Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/723 E. 2022/428 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/723
KARAR NO: 2022/428
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2019
NUMARASI: 2015/909 Esas-2019/282 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü ile davalı şirket arasında 13.01.2012 tarihinde 1 yıl süreyle 20.000 adet gönderi taahhütlü “PTT Kargo ve Kurya Gönderileri Taşıma ve Teslim Sözleşmesi imzalandıktan ve süresi sona erdikten sonra taraflar arasında 08.01.2013 tarihinde 13.01.2013-13.01.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere, 18.000 adet gönderi taahhütlü yeni bir sözleşme imzalandığı, davalı 01.02.2013 tarihli dilekçesi ile her iki sözleşme taahhüdünün birleştirilmesinin istendiği ve davalının bu talebinin kabul edilerek 05.02.2013 tarihli ek protokol ile davalının 2012-2013 yılları sözleşme dönemi için taahhüt ettiği toplam gönderi sayısının 38.000. adet olmasına karar verildiği, 2 yıllık sözleşme sülresi sonu olan 13.01.2014 tarihinde davalının teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiği 38.000 adet gönderiyi teslim edemediği, teslim edilen gönderi sayısının 24.414 olduğunun tespit edildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 6.maddesinde; gönderici bir yıllık dönem sonunda verdiği taahhüdün altına düşmesi dururmunda 18.000 adedi tamamlayan eksik gönderi sayısı bulunacağı, bulunan bu eksik gönderi sayısı ücret çizelgesindeki 0-1 kg. ağırlığına denk gelen ücret ile çarpılarak hesaplanacak ücret göndericiden tahsil edileceğinin kararlaştırıldığı, bu hüküm gereğince hesaplanan 30.66,70 TL alacağın, işlemiş faizi ile birlikte tahsili için yapılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini belirterek davalının icra dosyasındaki haksız itirazının iptaline takibin devamına ve alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasında akdedilen sözleşmede belirtilen gönderi rakamlarına davacı aracılığı ile yapılan gönderi adede ulaşılmamış gibi görünse de, davacının anlaştığı taşeronun uzun zamandır müvekkilinden gönderi almadığı ayrıca hatalı işlemleri nedeniyle fazladan borçlandırıldığı, davacının taşeronunun kusuruna bağlı olarak müvekkilini zarara uğradığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmeler gereğince müvekkilinin taahhüdünü yerine getiremediği görünse de; grup şirketlerinden olan … A.Ş. tarafından yapılmış gönderilerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının herhangi bir zararı olmadığının ve müvekkilin taahhütlerini yerine getirdiğinin de anlaşılacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; taraflar arasında kargo taşıma sözleşmesi bulunduğu, buna göre davalının yıllık 20.000 adet gönderi verme taahhüdünde bulunarak eksik gönderiler için % 10 u tamamlayan sayının 0-1 kg ağırlığındaki gönderi ücreti ile çarpımının davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sonra imzalanan 1 yıllık sözleşmede ise 18.000 adet gönderi taahhüdünde bulunduğu, davalı tarafından, grup şirketlerinin olduğu ve bu şirketlerin gönderileri de hesaplandığında taahhüt edilen rakamın yakalandığı savunulsa da; ne sözleşmede, ne de taraflar arasındaki yazışmalarda grup şirketlerin gönderilerinin bu taahhüdün kapsamında olacağı yönünde bir anlaşma veya muvafakatın bulunmadığı, davalının 10.573 adet eksik gönderisi nedeni ile ödemesi gereken tazmin bedelinin 30.661,70 TL olarak hesaplandığı, davalının hizmet kusuru bulunduğu savunması karşısında yapılan irdelemede, 25.000 gibi bir rakama yaklaşan gönderide 22 adet gönderinin iadesinde eksik adres/ hatalı adres nedenleri yerinde olmasa bile iadelerin ve aksamanın yaşanması bedel tenzili veya cezai şarttan kurtulma sonucunu yaratacak ölçüde olmadığından indirim veya ortadan kaldırma sebebi veya ayıplı hizmet olarak nitelendirilemeyeceği, davacının sadece asıl alacak üzerinden harç yatırıp, birikmiş faiz yönünden harç yatırmadığından, davanın asıl alacak üzerinden açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; tarafların 1990 yılından itibaren ticari münasebet içinde bulundukları, davacı yanın taraflar arasında tanzim edilen akde aykırı olarak taşeron firmayla çalışması sebebiyle ticari ilişkinin sekteye uğradığı, bu nedenle müvekkilinin zarar gördüğü, davacının oluşturduğu bu fiili durum ve akde aykırılığın, yazışmalar yolu ile davacıya bildirilmişse de dava açılıncaya kadar bu düzeltilmediği, müvekkilinin şirketin maddi ve ticari zararlarının giderilmediği aksine müvekkiline karşı icra takibine girişildiği,davacının taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olarak anlaştığı taşeron firmanın, müvekkilinden uzunca bir süre kargo alım işlemi yapmadığı, müvekkili tarafından, adresler doğru bildirilmesine rağmen kargoların iade gönderildiği, aynı kargonun 3. gönderide ancak adresine ulaştırabildiği, bu konularda ibraz edilen somut delil ve belgeler dikkate alınmadan hüküm tesis edildiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin geçmişinin mahkemece göz ardı edildiği, davacı tarafından, müvekkili şirket bünyesinde bulunan grup şirketin varlığının bilindiği, nitekim … A.Ş. İstanbul Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü’nün 18/02/2014 Tarih ve …-… Sayılı yazısıyla da iş bu hususun davacı kurum tarafından kabul edildiği, akde konu iş taşerona devredildiğinden şeklen ayrı ayrı sözleşmeler yapılmış olsa da, davacı kurumun gönderi adedi konusunda herhangi bir zararının oluşmadığı, gerek TTK gerekse ticari teamüllerin, mahkemece dikkate alınmayarak usul ve yasaya aykırı karar oluşturulduğu, eksik inceleme yapıldığı ve hükme esas alınan raporun yetersiz olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemenin gerekçeli kararına göre, asıl alacak talebinin kabulüne ancak faiz kısmının harçlandırılmadığından reddine karar verildiği, oysa mahkemece talep edilenin kalan kısmına harçlandırma yapılabilmesi için ek süre verilmediği, ek süre verilmiş olsa harçlandırma yapılabileceği, süre verilmediği için müvekkil şirketin bu haktan mahrum bırakılması söz konusu olduğundan, ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasına ve davanın asıl alacak ve faiziyle birlikte kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen cezai şartın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 13.01.2012 tarihli Kargo ve Kurya Gönderileri Taşıma ve Teslim Sözleşmesi ile davalının bir yıllık sözleşme süresince 20.000 adet, bu sözleşme dönemi sona erdikten imzalanan 08.01.2013 tarihli 13.01.2013-13.01.2014 tarihleri arasında geçerli sözleşmeyle de, 18.000 adet gönderi taahhüdünde bulunduğu, daha sonra imzalanan 05.02.2013 tarihli ek protokol ile 2012-2013 yılları sözleşme dönemi için taahhüt ettiği toplam gönderi sayısının 38.000. adet olmasının kararlaştırıldığı, iki yıllık sözleşme süresi sonu olan 13.01.2014 tarihinde, davalının taahhüdünde olan 38.000 adet gönderiyi teslim edemediği, teslim edilen gönderinin 27.427 adet, buna bağlı olarak eksik gönderinin 10.573 adet olduğu ihtilaf konusu değildir. Sözleşmede, süre sonunda 38.000 adet tamamlayan eksik gönderi sayısı bulunacağı, bu eksik gönderi sayısının ücret çizelgesindeki 0-1 kg. ağırlığına denk gelen ücret ile çarpılarak hesaplanacak ücretin göndericiden tahsil edileceği kararlaştırılmıştır. Davalı tarafından sözleşmedeki gönderi teslim taahhüdünün yerine getirilemediği ve eksik teslim yapıldığı sabit olup, mahkemece benimsenen raporda, sözleşme kapsamında yapılan hesap doğrultusunda fark ücret 30.661,70TL olarak hesaplanmıştır. Davalı tarafından, davacının anlaştığı taşeronların hatalı uygulamaları ile bir kargonun alıcısına ancak üç dört gönderide ulaştırılabildiği ve bu nedenle zarara uğradığı gibi taahhüdünün yerine getirilememesinde davacının taşeronlarının kusurlu olduğu ayrıca grup şirketlerinden olan … A.Ş’nin sözleşmelerinde üstlendikleri taahhütlerin de birleştirilmesi halinde, gönderi taahhütlerin yerine getirildiği ve davacının bir zararı olmadığının ortaya çıkacağı ileri sürülmüş ve 05.02.2013-08.03.2013 arasındaki muhtelif tarihli 22 adet hatalı gönderilere ilişkin belgeleri ibraz edilmiştir. Anılan gönderilerin, adresten ayrılma veya taşınma ya da adreste tanınmama ve hatalı adres gerekçeleriyle davalı şirkete iade edildiği anlaşılmakla birlikte davalının iki yıllık sözleşme süresinde üstlendiği 38.000 adet gönderi teslim taahhüdünden, 10.573 adetinin yerine getirememesi ile davacının taşeronlarının22 adet gönderideki hatalı uygulaması arasında uygun illiyet bağı kanıtlamadığı bir yana davalının taahhüt ettiği ve eksik bıraktığı gönderi sayısı ile davacının hatalı gönderi sayısı karşılaştırıldığında, bu durumun davalının taahhüdünü yerine getirmesine engel teşkil etmediği yahut mahkemece isabetli bir şekilde ifade edildiği üzere; cezai şarttan indirim yapılmasını veya tamamen ortadan kaldırılmasını gerektirecek ölçüde kusur olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Esasen sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın, taahhüdün eksik bırakılması koşuluna bağlandığı anlaşılmakta olup, başkaca bir şart öngörülmediği gibi diğer grup şirketleri ile davacı arasındaki sözleşmenin, sözleşmelerin nispiliği prensibi gereği taraflar arasındaki sözleşme ile ilişkilendirilemeyeceği ve taraflar arasındaki sözleşmede de, grup şirketlerin gönderi taahhütlerinin davalı şirketin taahhüdü ile birlikte değerlendirileceğine ilişkin bir düzenleme olmadığı gözetildiğinde; ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinafına gelince; dava açılırken, dava değeri icra takibinde istenen asıl alacak olarak gösterilmiş ve harç da asıl alacak üzerinden yatırılmış olup, davanın asıl alacak üzerinden açıldığı, işlemiş faizin dava konusu yapılmadığı anlaşılmakla mahkemece davanın asıl alacak üzerinden kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmadığı gibi takip öncesi işlemiş faizin dava konusu yapıldığı kabul edildiğinde dahi, faiz miktarının 3.257,28 TL olmasına ve karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı 4.400,00 TL bulunmasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun da usulden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352. maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, 4-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 524,4‬0-TL harcın, alınması gerekli olan 2.094,50-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.573,1‬0-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022