Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/728 E. 2022/458 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/728
KARAR NO: 2022/458
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2019
NUMARASI: 2017/352 Esas – 2019/442 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı ile davalı … arasında 30/08/2010 tarihinde düzenlenen sözleşme gereğince diğer davalı durumundaki şirketin 5/100 hissesinin 40.000,00 TL bedelle müvekkili tarafından alındığını ve müvekkilinin şirket bünyesinde … dershanesinde Fizik öğretmeni olarak görev yapmasının , 12 ay üzeirnden 2.100,00 TL alacağının belirlendiğini, müvekkilinin 30/08/2010 tarihinden itibaren hissedarı olduğu şirket bünyesinde 15/06/2015 tarihinde karar Fizik Öğretmeni oılarak görev yaptığını, bu süreç içinde öğretmenlik görevi dışında hissedar olmasından kaynaklanan herhangi bir kar payı ödenmediğini, sürekli olarak bu ödemenin ertelendiğini, müvekkili tarafından yapılan ödemenin konusuz kaldığını ve davacının resmi kayıtlarda şirket ortağı olarak görünmediğini beyanla toplam 40.000,00 TL alacağın 30/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğunu beyanla mahkemenin görevine itirazda bulunmuş, ayrıca taraflar arasındaki hisse devrinin resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle işlemin yok hükmünde olduğunu, davacının ödediğini iddia ettiği bedeli ispatlaması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “davacı ile davalı şirket arasında , davalı anonim şirketin 5/100 oranındaki çıplak payının devrine ilişkin adi yazılı olarak düzenlenip imzalanmış , hukuki geçerliliği bulunan bir sözleşme bulunmaktadır. Davacı taraf bilirkişi ücretini yatırmadığından davalı şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış, davacının ortaklığının davalı şirket kayıtlarına yansıyıp yansımadığı, pay defterine kayıtlı olup olmadığı denetlenememiş ise de;ibraz olunan sözleşmeden ve genel kurul hazirun cetvellerinden dava konusu 40.000,00 TL’nin geçerli bir ortaklık ilişkisi kapsamında pay devir bedeli olarak davalı şirkete ödendiği, sebepsiz zenginleşme kapsamında iade şartlarının oluşmadığı , kar payının dağıtılmaması vs iddia ve taleplerin – eldeki davanın mahiyetine göre- iş bu davada yargılama konusu yapılamayacağı ,usulünce açılmış (fesih… vs talepli) başka bir davada değerlendirilmesi gerektiği, davacının ödenen bedelin iadesine dair talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu, ayrıca davalı …’ın söz konusu parayı kendi nam ve adına değil davalı şirketi temsilen tahsil ettiği, iş bu davada pasif husumet sıfatının bulunmadığı anlaşılmakla her iki davalı aleyhine açılan davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalı …’a hisse devir bedeli olarak 40.000,00 TL. Ödendiğinin sabit olduğunu, 15.06.2015 tarihine kadar müvekkili oyalanarak bu tarihte sözleşme konusunun uygulanmayacağının anlaşıldığını, mahkeme kararında bilirkişi ücretinin yatırılmadığı belirtilmiş ise de, 11.04.2018 tarih ve … seri ve sıra nolu makbuzla bilirkişi ücretinin yatırıldığını, ancak davalı şirketin ticari kayıtları ve dosya üzerinde 03.05.2018 tarihinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesine rağmen belirtilen gün ve saatte davalı şirket tarafından ticari kayıtlar ve belgeler sunulmadığından bilirkişi incelemesi yapılamadığını, taraflar arasında imzalanmış bir iş ve ortaklık sözleşmesi bulunmakla birlikte, davalı tarafın cevap dilekçesinde de “anonim şirketlerde hisse devrinin resmi yazılı şekle tabi olduğu ve şirket hissesinin devri yazılı şekilde yapılmamış ise yapılan işlemin yok hükmünde olduğu” açıkça belirtilmiş olup, taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmelerden doğan borçlar kapsamında değerlendirilemeyeceğinin açık olduğunu, esasen, davalı tarafın cevap dilekçesinde de sözleşmenin yok hükmünde olduğu ve ihtilafın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinin dolaylı olarak kabul edildiğini, dava konusu olayda biran için sebepsiz zenginleşme durumunun oluşmadığı varsayılsa bile, davalı …’ın müvekkiline aralarında aktedilen sözleşme gereği müvekkilinden 40.000,00 TL tahsil ettiği, sözleşme hükümlerini yerine getirmediği(şirket ortaklığını sağlamadığı) ve sözleşmeye aykırı davrandığı sunulan delillerle ve mahkeme kararıyla da sabit olduğundan bu yönüyle de davalılardan alacaklı olduklarını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hisse devir sözleşmesi nedeniyle ödenen devir bedelinin hisse devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle istirdatı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, hisse devir sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasındadır. 30/08/2010 tarihli “Şahıslar Arası İş ve Ortaklık Sözleşmesi” başlıklı belge ile … A.Ş hisselerinden yüzde beşinin (5/100) …’a 40.000,00 TL karşılığında satıldığına dair düzenlendiği ifade edilmiş ve sözleşmenin bir sonraki genel kurulla birlikte resmi hale getirilerek resmi gazetede yayımlanacağı kararlaştırılmıştır. Bu belge … Hiz. A.Ş … ibaresi ile imzalanmıştır. Davacı taraf, hisse devrinin yapılmaması nedeniyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak ödenen hisse devir bedelinin istirdatı istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise taraflar arasında hisse devri için mutabakata varıldığı ve bir ön protokol imzalandığını, ancak davacı tarafın taahhüt ettiği bedeli ödemediği için hisse devrinin resmi olarak yapılmadığını savunmuştur. Ticaret sicil kayıtlarına göre 16/03/2006 tarihinde kurulan davalı şirketin kuruluştaki sermayesi 200.000,00 TL olup, 50.000,00 TL’ye tekabül eden %25’er hisseleri …, … ve …’e; 10.000,00 TL’ye tekabül eden 5/100 hissesi …’a; 40.000,00 TL’ye tekabül eden 20/100 hissesi …’e aittir. Şirket kayıtlarına geçmiş davacıya yapılan bir hisse devri bulunmamaktadır. Ancak davalı şirketin 08/10/2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetvelinde davacı … 10.000,00 TL sermayeyi temsilen hazır gösterilmiştir. 08/10/2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlar 21/10/2010 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayımlanmış olup, bahsi geçen kararlarda davacıya ilişkin herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Şirket ana sözleşmesinde, hisse senetlerinin pay senetlerine bağlanacağına ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi, davalı şirketin pay senedi bastırdığına ilişkin herhangi bir kayıt ve bu yönde bir beyana da rastlanmamıştır. Anonim ortaklığın çıplak paylarının devri konusunda TTK bünyesinde bir hüküm bulunmamaktadır. Payın devredilebilirliği ilkesi uyarınca, çıplak payın da senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebileceği hususunda görüş birliği mevcuttur. Ancak payın serbestçe devredilebilirliğine getirilen kanuni ve iradi sınırlamalar kuşkusuz çıplak pay için de geçerlidir. Çıplak payın devri genel hükümler doğrultusunda yapılır. Uygulanacak hükümler payın bedelinin tamamen ödenmiş olup olmadığı hususuna göre değişir. Bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devri genel hüküm niteliğindeki alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşir. Alacağın temliki tasarrufi bir işlem olduğu için, bununla çıplak pay devralana geçer. Şekil olarak bedeli tam ödenmiş çıplak payın devri, payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile söz konusu olur. Anonim ortaklık payı bünyesinde çeşitli alacak hakları bulundurmaktadır. İşbu alacak haklarının devredilmesi eğer pay senede bağlanmamışsa, ancak BK’da düzenlenen alacağın temliki vasıtasıyla gerçekleşebilir. Alacağın temliki de yazılı şekilde yapılır. Bedeli hiç ödenmemiş veya kısmen ödenmiş çıplak payın devrinin hukuki niteliği bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devrinden faklıdır. Zira, bedelinin tamamı ödenmiş pay tali yükümleri bir yana bırakacak olursak, pay sahibi açısından herhangi bir malvarlıksal borç içermediğinden sahip olduğu alacak hakkı niteliğindeki haklarından ötürü devri alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşecektir. Oysa, bedeli tam olarak ödenmemiş pay için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Çünkü bedeli tam ödenmemiş pay, pay sahibi dışından malvarlıksal borç niteliğindeki taahhüt edilen pay bedelinin ödenmesi borcunu içerir. Anonim ortaklıklarda pay sahibinin asli borcu, taahhüt ettiği payların karşılığını oluşturan edimin ifasıdır. Bu kural hem nakdi hem de ayni sermaye taahhüdü için geçerlidir. Pay sahiplerinin taahhüt ettikleri payların karşılığını oluşturan edimi ifa etme borçları, ortaklık dışında da bir alacak hakkı teşkil eder. Bu durumda, karşılığı tamamen ödenmemiş bir payın devri devralan kişi açısından bir borç yüklenmesi niteliğine sahip olacağından ötürü devir işleminin borcun üstlenilmesi hükümleri uyarınca, yani bir iç üstlenme sözleşmesi ve alacaklı konumundaki anonim ortaklığın onayı alınmak sureti ile yapılması gereklidir. İç üstlenme sözleşmesinin tabi olduğu şekil şartı hakkında hiç bir hüküm öngörülmemiştir. Bu nedenle, hukukumuzda hakim olan şekil serbestisi ilkesi uyarınca tarafların söz konusu nakil sözleşmesini herhangi bir özel şekle bağlı olmaksızın sözlü, yazılı veya resmi şekilde yapabilme hususunda serbest oldukları düşünülebilir. Ancak pay, sadece kendisine bağlanan borçların değil aynı zamanda hakların da kaynağını teşkil eder. Alacak haklarının devrinin alacağın devri hükümlerine tabi kılındığı düşünülecek olursa, taahhüt edilen payın karşılığını ödeme borcunun yanında, ortaklık haklarını da içeren bedeli tam ödenmemiş payın devri işleminin de yazılı şekilde yapılması zorunluluğu söz konusudur. Dolayısıyla bedeli tam olarak ödenmemiş çıplak payın devri yazılı bir devir beyanı ile birlikte anonim ortaklığın onayının alınması ile gerçekleşir. Anonim ortaklık adına devir işlemine onay vermeye eğer ana sözleşmede farklı bir düzenleme bulunmuyorsa yönetim kurulu yetkilidir. (Sevi, Ali Murat, Anonim Ortaklıkta Payın Devri , Ankara 2012, 294 vd.)(Yargıtay 11. HD’nin 12/11/2019 tarih ve 2018/1486 – 2019/7096 E-K). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 499. Maddesindeki düzenlemelere göre, şirket, senede bağlanmamış pay sahiplerini pay defterine kaydeder. Ancak bunun için payın usulüne uygun olarak devredildiği ispat edilmesi gerekir. Bunun dışında ana sözleşmedeki düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla şirketin pay devrini reddetmesi mümkün değildir. Davalı şirketin ana sözleşmesinde de pay devrine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Davalı tarafın savunmalarından, davaya konu pay devrinin yok hükmümde kabul edildiği ve dolayısıyla hisse devrinin şirketin pay defterine işlenmediği anlaşılmaktadır. Şirket, pay devrini kabul etmediğine göre hisseyi devralan taraf ya şirkete karşı dava açarak pay devrinin karar defterine kaydını talep edebilir ya da hisseyi devreden ortağa dava açarak ödediği devir bedelinin iadesini isteyebilir. Davalı taraf 30/08/2010 tarihli sözleşmenin hisse devrine ilişkin bir ön protokol olduğu savunulmuş ise de, sözleşmede kullanılan kesin ve net ifadelerden bu sözleşmenin ön protokol değil hisse devir sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmede yüzde beşi(5/100) hissenin …’a 40.000,00 TL karşılığında satıldığı ifade edilmiştir. Gerek bu ifadeden gerekse hisse devrini yapan davalı …’ın yönetim kurulu başkanı olması da nazara alındığında bu sözleşmeden hemen sonraki ilk genel kuruldu davacının hazirun listesinde gösterilmesinden hisse devir bedelinin ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf, istemin TBK’nın 82. Maddesine göre zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş ise de, davacının istem hakkı davalı şirketin pay devrini pay defterine işlemeyeceğinin öğrenilmesi ile doğacağından ve davacı tarafça 15/06/2015 tarihinde bunun öğrenildiği beyan edilmiş olup davalı şirket tarafından hisse devrinin daha önce reddedildiği de iddia ve ispat edilmemiş olduğundan dava zamanaşımı süresinde açılmış olup, davalı tarafın zamanaşımı savunması yerinde değildir. Her ne kadar sözleşme … Hiz. A.Ş … ibaresi ile imzalanmış ise de, gerek sözleşmede şirket kaşesinin bulunmaması gerekse de hisse devrinin ancak pay sahibi ile yapılacak sözleşme ile mümkün olması nedeniyle sözleşmenin şirketi temsilen değil davalı … adına yapıldığının kabulü gerekir. Hisse devrinin gerçekleşmediği sabit olduğundan, dava konusu hisse devir sözleşmesinin tarafları bağlayacağı gözetilerek davacı tarafından ödenen hisse devir bedelinin davalı …’dan tahsiline karar vermek gerekirken, davalı …’ın parayı şirketi temsilen tahsil ettiği kabul olunarak pasif husumeti bulunmadığı ve bu nedenle davalı … yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı şirket ise hisse devir sözleşmesinin tarafı olmayıp, şirket hissesinin devri halinde hisse devir bedelinin de payı devreden ortağa ödendiğinden davalı şirketin eldeki davada pasif husumeti bulunmamaktadır. Buna rağmen mahkemece hatalı değerlendirme ile davalı şirket yönünden davanın esastan reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 117/2. Maddesindeki düzenlemeye göre, sebepsiz zenginleşmede zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlunun temerrüde düşmüş olacağı düzenlenmiştir. Davacı tarafça hisse devrinin pay defterine kaydı için davalı şirkete başvurulduğu iddia ve ispat edilmediğine göre sebepsiz zenginleşmenin dava tarihi itibariyle gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Dolayısıyla alacağa dava tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece dava konusu 40.000,00 TL’nin geçerli bir ortaklık ilişkisi kapsamında pay devir bedeli olarak davalı şirkete ödendiği, sebepsiz zenginleşme kapsamında iade şartlarının oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın; davalı … Tic. A.Ş. Yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … yönünden kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın, davalı … Tic. A.Ş. Yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE; davalı … yönünden KABULÜNE, 2-Hisse devir bedeli 40.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 683,10 TL harcın alınması gerekli olan 2.732,4 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.049,30 TL karar ve ilam harcının davalı …’dan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 29,20 TL, peşin harç 683,1 TL, posta ve tebligat gideri 242,00 TL olmak üzere toplam 954,30 TL yargılama masrafının davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafça yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 6000 TL avukatlık ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı … Tic. A.Ş.yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7/2. maddesi uyarınca 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 8-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 50,5‬0 TL olmak üzere toplam 171,80 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022