Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/726 E. 2022/326 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/726
KARAR NO: 2022/326
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/04/2019
NUMARASI: 2017/408 Esas-2019/255 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; keşidecisi …, her biri 5.000 TL bedelli, 30.09.2007, 30.10.2007 ve 30.11.2007 vade tarihli, keşidecisi … olan 04.09.2007 vade tarihli 12.500 TL tutarlı ve … tarafından keşide edilen 15.01.2008 vadeli 30.000 TL bedelli, 15.11.2007 ve 15.102007 vade tarihli her biri 20.000 TL bedelli senetlerin davalı bankaya tahsil için verildiği, davalı nezdinde iken kaybolan senetlerin zayi nedeniyle iptali için banka tarafından açılan davanın kabul edilip, senetlerin zayi nedeniyle iptaline karar verildiği, senetleri tanzim edenlere karşı alacağın tahsili için yapılan üç ayrı icra takibinden sonuç elde edilemediği, davalının tahsile verilen senetleri kaybederek zarara sebebiyet vermesi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiği zira davacının davaya konu senetler ile ilgili borçlulara karşı bütün yasal yolları tüketmesi gerektiği gibi davaya konu senetlerin banka nezdinde kaybolması bankaya sorumluluk yüklenmesi için yeterli olmayıp, davacı anılan icra takibine konu bedellerin dava dışı borçlulardan tahsil imkanı kalmadığını kanıtlamakla mükellef olduğunu, davacı anılan iddialarını ispat edemediğini belirterek davanın esastan da reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan delillere göre, zayi olan senetlerdeki takip borçlularının açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilemeyip, ilanen tebligat yapıldığı ve sonucunun beklendiği, takip dosyalarının derdest olduğu henüz borç konusu senetlerin tahsil edilemediğinin icra müdürlüğünce bu nedenle tanzim edilmiş, aciz vesikasına veya bu mahiyetteki haciz tutanağına rastlanmadığı, bankanın sorumlu tutulabilmesi için davacının zararının sırf senetlerin kaybı nedeniyle olduğu hususu ile irtibatı bulunmalı ayrıca bu sorumluluk nedeniyle tahsil olanağının yitirilmesi gerektiği, asıl borçlulara karşı yapılan takipteki aciz vesikasının alınmasının da sırf bankanın doğrudan sorumluluğu için yeterli görülmediği, asıl borçlulara karşı yasal bütün olanaklar tüketilmesi gerektiği, icra takip dosyalarında ilanen tebligat aşamasında olup, takibin akıbetlerinin de belirli olmadığı, kaldı ki, davacının zararı ile senetlerin bankanın ihmali nedeniyle kaybolduğu olgusu arasında irtibat bulunmadığı, bir diğer ifade ile ifa imkansızlığının kayıp olayla ilişkisinin bulunmadığı, aksine red ve inkar edilmeyen senet içeriklerine göre açık kimlik ve bilgi adreslerinin tespit edilemediğinden dosyada ilerleme kaydedilemediği, bu nedenle bankaya atfı kabil bir sorumluluk yüklenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; davalı bankanın Eyüp Şubesine ait borçlusu …, alacaklısı … olan; 30.10.2007 vade tarihli 5.000,00 TL bedelli 92510424081 nolu senedi, 30.11.2007 vade tarihli 5.000,00 TL bedelli … nolu senedi ve 30.09.2007 vade tarihli 5.000,00 TL bedelli … nolu senetleri kaybettiği, icra takiplerinin derdest olduğu, kaybolan senetlerin iptali için davalı tarafından İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davada, 2013/506 E 2013/206 K sayılı kararla senetlerin iptaline karar verildiği, bahse konu zayi olan senetlerin tahsili için İstanbul And. … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile senet borçlusu … aleyhine takibe girişildiği, ancak yapılan bu icra takibinde alacaklı müvekkilinin, dosya borçlusundan senedi tahsil imkanının kalmadığı zira müvekkili adına açılmış olan takipte, borçlunun gerekli kimlik ve adres bilgilerine dahi ulaşılamadığı ve ilanen tebligat yapılmak zorunda kalındığı, borçlunun tebligata yarar adresleri ve kimlik bilgileri İl ve İlçe Seçim kurulları dahil birçok önemli kurumdan talep edilmişse de bu taleplerin olumsuz sonuçlandığı ve borçlunun TC kimlik numarasına da ulaşılamadığından takibin semeresiz kaldığı, takibin semeresiz kaldığına ilişkin olan ve aciz vesikası hükmü gibi değerlendirilebilecek karar, 24.03.2017 tarihinde icra müdürlüğünce verildiği, Yargıtay’ın yerleşik kararları esas alınarak davalı bankanın kusuru sonucunda icra takibine konu olan senetlerin kaybolmuş olması ve davalı bankanın da bu senetlerin iptalini talep etmiş olması sebebi ile uğranılan zararın giderilmesi amacı ile müvekkilinin işbu davaya konu edilen senetleri, senet alacaklısı olarak tahsil edebilmek için elinden geleni yaptığı, müvekkili tarafından davalı bankaya işbu davayı açmadan önce senetlerin tahsili için İst. Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E, … E. ve… E sayılı dosyaları ile senet borçlularına başvurulduğu ancak icra dosyalarında gelinen aşama itibariyle borcun tahsil kabiliyetinin kalmadığı,Müvekkilinin, senetlerin bakanın sorumluluğunda olduğu zaman diliminde kaybolmasından dolayı zarara uğramış olup; davalı bankanın, senetlerini tahsil edememesi nedeniyle uğramış olduğu bu zarardan sorumlu olduğu, davalının vekil hamil konumunda olup; özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı, senetleri kaybettiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1992/11-765 E- 1993/79 K sayılı ilamda ‘bono tahsil için tahsil cirosuyla bankaya verildiğine göre davalı vekil hamil durumundadır. vekil BKnun 390/12 maddeleri uyarınca banka vekil edenine karşı vekâleti iyi bir şekilde ifa ile mükelleftir. Vekil banka ihmal ve dikkatsizliğinden doğan zararlardan sorumludur. Davacı TTK644. maddesine göre keşideciye gitmiş, alacağını tahsil imkânı bulamamıştır. Bu durumda mahkemece davacının zararının doğup doğmadığı ve zarar miktarı araştırılıp sonucuna göre bir karar vermek gerekirken tahsile verilen bononun akibetinı davacının iki ay sonra araştırmasının bir kötü niyetli telakki edilmesi ve davacının her zaman alacağını bono keşidecisinden tahsil edebileceği görüşüyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve onandığı anlaşılan hükmün bozulması gerekmiştir.’ denilmek suretiyle tahsil cirosuyla bankaya verilen çek, bono ve diğer senetler için bankaların, bu senetleri korumak yükümlülüğü altında oldukları ve ihmal ve dikkatsizliklerinden doğan zararlarından sorumlu olduklarının belirtildiği, Müvekkilinin, senet borçlularına karşı açtığı takibe yönelik bütün yasal yolları tükettiği ancak sonuç alamadığı, yukardaki yargıtay kararında da belirtildiği üzere senet borçlularına karşı açtığı takipten sonuç alamayan müvekkilinin zararının gerçekleşmiş sayılması gerektiği, Hukuki çerçevede bütün işlemlerin gerçekleştirmesine rağmen senet borçluları …, … ve …’ın gerçek adres ve TC kimlik bilgilerine ulaşılamadığı ve dolayısıyla aciz vesikası alabilme durumunun söz konusu olmadığı hatta, dava konusu senetlerde yazılan borçluların yazılı olan adreslere gidildiği ancak binaların yıkılmış/terkedilmiş, yeni binalar yapılmış/yapılmakta olduğu görülmüş olup; ilgili adreslerin çevresinde yapılan araştırmalarda borçluların izlerine rastlanılmadığı, malik/kiracı sıfatlarıyla başka kişilerin oturduklarının belirlendiği, Davalının dava konusu senetleri özenle koruyamadığı ve ihmal ve dikkatsizliği sonucunda senetlerin kaybolduğu, mahkemece mevcut olan durumun değerlendirmesi yapılmayarak, davayı haksız yere reddetmesi nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, tahsile verilen müşteri senetlerinin banka nezdinde zayi olması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı taraf, davalı bankaya tahsil için verilen 2007 vade tarihli muhtelif tutarlı toplam yedi adet senedin banka nezdinde zayi olduğu ve davalı bankanın açtığı davada, senetlerin zayi nedeniyle iptal edildiği, alacağın tahsili için üç ayrı icra dosyasında senet keşidecilerine karşı yapılan icra takiplerinin semeresiz kaldığını ileri sürerek uğradığı zararının tazminini talep etmiş, davalı banka ise, senet borçlularından alacağın tahsili için gerekli hukuki yollar tüketilmeden bankadan talepte bulunulamayacağı gibi senetlerin kaybolması ile icra takibinin semeresiz kalması arasında illiyet bağı olmadığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Keşidecileri …, … ve … olan 2007 yılı vadeli toplam yedi adet senedin davacı tarafından bankaya tahsile verildiği ve senetlerin banka nezdinde zayi olduğu, davacının senet keşidecilerine karşı üç ayrı icra takibi yaptığı ve icra dosyalarında borçluların adreslerinin bulunamaması nedeniyle ilanen tebligat yapıldığı dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflar arasında da ihtilafsızdır. Davacı taraf, senetlerin vade tarihlerinden beş yıl sonra 2012 tarihli ihtarname ile senetlerin akıbetlerini bankadan sormuş, banka tarafından yapılan aramalara rağmen bulunmadığı bildirilmiş ve arkasından 2013 yılında banka tarafından açılan iki ayrı davada yapılan yargılama sonucunda senetlerin zayi nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Zayi nedeniyle iptal kararlarından ve anılan dosya içeriklerinden senetlerin tanzim tarihleri anlaşılamadığı gibi davacının senetlerde lehtarı ve ilk ciranta mı olduğu yahut başkasından ciro yoluyla mı edindiği de tespit edilememektedir. Bankaya tahsile verilen senedin kaybolması nedeniyle senedi tahsile veren davacının bankaya karşı davası açabilmesi için zararın ancak senet ilgilisine başvurulup, alacağın tahsil edilmemesi sonucu doğduğu durumlarda mümkündür. Bununu yanı sıra senedin kaybolması ile zarar arasında uygun illiyet bağının kanıtlanması gerekir. Başka bir anlatımla, senetlerin kaybolmaması halinde tahsilinin mümkün olduğunun davacı tarafından ispatlanması zorunludur. Somut olayda, davacının keşidecileri karşı yaptığı icra takiplerinde borçlulara ilanen tebligat yapılmış olup, başkaca bir icra takip işlem yapılmadığı görülmektedir. Davacı taraf, borçluların TC kimlik numaralarının ve adreslerinin tespit edilememesi nedeniyle alacağın tahsilinin imkansız olduğunu böylece tüm hukuki yolların tüketildiğinin kabulü gerektiğini ileri sürmüşse de; senetlerin zayi olmaması halinde tahsilinin mümkün bulunduğunu ispata yarar delil sunmamıştır. Zira vekil konumunda bankanın zarardan sorumlu tutulması için sadece senet borçlularına müracaat edilmesine rağmen alacağa kavuşulamamış olması yeterli olmayıp, senetlerin vade tarihleri itibarıyla tahsilinin mümkün bulunduğu ve borçlunun veya borçluların vade tarihi ile takibin kesinleştiği tarih arasında mal varlığının elinden çıktığının ve senetlerin bu nedenle tahsil edilemediğinin ayrıca ispat edilmesi gerekir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 26/12/2011 tarihli, 2010/5698 E- 2011/17644 K sayılı kararı) Davacı tarafından, bu hususları ispata elverişli delil sunulamamış olmasına göre, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 36,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının ve 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının istek halinde davalıya iadesine, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022