniyle davacıya borcunun bulunmadığını savunmuştur. Dosyada mevcut olan ve talimat yoluyla yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 11/04/2017 havale tarihli raporda; davalı şirketin 2015 yılı ticari defter kayıtları ile 2016 yılı muavin defter dökümünün incelenmesi sonucu davalının, davacıdan 1.000.000,00TL miktarındaki çekleri ile alacaklı olduğu, davacının da davalıdan 246.608,48 TL alacağının bulunduğu ve davalının 2015 yılı ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu açıklanmıştır. Davacının defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 20/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda da, davacının 2016 yılına ilişkin ticari defterlerinin incelendiği, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacının cari hesap bakiye alacağının 246.608,47 TL olduğu, ancak verilen çekler nedeniyle de davalıya 1.000.000,00TL borçlu olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının davalıdan 246.608,47 TL alacağı ile davalının da davacıdan olan 1.000.000,00TL alacağının takas mahsuba konu olup olamayacağına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nın 139. maddesindeki düzenlemeye göre, iki şahıs karşılıklı bir miktar meblâğı veya yekdiğerine mümasil başka malları birbirine borçlu oldukları takdirde her iki borç muaccel ise iki taraftan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Takas, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir hak olup, takas hakkının kullanılabilmesi için olumlu ve olumsuz şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Takas edilecek alacağın karşılıklı, aynı nitelikte, muaccel, dava edilebilir olması takasın olumlu şartlarını oluşturur. Takas, tek taraflı, şekle bağlı olmayan ve karşı tarafa varması gerekli bir irade beyanıyla kullanılır. Takasın olumlu şartlarından olan alacağın karşılıklı olmasını, tarafların birbirine karşı aynı zamanda hem alacaklı hem de borçlu olması şeklinde anlamak gerekir. Alacaklı ile borçlu arasında karşılık ilişkisi mevcut değil ise, yani aynı anda karşılıklı olarak alacaklılık ve borçluluk durumu söz konusu değil ise, takas beyanının ileri sürülmesi de mümkün olmayacaktır (EREN, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, İstanbul 2003, s. 1226). Somut olayda, her iki tarafın alacağının aralarındaki ticari satım kapsamında oluşan cari hesap ilişkisinden kaynaklandığı , muaccel olduğu görülmektedir. Nitekim taraf defterlerinde yapılan inceleme sonucu bu durumun sabit hale geldiği tartışmasızdır. Ayrıca takas bir def’i olup, taraflarca ileri sürülmediği takdirde mahkemece re’sen dikkate alınamayacaktır. Davalı taraf cevap dilekçesinde, davacıdan her biri 250.000TL bedelli 4 adet çek nedeniyle 1.000.000,00TL alacağı olduğunu bu alacağın ödenmediği gerekçesiyle davalı tarafa borcunun bulunmadığını ileri sürmüştür. Davalı tarafın açıkça miktar belirterek yaptığı davacıdan alacaklı olduğunu belirtmesi takas def’inin varlığının kabulu için gerekli ve yeterli olup, mutlaka takas- mahsup ifadesinin kullanılmasının zorunlu olmadığı, yapılan inceleme neticesinde davacının davalıdan 246.608,47 TL alacaklı olduğu anlaşıldığı gibi davalının da davacıdan 1.000.000,00TL alacağının bulunduğunun tespit edilmesi karşısında takas defi dikkate alınarak davanın reddi ve verilen kararın neticesine göre yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması isabetli olduğu, esasında davacının kendi defterlerine göre davalıdan 246.608.47 TL alacaklı görünmesinin nedeninin, davalıya verdiği çekleri ödeme olarak kayıt altına almasından kaynaklandığı oysa çek bedellerinin ödenmediğinin dosya içeriği ile sabit olduğu anlaşılmakla , davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesince verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına ilk derece yargılamasına ilişkin olarak; YER OLMADIĞINA, 3-Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 361/1.maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/10/2020